- 719 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Silkroad / 2
Mihyangın yaşadığı yer küçük Yangtze ile asıl Yangtze arasında kalan ormanlık ve dağlık alan içindeydi.
Küçük Yangtzeyi askerlere yakalanmamak için nehrin sığ olduğu noktadan yürüyerek geçmiş bir güzel ıslanmıştık atta iyice yorulmuştu.
Asıl sorun ise büyük nehri geçmekti. Büyük nehrin bu mevsimde sığ noktası yoktu ve dört önemli geçidin ikisinde askerler birindede Ureuchinin ardılı olan Han sülalesine isyan etmiş Yan ve Zhao kılanlarının parçalanmış askerleri sonucuda ise Hun akıncıları vardı Çinin en karışık olduğu dönemde Öine düşmüş bir romalıydım ben.
Askerlerin olduğu noktalar benim için asilerin olduğu noktalarda Yumi için tehlikeli sayılırdı. Üçüncü seçenek ise süprizler yapardı adama bunları düşünmek için zamanım varmış gibi plan yapıyordum kafama göre . Acıkmış ıslanmış yorulmuş ve üstelik geçmişimde olduğu gibi tekrar kaçak durumuna düşmüştüm. Bu kez yanımda korumaya muhtaç bir kadın vardı. Jin Jinin en yakın hizmetlisi olarak en az benim kadar tehlikedeydi Yumide.
Mihyang bölgenin büyücü doktoruydu yıllar önce Dowhangın en ünlü şifacısıyken Hun beyi olan Hyeongcheon ile tanışıp onunla evlenmişti. Mihyangın dillere destan güzelliğine çok önceleri vurulmuş olan Ureuchi bu evliliği duyunca ikisini yakalamış Hyeongcheon’un kafasını kollarını ve bacaklarını Mihyangın gözlerinin önünde parçalatmış ve Mihyanga sevdiği adamın kanını zorla içirtmiş. Üstüne üstlük önce kendisi sonrada on kişilik kurmay takımı beraber bir ay Mihyanga tecavüz etmişti.
O günden sonra Yangtzenin doğusuna kaçan Mihyang Kaplan Dağı rahipleriyle yaşamış öğrendiklerini kullanarak Hyeongcheonu diriltmiş ancak dirilen beden kafası elinde bir intikamcı olarak herkese saldırmaya başlayan bir cesetten başkası değildi. O kadar tecavüze ve zulme rağmen yıkılmayan Mihyang bu manzaradan sonra herşeyden uzaklaşıp kaplan dağının kayıp ruhlarıyla konuşmaya başlamıştır. Elbette Hyeongcheon hala kafası elinde intikam ateşiyle Ureuchiyi aramak için Dowhang yollarında dolaşmaktadır. Aslında Mihyangın dağa dönme sebebi Hyeongcheonu huzura kavuşturacak bir yol aramaktır.
Mihyangın yaşadığı yere zor bela varmıştık Yumi iyice ıslanmış korkmuş ve yorulmuştu. Ben Mihyanga seslenmeden o kapıyı açmış bizi içeri almıştı. Soyunup üzerimdekileri ateşin yanına kuruması için bırakıp. Mihyangın verdiği bir iki parçayı üzerime geçirip ateşin yanına oturdum. Yumide soyunmuş Mihyangın ona verdiklerini üzerine geçirmişti ateşin yanında olmasına rağmen hala titriyordu.
Yumini elini tutup
- Sakın hasta olma daha çok yolumuz var asıl varmamız gereken yere
- Olmam efendim merak etmeyin olsamda dayanırım ben
- Bana efendim deme Yumi ben senin sahibin değilim
- Sizi nasıl çağırmamı isterseniz öyle çağırırım efendim
- Anlaşıldı seninle işimiz var.
Mahçup olmuş bir halde gözlerini ateşe dikerek ince ince ağlamaya başlayan Yuminin çilek tadı olan dudaklarını öpmek güzel olabilirdi şu an. Bunu yapmaya yeltene bilirdim aslında karnım aç olmasa ve Mihyangın evinde olmasaydım keşke.
