SİMİT
Metrobüsün körüklerine sırtımı dayamış, ayakta gidilebilecek en güzel yerlerden birini kapmış olmanın hazzı ile eve ulaşmaya çalışıyordum. Hava soğuktu, bir an önce eve varıp, eşime telefonla siparişini verdiğim sıcak çorbanın hayali ile durakları sayıyordum.
Bindiğim duraktan 2 veya 3 durak sonra bindi metrobüse ve doğruca yanımdaki boşluğa geldi. Herkes gibi ayakta durmak yerine bağdaş kurup yere oturdu. Kimseyi umursamıyor gibiydi. Belki kimsesi de yoktu. Belli ki sokakta yaşıyordu. Saçı sakalı birbirine karışmış, yüzünde hüzün, gözlerinde umutsuzluk öylece oturuyordu. Elinde son zamanlarda moda olan, simit dükkanlarından birine ait bir simit paketi vardı ve içinden çıkardığı küçük simit kırıntılarını ağzına atıyordu. Paketin dibinde kalan büyükçe bir lokmayı çıkardı, baktı ve ucundan çok küçük bir parça kopararak kalanını tekrar paketine koydu. Gece daha uzun diye düşündü muhtemelen. İnsan olup ta etkilenmemek mümkün değildi. Bir şey yapmalıydı ama onu incitmeden nasıl olabilirdi bu?
Karşımda dikilen genç, ilk bakışta görünüşü ve giyim tarzı ile bana dünyaya çok farklı açılardan baktığımız izlenimi veriyordu. Benden başka fark eden oldu mu bilmiyorum ama kimseye hissettirmeden bir miktar parayı adamın simit paketine sıkıştırdığını fark ettim. Kimsenin umursamadığı bu adamı, bu genç önemsemişti. Belki bu akşam olsun bir sıcak çorba içebilmesi için kimseye fark ettirmeden yapmıştı bunu. İyilik bulaşıcıdır derler. O bunu kimseye fark ettirmeden yapabildiyse ben de yapabilirim dedim. Çantama acıkırsam atıştırırım diye koyduğum bisküvi geldi aklıma. Onun altına bir miktar parayı saklayıp verebilirdim pekala. Öyle de yaptım. Yüzüme baktı ama benim onun yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Gözlerimi kaçırdım. Birkaç durak sonra indi. Soğuk ve karanlık bir İstanbul akşamında kaybolup gitti. Arkasından, genç adam yere çömelerek, kimse basmasın diye yere dökülen kırıntıları elleri ile süpürdü. Birkaç durak sonra o da indi. Boğazımda bir yumru, kafamda binbir sorularla beni başbaşa bırakarak gittiler...
Belki bu akşam karnını doyurabilecekti ama peki ya sonra?
Eşimin yaptığı çorba her zamanki gibi nefisti ama bir şeyler eksikti. Yutmak çok zordu...
YORUMLAR
Varolcuğum bak ben de senin bu yazını kaçırmışım. Sitede artık yazıları eskisi gibi yakalayamıyoruz. Sadece yorum alan yazılar görüntüleniyor. Biliyorsun biz yorumu hak eden yazarlardan sayılmayız. 'hayvanlar dışında güzel duygularımı hovardaca harcamayacağım'' dedim ama senin güzel anlatımınla, o anı aynen yaşadım ve boğazıma bir yumruk oturdu.Kalbim demek ki halen yumuşak. Ne yapalım bu da bizim ''HİLKATİMİZDE'' var. Öptüm.
VarolT
Yorum meselesi de öyle. Ben sadece sıradan bir günde 15-20 dakikalık zaman diliminde yaşadığım ve etkilendiğim bir olayı yazıya döktüm hepsi bu. Az okunmak veya az yorum almak gibi şeyleri de önemsemiyorum. Sonuçta bu işi profesyonel olarak yapmıyorum. Yazılarım vesilesi ile sizin gibi saygıdeğer bir insanın dostluğunu kazanmışım, az şey mi bu?
Saygı ve sevgilerimle...