- 1642 Okunma
- 18 Yorum
- 1 Beğeni
İNSANLAR VAHŞÎLEŞTİKÇE...
Televizyonda bir Doktor, Alzheimer hastalığına yakalanmadan ve yakalandıktan sonra yapılacak uygulamaları anlatıyordu. Dikkatle dinledi kadın. Ne de olsa kendisi de pek genç sayılmazdı, üstelik eskisi kadar da dinç değildi. Yürüyün, diyordu Doktor, hiçbir şey yapamasanız bile yürüyün.
Kalkıp televizyonu kapattı. Kapüşonlu eşofmanını giyip yürüyüşe çıktı. Her zamanki yürüdüğü yerlerde değil de bu defa başka bir yol seçti kendine. Başka başka sokaklar, başka başka yüzler görmek istiyordu. Görüyordu da.
Biraz yürüdükten sonra evine geri döndü. Yorulmuştu ama terlememişti. Son günlerde vücudundaki organlar komutansız kalmış askerler gibi kendisine itaat etmiyor, her biri başka başka yollara doğru yönelmişti sanki. O, bıkıp usanmadan çıktığı bu kısa yürüyüşlerle de olsa dağılmaya yüz tutmuş organlarını bir araya toplamaya çalışıyordu.
Divana uzandı. Boynunun altına yastığı iyice yerleştirip gözlerini kapadı. Az da olsa dalıp mazide kalmış birkaç güzel anıyı yâd etmek istiyordu.
Anne kucağı, çocuk oyuncağı gibi...
Annesinin yosun yeşili gözlerini düşündü önce. Hep hüzün yüklüydü o gözler. Hep ama hep! İnsan azıcık mutlu olmaz mıydı bu hayatta, diye kendi kendine sordu. Tam cevabı yine kendisi verecekti ki musluktan şıp şıp diye akan su düşüncelerini böldü. Uzun zamandan beri damladığı halde bir türlü alışamamıştı şu şıp şıp seslerine.
Neyse, dedi. Ben yine dalayım düşüncelerime. Bu defa da Sarıkız’ın takırtıları yeni yazılmaya başlamış bir cümlenin kelimelerini silgi gibi oradan buradan silmeye başladı. Yine olmadı. Bir türlü dalıp mutlu bir anı düşünemiyordu. Belki de yoktu böyle bir anı. Yoksa yosun gözlü anacığından miras mı kalmıştı bütün bu debdebeli yaşam. Yaşamı reddi miras etme gibi bir durumu da yoktu üstelik.
Uzandığı divandan Sarıkız’a baktı. Takırtıları boşa değildi. Aspiratör borusuna kendisi sığacak kadar bir delik açmayı başarmıştı. Bir süre düşündü ve karar verdi; kaç tane kuş besleyip kaçırdığı geldi aklına. Sonra adları; ilk kuşu Çilliydi. Sırasıyla, Maviş, Boncuk, Liman, Çimen, Akkuş ve niceleri... Teselli bulduğu bir şey vardı ki hiç biri ölmemiş, bir yolunu bulup kaçmışlardı. Şimdi sıra Sarıkız da idi. Eğer bu aspiratöre açtığı delikten kaçarsa ona mani olmayacaktı. Onca emek verip o deliği açtığına göre bu onun en doğal hakkıydı. Sarıkız’a verdiği süre birkaç günü geçemezdi çünkü yeni bir boru almak kaçınılmaz olmuştu.
O da kaçarsa yalnız yaşayacak da değildi elbet. Kuşuna baktı, bir kedi alacağım, dedi.
Sonra; İnsanlar vahşîleştikçe hayvanları evcilleştirir, be kuşum, dedi.
Yoksa yalnızlaştıkça mıydı o...
02.02.2016/Emine UYSAL
YORUMLAR
Emine UYSAL (EMİNE45)
Semlamlar
Şu sıralar üzerinde bir hayli çalıştığım " yurttan Sesler " müzik albümünü, çok yakında sizlerle paylaşacağım.
İçinde neler yok ki . Aslında hiç'bir şey. Ama yinede sizlerle paylaşacağım.
Biliyor musunuz, mutluluğun ahlakı yoktur. Ve biliyor musunuz, ahlakı ağzından düşürmeyenlerin, en ahlaksız insanlar olduklarını. Çelişki medyatiktir.
Ahlak, gecenin üçünde sokaktan geçen kadına tecavüz edilince; "ne işin var orada" sorusunu sorabilirken; aynı eylemi din evinde, din görevlileri tarafından yapılırsa, o soruyu soramazsın...
