- 548 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Silkroad /1
Janganda bir barda çekik gözlü paralı asker dostlarımla beraber sake içiyorum. Üç aydır Jangandan kalkan büyük bir Kervan olmadığı için zamanım Machunun meyhanesi ve Jin Jinin yatağı arasında git gellerden oluşuyordu. Ureuchinin son baskınlarından sonra Hotan Donwhang yolunun iyice güvensizleşmesi. Jangandaki zengin tüccarların işini bozmuştu tabi benimde.
Jangan Donwhang arasındaki günü birlik tüccarlarda da koruma için paralı askere verecek servet yoktu. Aslında Jangan Donwhang arası bile iyice sorunlu olmaya başlamıştı. Giderek artan pahalılık şehrin üzerinde aç bir akbaba gibi dönüp dolaşıyordu. Jin Jinin zengin müşterileri için ayarladığı küçük ve aşırı gizli mücevher sevkiyatları olmasa çoktan açlık bayrağını bende çekmiştim. Şehrin en güçlü duluyla yatıyor olmanın kârı ara sıra mücevher taşıyıp para kazanmaktı. İşime gelmiyorda değildi bu durum ancak General Juhonun bana diş bilemeside Jin Jin ile olan yakınlığım nedeniyleydi. Jin Jinin imparatorluk sarayı ile olan bağları olmasa çoktan kellem gitmişti. Herşeye rağmen her an boynum tehlikeydi Janganda öğrendiğim ilk şey dengelerin birgünde değişip kellelerin kopabileceğiydi. Bu yüzden yüzümü bir süreliğine unutturmak için.
Bir kervan olsada olmasada bir şekilde Hotana dönmeyi planlıyordum.
Henüz dört yıl önce yüce Roma ordusunda bir Primus Pilus olarak zengin ve güçlü bir adam olmanın keyfini çıkarıyordum taki Sezar öldürülüp ortalık birbirine girene değin bir Sezar taraftarı olarak benimle ilgili ilk kararları sürgündü ardından da öldürülmem emredilmişti. O günler Romada kim ve ne için öldüğünüzü bilmeden zehirlene bilirdiniz. Yanıma alabildiğim kadar altın alıp beni öldürmesi için gönderilen suikastçileri keserek kaçmıştım.
Kaçışım ve yolum beni bu topraklara değin sürüklemeyi başarmıştı
Hotan Donwhang ve Jangan arasında paralı asker olarak yaşayıp gidiyordum.
Bu ülkede tüccarların zengin ailelerin saraydaki bakanların ve hatta generallerin bile paralı askerlere ihtiyacı oluyordu.
Bu sayede üç şehirdede hem sevişecek sıcak bir beden hemde sarhoş olacak zamanım ve mekanlarım vardı.
Machuna içtiklerimin parasını vererek dışarı çıktım güzel bir yağmurdan daha güzeli o yağmurda ıslık öttürerek yürüyebilmektir. Meyhaneler ve genelevler sokağından çıkıp Chulsanın dükkanına doğru ıslanarak yürüdüğüm sırada sokaktaki askeri hareketlilik dikkatimi çekmişti. Chulsanın dükkanına girdiğimde Yumi ile karşılaşmayı beklemiyordum.
Yumi Jin Jini en güvendiği hizmetçisiydi mücevher sevkiyatı olacağı zaman adresi ve götürülecek mücevherleri bana Yumi getirirdi. Her zamanki gibi küçük bir iş diye düşünürken
Yumi bana sarılarak ağlamaya başladı ne olduğunu dahi anlayamamıştım. Tam Yumiye bunları soracakken Chulsan yanımıza gelerek
- Gitmeniz gerek Romalı hemde hemen yarım saat içinde tüm şehirde Juhonun adamları seni arayacaktır Kuzey kapısında iki atla beraber Juwo sizi bekliyor olacak.
- Ne oldu da gidiyorum Chulsanın gecenin bu saatinde
- Soru sorma boşuna zaman yok bu gece bu şehirde her deliğin altına bakacaklardır acele edip şehirden çıkın yeterki Yumi sana buradan çıkınca herşeyi anlatır. Gizlenerek çıkın şehirden sakın oyalanma daha fazla burada hadi Yumi ağlamayı kes çabuk gidin.
Yuminin elinden tutarak dışarı çıktım Yumi ağlamaya devam ediyordu.
Elimle ağzını kapatıp gözlerine bakarak sus Yumi şuradan çıkalım istediğin kadar ağla ama buradan çıkana kadar sus ölmek istemiyorum. Ve sakın ellerimi bırakma.
Titreyerek başını salladı ve elimi sıkı sıkı tutmaya başladı.
Meyhanelerin arka sokaklarından hızlıca yürüyerek geçiyorduk. Devriye atan kimi askerleri gördükçe Yumiyi öperek çift olduğumuzu zannetmelerini sağlıyordum. Korkudan ölmek üzere olan Yuminin tadının çileğe benzemeside güzel bir ayrıntıydı. Ölsemde güzel bir tat alarak ölmüş olacaktım.
Kapıya vardığımızda Juwo bizi bekliyordu
- Atlar Nerede Juwo
- Sadece bir tane ayarlaya bildim diğerlerini seni aramak için aldılar
- Ne oluyor bu gece Juwo ben ne yaptımda aranıyorum
- Zamanımız yok Romalı çabuk bin şu ata ve çık Yumi sana bilmen gerekeni anlatır yolda Mihyangın evine kadar sakın durma sadece sür.
Yumiyi arkama alarak atı koşturmaya başladım Yeoha ırmağına varıncaya değin dört nala yol aldık ırmağın kenarında durup ata su içirmeye ve biraz dinlenmesine fırsat vermek için Attan inerek Yumi ile konuşmaya başladım.
- Anlat Yumi ne oldu
Güzel Yumi hala ağlıyordu neredeyse ıslak gözleriyle yüzüme bakarak
- Hanımım öldü Juho onu öldürdü
- Nasıl niye benle alakası ne
- Juho Ureuchi ile anlaşmış Ureuchi ile beraber imparatoru öldürmeye karar vermişler imparator Hotandan Jangana dönerken yolda Juhoya bağlı askerlerin ihanetiyle öldürülecekmiş. Dowhang Ureuchinin Jangan Juhonun olacakmış. Hanımım planlarını öğrenincede Juho onu zehirledi zaten hanımım iki gündür seni Hotana yollayıp imparatoru uyarmak için plan yapıyordu bu nedenle senide öldürecekti Juho. Bir mektup yazdı imparatora son nefesinde ne olur ne olmaz diye benimde senle gitmemi istedi. Çok korkuyorum ne yapacağız
Allak bullak olmuştum Juhonun beni istemediğini zaten biliyordum ancak ünlü asi eski general Ureuchi nereden çıkmıştı.
- Korkma Yumi bişey olmayacak desemde ben korkuyordum.
Bir iki parça kurutulmuş et yiyerek ata geri bindik atı dört nala Mihyangın evine sürdüm uzaklaşmamız gerekti buradan daha hızlı bir halde Mihyangın evine en az iki saatlik yolumuz vardı…
Romadaki kaderim peşime düşmüştü sanki…
YORUMLAR
Konusu itibarıyla Grafspee'nin öykülerini hatırlattı bana. Açık konuşmam gerekirse hayli zor konular. En azından bana göre öyle. Bir kere işlenen dönem hakkında esaslı araştırma yapmak gerekir. Bol zaman anlayacağın.
Özel isimlerin çekimlerini kesme işareti ile ayırmaman okuyucuyu zorluyor. "Aha da bir kıl" demezsin umarım. Zira kıllık etmek de gerekir bazen. Bu arada aklıma geldi, Grafspee'nin bir öyküsünde ölçü birimleriyle alakalı bir kıllık yapmıştım da, dersimi almıştım. Ukalalığın da sınırı varmış meğer.
Sağlam temellendirildiğinde böyle öyküleri okumak ne kadar da zevklidir. Güzel başlangıç ve merakta bırakılmış okur...Gerisini bekliyoruz.
Kalemine sağlık.
Sağlıcakla,
Tsukuyomi
bir öyküde roma'nın geçmesi, dikkatimi celbetmesi için yeterli. hele ki kaçaksa, doğuya gitmişse, paralı asker olmuşsa, tadından yenmez. eskinin en özgür ve havalı mesleği bence paralı askerlik. yaşarsam ödersin, ölürsem ben öderim. neyse lafı fazla uzattım. güzel bir başlangıç oldu ve devamını getirecek kuvvet damarlarındaki asil romalı kanında mevcut :)
Tsukuyomi
Değişik bir tat Eksi bir Çin lokantasında Üzeri farklı aromalarla süslenmiş sirke aromalı pirinç - ve şarap yanında ; Kimono kıyafeti ' ne alaka ama atıyorum burayı :) servis yapan japon garson kızlar :) çağrıştırdı aklıma yazınız.. farklı geldi farklı ..
güzel güzel .. daha fazla yaz :) sevgiler..
beladan kurtuluş yok. bela yoksa oyun da yok.
kendime geldiğimde bir at arabasındaydım; elim kolum bağlı. yalnız değilim, başkaları da var. tutukluyuz. araba bir şehirde duruyor. askerler, askerler... aşağı itiliyoruz. ismi okunan kafasını o kütüğe koyuyor, adi cellat acımadan uçuruyor kafaları. benim sıram; kafamı koyuyorum, cellat baltayı indirecek boynuma. o da ne? bir ejderha. şehre alev saçıyor. tam bir kargaşa, o kargaşada kurtarıyorum dötü. sonra oyun başlıyor işte. yanlış hatırlamıyorsam skyrim böyle başlıyordu. çok oldu oynamayalı. en son, evlendiğim kadına artık yollarımızı ayırmamız gerektiğini söylemiştim; kadın deliye dönmüştü. gördüğü yerde saldırıyodu. bıraktım, kalsınlar öyle.
bu yazıyı okuduktan sonra oyuna devam edesim geldi.
Tsukuyomi
Yumi annesi Pompeia'yı düşünüyordu. Mihyangın evinden vazgeçip ölümsüzlük nehri olan Styvx'de çırılçıplak yıkanıp, beraber olduğu adamla sonsuza kadar beraber olmayı düşünüyordu. Bu fikir ağlamasını kesip, kalbini dinlemesine sebep olmuştu. Truva'ya gidip, küçük bir ev içerisinde mutlu olmayı deneyebilirlerdi. Ancak yanındaki adam onurlu bir savaşçı olarak ölmek istiyordu.
trt'de 'asfalt çiçekleri' filmi var. izlemiştim, tekrar çıkınca gözüm ilişti. amatör bir film daha ne kadar amatör yapılabilir adlı bir çalışma olabilirdi elbet ama insan bir noktadan sonra Hasan'ın depresif haline gömülebiliyor.
Bu Roma işi ilginç olmuş. Olayın işine bol kanlı sahneler iliştirebilirsen güzel olur. Hani düşün, atı dindirirken, bir yerde tam bir şeyler becermeye çalışırken askerler geliyor, sevgilisini öldürüyorlar kahramanımızın. Kahraman da o anda bir şeyler avlamak için ormana gitmiş. Dönüşte sevdiği Yumi'de olabilir, onu ölü halde buluyor.
:)) saçma oldu biliyorum, kendimi kaptırdım sadece. Yaz bakalım müsait oldukça.