SPONSOR KAPISI
“Felâhiyeli Şair ve Yazarlar” adlı kitabımın hitama erdiği günler. Sıra kitabın basım aşamasına gelinmişti. Bu işi ben- Allah bilir ya! Ne saklayayım- çantada keklik görüyordum. Bu aşamada güçlük çıkacağı aklımın ucundan geçmezdi bile.
Felâhiye’mizdeki kadirşinas, sanata değer veren kurum ve kuruluşların, hayırsever esnaflarımızın bana destek çıkacaklarına kesin gözüyle bakıyordum! Ve böyle ümitle geçti altı sene. Eser hazırlandı. Sponsorun kapısını çaldık. Girdik eşiğinden içeri. Çay söylemek, İzzet-i ikram mı? Neyse haksızlık etmeyelim çay ikram edenine de rastladım! Akıllarınca hafife almamışlardır inşallah!
Bahane bol. Kimisi sporu desteklediğinden, kimisi vergi cezalarının boynunu büküşünden, havlu attığından dem vurdu. Hele birisi var ki! Fabrikatör olmaya namzetti olmadı. Hemen başından atacak ya bir akrabasına gönderip; “ O bu kitabın tamamını karşılar” diyerek. Deyim yerinde ise başından sepetledi. Bu güzelim insanlar teklifimi türlü bahaneler uydurarak evelediler, gevelediler… Anladım bu çocuk adam olmayacak. Hatta birisine “Bak sana bir müddet veriyorum. Bu süre zarfında beni ara ki rahmetli annenin, babanın isimlerini kitabın baş sayfasında rahmetle yâd edelim, destekleyici ol, treni kaçırma.” Diyerek muhtaç olduğum izlenimimi vermeden, her daim olduğu gibi dik durmayı başardım. Çünkü dik durmak benim karakterim olmuştur ömrüm boyunca.
Tabi bu arada kafamda da yavaş yavaş vecizeler de oluşuyordu: “Ey çulsuz! Fakirliğinle öğün! Kibir yakışanında yer tutmuş.” Gibisinden…
Bu kitabın hazırlanışında parasal kaygıyı hiç düşünmedim. Sırası gelmişken bu düşüncemi teyit eden bir anımı anlatayım:
Bir Cuma hutbesinin mevzuu uğraştığım işle ilgili idi. Namaz bitiminde heyecanla Hoca Efendi’nin yanına giderek: “Hocam.” Dedim. “Bu günkü hutbenizde benim uğraştığım konu ile ilgili bir yer var. Hutbe metnini verseniz de fotokopisini çektirip size iade etsem.” Dedim. Hoca Efendi de şaşırdı. Metni verdi. Çektirdim. İade ettim. Neydi beni ilgilendiren o bölüm:
“Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten bu Kur’an en doğru yola ulaştırır. İyi işler yapan müminler için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.”
Bir hadisi Şerif’te ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: İnsanoğlu ebediyete irtihal ettiği zaman amel defteri kapanır. Şu üç kişinin defteri ise kapanmaz ve bunlara sevap yazılmaya devam eder. 1. Ardından sadakayı cariye, yani kalıcı bir hayır bırakan kişi. 2. İlmini insanlığın hayır ve hizmetine sunan kişi. 3. Kendisine hayır duada bulunan bir evlat yetiştiren kişi.
Kardeşlerim!
-Bir kitap düşünün! İnsanlık âlemini evrensel değerlerle buluşturdu. Aşağıların aşağısına yuvarlanmış insanlığı yüksek değerlere kavuşturdu.
-Bir kitap düşünün! İnsanlığı hak, hakikat, adalet, fazilet, birlik, beraberlik ve kardeşlikle tanıştırdı.
-Bir kitap düşünün! Medine’de bir medeniyet nüvesi meydana getirdi. Kızgın çölün bereketsiz topraklarında bedevi insanlardan, medeni bir toplum oluşturdu.
-Bir kitap düşünün! Küfür, şirk, kin, nefret ve intikam toplumunu, hem de çok kısa bir zaman diliminde iman, İslam, sevgi ve muhabbet toplumuna dönüştürdü.”
Diye devam eden Diyanet İşleri Başkalığının 20.06.2014 tarihli genel hutbesini uzatmayı gerek görmüyorum. Maksat hâsıl olmuştur. İşte kitabın yazılmasına vesile budur.
Sponsorların kapısından içeri girilirken bile dik durulmuş, eşikten içeri adımlar bu niyetle atılmıştır. Yine de onlar bal sürdü dilimize; sunulan fırsatları burun ucuyla itseler bile! Esip yağanlar da, kaba boydan türkü tutturanlarda, kuru kuruya gadamızı alanlar da bizim güzel insanlarımız... Verdikleri sözleri yerine getirselerdi daha şık olurdu. Olsun onlar benim “Dost bildiklerim.”dir. Kulakları çınlasın!
Böyle bir esere ben istesem de, istemesem de herkesin parasal desteği ve eserleri nasip olmamıştır. Gelelim neticeye:
Ne var ki; kitabın dosya haline gelmesi bir sıkıntı yumağı, bastırılması başlı başına bir dertmiş; başıma gelince anladım. Dar zamanımda sevgili Anam Ümügülsüm (88 yaşında), kardeşim Zayit Acı darıma yetişti. İyi ki de yetiştiler! İşte beni kimlerin elinden kurtarmışlar anam ve gardaşım!
Sponsor
Aylarca ümit verdi.
Gönlünü açtı, serdi,
“Sen merak etme! Derdi.
Sustu şimdi fukaram!
Sen yazıver eserin
Gerisi Allah kerim!
Bal sürüp öyle yerim
Pustu şimdi fukaram!
Adı zengin, paralı
Bir dokunsam yaralı
Nasıl desem, karalı
Düştü şimdi fukaram!
Çulsuzum desem! Şükür.
Sponsor iyi fikir
Erciyes, Ulu Tekir
Puslu şimdi fukaram!
Kadir ACI