- 4657 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ATASÖZÜ;SÖZÜN ÖZÜ
Hayvanlar,hayat tecrübelerini yavrularına aktarabilselerdi,onlar için de,edinilen bilginin bir anlamı olurdu kuşkusuz.Ama bunu,canlı varlıklar içinde,sadece insan soyu başarabildi. Böylece,tabiat varlıklarının tek hakimi ve yeryüzünün efendisi oldu insanoğlu.Bilimde ve teknolojide gelişmenin sağladığı olanaklardan yararlandı;yararlanıyor hâlâ!
Bunların birkaç yılda ve birkaç çalışmayla gerçekleşmediği malumdur.Zahmetli yollardan geçildi.Her bir buluş bir başka buluşa basamak oldu.Yani akıl ve bilim el ele verdi;inatla ve inançla dünyayı,dünya nimetlerini keşfe çıktı.
Peki,ölümlü insan nasıl başardı bilişte ve buluşta ölümsüz kalmayı?Nasıl aktardı bildiklerini, gördüklerini ve hissettiklerini çocuklarına?İnsanoğlunun bilgi sermayesi hangi yoldan çoğaldı dersiniz?Şöyle düşünün bir;"dil" olmasa,geliştirilmese ne yapardı insanın atası? Hele "yazı" denilen sihirli işaretler sistemi bulunmasa,nasıl saklanırdı onca değerli söz günümüze değin?Mesela bugün,ilk atasözü örneklerinin Mezopotamya´da kil tabletler üzerine yazıldığını öğreniyoruz,yapılan kazılardan.Aslında,sözlü edebiyat geleneğinin ürünleri bunlar.İlk söyleyeni unutulmuş;ağızdan ağıza dolanıp halkın ortak malına dönüşmüş,"anonim" sözler hepsi de.
Genellikle bir başka sözün,eserin içinde geçiyorlar.Bu nedenle bağımsız bir yazınsal tür nitelikleri yok.Mecaz bir anlam zenginliği içinden sesleniyorlar.Söyleyeceğini,sözün arka planında saklıyor çoğu atasözü.İnsanı durup düşündürmesi bundan.Yani,"Ağaç yaş iken eğilir." mi dediniz?Maksadınız,henüz fidan olan ağacın sağa sola kolayca eğilebileceğini anlatmak değil."İnsanın eğitimine küçük yaşta başlanmalıdır. Böyle olursa sonuç alınır." demiş oluyorsunuz!
Geçmişi anlamadan geleceği kuramazsınız.Günümüzün koşullarında "atasözleri"ne ihtiyacımız farklı yollardan gideriliyor artık.Süreli ve süresiz yayınlar,radyo-televizyon türü iletişim araçları ve daha önemlisi yaygın okul eğitimi bilginin ve düşüncenin üretim merkezleri,dağıtım kanalları!Ama geçmişte bu olanaklar yoktu ve insanlar atasözlerinin rehberliğine muhtaçtı.Öğüt vermek,düşüncelerine kanıt bulmak,görüşünü bir örneğe dayandırmak,sözüne güç katmak ya da ifadesini özetlemek gerektiğinde,genel kabul görmüş bu özlü sözlerden destek alıyorlardı.
Hazır yeri gelmişken,biz de burada bir atasözünden yardım alalım:"Aklın yolu birdir." Atasözlerinin sadece bir ulusa özgü olmadığı,benzer olaylar ve durumlar için benzer örneklerin ve hükümlerin kullanıldığı görülür.Bu durum akraba olan,kültür yakınlığı ve coğrafi komşuluğu olan ülkeler arasında daha belirgindir.
Atasözlerini,özdeyişlerle ve deyimlerle karıştırmamalıyız.Özdeyişlerin söyleyeni bellidir.Özdeyişler,daha ziyade yazılı eser yoluyla dile katılır;atasözleri gibi,halk ağzında ve konuşma dili içinde oluşup yayılmaz.Deyimlerle iki yönden benzeşir atasözleri.Kültürün ortak malı olmaları(anonim oluş)ve kalıplaşmış mecaz anlamda sözler olmaları.Farklı yanları ise şudur: Deyimler,cümle değerinde yargı yüklenmezler;cümle yargısının bir parçası olurlar.Atasözleri ise,çoğunlukla başlıbaşına cümledir ve cümle yargısını oluşturur.
Söylediklerimizi örnekleyelim:
"Elden gelen öğün olmaz;o da vaktinde bulunmaz" (Atasözü)
"Vatan,çalışkan insanların omuzları üstünde yükselir."(Tevfik Fikret-Özdeyiş)
"Dimyat´a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak"(Deyim)
Bizim sözlü edebiyat geleneğimiz çok güçlüdür.Bu nedenle,zengin bir atasözleri birikimine sahibiz.Başlangıçta "sav"(´söz´ anlamına gelir.)adını taşıyan bu öğretici söz kalıpları, zaman içinde farklı adlarla anılsada,işlevi ve niteliği yönünden hep aynı kalır: Comak, deme,hikmet,makal,mesel,darb-ı mesel...vb.yaygın kullanılan atasözü karşılıklarıdır.
Özellikle Kaşgarlı MAHMUT´un DİVAN-I LÛGATİ´T TÜRK adlı büyük sözlüğünde pek çok atasözüne yer verilmiş olması,dilimiz ve kültürümüz için büyük şans kabul edilir. Ulus kimliğini yapan kültür ve tarih malzemesini,ilk söylendiğine yakın bir özgünlükte saklayan bu dev eser içinde yer alan bazı atasözlerinin günümüzde bile yaygın kullanılıyor olması şaşırtıcıdır:
"Yir basrukı tağ,budun basrukı beg"(Yer baskısı dağ,ulus baskısı beydir)
"İt ısırmas,at tepmes time"(Köpek ısırmaz at tepmez deme)
"Bilmiş yek,bilmedük kişiden yeg"(Bilinen şeytan,tanımadığın kişiden yeğdir)
"Yılan kendü egrisin bilmes,tevi boynın egri tir"(Yılan kendi eğrisini görmez,deveye boynun eğri der)
"Ermegüge bolıt yük bolur"(Eringen kişiye;yani tembele bulut bile yük olur)
"Kişi alası içdin,yılkı alası taşdın"(İnsanın alacası içinde,hayvanın alacası dışındadır)
"Közdin yırasa könüldin yime yırar" (Gözden ırak olan gönülden de ırak olur)
Türk atasözleri,konuları bakımından da çeşitlilik gösterir:
*İşleyen demir pas tutmaz(çalışma)
*Demir tavında dövülür(eğitim)
*Komşu komşunun külüne muhtaçtır(komşuluk)
*At,binicisine göre kişner(liyakat,uygunluk)
*Ak akça kara gün içindir(ekonomi,tutumluluk)
*Sabrın sonu selamettir(sabır,dirençli olmak)
*Bol bol yiyen bel bel bakar(geleceği düşünmek)
*İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir(çare,çözüm,umutsuz olmamak)...vb.
Son söz:
Her atasözü doğru şeyler söylemez;ama,her doğru için bir atasözü vardır!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.