Elinde yiyecek birşeylerle odaya girdi Mihyang. Bir zamanların Dowhangının en güzel kadını ki hala güzel sayılır. Yemekleri Yumi ile benim arama bırakıp Yuminin saçlarını severek
- Ağlama kızım Ureuchinin ve o adi Juhonun sonu elbet gelecek hadi karnını doyurmaya başla gelecek zamanlar içinde bu yemeği bulman zorlaşacak. Hepimizi zor günler bekliyor büyük bir savaş geliyor Ureuchininde Juhonunda İmparatoruda sonunu getirecek birşey geliyor…
Yumi sessizce yemeğini yemeye başladı. Hâla doğru düzgün çubuklarla yemek yemeye alışamadığım için kendim için özel olarak yonttuğum tahta kaşığı bırakıp Mihyanga bakmaya başladım. Tam ağzımı açıp tüm bunların ne anlama geldiğini soracaktım ki. Gözleri parlayarak
- Biliyorum Romalı iki yıl önce yaralı halde Jin Jin seni buraya getirdiğinden beri biliyorum senin bu hikayedeki tamamlayıcı rolünü. Ancak ne beni nede olanları ve olacakları anlamadığını anlayamayacağınıda biliyorum Hyeongcheonda hiç anlamamıştı sende anlamayacaksın ama sonun onu gibi mi olacak yoksa farklı mı bilmiyorum. Yemeklerinizi bitirin önce anlatacağım herşeyi en baştan.
Canım sıkılmıştı Galya ya Britanya ya yada Mısıra gitmek varken Çine gelmiş burada da başımı belaya sokmuştum. Romada olan Romada kalmalıydı. Karnımı doyurduktan sonra dışarı çıkıp ormanı ve aşşağılarda kalan ovayı seyretmeye başladım. Açık yıldızlı ve dolunay ışığının manzarası.
Bu manzaraya rağmen
çok uzaklarda ki şehirlerin insanların askeri garnizonların ayak seslerini işitiyordum sanki.
Kılıcımı belinden çıkarıp bakım yapmak için hafif nemli zemine oturdum .
Lejyona ilk adım attığımda babamın bana hediyesi olan onada kendi babasının hediyesi olan aile yadigarı kılıç.
Ne zaman kafam karışık olsa kılıçıma alaka göstermeye başlarım ve ne zaman onunla konuşsam kan istediğini duyarım. Hiçbir savaş aleti kana doymaz ve bütün bir beden olarak ben bu kılıç gibi savaş aletiyim.
Mihyangın sessizce arkama yaklaşıp omzuma dokunmasıyla kılıcımı savurdum. Refleksleri iyi ve kan görmüş bir kadın olarak en az benim kadar ölümcül olan Mihyang hamlemi savuşturup yanıma oturdu.
- Daha hızlı olmalısın romalı böyle kılıç savurarak Ureuchi gibi ünlü bir katili alt edemezsin. Ki onu alt etsende daha tehlikeli düşmanlarında olacaktır.
Kılıcı kınıma sokup yanıma bıraktım
- Ureuchinin isyankar olduğunu biliyorum az çok efsanevi savaşlarınıda duydum senin anlattıklarında var. Ancak herkesin bir zayıf noktası olur onun bile Ureuchinin isyan etmesinin sebebi sadece hırs mı yoksa başka şeylerde var mı anlat bana ve ondan daha güçlüsü derken Juhoyu diyorsan onu alt edebileceğime eminim ben.
- Ureuchinin kökleri Choulara kadar uzanır Hanlardan Qinlerden ve Muharip devletler çağından önce bu topraklara hükmeden hanedan . Bende bir Chouyum aslında. Choular Qinler tarafından yıkıldıktan sonra tüm asil Chou ailelerini katletmeyi ant içmişti imparator Shang Yang. Tarihin gördüğü en büyük katliamlar kadın çocuk erkek kim varsa. Bu katliamlardan kurtulmak için kaçtı Chou aileleri. Kılık değiştirip diğer klanlara kölelik yaptılar taki Choular unutulana değin.
