Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
müget
müget
@muget

hiç kimse ve hiçbir yerde olmak

24 Ocak 2016 Pazar
Yorum

hiç kimse ve hiçbir yerde olmak

11

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

2709

Okunma

Okuduğunuz yazı 24.1.2016 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
hiç kimse ve hiçbir yerde olmak

hiç kimse ve hiçbir yerde olmak

’hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de anıların nesnesi. Her şeyi unutmuş olduğun günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.’
Marcus Aurelius


(Milattan sonra, ikinci yüzyılda yaşamış Romalı bir imparator Marcus Auerlius. Bir imparatorun aynı zamanada filozof olması çok alışıldık değil. Babasının yerini doldurmak için imparator olmuş talihsiz bir filozof. Yine de ’Kendime Düşünceler’ adlı çok değerli bir kitabı armağan etmiş insanlığa.)



’Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok.


Ne demek bu? En sıradışı anlarımızda bile günübirlik bir hayat mı yaşadığımız? Evet... Ne yaparsak yapalım, insan olmanın sınırlarını aşabilir miyiz? Sanırım, sabah kalktığımızda hepimiz güne yüzümüzü yıkayarak başlıyoruz. Etrafta sevdiğimiz bir sima görmeden günün kıymeti olmuyor. Ya kaybettiklerimiz! Hatırladığımızın bizden farksız oluşuna ne demeli?

Hepsi geçici! Hem anılar hem de anıların nesnesi.’


Hatırlayan da, hatırlanan da geçici. İçimde bir şeyler donmaya başladı bile. Ya albümlerimiz; onca fotoğraf... Aldığımız hediyeler, duvara astığımız yağlıboya resimler, sararmış mektuplar, her gün kaşık salladığımız tabak çanaklarımızın geçici olması katlanılabilir de o fotoğrafları ne yapmalı? Yemek yediğimiz lokanta, kyısında piknik yaptığımız orman, uzanıp da kar yağışını izlediğimiz koltuk...Tüm bu yerlerde o fotoğraftakilerle birlikte değil miydik?



’Her şeyi unutmuş olduğun günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. ’

Aşklarımız...Asla unutamam dediklerimiz...Hani o unutsa da ben katiyyen unutmam dediğimiz sevgili. Demek ki unutmak doğanın yasası. Peki neden bu kadar acı ve hüzün verici. Unutulmak unutmak kadar korkunç görünüyor gözümüze. Unuttuklarım bugün acı vermiyor belki, unuttuğum birinin beni unutması da dert değil. Unutulmak bugün acı veriyor insana...


’Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.’

Marcus..işte şimdi tüylerim diken diken oldu. Son cümle, son vuruş gibi. Hiçbir yerde ve hiç kimse olmak...boşluk.. Belki özümüz boşluk. Belki boşluk için onca günü yaşayıp tüketiyoruz. Belki de cennet dedikleri yer boşluktur kim bilir. Hiçbir acının olmadığı bir yer; unutmak ve unutulmak yok orada. Fakat, niçin oraya gitmekte bu kadar zorlanıyoruz, kabul edemiyoruz?
.....


Tüylerimi diken diken etti bu söz. B sözü içimde çok derinlerde hissettim. Sanki yaşamın özeti buydu. Marcus hiç zahmetsiz dört cümleyle anlatıyordu yaşamın özünü. Hem de koca koca akıllı kitapların henüz yazılmadığı bir tarihte. Belki de imparator olmak hiç istemiyordu. Düşüncelerini, Yunan diliyle kölesine yazdırırken belki de o köleyle gerçek bir dostluğu yaşıyordu. En büyük talih de o düşüncelerin bizim elimize kadar geçmesi. Geçiciliğin paradoksu da burada yatıyor işte. Çözene bravo deriz hep birlikte.


Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hiç kimse ve hiçbir yerde olmak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hiç kimse ve hiçbir yerde olmak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
hiç kimse ve hiçbir yerde olmak yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
YAŞAYANKELİME
YAŞAYANKELİME , @yasayankelime
27.1.2016 23:24:53
...



her şey geçici
hiçbir şey ebedi

bir şey


her yerde ve hiç bir yerde

geçen zaman değil
biz geçip gidiyoruz zaman içinden
o geçmiş oluyor

hiç şeye


düşünceden anlayışa yön vermeye çalışan
özlü bir yazı okudum kâleminizden
güzel bir anlatım


kutluyorum

selâm ile

.
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
25.1.2016 23:14:32
sanırım gittikçe hepimiz yalnızlaşıyoruz..
Tayyar
Tayyar, @tayyar
25.1.2016 17:43:15
Markus Aurelius heykelinin sırtına çıkıp bağırmaya başlar Domenico;


“Hem aklımda hem de bedenimde aynı anda ayrılamam.
Bu yüzden tek kişi olamıyorum."

Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı.
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklamlarının uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere böceklerin vızıltısı girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok.
O isteği beslemeliyiz, ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız el ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.

Siz sağlıklı olanlar!
Sağlığınız ne anlama gelir. İnsanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır,eğer gözlerimizin içine bakmaya yemeye,içmeye ve bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa! Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler sözüm ona sağlıklı olanlardır.

İnsanoğlu dinle!

Senin içinde su, ateş ve sonra kül ve külün içindeki kemikler ve küller.
Kemikler ve küller!
Gerçekliğin içinde veya hayalimde değilken ben neredeyim?
İşte yeni anlaşmam: geceleri güneşli olmalı ve Ağustos’ta karlı.
Büyük şeyler sona erer küçük şeyler baki kalır.
Toplum böylesine parçalanmaktansa yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak ve hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz yanlış tarafa döndüğün noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz suları kirletmeden.
Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa ne biçim bir dünyadır burası!
Şimdi müzik.

Tarkovsy/Nostalghia 1983

selam...
Zakine Karausta
Zakine Karausta, @sakine-karausta
25.1.2016 16:14:41
Bir hiç olmak Uğruna çok bedeller öder insan. Farkında olmayan , yaşamayan anlamaz.Maneviyatta var olan Hiçlik deryasında yoğrulur. Her şeyi tende arayan da herkes gibi kaybolur....
avant-garde
avant-garde, @avant-garde
25.1.2016 14:32:55

........




avant-garde tarafından 2/6/2016 9:49:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Oya gedik
Oya gedik, @oyagedik
25.1.2016 08:36:06
İnsan olmanın sırlarıyla,özne içsel yansıma.

Özne ,nesne, çözülmeyle birbirine geçişler ağında tekil olarak girecektir.Benlik bütünüyle çaresiz kaldığında, kayıplar mutlak bilgeliği doğurur.

Günün yazısını tebrik ederim...

Saygılar...
**Havin_**
**Havin_** , @--havin---
25.1.2016 02:54:39







Düşünce, ân ile aynalaşır.

Olur elbet, güneş birden fazlaca yere aynı açıyla yaklaşır.

Bu sözleri ölümsüz ve de rûh'a yakın kılan budur.


"Oysa neticesi tartışılır..."


İdrâke muhtaç çok daha önemli hakîkâtleri şöyle bir teğet geçip güne sofra olan târih.. Bizden bir bizi taşıyamıyorsak yaratılış bile tartışmaya, belki de redde elbet inkâra da açık..


Unutur isek "felsefenin yâni gerçeğe rüzgârı iz bilen rûh'un, kesin kanaat'i" aslâ kabûl etmediğini. Bir deyişin sonsuza uzanan devama sâhip olduğunu.. Dâima hatırlamaktan yanayım düşünce sisteminin bu anafikrini..


Emeğe hûrmet ve de selâm ile..







CaNMaYBuLL
CaNMaYBuLL, @maybull
25.1.2016 01:14:07



Kendimden alıntı yapıyorum.
Durumlar vahim !




Sırasıyla insan ,zamanın hiç' duygusuna fada oluyor... Hatta çaresizce olmaya devam ediyor !



Öncece isyan seslerini duyan toprak, medeniyet arayan insana ateşi hediye etti, ve ardından insanın nefesine eşlik eden zaman, insandan öcünü almak için sonsuz bir savaşa girdi.

Öncesi : Varlık yasası, insanı en değerli kılmak için, duygularından bağımsız olarak akıl ,insanı zamanın ötesine taşımak için kendini sürekli yeniler. Zamanla bir yarış içerisinde kendini var etme savaşını böyle yüksek bir arzuyla açığa vurur. İnsan özgür olmaya mahkum edilince, önce kendi içinde savaşır ve ardından yeryüzündeki bütün savaşlara da zemin hazırlar. Çünkü amaç ,zamana meydan okumak ve yeryüzünde zamansız – mekânız var olmaktır.

Her insan dünyaya geldiği an’dan itibaren ,bedenine anlam veren akıl sayesinde gece-gündüz oyununa ister istemez katılır. Aldanma ise işte bu zamanda, yani insanın uyumaya başladığı vakittir . Oysa insanın yarattığı düşünceler zamana karşı direnirken, insan bedeni zamana yenilir ve zamana diz çöker. Toprağa düşen insan artık yaralıdır.

