Su ve Toprak
Sabah yürüyüşümü yarılamıştım ve tempom hızlanmıştı epey bir anda yerde bir çift terliğe ilişti gözüm. Kan içindeydi biri ve parmak arası bu terliklerin biri kopmuştu. Hayal gücüm yerindeydi yine ve ben başladım kurguya. Acaba bir kadın tacize mi uğradı gibilerinden.Yoluma devam ediyordum ki sahilde kendine sarılmış bir kadın vardı.
Ona yaklaştığımda perişan bir haldeydi, zavallı kadın diye geçirdim içimden, kim bilir hikayesi ne, kim , ya da kimler onu bu hale getirdi…!!!
Ne kadar olmuştu yürüdüğü bilmiyordu, saatlerdir yürüyor özgürce bağırıyor, avazı çıktığı kadar ağlıyordu. İsyan ateşi yakıyordu hem ruhunu, hem bedenini. Patikadan aşağı doğru koşarcasına adımlıyordu yolu kan içindeydi narin parmakları.Acı duyduğunun bile farkında değildi, çünkü yüreğinin acısı çok daha fazlaydı.
Kumsala vardığında elbiseleriyle bıraktı kendini denizin kollarına. Epey yüzdü dövercesine denizi, her kulacı hınçla çarpıyordu suya ve hala ağlıyordu.
Kıyıya döndüğünde sabah güneşi sardı , ısıttı üşüyen tenini.Bir sigara yaktı, derin, derin çekti içine dumanı, bıçak gibi hissetti soluğunu ciğerlerinde ve öksürdü göğsü acıyarak. tıpkı bir yaprağa düşen çiğ taneleri gibi, yıldızlı gökyüzünü anımsatan simsiyah saçlarından süzülen damlacıklarla Titriyordu bedeni.
Su çok güzel bir kadındı;
Adı gibi akardı tanıyan herkesin yüreğine, bir bardağın doluşu gibi dolduruyordu gönülleri. Yemyeşil hüzün dolu gözleri ile baktığı her gözden mutlaka yüreklere inerdi , hem giz dolu hüzün, hem de ışıl, ışıl bir umut verirdi baktığı yüzlere.Hareketleri asil bir saraylıyı anımsatırdı, dolgun göğüsleri, sütün gibi bacakları, ellesen kırılacak kadar ince ayak bilekleri ile yürüdüğünde bastığı her yerde izini bırakırdı sanki.Elleri bakımlı , ince uzun zarafet haykıran narin parmaklarını çok iyi kullanırdı, tıpkı Şairin dediği gibi;
*Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.*
Ama dış güzelliği kadar yüreği güzel olan Su çok incitilmişti. Yapılan her yanlışın ardından yüreği paramparça da olsa daima başı dik o mağrur duruşuyla sanki mutsuzluk, acı nedir bilmeyen biri gibi gülüşleriyle ışıl, ışıl aydınlatırdı çevresindekileri. Madalyonun hep ön yüzünü görürdü onu tanıyanlar.
Su tıpkı bir yengeç gibiydi;
yüreğindeki sevgi, merhamet, şefkat yumuşaklığını, dışındaki kalın kabuğunun ardına gizliyor bu nedenle de ilk görenler ne kadar kibirli demekten kendini alamıyorlardı. Ulaşılmaz görünürdü her yüreğe, yalnıza, düşene ulaşan , bir dilim ekmeğini düşünmeden paylaşan biri dahi olsa.
Öz güveni çok yüksek, öğrenmenin sonu olmadığını düşünen, daima kendini geliştirmeye çalışan onurlu, dürüst ve erdem sahibi bu kadın şimdi gözden uzak bu sahilde bir bahar tomurcuğu kadar savunmasız geçirdiği bu büyük depremin ardından artçılarınla sarsılan göğsüyle iç geçirerek ağlıyordu.
Henüz yirmili yaşlardaydı evlendiğinde. Çevresinde ona çok aşık olan genç vardı ama o yüreğinin aktığı birini tercih etmişti akıl almaz servet tekliflerini geri çevirerek, onun için en büyük zenginlik sevgiydi çünkü, hoş zaten ailesinin maddi durumu da küçümsenmeyecek kadar iyiydi. Seviyordu; çünkü özü, sözü bir, kültürlü yakışıklı ve ne istediğini bilen bir delikanlıydı.