Benim ve Ureuchinin kökleride bu asil ailelere dayanır. Yıllar yılı Choular köylülere karıştı çiftçilik yaptı asker oldu ve öldü sadece iki aile asıl amaçlarını unutmadı benim ve onun ailesi.Soydan soya kandan kana onu bir asker olarak yetiştirdiler saraya soktular kısa süre içinde sarayın en güvenilir generali oldu. Ancak çok acımasız ve hırslıydı kaderimizin ortak olduğunu düşünen aileler beni onun için hazırlamışlardı planımız nihayete erdiği gün o imparator bende imparatoriçe olacaktım. Sonra ben Hyeongcheonu gördüm ve aşık oldum. Ailelerin yıllar yılı ilmek ilmek işlediği plan bozulmuştu.
Ureuchi ilk intikamını benden aldı sayılır sonrada bir düelloda veliaht prensi doğradı köyleri yaktı çaldı delirdi… Bu delirişte benimde payım var görüyorsun ya
kaderime razı olsam bunlar olmazdı belkide. Bizim gibi insanlar kaderine razı olmadığında daha iyisinin olmasını beklememeli. Bu senin içinde geçerli romalı yıllar önce ölmeliydin belkide.
- Bu kadar uzak bir geçmişiniz olduğunu bilmiyordum. madem senin derdinde intikam bırakalım imparatoru öldürsün. Niçin çabalıyoruz ki.
- Ureuchi çoktan İmparatoru öldürmüş bile olabilir imparator benim umrumda değil zaten onu kurtarmaya çalışmak intihar olur. Zira imparator yola çıkalı üç gün olmuştur bile ölüm kanyonuna yarın sabah girer ve bir daha oradan çıkamaz. O kanyondan Ureuchinin istemediği kimse çıkamaz
Binlerce kişilik orduları küçük bir gücle öldürebileceğin bir yer orası .
O öldükten sonra Ureuchi önce Dowhangı sonrada Janganı yok edecek Juho onun için sadece bir piyon. Juhonun tek görevi imparatoru kandırıp kanyona yoluna girmesini sağlamaktı ve bunu başardı. Senin Jin Jin çok geç kaldı herşey için. Jangandaki küçük prens tahta geçecek ve ülkeyi danışman olarak Ureuchi tarafından öldürülene değin Juho yönetecek. Üstelik Ureuchinin asıl planı burada da bitmiyor o Lord Yarkanı dirilterek kontrol etmek istiyor
- Anlıyorum bunların hepsini madem öyle burada biter benim işim atıma atlar ve giderim.
- Malesef Romalı senin rölünün böyle bitme imkanı yok
- Nasıl yok Romanın kollarından kaçtım ben buradan mı kaçamayacağım.
- Jin Jin neden şu kızı senin yanına verdi sence
- İmparatora mektup ve bilgi taşıma için bende onu koruyacağım imparator öleceğine göre kızın bir önemi kalmaz benimde korumalığıma ihtiyaçı olmaz
- O kız mektup taşımıyor. İmparatora suikast planında Jin Jinde vardı baştan beri Ureuchinin Janganda ki gözü oydu Juhoyu bile yöneten oydu.
- Nasıl yani peki neden öldürüldü
- Jin Jin hırslı bir kadın parayı seviyor ama canını daha çok seviyor. Ureuchinin asıl planını öğrendiğinde herşeyden vazgeçip geçte olsa imparatora haber vermek istedi. Herşeyin çok geç olduğunu bildiği içinde Ureuchinin Lord Yarkanı ditilmek için aradığı tableti ve cennet kristalini Yumiye vererek sana kattı.
- Lord Yarkan kim üstelik niye ben koca Çinde benden başka paralı asker mi yok.
- Aslında bu görev için en uygun insanı bulmuş Jin Jin. Ureuchi adını duyan çoğu Çinli bu göreve asla girmezdi daha kötüsü Lord Yarkan adını duyan ve onu diriltme gücü elinde olan biri bunu kullanmaya kalkardı
Hiçbir şey anlamıyordum nasıl bir saçmalığın içine düşmüştüm böyle
Ayağa kalkıp neredeyse bağırarak
- Peki benden ne istiyorsunuz Mihyang ben ne yapıcam. Ya bende o Lordun gücünü kullanmak istersem
Mihyangda ayağa kalkıp elindeki parşömenleri bana uzattı
- Al bunları ve sakin ol senin yapman gereken Lord Yarkanı Ureuchinin yapmak istediği gibi diriltmek ancak onu ve gücünü kullanmak yerine sonsuz huzura kavuşturmak için öldürmek.