Ahlak dahi kaypaktır. Tıpkı onu hergün ağzına alanlar gibi. Bak aklıma geldi. İşte bu sıraları dolduran ve kocaman bir sınıfta, kocaman bağıran o sesler, toplumun % 75 oluşturur. Doğal olarakta ahlak , onların tanımlamasına göre doğru olur.
Ama kitaplar öyle demiyor ! Canım sen kitaplara ne bakarsın. Ona bakarsan kitaplardaki din nerde, bizdeki dindarlar nerde...
Vahşileşen insanın bilgisiz aklı ve doyumsuz duygularıdır. Bununda temeli hiç birimizin bilemediği ahlak.
Mutluluğun ahlakı yoktur. Ama insan mutsuz oldukça cok ahlaklı olur :) çok ahlaklıyım diyenlerden korkun, özellikle bunu bu defterde sürekli söyleyenlerden !
Demedi demeyin :)
Saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Yazımda ahlaktan söz etmedim, ima da etmedim. Neden böyle düşündüğünüz hakkinda en ufak bir fikrim yok açıkçası.
Emek verip okuduğunuz için teşekkür ederim.
Hazırlamaya çalıştığınız 'Yurttan Sesler' albümünüzde başarılar dilerim.
Selamlar
batu_41
Yani Şöyle bir adamı bir güzel döversiniz,sonrada ya özü
r dilerim seni birine benzettim..Çok af edersin dergibi..
Kabın içinde ne varsa dışına o sızar..
Aslında siz öncelikle din adamlarına,sonrada müslümanlara çatıyor,çamuru onlara atıyorsun..
Şimdi sana desem ki,AVRUPA'ı gördünmü,kaç kelime AVRUPA dili biliyor,kaç AVRUPA'lı tanıyorsun ?..TISSSSSSSSSSSSSSSSSSS ses yok..
Ben bir ilkokul mezunu olarak Gel sana üç dilde tercüme yapayım..
Almanca,İtalyanca Arapça ALMANCA'yı avrupanın yarısı konuşuyor..
Medeniyet dediği AVRUPADA kadın tatmin etmiyor erkek kullanıyorlar...
Memleketini bilmem kimsin necisi Ben çorumluyum Ama KOCAELİ'nde ikamet etmekteyim..
Bu halkın %75 dedin..Dedinde kastın CAHİL olarak adlandırmak..MÜslüman oldukları için..
Bakın size birşey deyim...Siz hiç bir üniversitenin kapısına,Lisenin karşısına.Barın,diskonun ,kahvenin kapısına çocuk koyduklarını gördünmü..Hep cami avlusuna bırakırlar..NEDEN ACABA..?
Şöyle bir istatistiklere bir bakın,kimlerin anne babaları huzurevlerinde kalıyor..DOKTOR,MÜHENDİS,HAKİM,SAVCI,AVUKATLARIN
De haydi sende ZIR CAHİL ..İSLAMLA VE MÜSLÜMANLA UĞRAŞMA...
Ahlak dersi vermeye kalkma bir daha kimseye
CaNMaYBuLL
Takıp edilmekte, okunmakta güzel. Beni okumaya devam et Batu Bey
Merhaba Emine Hanım,ne yazık ki;insanoğlu yaratılmışların en vahşisi denilebilir bir acıdan.Vahşi hayvanlar, acıkınca saldırır.İnsanoğlu zevk için saldırır ve öldürür. Ve sevdiğimiz, sevmek istediğimiz için güzelim hayvanların hürriyetini kısıtlarız.Yine güzel bir pencere açtınız.. Keyifli bir yazı kutluyorum. Selam ve saygılarımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok çok anlamlı bir yazı...
Özgürlük ve yalnızlık bazen karışıyor birbirine...
Keşke hiçbir canlı özgür ama yalnız olmasa...
Beğenimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Tesekkür ederim, selamlar
Farklı ve güzel bir yazıydı.
İnsanlar vahşileştikçe mi yoksa yalnızlaştıkça mı hayvanları evcilleştirir sorusu ise epeyi bir kafamı kurcaladı. Hani bir münazara konusu olsa ve bana istediğin grubu seç deseler kesinlikle karar veremeyeceğim bir durum. İkisi de doğru gibi geliyor.
Selam ve sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
Çok anlamlı çok güzeldi. Günümüz insanının özeti. Duyarlı yüreğine selamımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgiletimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sebgi ve selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Nerede o eski defter günleri demek geldi içimden yazı bölümünde isminize rastlayınca. Çok özlemişim meğer. İçim ferahladı her zamanki gibi ruhuma şifa olan bu yazınızı da okumak yine.
"Sonra; İnsanlar vahşîleştikçe hayvanları evcilleştirir, be kuşum, dedi.
