- 633 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O Solcu, Ona Takdir Yok!
30 senedir bu memlekette haykırır dururum; “Emaneti ehline verin, Allah’ın ahkâmını çiğnemeyin perişan olursunuz diye. Devlet hazinesinde yani beytü’l malde milyonlarca insanın hakkı vardır. Hak etmediği halde bir yere getirilme işinin büyük bir kamu hakkı olduğunu bigayri hakkin o makamdan kazanılan maaşın haram olduğunu, böyle yapanların çoluğuna çocuğuna haram yedirmekte olduğunu binlerce kez söyledim, ölünceye kadar da söyleyeceğim.
Bana Allah Arasat Meydanında “Senin çocuklarının hakkı yenilirken, milyonlarca insanın hukukuna tecavüz edilirken sen tepki verdin mi, bu yanlışı yapanları uyardın mı yoksa ödlek tavuklar gibi, ya da diğer birçok vurdumduymaz Müslümanlar gibi her işini bana havale etme ucuzluğuna mı büründün?” diye sorarsa, Ben yüce Allah’a “Yarabbi ben kendi evlatlarımın ve kamunun çocuklarının hakkı yenilirken, buna dilimle, kalemimle, tutum ve davranışlarımla tepki verdim” diyeceğim.
İslam Dini’nin ana kaynağı olan Kuran-ı Kerim açık açık Emanetlerin layık olanlara verilmesini emrederken, muhtelif taassuplarla “Bu bizim yeğen”, “Bu bizim tarikattan” “Bu bizim cemaattan”, “Bu bizim mezhepten”, “Bu bizim siyasi oluşumdan” diyerek milyonlarca insanının hukukuna tecavüz ederek ve Allah’ın bu muhteşem ayetini fütursuzca çiğneyen kimselerin hukuku yenen o insanlarla helalleşmedikçe hiçbir şekilde cennete gidemeyeceklerini sohbetlerimde söylüyorum.
Bu tip davranışlar Allah katında ağır bir günah olduğu gibi, insanlık nazarında da oldukça ahlaksız bir davranıştırlar ve bu durum devlete ihanettir. Hatırlayınız; Osmanlı’nın çöküşünü hızlandıran ve en nihayetinde devlet-i aliyyeyi bitiren şey, bu tip tayinlerle kudretli mevkilerin ayakçıların (liyakatsizlerin) eline verilmesi sebebiyledir. Sonuçta mülkün inkırazı tahakkuk etmiştir.
Padişahın altındaki bürokratlar, kayırma ve iltimas işlerini o kadar çoğaltmışlar ki, rüşvet karşılığında kapı gibi makamları ulufe gibi ipsize sapsıza vermişlerdir ki kepazeliğin geldiği vaziyeti anlatabilmek için devrin padişahı 3. Mustafa şu dörtlüğü söyleyerek isyanını deklare etmiştir.
“Yıkılupdur bu cihan sanma ki bizde düzele
Devleti, çarh-ı deni verdi kamu müptezele
Şimdi ebvab -ı saaddette gezen hep hezele
İşimiz kaldı heman merhamet -i lem yezele.”
("Bu dünya yıkılsa da, bizde memleketin düzeleceğini sanma. Alçak felek, devleti, tümden alçak kişilerin eline verdi. Şimdi devlet dairelerinde makamlara gelenler hep bayağı kişiler. (cahil ve liyakatsiz, fırsatçı, yalaka ve rüşvet ehl-i kimseler) Hal böyle olunca bizi düzeltebilecek tek güç merhamet-i büyük olan Allah’tan başkası değildir.)
Namuslu, ehl-i liyakat, adil düzgün bürokratlar da var tabii ki yalnız bazı oppürtünist ve Allah’dan korkmaz üst düzey bürokratlar maalesef yukarıda mezkur hassasiyetlere dikkat etmiyor. Neticede kul hakkı yiyip cehennemi hak etmekle kalmıyor, devletin önemli mevkilerini dağıtırken adaleti ve liyakati gözetmediğinden felsefi anlamda devletin köküne maalesef dinamit koyuyor.
Sözü fazla uzatmadan Facebook’dan dostumuz Üstad Rüşdi Emir’in konuyu muhteşem bir şekilde izah eden yaşanmış bir hatırası ile sonlandırmak istiyorum. İşte o anekdot:
BİR SOLCUYU YILIN ÖĞRETMENİ SEÇTİM
■1989, Denizli-Honaz İlçesinde bir yıl kaymakam vekilliği yaptım. O zamanlar her yıl yılın öğretmeni seçiliyordu.
■ İlçe milli eğitim müdüründen kriterlere uyan adayların listesini istedim 3 öğretmen ismi önüme geldi. Daha bir şey sormadan sağcı bir görüşte olan ilçe Milli Eğitim Müdürü: "şu solcu, diğer ikisi sağcı" dedi.
■Milli Eğitim müdürüne sert bir şekilde: "onu sormadım hangisi daha iyi öğretmen, onu soruyorum" dedim. Solcu olanı gösterdi.
■ Aydınlar Köyü’nün öğretmeni olan bu arkadaş benim de çok iyi tanıdığım, ideal bir öğretmendi. Cumartesi pazar bile çocukları okutur, bu köyden Üniversite okuyan öğrenci sayısı Honaz ilçe merkezinden kat kat fazlaydı.
■Bu arkadaşı yılın öğretmeni seçtim. Bir maaş ikramiye verdik. Plaketini verdiğim törende yılın öğretmeni olan arkadaş sahnede konuşmasında: "Ben böyle kadir-şinâs bir Kaymakamın gelip bana ödül vereceğini aklımdan bile geçirmemiştim. Tamamen Rabbimizin rızası için çocukları yetiştirmeye çalıştım. Vatana da faideli gençler olmasını arzuladım." dedi.
■Sağcı olan, hemen yanımda oturan Milli Eğitim Müdürü’nün kulağına eğilerek: "Bu mu solcu, dinsiz imansız dediğiniz öğretmen? Ayrıca kişileri fikirlerine göre değil, yaptıklarıyla değerlendirelim" dedim...
İşte adalet budur...
Evet sevgili okurlar biz bir kere daha değişik tecrübelerle konuyu sizin dimağlarınıza arzettik.
Hadiseden ders alması gerekenler inşallah ders alırsa ne mutlu, yok eğer halâ bizi bildiğimizi okuruz, Kuran varsın “EMANETİ EHLİNE (HAK EDENE) VERİN” deyip dursun bizim amirimiz, şâriimiz (Kanun koyucumuz) nefsimiz ve egolarımız diyorsanız o zaman bu tiplere Aşkettin Hoca, şu cümleyle cevap verip yazısına hitam buldurur:
“Yürü bre Bolu Beyi! Bu cenk amansız olacak…”
Adnan Zeki BIYIK
Kırklareli Müftü Yardımcısı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.