Kuzeyden esen soğuk yel saçlarımı yalayıp geçti. Roma tanrılarına inancımı unutalı on yılı geçmişti. Bir ölüyü diriltmek sonra tekrar öldürmek bu işin içine nasıl düşmüştüm ben.
Yapmam gereken sabah atıma atkayıp güneye gidip bu saçmalıklardan kaçmaktı. Lord Yarkanın kim olduğunu merak ediyordum en azından hikayeyi dinlemek istiyordum. Sıcak eve doğru yönelip
- Madem ölü dirilteceğim en azından sıcak evde anlat şu saçma hikayeler zincirini
Gülerek arkamdan yürümeye başladı. Eve girdiğimizde Yumi uykuya dalmıştı bile Yuminin başının sağ yanındaki çantayı alıp içimdekileri masaya döktüm gerçektende bir kil tablet bir kristal parçası ve bir miktar altın vardı çantada. Tableti okuyamazdım hiçbir çince yazıyı okuyamıyordum zaten.
Konuşa bilsemde Çince okuyamazdım.
Mataramdaki içkiyi yudumlamaya başladım. Yuminin nefes alış verişleri ateşin çıkardığı sesler ve Mihyangın anlatacakları bir günde başıma gelen onca şey gerçekten içmem gerekiyordu.
Mihyang karşıma oturarak hazırladığı çayını yudumlamaya başladı.
Sabırsızlanıyordum sıradan bir kadın değildi karşımda ki ve onun yeşil gözlerine dik dik bakarak konuşmasını sağlayamazdınız. O yüzden o konuşana kadar içmeye susmaya ve elime aldığım basit kristali incelemeye başladım renginin kan kırmızılığı hariç sıradan bir kristaldi. Mücevher taşırken daha öncede kırmızı kristaller görmüş biri olarak benim için sıradan bir taştan başka birşey değildi elimde ki.
Mihyang kesik kesik soluk alıp anlatmaya başladı.
- Lord Yarkan güçlü Niya uygarlığının son imparatoru ve generaliydi. Henüz bizler birbirimizle savaşırken Niyalar gelişmiş bir uygarlık olarak doğaya hükmediyor Tarim Basine su taşıyor meyve yetiştiriyorlardı. Qin henüz yükselirken Han klanı ile ilk savaşında darmadağın olmuştu yıkılmak üzereydi. Qin danışmanları bu yıkımdan kurtulmak için Niyalara ne kadar yalvarsalarda Niya bu savaşa müdahil olmuyordu. Onlara göre savaşan herkes kaderine razı olmalıydı ölüm yada yaşam. Sonra o iğrenç planı devreye soktu Qin danışmanları Lord Yarkanın eşi olan dillere destan güzelliği ile yarı Tanrı sayılan Isyutaruyu ve üç çocuğunu kaçırıp Taklamakana hapsettiler. Tutsakların yerini sadece Qin danışmanları biliyordu. Lordu ve ordusunu yıllarca Qin adına savaşmak zorunda bıraktılar. Bu arada lidersiz ve ordusuz kalan Niya şehri saldırılara uğradı yıkıldı ve harabe haline geldi . Önce şehrini ve halkını sonra ordusunu kaybeden Lord yirmi yıl boyunca Qinler için savaşıp durdu. Sonunda savaş bitip Lord eşine ve çocuklarına kavuşmak istediğinde onu Taklamakana götürüp eşinin ve çocuklarının canlı canlı derisinin yüzülüşünü izlettiler. Kadının ve çocukların çığlıklarının öyle acılı olduğunu anlatırlar ki onlar çığlık atarken gökyüzünün önce beyaza döndüğünü sonrada kar yağmaya başladığını kan ve kar birbirine karışırken deliren Lordun onu oraya götürenleri öldürüp. Kan ve kardan oluşan çamuru eşinin ve kızlarının soyulmuş derisine sürüp onları diriltmeye çalıştığı anlatılır. Bu bembeyaz kan gününde Taklamakana düşen yıldırımların Isyutaruyu ve Çocukları birer buz beden olarak dirilttiği. Dirilen Isyutarunun Ve Çocukların Lordu lanetleyip yanlarından kovduğu söylenir. O günden bu güne Taklamakan bu dünyadanın en güzel kadınının dirilmiş buzdan cesedine emanet. Öyle ki insanların Taklamakandan geçerken bir anda buz tutup Isyutaruya hizmetkar olduğu söylenir.
