SINAVDIR DÜNYA, SIRDIR SABIR!
Dünya yaşanması zor bir sınavhane ve biz inananlar bazen daha da zorlaştırabiliyoruz bu sınavlarımızı. Kimse düşünmüyor bir başka kimseyi, hali nedir, nicedir, iyi mi hoş mu diyen yok bu âlemde ancak varsa yoksa “Ben” dairesinde dönüp duran bir dünyada nefes alıyoruz sadece. Umurunda bile olmuyor birilerinin sıkıntısı, oysa Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmek söylenmişti Efendimiz(s.a.v) tarafından.
Sonra bir bakarsın ki; ağız dolusu isyan birikmiş omuzlarından arta kalan yükün yansıması. En ağır cümle haline gelir söyleyen tarafından; “Burası sınav dünyası bilincindeyim de, en sevdiğim insanların sınavım olup hançerlerinin sırtımda dünyadan daha ağır gelmesi gücüme gidiyor, dizlerimi dermansız bırakan bu.” Der ve bir annenin akşam namazı sonrasında feryadını duyarsınız birden eller havaya açılmıştır, “Allah’ım sıkıntı senden geldiyse ben sabrederim elbet, fakat kulların öyle ki ben ne yapacağım, zulmedercesine yürüyemeyen ayaklarımın acısına acı sürdü, Rabbim zalimce düşünen kullarının hakkından sen gel, ben beni üzdükleri için, gözyaşlarımın hakkını helal etmeyeceğim.” Söyleyin bana hangi kul bu vebalin altından kalkabilir, hangi kul “Kul hakkı yemeyin!” diyen bir yaratıcının huzuruna çıkıp, bir anlık egosuna göre karar vermesinin sonun çalışanını zora sokan bir idareci olarak hesabını verebilir?
Sınav, her şekliyle en ağır zamanların üstüne geldiği durumda büyüklerin kaderinin değişeceğini söylediği anlar gibi anlaşılır ve elini kalbine koyar sorgulamaya başlarsın kendini, sonrasında kalbinden geçen bir anlık arz ulaşır Allah’a ve dava artık kulun sustuğu zamanda Allah’ın konuştuğu bir dava olur çıkıverir. O anda sana Rabbin, seni bu sınavda da yalnız bırakmadığının göstergesi olarak etrafında öyle insanları gönderir ki, herkes ağız birliği etmişçesine sana aynı şeyi söyle “Sabret! Allah’ Sabredenlerle birliktedir.”
Bir sınav dâhilinde iken, idari gücü olan bir amir bir gün altında çalışan insanı karşısına alır, babası kanserdir, bir evin bir oğlu olduğu için her işini koşturmak zorundadır. Haliyle karşılamak için masrafları çalışmak zorundadır. Başında öylesine Zalim bir insan vardır ki, haliyle bu idareciye der ki bu hep böyle mi olacak? Neyse görüşülür her şey, karar verilir, şeriatın kestiği parmak acımaz diyerek yola devam edilecektir. Ezgin, büzgün bir halde Allah’’a olan inancının ağırlığıyla, önce rabbine olan ezikliğini yaşarken idareci, belli etmemek durumundadır duygusallığını. Tam o arada genç gelir.
- Abi babamın tetkiklerini yapılacakmış, kulakları duymuyor, yanında olmak durumundayım, istersen yıllık iznimden kes sıkıntı yok, müsaade eder misin bir gidip gelsem.
- Bu hep böyle mi olacak?
- Gel abi, yer değişelim seninle, üç bin lira ben alayım, senin baban kanser olsun, sonra da sen tek evin çocuğu ol her işi sen koşmak durumunda kal, Allah’ kerimdir. Sınavdır der otururum bende müsaadenle, Allah’ diyeceğini demiş kul olarak sen ne dersin?
Hak huzuruna binlerce kez çıkmak mıdır aslolan, yoksa kalbini Hakk’a sunarak gerçek manasıyla hayatın hakkını vererek yaşamak mıdır? Samimiyet istiyor Rabbim her şeyde; duada, sınavda, yolda, secdede, yerde ve gökte.
Bazen ruhunuzu sıkar en sevdiklerinizce sokulduğunuz sınav, kimseniz kalmadığı zamanda başınızı yere eğer, elinize tesbihi alır çekersiniz; “Ya Sabur!” Sonra bir bakarsınız ki sizi sıkıntıya sokan kişilerin, en sevdiklerinizin sınavı siz olmuşsunuz, sizin hakkınıza girdikleri için huzura çağrılmışlar, sizi zora soktuğu için haklarında belirlenen ve alınlarına yazılan zorluklara sebebiyet olarak Rabbim en masum şekliyle sizi vesile kılmış. Her gecenin bir sabahı varmış, her sabahın bir akşamı.
Ne güzel özetliyor aslında bu cümle “Burası Dünya!” Kimsesizsiniz derler bazen size, siz dersiniz ki “Benim Allah’’ım var, kimsesiz olan siz olabilir misiniz?” Ne vekillerin haberi olur, ne bakanların, sınav dünyasında torpiliniz Allah’ olsun. O her şeye kâfidir, o her şeye yeter.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.