Yıllarca aşkın o büyüsünü bozmadan ve üç evlat sahibi mutlu bir aile olarak sürdürdüler yaşamlarını. Sermayeleri saygı, sevgi ve güvendi, evlilikleri gıptayla izleniyordu çevrelerinde.
Her masalın sonu mutlu bitmiyordu tabi, bu güzel birliktelik bir ihanetle gölgelenince sermayeleri olan saygı, sevgi ve güven halkalarından biri kopunca alt üst oldu dünyaları. Diğer iki halka sımsıkı kenetliydi birbirine ama artık her şey değişmiş, denge bozulmuştu.Bu yaşanılan çöküntüyü asla dışarı belli etmeseler de çatılarının üzerinde kocaman bir kara bulut çökmüştü ve havada fırtına öncesi sessizlik vardı.
Bir süre sonra erkeğin Annesi öğrenmişti bu durumu. Duyguları ona da isyan ettirmişti , hak etmediğini düşünüyordu ama mantığı ile baktığında sinsice seviniyordu ona asla boyun eğmeyen bu mağrur kadının düştüğü bu duruma.Bu sarsıntıyı kullanmaya karar verdi ve destekledi oğlunu.Çeşitli entrikalarla Suyun hakkında yalan yanlış şeylerle dolduruyordu oğlunu.Su bir gün bu konuşmalara şahit olduğunda yığılacak gibi oldu durduğu yerde ama her zamanki gibi toplayarak kendini selam vererek katıldı onlara.
Kendini çok yalnız hissediyordu ve gittikçe kötüleştiğinin farkındaydı. Tutunmalıydı bir şeylere, yenilgi ona göre bir olgu değildi, savaşçıydı ve gücünü yeniden toplamalıydı.
Bir psikologa gitmeye karar verdi. Randevu alıp gitti.
Psikolog onu dinledikten sonra ilk sorduğu bu evliliği neden sürdürdüğü oldu. Su açıklamasını yaptıktan sonra doğruluğuna o da ikna oldu. Uzuncadır devam ediyordu tedavisi ama Su bunu yetersiz buluyordu. Düşündü ve bir karar aldı.
Hemen hazırlanıp alışveriş merkezine gitti, resim yapacak, içindeki fırtınaları resmedecekti.
İki yıl geçmiş su toparlanmaya başlamıştı. Bir sergi açacak kadar da resmi olmuştu. Bu düşüncesini gerçekleştirmek için harekete geçti ve nihayet o gün gelmişti. Çok heyecanlıydı, uzuncadır yüreği böyle çarpmamış hayata bu kadar yoğunlaşmamıştı, iki elini kavuşturarak kendini kutladı çocuksu bir hınzırlık vardı gülümseyen yüzünde.
Telefon sesiyle irkildi;
Galeriden aranıyordu
-Tebrikler Su hanım, hepsi bir birinden güzel eserlerinizden “Aşksızlık” isimli tablonuz satıldı.
-Teşekkür ederim beyefendi dedi gülümseyerek ve devam etti eser diyerek beni onurlandırıyorsunuz ancak ben henüz çok amatörüm.
-Tevazu göstermeyin hanımefendi, gerçekten hepsi çok güzel dedi.
-Su teşekkür ederek kapattı telefonu.
Birkaç gün geçmişti. Kapı çaldı ve bir kurye elinde paket öylece duruyordu karşısında. İyi günler diyerek teslim imzasını rica etti. Su imzayı attı ve açtı paketi.Küçük bir not vardı içinde ve “Aşksızlık “ resmi çok şık bir çerçeveyle kaplanmış ona armağan ediliyordu. Notu okudu hemen.
Saygı değer Su hanımefendi
O zarif parmaklarınızın yön verdiği bu güzel tablonun bir çerçeveyle tamamlanması cüretini gösterdiğim için beni affedin. Acizane bu hediyemi kabul buyurursanız beni ihya edersiniz.
Saygılar
Toprak
Telefon numarasını eklediği bu not çok heyecanlandırmıştı Suyu.
Ertesi gün aramaya karar verdi, bir teşekkür etmeliydi. Çok hoş, dostça bir sohbet oldu aralarında.
Bir yıl geçmişti , arada telefonla görüşüyorlar hal hatır soruyorlardı.Adam başka şehirde oturuyor arada iş için geliyordu Suyun bulunduğu şehre. O gün arayarak ertesi gün geleceğini söyledi ve mümkünse artık tanışmalarını istiyordu. Kibarca sordu. Su sevinerek tabi memnuniyetle dedi.
