OĞLUM...
"KUTLU EREN"’İM ARTIK ON SEKİZİNDE...
1998 yılı Ocak ayı, mübarek ramazanın son günleri... İzmir semalarından bereket niyetine yağmurun boşaldığı perşembe gününde, kucağıma düşen o hediyeye sarıldığımda; "dünyevi nimetlerin ve hazların en büyüğü bu olmalı! " dedim içimden... Doğru ya; bu nefs o ana kadar, insanın ayaklarını yerden kesen o hazdan daha büyük mutluluk yaşamamıştı. Ve aradan geçen 18 yıl sonra bile, şükredilecek onca nimetin arasında "ayrıcalıklı" olarak iki şey için kendimi dünyanın en şanslı insanlarından saydım; birincisi "aşk", ikincisİ "evlat sevgisi"... Yaşamın içindeki tüm o kalp kırıklıklarını-hüzünleri-acıları-günahları-ne kadar olumsuzluk varsa, içindeki sihri ile yok eden bu iki duygu, muhtemeldir ki senin de yaşamın boyunca unutulmayacak anların olacak.
Artık 18 yaşındasın. Baba kucağına verilen o aciz-o muhtaç beden ; bugün kendi ruhuyla kanatlanıp, kendi yolunu çizebilecek yetide... İnsansın; elbet acziyetinin ve muhtaçlığının sonu olmayacak. Ama, ruhuna üflenen o ilahi kudretin, kalbinin, aklının gücü ve nihayetinde vicdanının sesiyle üstesinden gelemeyeceğin zorlukta olmayacak. Güçlü- olgun ve lider kişiliğinle, gönlü ve zekasıyla parlayan bir ışık gibi, kendini ve çevresini aydınlatan bir geleceğin olsun.
Oğlum... Adın "Kutlu Eren" gibi, bizim yaşamımızda olduğun gibi; "Uğurlu Gelen" ol girdiğin yaşamlara... "Mübarek Bir Evliya" gibi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.