- 3534 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bakmak ve Görmek üzerine....
Yıllar önce ilkokul kitaplarımızda "bakmak ve görmek" diye bir konumuz vardı ve hikayemiydi, yazımıydı şimdi net hatırlamıyorum bile.
Aklımda kalanlar ise aralarındaki farkı anlatmasıydı sadece.
Biz bu kadarmıyız diyesim geliyor şimdi kendime. Teselliyi kolay buluyorum ve "bak bu kadarını bile hatırlamışım kalmış aklımda işte" diyorum, aldığım bir öz varmış gibi de "özü almışım içinden" diyerek, birde aferin veriyorum kendime :)
Genellemeler yaşamımızın kolaylaşmasını sağlıyor, öyle akıllıyız ki, çıkamadığımız çukur kalmıyor önümüzde!
Yine bir yerlerde okumuştum(çok okur ve anlarız ya):
<Sait Faik, Orhan Veli ve Oktay Akbal, birlikte bir boğaz gezisi yapıyorlarmış…Vapur Çengelköy iskelesine yanaşmış. Onlar da dışarıda sıralarda oturmuş, kıyıyı, evleri, insanları, kahveleri seyrediyorlarmış…Tam karşılarında da şirin güzel bir kıyı kahvesi varmış…Sait Faik, Oktay Akbal’a dönmüş “Şu kahveyi anlatmak istersen söze nereden başlarsın?” diye sormuş. “İlk gözüne çarpan şey nedir?” Oktay Akbal birden şaşırmış, sınav sorusu gibi bir şeymiş bu. Gözüne kahvenin duvarındaki İran Şahıyla Süreyya’yı birlikte gösteren resim takılmış. “Bu resimden başlardım sonra da kahvenin içindekileri anlatırdım” demiş. Sait Faik kızmış “Hikaye duvarda değil orada oturan ihtiyar adamda!” demiş. Gerçekten de masalarda bir iki sessiz yaşlı oturmuş, hiç konuşmadan çay içiyorlarmış.. Sonra hikaye üzerine, hikaye yazmak üzerine, gözlem yapmak, bakmak ve görmek üzerine söyleşerek boğaz gezilerine devam etmişler…">
Balık hafızalı diye bir deyim vardır hani duyarız, ne olduğu hakkında fazla düşünmeyiz bile, oltaya gelişlerinden başka bişi gelmez aklımıza.
Milyarlarca balıktan avlananlar haricindekilerin, avladıkları düşünülmez bile...
Kolayını buluruz her çıkmazımızın.
Büyük olup, avcı olan ve korkulanlarına da , o balık değil "memeli" diyerek sınıflandırmaya dahil ederiz. Çünkü insanî özellikler gösterenlerdir bu ayırıma tabî tuttuklarımız bilimseldir yani yaptığımız.(Bilimi önemseriz ya!)
Hangi acı vardır unutmadığımız?
Okumayı ne kadar severiz?
"boş vakitlerimizde" değerlendirmesine aldıklarımız neler?
Öylesi doğaldır ki yaşadıklarımız, verdiğimiz tepki(refleks) bile değişmez.(feryat/figân ağlarız.)
Sanki ayağımıza takılan bir taştır, acıtır, tekmeyi basar yürür geçeriz...
İhtiyacımız olan bir banttır ya da bir pansumandır en hafifinden, yapıştırıp gideriz...
Bakar ve de görmeyi öğrenemeyiz!
Çok çok "körmüsün önüne baksana!" öğüdünü veririz.
Biraz beyin jimnastiği yapsak, kendimizi ve duyularımızı biraz daha yakından tanımış olsak, beyin/yürek dengesini koruyabilsek...gb...gb...gb...vs, vs, vs...
Kısacası; yapsak, etsek, olsa...
Son pişmanlığın fayda vermeyeceğini biliriz ve söyleriz çoğumuz, hatta öğüdünü b i l e veririz değil mi?
Nedir ki pişmanlığını duyacağımız?
Sahip olamadıklarımız mı, olup da kıymetini bilemediklerimiz mi?
"adam sendecilik" almış başını gidiyor ve yine kolayını buluyoruz (müthiş zekâmızla!) "kısmet değilmiş" diyoruz. Sanki tekrarı olacakmış, fırsatlar bizi bekliyorMUŞ gibi, "bir dahaki sefere", "dersimi aldım.", "geçti artık", "kader" gibi yakıştırmalarımızla konuyu kapatıyoruz ve geçip gidiyoruz nereye olduğunu bile bilmeden aslında...
Düne dönmek işimize geldiğinde yapacağımız konu oluyor sadece. Üzerinde ahkâm kesmek olduğundan o da. Yoksa, yanlışlarımızı düzeltmek adına olmuyor çoğunlukla.
Dünden ders çıkarmayı bilmiş insanlar değiliz ki çoğumuz, pek çok defa "dününü bilmeyenin yarını olmaz" sözüne takılı kalmışızdır ve o söz kancası geçerken beynimizden, değdiği yerde ufakta olsa bir çentik açmıştır dokunduğu yere bağlı olarak bazılarımızda.
Ömrümüz bu şekilde geçip giiyor vurdum duymazlığımızla.
Oysa, yaşadığımız mekânı güzelleştirmemiz, ufacık bir çaba gerektirmekte hele bu zamanda.
"Karanlığın farkındamısınız?" diye bir soru sorulmuştu yakın zamanda.(şimdi o da dava konusu oldu ya...)
Öncelikle varlığımızın farkında olalım. Sonrasında etrafımızın.
Bakmamız yetmiyor, görmemiz gerek.
Bir ufacık fırsat olsun düşünmemize bütün bunlar da, çözüm için kalkın haydi beyin/yürek konukluğuna gidek.
"İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım" olabilir atacağımız her adım.
tavsiyem olabilir: "Kaizen Yolu / Küçük Bir Adım Hayatınızı Değiştirebilir."
Robert Maurer’in Güneş Tokcan çevirisi ile Klan Yayınlarından çıkan kitabıdır.
Saygılarımla.
YORUMLAR
Neydi yazı?.Bakmak ve görmek.Ortaokul ikinci sınıfta olamalı,bir sayfaya sığmamış diğerine geçmiştiler.Bir daktilo syfası yazı diye hatırlıyorum.Şevket Rado desem yanırmıyım acaba?Gerçekten farklıdır.İki eylem birbirine oldukça bağımlıdır ve bir başına hiçbir anlam ifade etmezler.İkisi bi arada olmalı.İyi bir gözlemci hayata dolu bakıyor demektir.Bakamayan sanal olarak yaşar gerçek dünyayı,iyi bakmalı insan.Neye neresinden bakmakta önemli,yazıdaki yolculuk güzel bir örnek.Kutluyorum efendim.Keyif aldım.Selam,saygı...