2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2134
Okunma
Bu yazı parçalanamayacak şeyleri parçalayabileceğini sanarak, hem kel hem de fodul durumundaki toplumsal rol modellerimiz için kaleme alınmıştır.
Öncelikle bunu belirtmiş oluyorum.
Din, mülkiyet ve devlet temelli kompleks yapıya; aşağılık kompleksine düşmeden bakabilmek gerekiyor.
Aydınlığın ve entelektüelitenin raconudur, diyebiliyorum.
Mesela, ilk satırda yazdığımız parçalanamaz (yani ve yine bir şekilde kompleks) yapılara üçlem/e ve ikilem/e kavramlardan olacak şekliyle bolca örnek verilebilir.
Bilindiği üzere, tarafımızdan siyam üçüzleri olarak nitelediğimiz bir kompleks yapıyı buraya parçalanamaz haliyle yazabiliyorum.
Birbirleriye ilişkileri ve hangisinin hangisinden neşet ettiği konusuna kafayı takmamanızı önerebiliyorum.
Çok bilindik tavuk-yumurda (ikilem) kısır döngü örneğindeki gibidir.
Önemli olan bu döngüdeki asal-temel bileşen olan "horoz"u (üçlem/e) göz ardı etmemekle kaim oluyor.
Üçüzlerimiz emperyalizm, kapitalizm ve kolonyalizmdir.
Benim tezim şudur ve bu yazı bağlı nedenlerden dolayı kaleme alınmıştır.
Bunları birbirinden ayırarak sadece birinden taraf olamazsınız.. karşı da olamazsınız, hatta ikiye bir olma gibi bir tercihiniz de yok.
Var diyene, örnek olsun ben kapitalistim ama emperyalist değilim veya ben sadece anti-kapitalistim ama emperyalizmle sorunum yok diyene ne denirse; ben de kibarca, absürd durum ve konumlu aptallık denir diyebiliyorum.
Örneğin Türkiye kapitalizminin imamesi Koç Holding’ten Ali Koç...
Örneğin anti-kapitalist İslamcılar olarak bilinen grubun liderlerinden İhsan Eliaçık gibi...
Sürekli kandırılıyorum diye diye önce Fetö ve Apo açılımları ile sonradan papaz olan RTE gibi...
Kısaca tez bu...
Ve benim son yazdığıma örnek olarak anti-kapital olduğunu iddia edip, sonra tüm emperyal projelere destek vermeyi de ilginç bir şekilde "çelişkisizlik" olarak gören bu iki-üç örneğe dair, ilave yazacaklarım da var.
Ülkemizdeki temel sorunlarla çokça ilgili olduklarını düşünüyorum.
Yani etnik kimlik (mezhep ve cemaat dahil) sorusalı.. sekülarite ve teokratizm çelişkisi gibi, sınıfi ve ekonomi oluş farklı ve temelli iktisadi sorunlarımız gibi...
Örgütlerin (etnik, mezhep ve cemaat tipi olacak şekilde her türlüsünün) holdingleştiği, holdinlerin ise devletleştiği bir sosyo-ekonomik yapımız var.
Şu an itibariyle üçü de de altın çağını yaşıyorlar.
Biri on dört yıldır iktidarın iktidarında iken, diğeri ana muhalefetin iktidarı olarak iktidardadır.
Sınıfı ve ekonomi oluş farkı ile müsemma tercihimiz ise zaten malumdur...
Ülkemiz "an" da yaşayanlar demokrasisi anlamındaki tekelci, oligarşik carped(i)emokrasinin dejenerizmi işgalindedir.
Bunları, çok gündemde olan merkezi ve adem-i merkezi devlet tez- antitez haliyle incelemeyi planlıyorum.
Anayasa değişikliği, başkanlık sistemi gibi iki büyük heyyula ile koşut gidiyor.
Beklenti hedefi, rejim değişikliği ile hitama erecektir.
Toplumsal bir ortak yaşam yenisi aranıyor görünüyorlar, ama ben görüntüye inanmıyorum.. geçerken belirtmiş oluyorum.
Özüyle örtüşen halde değildir, birinci sebep budur..
İkinci, yani bir diğeri ise eğer sapma ve örtüşümsüzlük varsa bilim yapılmalıdır gibi bir ikna olmuşluk gerekçeliliğiyle var.
Yeni devlet.. yeni sistem ki, yeni bir toplumsal mukavele zemini aramaktır diyorlar.
Kendine doğru ama bilimsel bir gerçeklik değildir.
Kanunlar ve kavramlara bakıyoruz.. makro ve mikro iktisat farkını ayrı ayrı görerek...
Siyam üçüzleri, parçalanamazlık tezi.. iki belit-temel aksiyomda incelenecek toplumsal mukavele ve demokratik (kanunlar) devletinin dayandığı en temel kavram(lar)...
Kısaca yasaların ruhu ve toplumsal mukavelelerin yaklaşık bin küsur yılık arayla bilinen iki türü üzerinden, yeni Sevr atraksiyonları.
Umarım çok katkı olur, gerçek anlamda entelektüel polemik ve münazaralar yapmış olurum.
Bilgi, birikim ve bilinç hiyerarşiğinden başka gereğimiz yoktur.
İkinci cumhuriyetçi, demokratik cumhuriyetçi ve özgürlükçü liberalizm babındaki tüm yazıcılara çağrımızdır.
Yazımız konu genişliği sebebiyle şu an ve takibi günlerde olacak biçimde bir kaç bölüm olarak yayınlanacaktır.
Ahmet Kutlu Ayyüce
13 Ocak 2016