- 1144 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
EMMİ SİZE BABA DİYEBİLİR MİYİM?
Dünyanın en güzel tatil beldelerinden biri olan Bodrum’da geçiyor hikayemiz.
Millet dünyanın dört bir tarafından gelmiş kimi kızgın kumlardan serin sulara atlıyor, kimi barlar caddesinde ufaktan ufaktan demlenmekte, kimi diskolarda ter atıyor. Japon milleti ise daha ziyade ne görüyorlarsa fotoğraf çekmekteler. Ben hiç biriyle ilgilenmiyorum. Tarihçiyiz ya ortama bir tarihçi nazarlarıyla bakıyorum.
Bodrum Müzesine mi gitsem acaba? Ya da Bodrum kalesine mi çıksam? Zeki Müren’in evini ya da Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabağaçlı’ya ait izlerin peşine de düşebilirim ama ı ıh. Bunların hiç birisi kesmeyecek. İçimde bir boşluk var.
Derken efendim birdenbire üzerine bildiğin bir beyaz yatak çarşafı almış olan yetmiş seksen yaşlarında bir vatandaş görüyorum. Hahh. İşte aradığım bu.
-Selamünaleyküm emmi.
-Kalimera.
-Emmi bu ne hal böyle? Bodrum gibi bir yerde insan böyle yatak çarşafına sarılı olarak dolaşır mı? Bizim Türkleri boş ver ama turistlere ayıp olmuyor mu böyle dolaşmak?
-Asıl onlar ayıb edip oturu. Ben dünyanın ilk duristiyim. Onna bene uycek. Ben onnara deel.
-Anlamadım. Sen dünyanın ilk turisti misin?
-He ya. Beğenemedin mi?
-Yav emmi etme eyleme. Ben tarihçi adamım. Dünyanın ilk turisti kimdir bilirim.
-Söle bagem. Sen mısırı bilin mi?
-Bilirim elbet. Aşağıda sahilde tanesi beş liraya satıyorlar. ‘’Sütlü mısır ‘’ diye.
-Heh heh heeee. O mısır deel yeğen. Devlet olan mısır, sonna Filistin, Güney Rusya, Kuzey Afriga, İtalya, Yonanistan…
-Yok be emmi. Nereden göceceksin bir öğretmen maaşıyla. Sen nasıl gezdin?
-Ben sedece gezmedim. Oraları da yazdım.
-Hımmm sen de bizim Evliya Çelebi gibi gezginsin yani?
-O aagedeşi danımıyon gari.
Adam yaşlı maşlıydı ama tam benim kafadaydı. Kanım kaynamıştı vesselam. İçimden bir ses ‘’ Haydi artık. Aradığını buldun’’ diyordu ama yine de bir tedirginlik vardı. Ya o değilse?
-Emmi onu bunu bırak da sen kimsin? Adın sanın ne?
-He he heeee. Bir de tarıhçı olceen. Beni danımadın mı?
-Valla hiç yabancı gelmedin ama çıkaramadım şimdi?
-De gidim deee. Tarih öğretmenliği kimlere galmış gari.
-Emmi dedim ya. Tanıyorum aslında ama korkuyorum sormaya.
-Korkme gari. Sor ne sorceesen?
-Emmi. Ben seni çok sevdim. Sana baba diyebilir miyim?
Emmi ters ters baktı suratıma. Sanki ‘’ Ulan ben deliyim ama bu sapık benden de deli’’ Der gibiydi bakışları. Bir müddet düşündükten sonra cevap verdi.
-Ola evlat sen kafadan mısın yoksa?
Elbette ki ne rafadan ne de kafadandım. O en mahsun, o en mahcup tavırlarımı takınarak yalvarmaya başladım:
-Emmi ne olursun. Sana baba dememe müsaade et.
-De get ya. Saçın, sakalın hatta gözünün kılları aarmış, gelmiş bene buba deyceemiş.
-La emmi durum bildiğin gibi değil. Şu koskoca dünyada babasız kalmak ne demek bilir misin sen?
-Buban yoğ mu senin?