Yoksa yalnızlaştıkça mıydı o..."
Dostça sevgilerimle. Ömrünüze bereket.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Kaldik biz bize. Eski dostlarimızı özlüyoruz elbette ama yeni gelenlerle dost olabilir, bilmediklerimizi öğrenebiliriz değil mi.
Dünyanin hali bu, iki kapılı hana bi kapıdan girip ötekinden çıkmaya devam edecegiz.
Ben de srni sayfamda ağırlamaktan mutlu oldum, arayı uzatma e mi :-)
Sevgi, selamlar,
Her şeyle baş edebilir insan yeter ki sağlığı yerinde olsun. Gerçi dertler sağlığı bozan en önemli yükümüz olagelmişler hep. Yine de sağlam bir ruh sağlığıyla bununla da baş edebilir insan.
Bir yaştan sonra mazimiz ve onun içinde kalmış hüzünlü mutluluklarımızı avlamak en hoş uğraşılarımızdandır gerçekten de. Ama bir de hayatımızın güncelleri var. Onlardan da küçük mutluluklar üretmek de bir yetenek olsa gerek. Küçük, evcil dostlarımız bunun en kolay yoludur galiba.
Oldukça sade, duygu dolu cümleleriniz bizi hem mutlu etti hem de düşünmeye sevk etti.
Kaleminize sağlık Emine Hanım.
Sağlıcakla kalın,
Emine UYSAL (EMİNE45)
Geçmis geçmiste kaldi ama içinde sevdiklerimiz de kaldiysa arada mazi çuvalinı hangimiz kariştirmıyoruz degil mi:(
Yine de teselli minik dostlarimizda, kuşlar kacarsa kedi :-)
Guzel yorumunuz için tesekkür ederim, selamlar.
Yalnız bir insanın iç monologları, mutluluğa hasreti, vahşileşen bir ortamda hayvanlara sevgiyle yaklaşımı...
Duyarlı bir yürek, başarılı bir kalem.
Tebrikler Emine Hanım.
Selamlar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
İnsanlar vahişletiren kötü düzen ' emperyalizimin getirsi saçma sapan ' idolejik baskı kurumsal ve ekonimik dengeszilik ve git gide yanlızca iş gücü görülen insan ve yorulmuş bedenler yorulmuş zihinler .insanlık vahşleşiyor ' ve tek çözüm ' kendimize ve çevremizdekilere yaşana bilir ortalar yaşana bilir sevgiler çoğaltmak .
Sevgilerim ile Sayın'UYsal
Emine UYSAL (EMİNE45)
Görüş bildirdiğiniz için teşekkür ederim, selam ve sevgimle.
"Komutansız kalmış askerler gibi" güzel bir benzetme.
Sade , duru,şıkır şıkır bir yazı.
3-5 dakikalık bir düşünceyi bir sayfa anlatabilmek.
Ustalar yapar ancak bunu...
Selam ve Saygılarımla Emine Hanım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
güzel bir hikaye her zamanki gibi mesaj verilmiş sonunda.
insanlar şimdilerde hayvandan daha vahşiler ki, emin olun bazen balık tutmaya gidiyorum ıssız yerlere, bir kötü insanla karşılaşmaktan çekiniyorum...
anlatımı güzeldi kaleminize sağlık
Emine UYSAL (EMİNE45)
Fikkat edin kendinize
Selamlar
Eskiden Türkçe ve kompozisyon dersi vardı.Öğretmenler,uzun uzun giriş,gelişme ve sonuç
derdi de,sizin yazdığınız gibi böyle güzel bir kompozisyon örneği sunamazlardı.
Kompozisyon kitaplarında da öyle.
Duygu yüklü yazınızı,yazan usta kalemi kutluyorum değerli hemşehrim.
Ellerinize sağlık.
Esen kalınız....
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
İnsanların yalnızlaşmasında ve/veya vahşileşmesinde hayvanların hiçbir rolü olmamışken, tersine daima 'can şenliği' olmuşlarken, vahşi tanımını hangi tarafın hak ettiğini anlamak pek güç olmasa gerek...
Muziplik yapalım ve şöyle soralım: Aspiratör borusunu delip kaçmaya çabalayan kuş, medeniyetten mi kaçıyor, yoksa vahşilikten mi?...
Bir soru daha: Köpek eti yiyen Çinliler mi daha vahşi, yoksa öz memleketlerini kadınlara dar edenler mi?...
Yok, en iyisi uzatmayalım daha...
Tebrikler, efendim...
Saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
Eminem dernekteyim. Burası kalabalık. Akşam evde okuyacağım. Seni seviyorum canım...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgiler