- 599 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kașıntı
Kaşıntı bezdirici düzeyde artmıştı. Elimle sırtıma vuruyordum artık. Bir sinek, büyük, aceleci ısırıklar alıp kaçmış olmalıydı. Ya da derimin altında dolaşan bir uyuz böceğiydi bu. Her ne karın ağrısıysa, her yeri kaşımama rağmen kaşınan noktayı bir türlü bulamıyordum. Kaşıntının şiddeti azalıyordu fakat dinmiyordu. Pes ettim. Arkama yaslandım. Onu duymamaya çalıştım.
Kaşıntı, ince tüylerime dokunuyor, geziniyor, gözeneklerden içeri giriyor, yağ dokusunu, damarları ve sinirleri geçip kemiğe kadar ulaşıyordu. Kemiğim sızlamaya başlamıştı. Oradan kaburga kemiklerime doğru ilerledi. Ciğerlerimi delip geçtiğinde artık düzgün nefes alamıyordum. Korktuğum şey başıma gelmişti. Kalbime ulaştığında her yere damarlarım vasıtasıyla yayıldı. Tüm vücudumu karıncalar basmıştı sanki. Parmak uçlarımdan saç tellerime kadar ürperdim. Yine de kıpırdamadım. Kaşınmaya çalışmadım. Beni alt edemeyecekti. Sonuna kadar direnecektim. Kalp atışlarım hızlandı. Ayağım ve yüz kaslarım seğirmeye başladı. Ağaçlar, ıslak yollar, gece lambalarının ışığı titremeye başladı. Açık pencereden sızan serin hava beni bir nebze olsun kendime getirdi.
Uykuda olan hatıralar uyanmaya başlamıştı. Ortaokulda hoşlandığım kızla, sitemizin bahçesinde, sabaha kadar oturup yaptığımız sohbet esnasında duyduğum iç gıdıklayıcı heyecanı; babamın altıncı yaş günümde aldığı kuş lastiğinin sevincini; ilk bisikleti sürmeye başladığım andaki coşkuyu; okuldan kaçtığımda iliklerime işleyen özgürlük duygusunu; arkadaşlarımla bir tatil günü gittiğimiz denizde yüksek bir kayadan atlayacak olmanın yarattığı sarhoşluğu ve kıyıda köşede kalan diğer mutlulukları tekrar yaşamıştım.
Kaşıntı zihnimi uyarmış, aklımın projeksiyonunu, dimağımda metalik bir tat bırakan dün, bugün ve yarından daha büyük bir kesite çevirmişti. Bedenim zangır zangır titrese de zihnim bir tür şölen yaşıyordu. İçinde olduğum şu an bir bataklıktı ve ben her gün batıyordum. Şimdi bu bataklığı aşmış, bir sivrisinek gibi yükselmiştim. Sazlıklar, yabani otlar, çirkin kurbağalar hep benim altımdaydı. Artık korkacak bir şey yoktu. İstediğim yere uçabilirdim. Yıldızlara çok yakındım. Yükseldikçe yükseldim.
İleride keskin bir ışık beni çağırıyordu. Ona doğru hızla uçtum. Bir evin penceresinden süzülen bir ışıktı bu. İçeri daldım. Evdeki bütün eşyalar gözüme çok büyük göründü. Koltukta genç bir adam oturuyordu. Gözleri kapalıydı. Uykuya dalmış gibiydi. Yavaşça boynuna doğru sokuldum. Kazağının yaka kısmındaki boşluktan girdim. Tamamen karanlıkta kalana dek ilerledim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.