-Allah rahmet eylesin. Öldü babam.
-Zeus üzerine ışıklarını yağdırsın. Tanrılara yoldaş olsun. Demek ölümlülerdendi ha?
-Emmi ne diyor ilahide ‘’Gururlanma insanoğlu. Ölmemeye çare mi var?’’ Aynen öyle. Ölmemeye çare mi var?
-Bizim zamanımızda vaadı. Tanrılar ölmez, yarı tanrılar uzun yaşar, sadece insanlar ölürdü.
Yok yok…Kesin oydu. Bir başkası olamazdı.
-Emmi şimdi bu durumda benim babam oluyor musun?
Emmi sakallarını sıvazladı?
-Len oğlum dutturdun bubam ol. ‘’Oğlum bak’’ diye bir şey duymemdin mi sen?
-Yav emmi gizlemeye çalışıyorsun ama ben seni tanıdım. Sen Heredotsun.
Emmi eliyle ‘’Sussss’’ işareti yaptıktan sonra fısıltıyla konuştu.
-He, Heredot’um ben emme annamadım. Niçin senin buban olceem? Hele annat da annnayalım.
-Emmi bak ! Bu memlekette insanların iki tane babası vardır. Kimileri ‘’ Biz Osmanlı Soyuyuz ‘’ der ve babalarının Osman Gazi olduğunu söyler, kimileri de ‘’ Lan oğlum geri zekalı mısın. Osmanlı bir hanedandı. Sen onun soyundan gelmiyorsun. Sen Anadolu’da basit bir çiftçinin çocuğusun.’’ Der.
-Sen hiç ‘’ Ben Osmanlı soyuyum dedin mi?
-Dedim emmi.
-Peki buban çiftçi miydi?
-Yok emmi. Daktilo ve hesap makinesi tamircisiydi.
-O zaman niçin ‘’ Sen basit bir çiftçinin çocuğuydun.’’ Deyveriyolar?
-Anadolu deyince akıllarına çiftçilikten başka meslek gelmiyor da ondan.Ama hepsi bu kadar değil. ‘’Senin ananı Osmanlı Padişahları mı becerdi de Osmanlı soyuyum diyorsun’’ Diyorlar.
-Eeee o ‘’ Biz Osmanlı soyuyuz’’ diyenlerin anasını Osman Bey mi ediveemiş?
-Yok emmi. Ortada becerme ve becerilme diye bir şey yok. Mecaz ifadeler bunlar.
-Ben mecez filan annamam… Eeee ötekiler?
-Ötekiler de ‘’Ben Osmanlı soyu değilim. Özbe öz Türk’üm. Biz Atatürk’ün evlatlarıyız’’ diyor.
-Heee annadım. Onnarın anasını da Atatürk becermiş.
-Yav emmi anlamıyorsun. Ortada becerme ve becerilme diye bir şey yok.
-Eee o zaman neden biribirlerini ‘’ Ananızı Osman mı becerdi’’ Ya da ‘’Ananızı Atatürk mü becerdi?’’ diye suçlaap oturup duru bu salaklar?
-Ah emmi onu bir anlayabilsem.
-Eee sen benden ne istiyon bageem?
-Diyorum ki gel sen benim babam ol.
-Sebep?
-Yav emmi hala anlamadın mı? Osmanlı evladı oluyorum Atatürk evlatları saldırıyor, Atatürk evladı oluyorum Osmanlı evlatları saldırıyor. Kaldım iki arada bir derede.
-Eyi de ben n’etcen ki?
-Yav emmi sen Tarihin babası değil misin? Ben de Tarihçi olduğuma göre benim babam sayılmaz mısın?
-Ey ama oğul ! Tarihin bubası olmak ayrı, tarihçinin bubası olmak ayrı şey.Hem Hörü yengen duyaasa ‘’ Bu yaşdan sonna nerden buldun bu evladı diye gemiklerimi gırar valla.
-Hera yenge demek istedin sanırım.
-Bu dopraklarda Hörü deyoz gari.