Akşam yemek sırasında ailesine anlattı büyük bir heyecanla, çocukları ve eşi çok mutlu oldular. Uzun zamandır Suyu bu kadar neşeli görmemişlerdi. Evde mi, dışarıda mı ağırlaması gerektiğini sordu eşine, eşi yorulmaması gerektiğini ve dışarıda ağırlamalarının daha uygun olacağını düşündüğünü söyledi.
Güneşli bir haziran günüydü, Su randevulaştıkları yere gittiğinde kırmızı tişörtüyle, sarışın ,çakmak, çakmak gözleriyle bakan şirin bir beyefendi buldu karşısında .Merhaba diyerek tokalaştılar. Sanki kırk yıldır tanışıyor gibi koyu bir sohbet geçti aralarında. Şaraplarını yudumlayarak birbirleri hakkında daha çok bilgileniyorlardı .Her ikisinin de hayatından çok memnun olduğu belliydi kahkahalarından.
Su düşündü bir an;
Tanrım teşekkür ederim, bu kadar iyi birini çıkarttın karşıma. Suyu etkileyen en önemli husus ilk defa bir erkek ona cinsiyetiyle değil de insanlığıyla yaklaşıyor ve ona insan olduğunu, bunca kötü niyetli , menfaatçi kişilerin bulunduğu günümüzde dostluğunu hissettiriyordu.Onu öyle yakın buldu ki kendine utanmasa boynuna sarılacak, kardeşi, abisi hatta babası gibi omzunda ağlayıp içindeki tüm dertleri boşaltacaktı.
Akşam olmak üzereydi;
Telefonu çaldı, arayan eşiydi, yaklaşık bir saat sonra onlara katılacağını bildirdi.
Eşim dedi telefonu kapatırken ve şefe yemek siparişlerini vermelerini söylediğini ilave etti.
Toprak boşalan şarap kadehlerini dolduruyordu, güzel der gibi gülümseyerek başıyla onayladı.
Güzel , sohbet dolu bir gece oldu ve vedalaşma zamanı geldiğinde Su bir burukluk hissetti yüreğinde. Ayrılmak istemiyordu dostundan.
Toprak eşinden ayrılmış, bir kızı olan sevecen ve sorumlu bir Babaydı.
Çok kişi tarafından sevilen, dürüstlüğüyle övülen iyi bir arkadaş, dosttu.
Birkaç kez daha kesişti yolları ve bunlardan birinde Su konuşurken gözleri doldu, Toprak eliyle suyun eline dokunarak sakın, sakın ağlama dedi. Su çok heyecanlanmış ve hissettikleri karşısında bocalamış, hatta utanmıştı. Şefkat ve sıcaklık vardı dokunuşunda, gözleri kilitlenmişti sanki birbirlerine. Su toparlandı ve gülümseyerek yok gözüme bir şey kaçtı sanırım dedi.
Uzunca düşündü Su;
Eşini öyle çok seviyordu ki asla başka bir erkekten etkilenmiş olamazdı, olsa, olsa şefkatinden etkilenmişti, ya da olabilir miydi? Bilinç altında intikam duygusu taşıyabilir miydi? Yok olmaz diyerek telkinde bulundu kendine.
Aylar geçiyor ama onun etkisinden kurtulamıyordu, sabah uyandığında aklında o vardı, tüm gün her yerde, her şeyde o vardı sanki. Aynaya geçti ve yüzleşmek istedi kendiyle. Gözlerinde onu gördü korktu.Tanrım bana yardım et diye fısıldadı.Bir kere hiç tipim değil, biz çok ayrı dünyaların insanıyız, üstelik onun bana karşı hiçbir duygusal yaklaşımı yok derken gözlerinin kilitlenişi geldi aklına. Bir defasında açık büfede yiyecek seçerken yanına gelmiş elini dekolte bluzunun açıkta bıraktığı sırtını okşarcasına neredesin merak ettim demişti Su bedeninin bu dokunuşla nasıl titrediğini hissetmişti. Aynı gün başka bir sergiye giderlerken arabada dudağının kenarından öpmüştü onu. Ama ne ifade ederdi ki bunlar. Yok abartıyorsun Su dedi sesli düşünerek.