Mihyang kendine biraz daha çay dökmek için kalktığında aklım daha da karışmıştı. Tanrılar yarı Tanrılar sözler deri yüzmeler.
Mihyang geri dönüp anlatısına devam etti.
- Eşi ve çocukları tarafından lanetlenen Lordun harap Niya şehrine döndüğünde gördüğü manzarada yıkımdan fazlası değildi. Niya yerle bir olmuş çölün bir parçası haline gelmişti. Bu dünyadaki hiçbir ruhun yapmaması gerekeni yapan Lord ruhunu doğanın kötücül ruhlarına sunarak tüm ordusunu diriltip Çine saldırdı yenilmez bir ordu kimsenin öldürmeyeceği askerler. Birbirini ardına düşen şehirleri yakıyordu Lord ve ordusu onun saldırdığı yerlerde canlılık adına hiçbir şey kalmıyordu. Ağaçları dahi kökünden söktürür yaktırırdı. Ona karşı gelmek imkanı yoktu sonunda Çinin bütün klanları ve büyücüleri birleşip ona karşı durdu yinede onu yenmenin imkanı yoktu. Büyücüler son care olarak Lordu ve ordusunu mühürlediler. Ve işte Ureuchi bu mührü kırıp Lordu Çinin üzerine salmak istiyor. Böyle bir şey olursa bu ülkedeki kimse canlı kalamaz.
Mihyang sustuğunda ayağa kalkıp evin içinde yürümeye başladım ne söylemem gerektiğini bilmiyordum eğer bu anlatılanlar gerçekse ben nasıl işe yarardım ki. Gözlerimi Mihyangın gözlerine dikip
- Ben nasıl öldüreceğim peki böyle bir canavarı üstelik onu diriltmemi istiyorsun muhtemelen bu tablet ve kristal bu diriltme işi için gerekli yok edelim gitsin kimse bulamaz. Kılıcımı kınından çıkarıp masanın üzerinde duran tablete vurabildiğim kadar hızlıca bir kılıç darbesi indirdim. Masa kırılarak parçalanmıştı oysa ne tablet ne kristalde çizik bile yoktu sinirle bu hareketi birkaç sefer daha tekrarlasamda hiçbir şey olmuyordu. Gürültülerden uyanan Yumi korku içinde beni izliyordu.
Mihyang kılıcı elimden alıp bana bir tokat attı
- Kendine gel romalı bunları yoketmenin tek yolu Lordu öldürmek şu kristalin içindeki Lordun kanı o yüzden kırmızı bu Tablettede Lordu mühürleyen büyü yazıyor. Sen Lordu diriltip öldürdüğünde bu Tablette kristalde yok olacak zaten.
- Peki nasıl
- Önce Taklamakana gidip Ishade Hashade ve Planayı öldürüp Isyutaruyu yok edip onları huzura kavuşturacaksın. Ishade,Hashade ve Plana Lordun çocukları. Sonra Niya şehrine gidip Lordun kayıp ruhunu bulacaksın Yalnız dikkat et Lordun askerleri Niya şehrinde hapis olarak Lordun dönüşünü bekliyorlar en sonda Jangana Qin Shi mezarlığına dönüp Lordun bedeni ile ruhunu birleştireceksin. Sen çinli olmadığın için ilk an Lord sana saldırmayacaktır bu yüzden onu öldürebilirsin.