-Yok yok bir şey demez. Ben onu ikna ederim. Sen he de tamamdır. Olmadı Hörü Yengeye demeyiz. İnternete filan girmiyor değil mi?
-Yok yok girmeyo. Şu sıralarda zati bizim torun Ömer Öz’ün yanına gitti .
-Homeros’un yani?
-Ona da Ömer Öz deyveryoz gari.
- Neyse…Netice olarak size baba diyebilir miyim emmi?
-Ey de oğul bu sefer işin daha zor olma mı? Her iki grup birden sene ‘’Ananı Heredot mu becerdi?’’ Demez mi?
-Yok be emmi. Onlar ‘’Atatürk evlatları’’ Ya da ‘’Osmanlı evlatları’’ na programlandıkları için bana ne diyeceklerini şaşırırlar.Ben onlara ‘’ Ben Heredot’un evladıyım’’Dersem hapışıp kalırlar. Devreleri yanar. Çünkü böyle bir duruma programlanmış değil onlar. Hiç bir şey diyemezler. Hem birbirlerini yemekten beni görmezler bile.
-Peki ya derlese ‘’ Heredot tarihin babası, sen tarih değil tarihçisin. Heredotun evladı olmazsın’’ Diye o zaman ne cevab verceen?
-Ah be emmi. O kadar kafaları çalışıp bu ince nüansı görecek beyin olsa bu mahlukatta, memleketin bunca derdi varken, daha dün ülkede sekiz şehit verilmişken hâla bu tartışmayı yaparlar mıydı?
-Haklısın… Ey madem. Bene buba deyebilirsin.
-BABAAAAA…Babammm benim.
-Bene bak. Başka kimseye söyleyverme sakın. Gelip paçalarıma yapışmasınlar bubaaa diye.
-Söylemem söylemem merak etme.
Evet millet ! Duydunuz. Siz Atatürk’ün evladı mısınız yoksa Osmanlı evladı mısınız tartışın, didişin, birbirinizi yiyip durun. Beni karıştırmayın kavgalarınıza. Ben Tarihin babası Heredot’un evladıyım bundan böyle. Haa ondan da sıkılılırsam Adem babamızın evladı olmaya bakacağım artık. Şimdilik bir müddet Heredot’un evladı olarak takılalım bakalım.
YORUMLAR
Millet dünyanın dört bir tarafından gelmiş kimi kızgın kumlardan serin sulara atlıyor, kimi barlar caddesinde ufaktan ufaktan demlenmekte, kimi diskolarda ter atıyor. Japon milleti ise daha ziyade ne görüyorlarsa fotoğraf çekmekteler. Ben hiç biriyle ilgilenmiyorum.
***Tarihçiyiz ya ortama bir tarihçi nazarlarıyla bakıyorum.***
Evet Sami öğretmenimiz, tarih öğretmeni olarak öncelikle okuru sıkmadan detaylı ve de güzel bir anlatım. Ve sizden tarihe dair çok güzel detaylı bilgiler öğrenirken, birden öğrencileriniz geldi aklıma, çoook şanslılarmış...
Tebrik ederim emeğe Saygılarımla...
Sevgi ve Selamlarımla...
Oya gedik tarafından 2/3/2016 10:06:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Sizin gibi ilgili bir öğrencim olsun ben de isterdim)))))
Selam ve sevgilerimle.
Kendi kendimze verdiğimiz başka bir zarar bu 'İster Osmanlı torunu ol İster Atatürk''e baba de ' Yaşadığımız 21. yüz yılda İnsanlar Avrupa ' ve gelişmiş 'Dünya Ülkeleri Teknoloji Ve Bilim adına çığır açarken bizim ülkemizde bir avuç ' geçmiş zaman olurki hayali cihana deger ' Hala 'Osamlı ' çeri başı
döneminde saltanat hayli kurarken '' bir başka tarftan ise 'Atatürk'ün 'Muasır Medeniyetler ' İlkesini günümüz sosyal ve kültürel yaşamda ' değil yaşatmak 'adını anmayı yasaklayan bir sosyal politaka izlenmete hal böyle olunca kimin ' kime baba diyeciği yada kimi baba seçeceğimiz tartışılır .O bakımdan .ben ne baba istyorum ne babalar ..kimseyede babademek gelmiyor içimden ..