Bir başka şehirde Dünyaca ünlü bir çok ressamın katıldığı bir sergi vardı ve davet edilmişti Su. Hazırlıklarını tamamladı ve gitti. Odasına yerleşip duşunu alıp uzandı yatağına. Son birkaç yıldır neler yaşamıştı ve kim bilir neler yaşayacaktı daha. Tanrım sen iyi günler göster çok yorgunum diye inledi.
Akşam yemeği için otelin yemek salonuna geçti ve bir çok tanıdık yüz görünce çok sevindi, selamlaşıp oturacakları masayı seçtiler. Kayan şalını omzuna yerleştiren eller ve o ses;
Merhaba Su bu ne güzel bir rastlantı dedi, Toprak ,Su kaskatı kalmış ama bir yandan da hızla çarpan yüreğinin görülmemesi için şalına iyice sarılarak merhaba Toprak dedi titreyen sesiyle. Ortak dostlarıydı herkes ve Toprak da buyur edildi masaya, hemen Suyun yanına oturdu Toprak.
Gece boyunca içtiler, sohbet ettiler ve şarkılara eşlik ettiler. Suyun dikkatini çeken bir yakınlığı vardı Toprağın bu gece, arada konuşma sırasında iki koluyla Suya sarılıyor, ona espriler yapıyor, bakışlarıyla kur yapıyordu. Gece epey ilerlemişti, herkes odalarına çekiliyordu iyi geceler dilekleri sunuldu ve ayrıldılar. Toprak odasına kadar Suya eşlik etti ve kapıya geldiklerinde İçeriye kadar girdi. Su şaşkın ve titriyordu, Rüzgar Suyu kolundan tutup kendine çekti ve dudaklarını kopartırcasına öpmeye başladı. Su karşı koymak istiyor ama hiçbir şey yapamıyordu. Birlikte sabahladılar.
Kapı sesine uyandı Su;
Kim o diye seslendi, Toprak hadi öğlen oldu kahvaltıya inmiyor musun dedi?
Tamam geliyorum diye cevap verdi Su.
Aynanın karşısındaydı ama başını kaldıramıyordu Su, yüzleşemiyordu kendiyle buna cesareti yoktu. Duşunu aldı ve giyinmeye başladı, hiçbir şey hissetmemişti seviştiklerinde, şaşkınlıktan sanırım diye düşündü.
Kahvaltıya indiğinde sanki akşam sevişen onlar değilmiş gibi yine dostça hareket ediyordu Toprak, onu korumaya çalışan şefkatli bir kardeş gibi. Yoğun bir gündü, panel vesaire akşam olmuştu. Yine yemek salonunda güzel bir gece geçirdiler, danslarda eşlik etti ona Toprak. Bir ara hiç tanımadığı bir kadın geldi Suyun yanına resimlerinin ne kadar güzel olduğundan bahsetti ama araya şöyle bir uyarı da eklemeyi ihmal etmedi. Toprak beyle iyi dostsunuz sanırım , evet dercesine başıyla onayladı Su ve kadın devam etti ona dikkat edin o bir servet avcısı, kadınlara bu yüzden yaklaştığıyla ilgili çok söylenti var. Su her zamanki mağrur duruşuyla süzdü kadını tepeden tırnağa ve devam etti; siz bu mağdurlardan mısınız? Kadın şaşkın hayır tabiî ki dedi kızararak ve Su devam etti o halde yaptığınız çok çirkin, sizi dostum hakkında bu şekilde konuşmaktan men ederim dedi. Kadın allak bullak olan yüzüyle eteklerini tutarak uzaklaştı suyun yanından ve Su hınzır ama yüzüne çok yakışan gülümsemesiyle baktı kadının ardından.
Odalarına çekilmişti herkes su duşunu alıp yatmıştı. Bir saate yakın dönüp durdu yatağında. Bu adam ona ne ifade ediyordu? Aşık mıydı? Aşık olsa neden bir şey hissetmemişti sevişirken ve o neden bir şey olmamış gibi davranmıştı tüm gün. Tanrım deliriyorum galiba dedi ve hızla kalkıp Toprağın odasına gitti. Toprak şaşırmıştı, bu kez Su hiçbir şey demeden soyundu ve sevişmeye başladı.
