KÖKLER-7.
Theodora ile Orhan Gazi’nin düğünü, her iki tarafta da büyük törenlerle kutlanıyordu.
Üsküdar’da Samancı Mustafa’nın da içinde yer aldığı heyettekiler Orhan Gazi’nin gelişine hazırlık olarak büyük bir otağ kurmuşlardı. Üsküdar baştan sona çadırlarla bezeliydi.
Orhan Gazi, Üsküdar’da hazırlanan otağa ulaştığında ilk gününü istirahatle geçirmişti. O arada ileri gelen vezirlerini, beylerini ve paşalarını toplayarak bir toplantı yapmış, düğün ile ilgili teferruatlar hakkında bilgi almıştı.
Karesioğullarının ortadan kaldırılması ile ele geçirilen otuz gemiden oluşan bir filonun hazırlandığı bilgisi verildi. Gelini Rumeli’den alıp Anadolu’ya getirmeye kendisinin gitmeyeceğini söylediğinde ileri gelenler bunun doğru bir karar olduğu hususunda fikir birliğinde oldular. Çandarlı Kara Halil Paşa başkanlığında oluşturulan bir heyet bu görevi yerine getirecekti. Büyük bir süvari birliği eşliğinde Anadolu’daki beyliğin en nüfuzlu kişilerinden bazıları ve tabii bunlar arasında Samancı Mustafa bey de bu misyonla görevlendirilmişti.
Bunun ardından, ilk kez Orhan Bey’in bayrağını göndere çeken Osmanlı filosu Bitinya sahillerine doğru yelken açtı.
Misafirler gelmekteyken, Kantakuzen taraftarları da kendi ananelerini uygulayarak Silivri dışına altın işlemeli ipek ve sırma perdelerle örtülü ağaçtan yapılmış bir taht kurmuştular.
Osmanlı gemileri görkemli bir şekilde Silivri Limanına girdiler. Gemilerden inen heyet süvari birliği eşliğinde, at sırtında düğün alanına ulaştı.
Türk heyetine sofralar kuruldu, ziyafet çekildi. Gece, kurulmuş olan çadırlarda istirahat edilerek geçirildi.
Theodora Dimetoka Sarayından Silivri’ye götürülmek üzere hazırlanmıştı. Babası Kantakuzen ona refakat için en iyi silahşorlarını görevlendirmişti. Sarayın önündeki kupaya kadar kızına refakat etti.
Theodora, babası imparatora henüz öğrendiği bir bilgiyi doğrulatmak için, "Türklerin kıralının sizden bile yaşlı olduğu söyleniyor, doğru mu babacığım?" diye sordu.
Kantakuzen, "o altmış beş yaşında," dedi.
Theodora, "ben daha on sekiz yaşımdayım ama," diyerek sitem etmek istedi. Ne var ki bunun durumu değiştirmeyeceğini o da biliyordu; zira kırallar anlaşmışlar, her şey bir olupbittiye getirilmişti.
Kantakuzen onu anlayabiliyordu, ama her şeyin kendi olurunda gelişmesi şarttı. "Bu evlilik sadece diplomatik bir amaç için yapılmaktadır. İmparatorluğumuzun bekaası için rıza göstermek zorundayız kızım!"
"Siz öyle münasip gördükten sonra..."
Kupaya binmesi için yardım ederken, babası bu zor durumda gösterdiği metanet ve sadakatten ötürü, onu alnından öperek kutladı. "Senin gibi bir kızım olduğu için gurur duyuyorum."
Theodora, arabadan girip otururken, iki yardımcısı daha arabaya çıkıp karşısındaki yerlerine oturdular.
Kupa ve süvariler hareket etti. "İyi yolculuklar!"
Yolculuk tamamlanır tamamlanmaz Theodora götürüldü, kurulmuş olan tahta oturtuldu. O esnada İmparator Kantakuzen, yanında kraliçe ile birlikte ordusu nezaretinde Silivri’ye gelmişti. Onlar da düğün alanına doğru hareket ederek tahtın bulunduğu meydana geldiler. Refakatçı askerler silahlı, fakat yayandılar. Sadece İmparator Kantakuzen at üstündeydi. İmparator tahtın önüne ulaştığında, bir işaret üzerine perdeler birden çekildi ve perdeler açılınca Teodora üzerinde imparatorluk cüppesi ile taht üzerinde, diz çökmüş haremağalarının elinde bulunan düğün meşalelerinin ışığında belirdi. Mutlu olay, boru ve trompet sesleri ve düğün şarkılarıyla duyuruldu. Kalabalıktan yükselen mutluluk nidalarıyla yer gök inliyordu. Bir taraftan davullardan ve borazanlardan oluşan saray müziği çalınırken, bu tören için özel olarak hazırlanmış şiirler okunup, evlilik bağı ile birleştirilen iki aileye övgüler ve methiyeler yağdırılıyordu. Her şey, damat sanki Hıristiyan bir prensmiş gibi eski görkemli merasimlere uygun olarak yapılıyordu.
