- 1252 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Meleğe Mektup
Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken ,
bir gün geri dönüp,onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyormuyuz?
Hayat her zaman cömert davranmaz bize.
Tersine çoğu kez zalimdir.
Her zaman aynı fırsatları sunmaz.
Toyluk zamanlarını ödetir,
hoyratça kullandığımız arkadaşlıkları,
eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün...
Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz;
Ya da olması gerekenler yanınızdakiler değildir...
Bu kapıyı açan yaşlı kadın kim diye bakınıyorum etrafıma, ayaklarıma dolanan 2 sevimli yavru nerden geldi ve benim hayatımda ne işleri var, oda meçhul, yaşıyoruz birlikte, ha birde ilerleyen saatlerde eve gelen adam, o kim. Beni anlamayan , her hareketime puan veren bu insanlar kim ve ben hangi ara seçtim onlarla yaşamayı.
Neden böyle bi hayat seçtim. Zaman hızla akarken ben nerde koptum yada film nerde başka birinin filmiyle karıştı bilemiyorum.
Ya melek bu mektup sana
Ben bi boşlukta aklım karman çorman yaşıyorum yada günlerimi geçiriyorum.
Ben nerde buldum kendimi, vakit ne zaman geçti, aklım karıştı.
Bu mektup sana meleğim iyi dinle, hayatmızı ne hale getirdik diye düşünüyorum, mutsuzca ilerliyor zaman geriye dönüp bakıyorum ki neredeyse 5 yıl geçmiş ve daha kaç yıl geçicek belli değil.
Ben beni anlamayan ve anlamak için uğraşmayan insanlarla kucağımda aşkımla ortada buldum kendimi
Buz gibi bir yağmur yağıyor gökten ve üşümüyorum bile,bilakis daha çok işlesin diyorum içime yağmur……
Zaman öfkeyle alıp başını giderken, bi kuş misali gezinen gönlüm, munzurun eteklerinde biçare ,üşüyor. Sitemim sana değil sevgiliye, ama iyi dinle bilesin ki değişmekte yaşam soluk alıp verdikçe ve sinsi zaman buharlaşıp alıyor , alıp götürüyor içimizdeki çoşkuyu. Güne merhaba demekle başlamıyor gözlerimiz, her adımı korkak bir ürkeklikle basıyoruz, saatler hiç bu kadar çabuk geçmezdi, geçiyor artık
Ey melek duy sesimi, günlerimin özleminde acımı tatlımı varımı yoğumu paylaştığım dost, nerdesin.
Günlerdir tek kelime edemiyor dudaklarım. Acı çığlık çığlığa basık bir havada sıkışmış sanki yüreğime, ben kimim nerde kaldım, dün bugün…..
Ey kardeş, melek kardeş, ölümü gördük değil mi, sevdiklerimiz ellerimizin arasından uçarken birer birer, seninle geçmiş günlerin özlemiyle ağlamaktayız, geçmiş nerde kaldı melek ben nerdeyim.
Bu anlık gelgitlerle dolduruyorken vakti can sıkıntısıyla birlikte ürkek yüreğim suskun. Konuşmaya takati kalmamış konuşmaktan yorulmuş, konuşa konuşa aynı şeyleri bıkmış yüreğim suskun.
Aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önümüze koyan koca kafalı, medeniyetten yoksun, aşka küsmüş ya da tadını bilmeyen hiç aşık olamamış bu insanlarla vakit geçiyor
Oysa biz sevginin yüceliğini öğrenerek geçirdik hayatlarımızı….
Kutsallık bizim için sevgiydi…
Canımızın dermanı kalmamış savaşmaktan , yani en azından benim öyle…
Bu mektup sana ey dost, dinle beni, dinle ki paylaştıkça azalsın içimdeki gurbet…
Not:(Şiir Murathan MUNGAN)
YORUMLAR
Ne söylesem, nasıl söylesem... Daha küçücükken başlamıştık seninle hayal kurmaya. Öyle saf öyle sınırsızdı ki mektup zarflarına yazdık aldırmadan hiç kimseye. Farklı hayatlar yaşadık ama aynı acıları paylaştık. Abimiz, annelerimiz çok güzel anılar bırakarak ayrıldılar bizden. Yine aynı şeyi hissettik, keşke dedik, olmasaydı dedik, neden dedik. Evlendik, çocuklarımız var şimdi. Mutlu muyuz? Ne acı? Ne tezat? Bunlar bizim hayallerimiz mi? Çocuklarımız bizim esaretimiz mi olacaktı? Tümcelerimde içim gibi paramparça. Yaralı bir kuş gibiyim şimdi. Yalnız, çaresiz, öfkeli. Paylaştıkça azalır mı Fatoş?