Bunların hepsini nasıl yapacağın sana verdiğim parşömenlerde yazıyor.
- İyide ben Çince okuyamıyorum ki
- Yumide seninle gelecek okuma görevleri onun.
- Anlamalıydım bunu
- Bunu yapacak mısın Romalı Eğer yapamam dersen Ureuchinin insafına kalıyoruz
- Düşüneceğim sabah vereceğim sana cevabımı.
- Anlaştık ben dışarı çıkıyorum kuşlarımla konuşacağım biraz.
Mihyang çıktığında uzanıp hiçbir şey düşünmedim hala korku ile bana bakan Yumiye uyumasını söyleyerek uzandım.
Bana neydi madem bu Lord sadece çekik göz kesiyordu benim için sorun yoktu… uyku iyice bastırırken gözlerimin önüne Romanın sokakları geliyordu.
YORUMLAR
olayın içine girince kayboldum. bir ara hatırlarsın furya vardı, nerede distribütör olmak isteyen atılımcı biri olsa, çinden malezyadan hindistandan araba motorsiklet filan getirmeye başladılar. aslan payı adı türkçe olan motosikletler tabi ama adını bile anımsamakta güçlük çektiğim çekik gözlü kardeşlerimin arabaları da vardı. özellikle ufak esnaflara yarayan cinsten, hatırlarsın tripörtörtleri, küçükken aşıktım onlara, param olunca ilk işim bunlardan almak olacak diyordum. sonra benim ebatlarımda birinin içinde çektiği acıyı görünce, 'eyvallah, tşk, kib bay' diyesi geliyor insanın.
madem gripsin, gribine kadar gidelim şimdi. bu bayan arkadaşı ben çok sevdim. olayın mekanik aksamında aslında askeri olaylar bir nevi bilimkurgunun gerçek yanlarından kesinti. o kadar kafa büyük ki, bayülgen kafası gibi. sen bana burada öyle bir karakter sunuyorsun ki, benim için bir nevi tabu bile oluyor bu. bugün bir acentanın birinde (ajenta, acenta, nasıl yazılıyordu bu halt) , güzel bir hatun gördüm. mevzu aslında şöyle, arkadaş bir şey soracak, ben olayı biliyorum ama bana inanmaz diye sırf acentanın içine girip, soruyu sormasına imkan tanıdım. hatun hasta, grip, kağıt mendilini dahi güzelcene tutuyor. masada modanisa duruyor. geçenlerde ekşi türbanlı, bol makyajlı, zengin kızı tiplemeleri aklıma geldi. yani bizim anladığımız türbanın da, diğer dini figürlerin de amacı farklı olduğu için, şöyle ki, müslümanım diyorsan, öyle b.k gibi hava da atmayacaksın. ayrıca bunun benim gibi bir söylerse anlamlı olur. solcuyum, hippiyim deyip özgürlük anlayışları başka yerlerinde olanlar muslukçular değil elbette. neyse, Yumi ablamıza hayranlığım eski Çin filmleri dahil, denizler imp. dizisi de buna dahil. kore dizisi de, koreyi ben çinliden sayarım. hatta eminönünde kadıköy tarifi isteyen kızımıza olan hayranlığımdan beri, ayrım yapmam. çekik gözlü sevgili kardeşlerim. ister gözü, ister çekik olsun, kardeşlerim.
en sadist diziyi de fransızlar çekermiş sanmaktan ötürü, çinli kardeşlerime ayıp ettiğimi anlattım. bu yumi bana bir an ıp man'in eşindeki asaleti getirmiyor da değil. bruce lee ustası ıp man'in sevgili işi gerçekte nasıldı, araştırmak istemiyorum, film figürü yeterli ama ciddi mana da yumi oturdu kafamda.
şimdi burada yumi fanı filan oluşturmaya çalışmıyorum. senin içip, hafif sersem oluşuna bayılıp kalacak değilim. (karakterimizin :) ) elbette Yumi gibi bir varsa, onun uyurken çıkardığı sesin bile önemi vardır. giydiği elbise mesela: kumaşı nereden geldi? nasıl bir kumaş, boyu ne kadar, kolları kapsar mı, nasıl bir hayal ürünü olabilir?
