Boş laf
Gitmek lazımdı oysa...
Hafızayla, bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar yerine.
Sinsi bir hastalıkken zaman ve zerk ediyorken damla damla ruhuna siyahı. Şovale de duran rengarenk resmin, hergun bir fırça darbesiyle siyaha dönen yüzünün dilsiz ağıtlarına bakarken keyiflenen cani saatler ve dakikalar ve bir asır hükmünde saniyelere inat. Bedeni ruhtan söküp atıp gitmek...
En karamsar zamanları uğurlarken bedenleri havada asılı kalan, ömür boyu o gidişin, o yolların artık mecburi bekçisi. Usulca yanına inen elin işgüzarlığı için kendine kızıp hırpalayan. Bi başına görmemezlikten gelinen. Görmemezlikten gelindiği için dahi yolcusuna kızamayan ve aklının her çıkmaz sokağına adını vererek kendince haklılığını ispat etme, ki çoğu zaman tamamen salaklığını pembeye boyayarak eline rengarenk balonlar veren aciz zihin oyunları....
Hayır hayır! Gitmeyi bilmeli insan...
Bunun bir dersi olmalı belki , ulu bilgelerden alınmalı hatta! Belki bir kaç değnek dokunuşuyla arkasına bakmamalı.
İlk ders mesela,
Dudaklarında ki pişmanlığın diş izleriyle fotoğrafını çekip asmalı evinin her köşesine ki, aklıyla girilen her savaşta galibiyeti garantileyen usta bir savaşçı edasıyla bakmalı dibe vurduğun vakitler.
Biliyorum, hepsi boş laf.
O el asiliyken havada çekmiş resmini çoktan savaşmayı bilen ve sen mağlup olmaya her daim gönüllü bir savaşçı ki savaşmaya dahi ar eden çoğu zaman.
gitmek lazım_dı.
söz dinlemek
ulu bilge ayrik otuna yaslarken başını
Isirganlara çırılçıplak sarılmak gerekse bile gitmek.
YORUMLAR
"Gitmeyi bilmeli insan" diyorsun ya, bazıları gitmeyi çok iyi biliyor. Bilgelerin bu konuda sana yardımcı olabileceğini düşünmüyorum; ancak o kişilerden öğrenebilirsin diyeceğim ama bu da nafile. Bazıları gitmeyi öğrenemiyor, tıpkı bazıları kalmayı öğrenemediği gibi. Uzun bir süreden sonra seni okumak güzeldi arkadaşım.