İnsana, kim 'İnsanaca değer veriyor ve İnsanca bir 'dünya bırakma cabasında ise ' o hepimzin babası olamlı olacak İstyorum..sevgi adına.. sevgiyle..
selamlar saygyla.
sami biberoğulları
İlk kıtası şöyleydi
Bir adem ki omurga yok, yürek yok.
Gönlü olsa, gönsüz olsa ne yazar?
Böylesine şu acunda gerek yok.
Canlı olsa, cansız olsa ne yazar?
Evet aynen öyledir beren Hanım. Bir insanda omurga ve yürek yoksa derili ya da derisiz, babalı ya da babasız olması hiç bir şeyi değiştirmiyor.
Önce insan olmayı bilmek lazım.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
Viyana'daki Avusturya Meclis binasının önündeki heykel bize bir şeyler söylüyor gibi.
İlki Avusturyalılarla Herodotos'un etnik bir bağı yoktur. Aynı dili de kullanmazlar. Dinleri tamamen farklıdır. Dahası eserinde tarihçimiz Germen kabilelerden bahsetmez bile (Onun ölümünden iki yüzyıl sonra ilk defa Germen kelimesi kullanılacaktır) Ama gel gör ki meclisin önüne heykelini dikerler. Kültür söz konusu olduğunda kimden miras almak isterseniz onun mirasçısı olursunuz.
Eğer kökende bir Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti tartışması varsa o da saçmadır. Ağaçları oluşturan halkaların arasında bazılarını seçip diğerlerini reddetmek gibi bir noktaya götürür sizi.
Geçen senelerde bir mezuniyet töreninde Amerikan ulusal marşın yanısıra 19. yüzyıldaki eski ulusal marş da söylendi. Bundan da hiç gocunmadılar. Marş söyleme sırasında bana ilginç gelen bir nokta da vardı:
''Patrick?''
''Evet?''
''Bu marşın bestesi Tanrı Kraliçe'yi Korusun değil mi?''
İngiliz asıllı Patrick için zor bir soru değildi.
''Tabii''
Madem onların ulusal marşını da söyleyecektiniz ne demeye o kadar savaş verdiniz? diye sormadan da insan kendini alamıyor. Amerikalılar içinse böyle bir sorun yok. İngiliz koloni geçmişleriyle gurur duyuyorlar; bunun yanısıra da Bağımsızlık Savaşının bir o kadar gerekli olduğuna inanıyorlar. Biz İngiliz miyiz, Amerikalı mıyız diye bir soru yok. Bu soru Kanadalılar için de, Avustralyalılar için de yok. İngiltere geçmişlerinin bir parçası ama evrimleri onları farklı bir yere götürmüş.
Diğer ilginç bir anekdot da Kraliçe Elizabeth'in 1976 da, Amerika'nın bağımsızlığının 200. yıl dönümünde Amerika'ya gelip yaptığı konuşma. Yıllar yılı bu konuşmanın içeriğini merak ettim. Ne demiş olabilirdi? ''İyi ki isyan edip bağımsız oldunuz'' mu? Ya da ''Yavru vatandınız. Palazlanınca anavatanı unuttunuz'' mu? Daha sonra konuşmanın metni elime geçti. Çok başarılı, gayet yerinde mesajlar veren bir konuşma. Futbol karşılaşmasında bile yabancı rakibi övemeyen bizim kültürümüzün bu tarz bir konuşmayı yapması zaman alacak gibi. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Kraliçe Elizabeth'in o konuşmasını merak ettim doğrusu. Gerçekten de ne dedi?
Bana kopyalayabilirseniz çok memnun olurum.
Selam ve sevgilerimle.