Düğün gününde de hem yerli halkın, hem de yerde oturarak yemek yiyen Türklerin katıldığı büyük bir ziyafet verildi.
Çandarlı Kara Halil ve heyettekiler İmparator Kantakuzen’in huzuruna kabul edildiler.
Kantakuzen, "Gazi Orhan Beyi de bekliyorduk," dedi. "Kilisedeki nikah için teşrif etmeleri gerekirdi."
Çandarlı Kara Halil, "haşa!" diyerek karşı çıktı. "Orhan Gazi gelini Üsküdar’da karşılayacak ve nikah Türk ananelerine göre kıyılacak..."
"Sizin İslam şartlarına uygun nikah merasiminiz Hıristiyan dinine mensup gelin için uygun mudur?"
"Gelin İslamiyet’e geçecektir elbet..."
"Yok. Hayır! Gelin kendi dininde kalmak istemektedir. Zorlayarak İslama..."
Çandarlı onun lafını keserek, "İslamda zorlama yoktur ekselansları," dedi. "Kızınız elbette ki, istediği dini yaşar...",
"Bunu yazılı bir anlaşmaya dökelim! Theodora’nın , Bursa’daki harem’de dinini korumasına izin verileceği üzerine bir anlaşma yapalım!"
"Nasıl isterseniz..."
Anlaşma yapılmasına müteakiben Theodora Türk heyetine teslim edildi. Birkaç gün sonra Türk heyeti gelini alıp büyük meserretlerle götürdüler; Teodora Üsküdar’da güzel bir merasimle karşılandı ve aynı yerde Theodora’yı Orhan Gazi sade bir törenle nikâhladı.
Gelin ve damat gemiyle Gemlik rıhtımına gelerek oradan da Bursa’ya geçtiler. Samancı Mustafa kalabalıktan sessizce ayrılarak evine gitti.
Dipnot:
1346 Haziranında Bursa’da coşkulu bir düğün yapıldı.
Sultan Orhan, Teodora ile evlendikten bir yıl sonra, onunla beraber Üsküdar’da kurulu otağına git¬ti.
Orhan Bey’in İstanbul Boğazı’nda bizzat görülmesi aslında imparatorun konumunu daha sağlama almak için düşünülmüşken, yapılan şenlikler yüzünden aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin itibarını yükseltmeye ve Bizans kültürüne yaklaştırmaya da yarıyordu. Orhan Bey, Avrupa topraklarına geçmemiş, İstanbul’da hiç görülmemişti. Aksine, Bizans sarayı mensupları zaman zaman Orhan beyin, Üsküdar’daki reşit olan dört oğlu ve ülkenin ileri gelenleri ile birlikte ikamet ettiği otağına geçerlerdi. Burada, kayınpederi VI. Ioannes Kantakuzen onuruna birkaç gün boyunca av partileri düzenlenir ve ziyafetler verilirdi. İmparator ve Orhan Bey bir masada, Orhan Bey’in oğulları diğer masada oturur, değerli kilimler üzerinde ise imparatorluk mutfağının yemekleri eşliğinde Bizans’ın en yüksek rütbeli subayları ve Türk vezirler, paşalar ve sipahiler dostluk kurarlardı.
Burada ki görüşmelerinde yardım isteklerini yineleyen Kantakuzen amacına ulaşarak Orhan Bey’i yanına çekmeyi başardı. Kantakuzen’in rahatça tahta oturması için İstanbul’un kuzeyini elinde bulunduran V. Ioannes’in annesinin bertaraf edilmesi gerekiyordu. Orhan Gazi İmparator Kantakuzen’e ilk defa beş, altı bin kişi ile yardım etti. V. Ioannes’in annesi Savoy’lu Anna’nın elinden Karadeniz kenarındaki Süzebol müstesna olarak sahilleri aldı; bundan başka Edirne de zabtedildi, böylece de Kantakuzen, Bizans tahtına güvenle oturdu.