Su sevişme konusunda çok yetenekli ve şehvetli bir kadın olmasına karşın bu iki sevişmede de hiçbir bilgisi olmayan bir kız gibi davranıyordu yatakta. Toprak göründüğü kadarıyla çok mutluydu ama Su yine bir şey hissetmemişti.
Ertesi gün toplantı sonlanmış herkes gideceği yöne doğru yola çıkmıştı.
Su karar verdi konuşacaktı Toprak la;
Telefonun tuşlarını çevirdiğinde yüreği hızla atıyordu.
-Merhaba Toprak nasılın?
-İyiyim Su sen nasılsın canım?
-Canım demişti ona.
-Toprak ben senin için ne ifade ediyorum?
-Sen benim için çok özel birisin diye cevapladı
-ne gibi özel dedi Su,
-kimseyle kıyaslayamayacağım kadar özelsin dedi. Toprak
-Seni seviyorum diyememişti, beklediği buydu ama beklide onun da çekinceleri var diye düşündü, belki evli olmam kim bilir diye düşündü.
-Toprak biliyorsun ben resmen evli olmama , aynı evde yaşamama rağmen eşimle dört yıldır ayrıyım ve sana hissettiklerimden kafam çok karışık, sanırım ben sana aşık oldum ama senin neler hissettiğin de çok önemli benim için. Ne ifade ediyorum senin için ?
-Çok şey Su , çok şey dedi Toprak ah çekerek.
Uzun, uzun konuştular ama yine de tatmin olamıyordu Su.
Davranışları gittikçe daha sıcak oluyordu Toprağın ve her gün konuşuyorlardı.Artık bir birilerinin her şeylerine ortaktılar. Bir gün Toprak çok üzgün olduğunu söyledi ve Su telaşlandı
-hayrola neyin var? Geçici bir maddi sıkıntısı olduğunu söylediğinde Su donup kaldı, aklına o kadının söyledikleri geldi hemen, toparladı kendini ve ona cesaret vermeye çalıştı, Toprak ofluyordu,
-geçici ama şu an biraz paraya ihtiyacım var diyordu.
Ne kadar korkuları olsa da Su dayanamayıp ben yardımcı olurum ne olur üzülme dedi.
-Toprak asla dedi sert bir sesle,
-Su yumuşacık sesiyle biz seninle dost değil miyiz, benim sıkıntım olsa sen ne yapardın dedi? Sonunda ikna oldu Toprak ve Su sıkıntısını giderecek kadarını gönderdi ona.
Su karşılıksız bir çok kişiye yardımcı olmuştu defalarca o bunun kişiliğiydi ama ilk kez korkuyordu, kadının haklı olmasından çok korkuyordu.
Bir türlü çözememiş, bir netliğe kavuşturamamıştı düşüncelerini. Toprak bazen sevecen bir dost , bazen bir sevgili gibi davransa da net değildi.
Bir gün konuşmaları sırasında arkadaşı olduğundan bahsetti Toprak, donup kalmıştı Su
-nasıl bir arkadaş bu diye sordu,
-ciddi dedi, Toprak
iyice şoka girmişti Su
-nasıl yani ona aşık mısın?
-Hayır ama olmaya çalışacağım dedi. Hayatımı bir düzene sokmalıyım diye ilave etti, ve seninle tanıştırmak istiyorum, ona senden çok bahsettim, seni çok merak ediyor dedi, Su daha fazla konuşamadı sesinin titreyeceğini hissederek
- böyle bir tanışmaya hazır değilim dedi ve bir mazeretle kapattı telefonu.
Tanrım neler oluyor diye geçirdi içinden. Belki de en doğrusu bu diyerek iknaya çalıştı kendini.
Yine bir toplantı nedeniyle bir araya gelmişlerdi bu defa yanında bir bayan vardı ve tanıştırdı suyu işte en yakın dostum Su diyerek. Kadın sıradan bir kadındı, özensiz kılığıyla, fazla bakımlı olmayan haliyle ilgi çekmeyen biriydi. Kadın Suya hayranlıkla bir tabloya bakar gibi bakıyordu. Toplantı boyunca Suyu sorguladı en iyi dostum dediği Toprak hayatıyla ilgili ve Su sabırla cevapladı hepsini. Toplantı boyunca aşkım, canım Toprağın etrafındaydı kadın. Düştüğü duruma inanamıyordu ve hala siyah beyaz filmlerdeki gibi düşünmekle suçluyordu kendini.