İlhan Kemal
http://meninblazers.com/2012/06/13/queen-elizabeth-bicentennial/
Türkçe çevirisi olup olmadığına bakmadım. Ama özetle şunu söylüyor:
Bu İngilizler için de kutlanması gereken bir gündür. Amerikadaki kolonileri kaybettik çünkü neyin elde tutulmasının imkansız olduğunu bilen bir devlet anlayışından yoksunduk. Zor yoldan öğrenilen bu ders sayesinde Magna Carta prensiplerini sonra uygulayabildik ve bir imparatorluğu bir devletler topluluğuna dönüştürebildik. Bu ders sayesinde başkalarının kendilerini yönetme hakkına saygı göstermeyi öğrendik.
İleri sürülen fikirlerin hemen hepsinin uygulamalarla örtüşmediği iddia edilebilinir. Kraliçenin konuşmasında sanki 1782'de son İngiliz birlikleri de ayrıldıktan sonra Britanya İmparatorluğu doğrudan 1948 e atlamış, 19. yüzyılın sömürgeciliğini hiç yaşamamış havası var. Doğrudur. Ama verilmek istenen mesaj hatalardan ders almak, geçmişle barışık yaşamak ama geçmişte yaşamamaktır. Sanki bunu beceremiyoruz gibi.
sami biberoğulları
Çok çok haklısınız Geçmişle barışık yaşamak ama geçmişte yaşamamayı beceremiyoruz maalesef:
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, birçok şey çağrıştırdınız...
Mesela, bizim tanımadığımız kadınlara anne, teyze, abla, yenge, bacı ; adamlara amca, dayı, birader, hatta baba, dememizi...
Mesela, cepheden cepheye koşan dedelerimizin yetim kalan çocuklarını...
Mesela, nice uygarlığın doğup battığı Anadolu topraklarını...
Mesela, bu coğrafyaya binyıllardır süren akınları, istilaları, savaşları...
Mesela, bu toprakların her karışında yatan, tarihin her dönemine ait kalıntıları...
Vesaire...
Adam gurbetten dönmüş... Başlamış kadınına sormaya...
"Bu çocuğu ne zaman yaptık?" diye...
Kadın her çocuk için bir anıyı ortaya getirmiş...
Bir, iki, üç, dört, beş...
En küçüğü de yoğurt yiyormuş...
Adam onu sorunca, kadında ikiletmeden vermiş cevabını:
"Yoğurt yiyeni karıştırma!"
[Değerli hocam, bu yazıdan mülhem çizdiğim karikatür için teşekkürlerimi sunuyorum... ]
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
sami biberoğulları
-Siz bana hep yaşlılığım dolayısıyla '' Çatıya karlar yağmış. Bırak bu işleri'' dediniz ama ocaktaki ateşi görmediniz. Bakın bu yaşta baba oldum.
Arkadaşlarından biri cevap vermiş:
-Ocaktaki ateş diyorsun ama çocuk zenci olduğuna göre demek
ki senin baca kurum bağlamış.
O hesap. Ocaktaki ateş tamam da bacadaki kurumu görmüyoruz maalesef.
Selam ve sevgilerimle.
Yekta Attila
Nasipse, yarına...
Merhaba Hocam, yazı güzel, düşünce yazıdan da güzel.
Daha ne olsun diyor düşünüyorum ben de kendime bir baba bulmak için.
Eline sağlık, selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Allah çokça ömür verir inşallah,
89 luk babam, tığ gibi ayakta evel Allah.
Dolayısı ile,
herhangi bir baba aramama gerek kalmıyor.
Osman Bey de, Atatürk de, Heredot da, iskele babası da başkalarına kalsın.
Birbirlerini kırmasınlar yeter babaları paylaşırken.
Tarihçiyiz ya, tarihten söküp aldın babayı hocam.
Daha ne babalar çıkarırsın sen bu konudan.
sami biberoğulları
Rabbim babana sağlıklı ve uzun ömürler versin.
