- 1000 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
'öte yandan'
renksiz, boyasız evler. kokulu gereksiz bir çay dudaklarıma tecavüz ediyor, ağzım, alabildiğince çaresizim.
yürüyorum, sokak uçlarında yalnız başına, tüyleri çamurdan kirlenmiş köpekler var. aslında kar da onların kirli olmasına sebep, kedilerin de köpeklerden farkı yok. bu soğukta paltosuz dışarı çıktığım için kendime gülüyorum ama dolapta ne kadar üst giysi var giyindim; kat üzerine kaçak çıkılmış katım. kaskatı olmaktan iyidir. üzerime damlayan lağım suyundan dolayı kendimden bir kez daha nefret ediyordum ama içtiğim ilaç mışıl mışıl uyumama sebep olduğundan, uyanınca nefreti de bir kenara bıraktım. insanın üstü başı bok gibi kokarken, bazı ruhsal deneyimlerinden muzaffer bir komutan edasıyla dönmesi de olası. yalnız mütemadiyen muvaffakiyeti hâlihazırda kazanım olarak görmek de insanı hataya sevk ediyor. bir nevi kendime tutumum güvenilir olduğunu nutuklarla bildiren devlet politikasına benziyor. adaleti, emniyeti, sağlığı, fiziksel ve zihinsel aktiviteleri ve sosyal yaşama dair güvenceler içerisindeyim. gözlerimi örneğin, onlara iyi bakmam gerektiğinin farkındayım. diğer uzuvlarda buna dahil ve ahmaklarla, aptallığıyla bilgisini satanlarla -buna beden de dahil- işim olmamalı. sayılan, sarf edilen yahut söylenen bir yasa dahi olsa, insanlığın önceliği insan gibi yaşamasındaysa eğer, bunu başarmak için mi çalışmalıyım?
oyuncak araba koleksiyonu olmasından memnun olacak biriydim, bir zamanlar bu hayalle yaşıyordum. hayallerin acıtan yanı muğlak bir sevinç kaynağı olması. insanların çoğu da hayalle umudu karıştırması da feci bir durum ayrıca.
insanlar sevgili eksiği çekebilirler buna anlam verebilirsin normal şartlarda. bu senin meşru dairede eşin de olabilir, diğer türlü de. mevzu insanların yalnız başına hayatı kaldıramamalarından kaynaklanıyor. fakat bu ilişki sarmalında alışkanlıkların ve duyguların çatışmalarını göz ardı etmek, esaslı harpleri geciktirmekten başka ne fayda sağlıyor? kendini tanımanın özünde, bir başkasıyla münasebetinde ölçüyü ayarlayabilirim derken, farkına varmadan düşülen vartalar yüzünden suçlu kim oluyor? bana şu an gerekli şey, sırtımı kaşınmaktan kurtaracak bir liften başkası değil.
günlerdir karşılıklı bakıştığımız kırtasiyeye girince, anlamını insanın okumakla bazı noksan taraflarını giderebileceği huzur içerisindeydim. başında pembe başlığı, elinde mavi ve sarı renkte iki poşeti olan, lacivert atkısı boynuna sarılı, yine lacivert renkte dizlerine kadar uzanan kabanıyla şarkı söyleyerek içeri giren tatlı bir kız çocuğu huzuruma süs olunca, bu huzurun bana fazla geldiğini düşünüp, dört kalem ve bir not defteri olan poşetimi sallayarak kırtasiyeciye hastalıklı selamımı verip merdivenlerden aşağı indim.
ve sonra tekrar merdivenler. bu merdivenlere gelene kadar hayalini kurduğum karavan rüyasında çabuk uyandığım ve yayları sırtıma batan yatan uzandığım için şükür etmem gerekiyor.
başka bir şeylerden bahsetmeliydiniz, diyor hafif tombul, saçlarını topuz yapmış, kırmızı penye üzerine gri bir yelek giymiş bayan. gitmem gereken yeri de, çoğul hal de umudu da ve kendime çağrılan o eşsiz ziyafeti de burkan hayatın içinde hissizlikten öte yanıma erişemiyorum.
