8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1923
Okunma
12 ANGRY MEN / 1957
YÖNETMEN :SİDNEY LUMET
OYUNCULAR: HENRY FORD
Eski filmlerin bazıları hala büyük bir keyifle neden izlenebiliyor? Evrensel bir konuyu sade ve içten bir dille anlatabildiğinizde kalıcı olabiliyor demek ki. Elbette, oyuncuların, yönetmenin ustalığı göz ardı edilmez. Mekan bir jüri odasından ibaret, kişilerse on iki jüri üyesinden oluşmakta. Belki bir tiyatro sahnesi yeterli olabilecekti bu oyunu sergilemeye. Sadece söze dayalı bir gösterinin her dakikada seyirciyi uyanık tutabilmesi kolay olmamalı.
Olay çoktan yaşanmış, mahkeme genç bir adamı babasını öldürmekle suçlamaktadır. Tüm deliller zanlıyı suçlu göstermeye yetiyordu. Jüri son kararı verecekti. Amerika’da mahkemelerin jüri sistemiyle çalışması hep ilgimi çeken bir durumdur. Jürili filmleri çok severek izlerim. Bu filmde de on iki jüri karar verecektir; genç adam, babasını gerçekten öldürmüş müdür?
Başta, babasını bıçaklayarak öldüren acımasız bir katilin portresi tüm detayıyla çiziliyor. Her üye hazır, bir an önce katili idam sehpasına göndermeye. Ama içlerinden biri , sekiz numaralı üye Davis ( Henry Ford) suçlu değil der. Bu şok bir etki yaratır tüm üyelerde. Bir an önce karar verip gitmek istiyorlardı. Zaten suçu sabitti adamın ve bu formalite bir toplanmaydı onlara göre. Davis genç zanlının katil olmadığını söyleyince, oy birliği bozulur. Jüri başkanı bu durumda olayın detayları üzerinde tekrar geçilmesi gerektiğini söyler.
Büyük bir masanın etrafında on iki adam. Hepsi öfkeli. Kızgınlar. Tanımadıkları bir insana neden böyle aşırı bir öfke duyuyorlar. Bir jüri üyesinin objektif niteliğinden eser yok hiçbirinde. Davis söz alıp görüşlerini kendinden emin , sakin bir ifadeyle anlatır. Zanlının suçsuzluğunu kesin ve net bir şekilde açıklayamayacağını ancak çok küçük de olsa içindeki bu şüphenin peşine düşeceğini söyler. On bir kişi bu densize sözle saldırır hep bir ağızdan. Ellerinde kocaman mendillerle terlerine sile sile bağırmaktadırlar. Hava korkunç sıcaktır, klima çalışmıyor, pencereden bakan birkaçı müthiş bir yağmur geleceğini söyler. Bazıları da bir an önce bitirip gidelim diye bas bas bağırır. Değişik mesleklerde, kişiliklerde, on bir adam düşmanına saldıran ejderha gibi kızıl alev kusmaktadır. Bir tek Davis, cool duruşuyla zanlının suçsuz olduğunu söyler.
Davis şöyle der; eğer burada herkes zanlının suçsuz olduğunu söyleseydi, ben suçludur , diyecektim. Çünkü, buradaki vicdani görevimiz gerçeği ortaya çıkarmak. Hepimiz aynı görüşte olursak gerçek ortaya çıkmaz. Ben sizin karşınızda yer alarak olayların tekrar tekrar irdelenmesini istiyorum. Beni ikna edin, beni yanınıza çekin, içimdeki şüpheyi silin. Eğer bunu yapamazsanız sonuna kadar direneceğim. Gerçek adalet için buradayız.
Tartışma yapılıp detaylar tekrar gözden geçirilince, çok yaşlı olan bir üye Davis’in yanında yer alır. On üye şimdi daha da kızgındır. Nasıl olur da bir an önce suçluyu idam sehpasına gönderememişlerdir. Adam resmen babasını bıçaklamış, suç aletini de ortada bırakıp kaçmış, üstelik de onu gören ve duyan iki kişi var.
başkan, herkese ayrı ayrı söz verip savunma ister. Konuşmalar bitince tekrar bir oylama yapılacaktır. Eğer oy birliği olmazsa jüri bu odadan çıkamaz.
Üyeler kızgınlar, fakat iki farklı kızgınlık söz konusu. Bir an önce bu iş bitsin gidelim diyenlerin kızgınlığı ki bu adamlar yüzeysel kişilikte olanları temsil ediyor. Asıl, yüzlerindeki öfkenin çok derinlerden geldiği artık belli olan birkaç üye var. Bu ikinci gruptaki adamların kızgınlığı geçecek gibi değil. Onlar niye bu kadar kızgın, içlerinde korkunç bir intikam hırsı var sanki. Sanki kendi babaları öldürülmüş ya da kendilerini öldürmek isteyen bir oğulları var.
Zaman ilerlemektedir, Davis jürinin yarısını kendi yanına geçirir. Altı kızgın adam kalır geriye. Bu eşitlik çok ateşli tartışmalara sebep olur. Sonunda tek bir kişi kalır. En kızgın adam.
Bu en kızgın adamın çok geçmeden içindeki alev anlaşılır. Oğlu birkaç yıl önce evi terk etmiş. Ondan hiçbir haber alamamış. Ancak, çocuk aymaz olduğu için değil de babasının baskı ve zulmünden kurtulmak için kaçmış evden. Bu kızgın üye, oğluna duyduğu özlemle yaşadığı pişmanlık duygularını tek bir duyguda birleştirmiş. Kocaman bir öfke. Zanlıyı idam sehpasına gönderdiğinde oğluna duyduğu bu karmaşık duyguları çözeceğine inanmaktadır.
Ahlak ve adaletin psikolojik alt temelleri bir bir ortaya serilir. Genç adam suçlu değildir. Son kızgın adam, cebinden çıkardığı oğlunun fotoğrafına bakıp göz yaşlarıyla, evet suçsuz der. O genç adam masum. Tüm çıkarımlar onun masum olduğunu gösteriyor.
Filmin finalinde adaletin yerine getirilmesi seyirciyi fazlasıyla duygulandırıyor.
Ben; her hakimin, her avukatın, her öğretmenin, her doktorun , her babanın Davis gibi biri olmasını diledim.
(sinema söyleşisi-6-)