- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİLİMLER ARASI ETKİLEŞİMDE TARİH VE EDEBİYAT
Geçmişten günümüze kadar birçok bilim dalı tabir yerindeyse bir sarmal halinde birbirleriyle ilişki içinde olmuş, birbirlerine kaynaklık etmişlerdir. Bunları Coğrafya-Tarih, Felsefe-Sosyoloji, Psikoloji- Edebiyat, Tarih-Edebiyat v.b. şekillerde örneklendirebiliriz. Saydığım bilim dalları arasında ise asıl ele almak istediğim Tarih ve Edebiyat arasındaki ilişkidir.
Tarih; insan topluluklarının geçmişten günümüze kadar gelen süre içerisinde birbirleriyle olan etkileşimlerini, savaşlarını, yaşayışlarını yer, zaman, sebep - sonuç ilişkisi çerçevesinde, kendine has metotlarla ortaya koyan bilim dalıdır. Edebiyatın ise genel bir tanımı olmamakla birlikte insanların duygu ve düşüncelerini sanatsal bir söyleyişle dile getirdiği (bazı kesimlerce bir bilim dalı olarak kabul görmese de ben öyle olduğunu düşünüyorum) bir bilim dalıdır. Görüldüğü gibi her iki bilim dalının da kesişim noktası insandır. Fakat bu iki bilim dalının da konusu insan olmakla birlikte ele alış tarzları ve amaçları birbirinden farklıdır.
Tarih bir dönem içerisinde insanların ruh hallerini, görüşlerini ve yaşayışlarını öğrenebilmek için daha çok roman olmakla birlikte edebi eserlere başvurur. Mesela Tanzimat Dönemi eserlerinden İntibah, Felâtun Bey ve Rakım Efendi, Araba Sevdası gibi eserler incelediği zaman dönemin ekonomisi, sosyal ve siyasal yapısı hakkında bilgi edinir. Sinekli Bakkal üzerinden dönemin Osmanlı padişahının devlet ve insan üzerindeki etkisi; Yaban üzerinden Kurtuluş Savaşı ve seyri, savaşın tahribatı, insanların savaşa bakış açıları, Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” adlı şiirinden Anadolu’nun savaş sonrası durumu hakkında bilgi sahibi olur. Fakat bu demek değildir ki buradan edinilen bilgiler nesnel sonuçlar içerir. Bu eserler her ne kadar bir bilgi içerse de neticede roman ya da diğer edebi türler, yazarının görüş açılarından beslenen ve ideolojik görüşlerini yansıtan, yazarın ruhsal kırılmalarından doğan birer edebi üründür.
Edebiyat, tarihi olayların edebi yönünden istifade eder. Bir tarihi eser meydana getirilirken bir açıdan gerçeklik payını arttırmak ve devrin içinde bulunduğu şartların edebiyata yansımalarını kavrayabilmek için dönem özelliklerini anlatan tarihsel bilgilerden faydalanılır. Bunun yanında bir roman tahlili yapılırken romanın yazıldığı dönemi anlayabilmek açısından tarihi bilgilerden faydalanmak son derece önemlidir. Tahlil yapılırken tarihi gerçeklerden yola çıkılarak o dönemin özelliklerinin, savaş ve barışların, halk ve yazarlar üzerindeki etkisi, romanın hangi sebeplerden veya şartlardan ötürü yazılmış olabileceği hakkında bilgi edinilir. Tarihi bilginin sadece roman incelemelerinde gerekli olduğunu söylemek tabi ki de yanlış olur. Baktığımız zaman ilk yazılı eserimiz sayılan Orhon Abideleri’nde Çin ile olan ilişkilerden söz edilmekte ve Türk halkına yönelik öğütleri içerdiğini görürüz. Eğer Çin’in Türk halkı üzerindeki etkisini ve Türk-Çin ilişkilerinin dönemin insanları üzerindeki etkisini tarihi kaynaklardan öğrenmiş olmasaydık bugün eserde neler yazdığını tam kavrayamayacaktık veya yine bugüne kadar geçerliliğini koruyan eserin içeriğinin bizlere tam olarak neyi ifade ettiğini anlayamayacaktık.
Gördüğümüz gibi bu iki bilim dalı arasındaki etkileşim sayesinde bir ulusun geçmişi ve geleceği şekillenmekte, değerlerin önemi anlaşılmaktadır. Birbirlerinden uzak durması adeta imkansız olan Tarih ve Edebiyat farklı şekil, sebep ve yöntemlerle de olsa asırlardan beri birbirine kaynaklık etmiş ve insanoğlu var olduğu sürece de edecektir.
BESİM KIROĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.