Ureuchi'nin hain planları ya da normal planlar mı desek, motor yağı kokuyor, at b.ku kokmuyor. bu konuda biraz daha derin altyapı çalışması gerekiyor da, gerek yok, sen yumiye boğ bizi. acentadan çıkarken hatuna 'geçmiş olsun, hayırlı günler' derken göz kırptığımı anlayınca gülümsedim. keriz, halbuki birkaç saat sonra para bayılacaktı başka şeylere.
burada birkaç cümle, paragraf da olabilir, sanırım kategorize ettim. utandım hatta şimdi, denizler imp. dizisindeki oklardan biri saplandı lacivert penyenin üzerine.
iyi gitmiyor çoğu şey. başım ağrıyor. uyuyayım en iyisi. bu aralar kendimi doğaya verdim. düşüp düşüp duruyorum yollarda. köpeklerle aram olsun da, insanları boş ver.
https://www.youtube.com/watch?v=wnY7W1Omwa8
ben bir şeyleri, açıkça anlatmak isterken, birisi lütfen bana iyilikten bahsetmesin de diyorum. en azından bunu kabul edin yahu. çöp, çöptür, kokuyorsa, kokar. ona illa niye oda parfümü sıkıyorsunuz. benim de umudum var tabi, değil mi, hepimizin bir dörtgen masa kenarı kadar umudu vardır.
Tsukuyomi
biliyorsundur Çinliler ve Japonlar Japonya'nın eskiden Çini işgalleri nedeniyle birbirlerini pek sevmezler bunu geçtim işte tarihte Çini en az japonlar kadar ezen birileri daha varsa oda Koreliler
Goguryeoyu duymuşsundur kuzey yada güney fark etmez Korelilerce ataları sayılır Salsu Muharebesinde 305 binlik çin ordusunun 302 binin mükemmel bir askeri deha ile yoketmiş adamlar gerçi koreye saldıran çin koreliler kendilerini savunmuş sonuçta. neyse bir çinliye korelimisin demiştim bir kerede bidaha benle konuşmamıştı.
Tarihi eskiye alınca kaynak sıkıntısı oluyor çince bilmediğim için ingilizce kaynaklarda bir yere kadar
çince mi öğrensem acaba.
Yumiye gelince evet gerçekten o çekik gözlü asil kadın hayranlığım ile var ettim onu ve onunda fırsatı gelecek elbet. aksiyonlu kanlı ve Yumili :)
şu Türban mevzusu konusunda ne düşünüyorum biliyor musun. gösteriş için yapılan herşey boş. o giyimi kuşamıyla sokakta herkesten daha çok dikkat çekiyorsa kişi sorun vardır. jipe binen türbanlı kız olayı. tabi beni ırgalamaz herkes istediği gibi giyinsin bana ne benim derdim öyle giyinince diğerlerini yargılama durumu bu tabiki herkes için geçerli.
sokağın en güzel hali köpeklerle konuşacak kadar delirdiğin andır belkide. bir yerden sonra selam veriyorlar insana sanki.
şu çöp konusu yanlış yaptığın kısım şu onların diliyle hakaret ederek anlatman gerek. öyle bir hal ki kişilere bağırmadan küfretmeden laf anlatmak zor.
geçen sene bir kadın tanımıştım solcu ve solcuyum diyen çoğu insana göre baya marjinaldi. neyse birgün bana kavga neden etmiyorsun dedi. kavga etmediğim sorunlarımı öncelikle konuşma yolu ile hallettiğim için korkak olduğumu söyledi. iyi dedim ne diyeyim yapımda yok aslında varda es kaza bu yaşta dayak yersem koyar bana konu nerelerden nerelere geliyor. şu hikayenin içine girip İpekyolunda bir at hırsızı olmak vardı.
bence kimse iyi değil ama sen ben biz daha da iyi değiliz.
abd pamuk satsın diye yasaklanan esrar gibiyim
https://www.youtube.com/watch?v=J6bmQQCeXuA
söyleyen arkadaşın sesini pek sevmesemde sözleri güzel