Bütün canlıların var-olma savaşı ,aslında basit bir hayaldir. Zaman bu basit hayatı bize bir anı olarak bırakır. Bu sayede ardımızda oluşan geçmiş, her daim zamanın kölesi olmuştur. Zamanın gerisidir insan ! Bütün kelimeler aydınlıktan doğar aslında . Her düşünceye önder olan akıl ,zamanı efendisi mi kılar ?

Geçmişi sorgulayan zaman, sürekli yargıç durumunda, kendini savunmaya devam eden insan, zaman karşısında ne kadar delil bırakırsa ,zamana köle olmaktan, o kadar çok kurtulacaktır. Buna karşı zaman, İnsan aklının yarattığı bütün her şeye karşı,uzun bir kahır mektubu yazmaya devam edecektir.

Geçen her an’yenilen insanın bestesi, yaşanan zaman sözleri, anlatılanlar ise güftesi değil midir?



Zaman, bütün canlıların en değerli varlığı iken; yine zaman bütün canlıların en büyük düşmanıdır.





saygılar
levent taner
levent taner, @leventtaner
24.1.2016 20:05:49
"Mutluluk, dış koşullara bağlı olmamalıdır," söyleyişi "Stoacılık" akımında düstur

İç motivasyonu akla getiriyor

Bizde bir söz vardır ya, "koyma suyla değirmen dönmez" içsel gücün değerini önümüze koymaz mı?

"Tüm istekleri yenmek ve acıya dayanmayı bilmek" tanımı da Stoacılar için yapılmakta

Roma İmparatorluğunu besleyen bir felsefe olarakta geçer

Seneca'nın sözü de muhteşemdir

"Tanrı soyIu ruhIarı sert biçimde sınıyorsa, bunda şaşıIacak ne var? Erdemin kanıtı asIa koIay değiIdir. TaIih bizi kamçıIar ve vurarak ezer, dayanaIım! Bu vahşet değiI, bir mücadeIedir; bu mücadeIeyIe ne kadar sık karşıIaşırsak o kadar cesur oIuruz."

Eski Romalıların düşünürden çok; hatip, politikacı, asker ve hukukçu yetiştirmesi de boşa değil sanırım

Marcus Aurelius müstesna bir kişilik olmalı

"Babasının yerini doldurmak için imparator olmuş talihsiz bir filozof."

Bu bana bir sanayicinin oğlunun sanayici olmak istememesini hatırlattı, oysa babası kuvvetle muhtemel oğlunun eğilimlerine aldırmadan onu küçüklüğünden itibaren fabrikaya götürecektir. Ne de olsa veliaht. Kim bilir oğul müzisyen veya tiyatro sanatçısı olmak isteyecek. Bu da babasıyla çatışmasına yol açacaktır. Babası oğluna soytarılık yapmamasını salık verecek, işlerin başına geçecek şekilde kendisini hazırlamasını ondan isteyecektir.

Her şeyin geçici ve boşuna olması bahsi de

Aydın Boysan'ın "hayat tatlı zehir" söyleyişini de aklıma getirmiyor değil

Düşünsenize ünlü ve başarılı bir mimar, hayatı İstanbul'da geçmiş, boğaza nazır bir villa, ünlü kişilerle dostluklar

Peki bugüne kalan ne?

O ünlü dostların çoğu hayatta değil, gelmişsin doksan dört yaşına

Stoacıların da haklılık payı var sanki


Hepsinin ötesinde ne de güzel yazmışsınız

Yüreğe, emeğe, kaleme, kelama bereket

Saygı ve selamlarımla...







levent taner tarafından 1/24/2016 8:09:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ayhan Sarıkaya
Ayhan Sarıkaya, @ayhansarikaya1
24.1.2016 15:42:41
10 puan verdi
Dünya hırsı olmasa her şey güzel olacak ama bu hırs yaşamı çekilmez kılıyor. Her şey devinim halinde; unutmak da doğanın yasasına uygun ama önemli olan unutulmayan izler bırakabilmek.
Tebrikler efendim.
Etkili Yorum
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
24.1.2016 15:21:32
Hiçbir şey ilk günkü tazeliğinde kalamiyor. Kalmamasi da iyi değil mi? Kayıp, büyuk bir kayıp yaşadığımızda yaşamaktan bıkmış, kaybımızın arfından gitmek isteriz ya, işte burada zaman giriyor araya acılarimız dinmese de kabuk bağlayıp üstü kapanıyor, biri desip yırtana kadar...

Unutmak neyse de unutulmanın acısını Markus'la birlikte sevgili yazarımız Müget çok güzel anlatmış.

Tebrik ederim, sevgiler
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.