Dediğin doğru. Daha İnci Baba var, Alaaddin Çakıcı var, Sedat peker var...Yazmakla bitecek gibi değil babalar.))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Öyle bir devirdeyiz ki Sami Hocam,
İnsanlığın temel kavramlarını hep arka plana atar olduk.
para bizim kölemiz olması gerekirken biz paranın kölesi olmuşuz. Bu nasıl oldu diye ne zaman sorsam kendime, içimdeki ses bana şu yanıtı verdi: "Hırs, kıskançlık, aç gözlülük, ego tatmini..."
bu kavramlar insanı çürüten kavramlardır. insanı çürüten kavramlar büyüdükçe insanlığı çürüten kavramlar olarak güncelleniyor.
neyse bayağı saçmaladım gene. :))
gülümseyerek okuduğum bu yazı hem eğlendirici hem de düşündürücü oldu; kaleminiz kelamınız eksik olmasın, yüreğiniz dert görmesin :)
saygı selam ile,
sami biberoğulları
Bizler aha geldik, aha gidiyoruz. Siz gençler bol bol gülün inşallah.
Selam ve sevgilerimle.
Gerçekten de akıllıca bir yazı yazmışsınız.
Bu da demek oluyor ki; hala aklınız yerinde.Günümüzde bence bu mucize :)))))
Bazen düşünüyorum, en azından her şeye rağmen düşünüyorum :)))))) bu kadar farklı düşüncedeki insanların söylevlerine maruz kalmama rağmen, mucize bu )))))
Ne diyeceğimi bilmiyorum arkadaşım, millet akıl tutulması içinde...
Düşüncelerimi söyleyemem, düşünce suçu işlemiş olabilirim.:))))))))
Sadece şunu söyleyebilirim, mutant ve insan olanları ayırmakta zorlanıyorum..:)))))
Selamlar...
sami biberoğulları
Karşına bir mutant olarak çıkmayacağımın garantisi yok.))))))
Hiç kimse için böyle bir garanti yok ))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Ne olduğumuzun derdine düşmüşüz ....Neciyiz, kimciyiz, kimiz, ? Sonra üstümüzde şimşekler çakar, bulutlar ağırdan kararmaya başlar ve üzerimize işendiğini anlayınca ''üç günlük dünya'' der duygusallaşırız. Zaman geçer an'olunca gözlerimiz kararır ben' duygusuna yenilir ,yine bir şeyler oluruz...
ama insan olamayız, ama insan bulamayız, ama ama diye biter gideriz.
Ben kimsenin oğlu değilim. Kimsede benim oğlum olmasın, amannn! İnsan olabildiğimiz sürece,insanda buluşabildiğimiz sürece bir BABA aramaya gerek yok...
Şimdilerde devletin dahi , devlet adamlarının dahi babaları var,görüyor ,duyuyoruz. '' oluk oluk kan akacak'' akıtacak babalar çoğalıyor !!! Hadi hayırlısı diyelim... Bakalım daha ne kadar baba tanıyacağız.
saygılar...
sami biberoğulları
Daha düşünebilen hayvan mı, sosyal hayvan mı, alet yapmasını becerebilen hayvan mı, duyguları olan hayvan mı, hayvan mı yoksa apayrı bir varlık mı olduğuna bile karar verememişiz bu canlının; insan olduğuna nasıl karar vereceğiz?
Selam ve sevgilerimle.
Of of oooff ne tarafa baksan yara bere....
Ben de Faşistlikten kurtulmak için Emekli oldum ya Sami Ağabey.
Allah'ıma şükürler olsun hiiiçKoministliğe özenmedim bile.Yeri geldi Osmanlı oldum yeri geldi Atatürk'ün çocuğu.Ama rahmetli anam Atatürk öldüğünde henüz sekiz yaşındaymış.Hoş babam rahmetli de dokuz.
Bu Ülkede ortalığı karıştırmak için o kadar çok sebep ve bahane varkiii....
Aha sende karıştırdın şimdi ortalığı.
Neyettin eyle adamları soyundan sopundan ayırdın da gettin Ömer Öz e çocuk oldun???
Çok hoş bir konu ve anlatım.
Yani hoşuma getti haaa.
Selam,Saygı ve Dualarımla.
sami biberoğulları
Hz. Ademin ve Havva'nın çocukları olmakta birleşebilsek sorun kalmayacak aslında ama nedense orada birleşemiyoruz.
Selam ve sevgilerimle.