- 407 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Halisane Niyet
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle “halisane bir niyet” konusu ile ilgili bilgi paylaşımında bulunalım istedim.
Halisane niyet; samimi, içten niyet, her türlü iş ve hareketlerinde yalnızca Allah Rızasının gözetilmesi demektir. Yapacağımız işlerde çok önem taşır. Biliyorsunuz bir hadiste; “ameller niyete göredir.” belirtilmektedir.
İşlerin en zor olanlarından bir tanesi, insanın Allah rızası için yaptığı amellerindeki ihlâsın devamlılığıdır. Bazen amelde ihlâs ve ihlâsı devam ettirmek, amelin aslını yerine getirilmesinden daha zordur. İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Halisane amel üzerinde baki kalmak, amelin kendisinden daha zordur”.[Kuleyni, “Kâfi”, c. 2, s. 16. ]
Buna binaen İslam kültüründe, amellerin kabul edilmesi için, sadece amelin iyi olması (hüsnü fiili) gerekli değil, halisane bir niyetin de (hüsnü faili) olması şart koşulmuştur. Buna izafeten, yalnızca amellerin halisane yapılması yeterli değildir. Amellerin kabulünün bir diğer şartı, halisane niyetin sürekliliğidir. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de bu meseleyi çok güzel bir şekilde açıklamıştır. Sadakalar konusunda şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayınız. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah,
O halde iyi amelin tavsiye edildiği gibi, amelin korunması da önemli sayılmıştır. Beğenilen amellerin işlenmesi, tıpkı kıymetli bir cevherin ele geçirilmesi gibidir. Böyle bir cevheri ele geçiren kimsenin, piyasa değerince satabilmesi için, onu koruması gerekir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: “Kim kendisiyle birlikte bir iyilik getirirse, ona on katı vardır. Kim de kendisiyle bir kötülük getirirse, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez”.[En’âm, 160. ]
Yoksul bir derviş, çölde yaptığı bir yolculuk sırasında dağ gibi bir kum yığınına rastladı. Kum yığınının önünde durup içinden “Ey Rabbim, ne olurdu şu yığın kumdan oluşacağına undan oluşsaydı da ben onu büyük bir zevk ve cömertlikle aç insanlara dağıtsaydım!” diye içinden geçirdi.
Bunu o kadar samimi olarak düşünmüştü ki, zamanın peygamberine Allah Teâlâ şöyle vahyetti:
“Falan dervişe haber ver ki, onun halisane niyeti, gördüğü kum yığını, ona ait bir un yığını imiş de onu benim rızam için açlara dağıtmış gibi kendisine sevap yazmama vesile olmuştur.”
Farklı bir örnekle bu konuyu pekiştirelim isterseniz.
İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming’di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar Bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor.
Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun, babası olarak tanıttı kendini.
“Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum” dedi. Yoksul ve onurlu Fleming ;“Kabul edemem!” diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. “Bu senin oğlun mu?” diye sordu aristokrat. Çiftçi gururla “Evet!” dedi. Aristokrat devam etti; “Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.”
Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Mary’s Hospital Tip Fakültesi’nden mezun oldu ve bütün dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreeye yakalandı.
Onu ne mi kurtardı? Penisilin!
Aristokratın adi: Lord Randolp Churchill’di. . . Oğlunun adi ise: Sir Winston Churchill. Kurtaran Doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.
Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi çalısın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir karşılık beklemeden verin.
Karşılığını mutlaka bir gün alırsınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.