(Bundan sonra Kantakuzen, Orhan Gazi’nin askerlerinin Gelibolu ve Trakya’ya akınlar düzenlemesine de göz yummuştur.)
Theodora, Bizans-Osmanlı ilişkilerinde diplomasi aracı olarak kullanılan ilk kadın olmuştur.
Theodora, Orhan Bey ile yaptığı evlilikten sonra İslamiyet’i kabul etmesi için bir baskı görmemiş ve Hristiyanlık dinine sebatla bağlı kalmıştır. Orhan Beyin hâkimiyeti alanındaki topraklarda bulunan Hristiyan mahkûmlarla esirler için bir metanet abidesi hâline geldiği, herkesin gözünde Hristiyan faziletlerinin pırıl pırıl bir örneği olduğu yazılır. Hristiyan dininden vazgeçmeyen ve birçok Hristiyan köleye özgürlüklerini kazandırarak ve daha birçok başka hayır işleri ile adını duyuran Theodora, İstanbul’a geçip, birkaç gün annesi ve kardeşleri ile vakit geçirdikten sonra Üsküdar’daki eşinin yanına geri dönerek, buradan Bursa’daki saraya doğru hareket ederdi.
Theodora’nın, 1362’de Orhan Bey’in ölümünden sonra İstanbul’a annesiyle kardeşlerinin yanına dönmesine izin verilmişti.
Orhan Gazi’nin ilk evliliği olan Horofira/Nilüfer Hatun’la Theodora arasında kırk sekiz senelik bir fark vardı. Orhan bey ilk evliliğinde on yedi, sonuncusunda altmış beş yaşındaydı. On yedi yaşındayken evlendiği Horofiro yirmi yaşında iken, altmış beş yaşındayken evlendiği Thedora ise on sekiz yaşındaydı. Orhan Gazi, üç Hristiyan kadınla evlenmişti.
YORUMLAR
Emek verilerek hazırlanmış güzel bir yazıydı.
Yazıyı okurken aklıma gelen şu oldu: Bizans ile Osmanlı arasında o dönemde kurulan bu dostluk her ne kadar siyasi sebeplere dayansa da neticede siyasetçiler, yani yöneticiler dışındaki halklar arasında da bir yakınlaşma olduğu kesin. Benim düşündüğüm şey ise neden içinde bir başka art niyet olmadan milletler arasında böyle dostlukların kurulamadığı oldu.
Öte taraftan Teodora'ın İslam dinine geçirilmemesi de ilginçtir ama çok da acayip bir durum değildir. Zira on sekiz yaşındadır. Bu yaşta birisine '' Müslüman ol'' demek ''Dinde zorlama yoktur'' hükmüne terstir.
İşte bu Tedora ile Orhan Bey'in evliliği ve Teodora'nın Hristiyan olarak kalması bize bir başka şeyi ispat ediyor:
Daha sonra padişah eşi ya da annesi olan asılları yabancı uyruklu olan kadınların hiç birisi kendi dinini kendi seçecek yaşa gelmeden saraya alınmamışlardır. Yani öyle bazı dizilerde olduğu gibi koca kazık kadar hrıstiyan kızları saraya cariye olarak alınıp sonra müslüman yapıldılar da sonra da padişah karısı oldular diye bir şey yok. En yaşlısı gelen Nurbanu'dur o bile 14 yaşında gelmiştir. [Yılmaz Öztuna: Haremde Üç Haseki]
Tekrar emeğine sağlık diyorum.
Selam ve sevgiler
Kemnur
İlk bölümünü okumuş, ikinci bölüme zaman bulamamıştım. Tarihten bir yaprağı çok itinalı bir şekilde öne sermişsiniz. Hatta belki de okuyanlara bir araştırma yolu açmışsınız.
Kutlarım güçlü kalemi.
Nicelerine...
Kemnur
Hikayenin bu kısmı,
''Muhteşem Yüzyıl'' dizisine benzedi.
(Hiç bir bölümünü seyretmemişimdir.)
Orhan Bey'in evlilikleri üzerine, gerçekten enteresan bilgiler edindik.
Ancak,
65 yaşında iken, 18 yaşındaki bir kızla evlenmesini de yadırgamadım değil.
Padişah olunca, böyle oluyormuş demek.