YORUMLAR
Bir sıkıntılı anı aşmak için kaleme başvurmuşsun sanki. Ya da bana öyle geldi. İyi de yapmışsın. Gayette ikna edici bir sonuç almışsın, en azından rahatlatmış gibi görülüyor kalem erbabını. Yazının sonuna doğru bu rahatlama bariz şekilde hissediliyor zira. Okur açısından da ikna edici olmuş.
Sosyal olaylarda mantıksal çıkarımlarla anlatım hele de ikna isteniyorsa, galiba çoktan bir yöntem olmaktan çıktı. Öykülere dökmek lazım ikna için. İkna bir tercih, bir amaç olmasa da; sonuç oluyor çoğunluk. İnsanlar öykülere karşı ne ön yargılılar ne de silahlarını kuşanıp savunma pozisyonu alıyorlar. Anlamaya çalışıyorlar sadece. Anlamaya çalışmak barışın ve huzurun tek anahtarı değil mi zaten.
Kalemine sağlık.
Sağlıcakla kal,
nitemtran tarafından 1/31/2016 1:25:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
lakayt olup, yazarım ederim havalarına dayanmıyor kartondan siperler.
sonra her şey bir anda değişebiliyor ve sen uyum sağladığını sanıyorsun yeni ne varsa.
sizde sağlıcakla kalın, sağ olun.
nitemtran
Ve özel, kendimizden başka hiç kimsede çalışmayacak bir gözlük takmaya başlarız. Tıpkı 3D filmi izleyebilmek için olan gözlükler gibi. Çok ama çok daha komplike gözlükler. Gözlüğün kalitesi, kim ne derse desin, sana miras kalmış birikimi öğrendiğin ölçüde daha iyidir. Ve zekan, eşitsizliğin "lanet" ana kaynağı. Onsuz, zaten çıkmaz sokaktır kaderine düşen.
Konumuz öykü ya, ona refere ediyorum, bu birikim esas oğlan sanki. Bir öykü yazmak adına, basitliği bile, en iyi güzel gözlüklüler, kompleks kişiliğe sahip olanlar yazar.
Öyküyü kime yazmak lazım? Bu sorunun cevabını vermek lazım sanki.
Çok güzel öykülerin var ama.
Daha güzel öykülere kadar sağlıcakla,
HakkınSesi
nefes gibi esnek ruhumuza yaşlılığın isteksizliğini öğretebilmeli.
'öte yandan' bunlar ve bunlar hep beraber çözüm değil sadece sorun veyahut gitmek için bahane bahane için gitmek.
insan kokudan rahatsız olan bir varlık ama çoğu varlıkta insan kokusundan rahatsız oluyor. misal yeni doğmuş kedi köpek yavruları onları seviyorlarya hah işte üstüne insan kokusu sinen yavruyu terk etmeyemeyilli oluyor bu hayvanlar.
insanca yaşamak bir İsveçli için farklı Türkiyede biri için farklı Afganistan yada Somali'de biri için farklı. insanca yaşama düşüncesi göre ülkeden ülkeye kısıtlanıyor.
biri çıkıyor ya beni Mr . President yaparsınız yadaoluk oluk kanarsınız diyor. Doğu toplumlarının genel sorunu bu galiba en mazlumu bile güce ulaşınca iflah olmaz bir şekilde kendini yarı Tanrı gibi görüyor. ve elbet yalcı jölelili yalakalar....
öte yandan ömür geçiyor... bunlarda hayatta gececek
HakkınSesi
şu şarkının eski bir arkadaştan ses kaydını dinledim az evvel. kız bana atmıştı bir gece. ne acayip gelmişti. birsenden daha güzel okuyor. imkan olsa dinletirdim hatta sana.
öte yandan, bunaldık; gitme vakti çanları çalıp duruyor ama gidecek yerimiz yok dostum.
dikkat et kendine.