Toprak dürüst ve duyarlı bir erkekti ve Su hala evli olduğu için ve belki de yine filmlerdeki gibi ayrı dünyaların insanları olduklarını düşündüğü için Suyu kendinden soğutmaya çalışıyordu.
Bayan arkadaşı samimi olmaya çalışıyordu aşkının bu en iyi dostuyla ama temkinliydi Su, nedense bu kadını sevmemişti hiç, onu kıskanmadığına çok emindi çünkü asla kıyaslayamazdı kendinle ama Toprak için korkuyordu sanki bu kadın ona çok zarar verecek gibi hissediyordu Evladını korumak isteyen Anne gibi hissediyordu. Her konuşmalarında sinsice sorguluyordu suyu kadın ve Su bundan çok sıkılmış ve artık bu soruları Toprağa sorması gerektiğini söylemişti.
Tanrım dedi belki de seni seviyorum dese bundan sonraki yaşamımıza birlikte devam edebiliriz diye düşündü. Ardından gerçeklerle yüz, yüze geldi. Onu gerçekten seviyor muydu bundan emin değildi ki, yaşadıklarını, hissettiklerini çözemiyordu. Toprak net olsa çözecekti büyük bir ihtimalle kendi duygularını diye düşündü.
İki iyi dost olarak devam ettiler yaşantılarına. Ta ki o güne kadar…!!!
O çok değerli, o çok özel Su hiçbir uyarı almadığı halde, öncesinde en küçük bir rica ve açıklama olmaksızın azarlanırcasına hayatımdan çık sözünü duyuyordu Topraktan ,( sanki hiç olmuş gibi) arkadaşıyla tartışma yaşadığını , arkadaşının Sudan rahatsız olduğunu bildiriyordu. Şaşkındı Su. Suya bunları bir başka dille anlatabilirdi oysa ve çok iyi biliyordu ki Su onu çok iyi anlardı. Ama o Suya bir fahişe gibi davranıyordu şimdi. Su her zamanki erdemiyle peki , çıkıyorum hayatından dedi.
Bu davranıştı kahreden ve ağlatan Suyu, hak etmediğini düşünüyordu, bir fahişe gibi yattığı sıradan kadınların bulunduğu listedeydi demek ki ismi, sadece buydu demek ki ondaki yerim diye düşünmeden edemiyordu.
Her zaman olduğu gibi ayağa kalktı ve bir süre uzaklaşmaya karar verdi tüm tanıdık yüzlerden ve hazırlıklarını yapıp Avşaya doğru yola çıktı. Deniz havasının iyi geleceğini düşünmüştü. Adaya inip bir motele yerleştikten sonra denize girmiş, kitabını okumuş sakin bir gün geçirmişti.Akşam yemeğini yemek için sahil boyunda yürüyor uygun bir yer arıyordu. Bir balıkçı gördü ve oturdu hemen. Balığını ve salatasını söyledi , yanınada Avşanın o muhteşem şarabından rica etti.
Bir mutluluk hisseti içinde , bir huzur. Güneş güne veda ediyorken denizi kızıla boyuyordu, bardağı bir dikişte içti ve ufka bakarak vay be dedi, vay be….!!! Bu sözü o son konuşmadan sonra çok sık söylüyordu. Vay be Toprak demek yattığın sıradan kadınlardan biriydim , hatta belki onlara bile bu derece kaba olmamışsındır. Şerefe Toprak, Su Topraktan çekildi işte diyerek kadehini kaldırarak gülümsedi.
Sokak çalgıcıları gelmiş masalara konserler veriyordu. Söylenen her şarkı içini acıtıyordu Suyun ve içtikçe içiyor her defasında vay be diyerek kadehini yediği vurguna kaldırıyordu.
Epey içmişti, teşekkür ederek hesabı istedi ve kalktı. Yürümeye başlamıştı.
İşte şimdi burada öyle küçüçük bir kız çocuğu gibi , savunmasız bir bahar tomurcuğu gibi oturuyordu.
Bizim sohbetimiz bittiğinde öğlen olmuştu. Onu moteline bırakırken ne zaman dilerse beni arayabileceğini söyleyerek ve telefonumu vererek ayrıldım.
Su topraktan çekildiğinde toprak kurur ve verimsizleşir ama su mutlaka akar ve bir denize ulaşır unutmayın…!!!
31/Temmuz/2008
Avşa günlüğüm
Figen YARAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.