- 641 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgilime Mektuplar 4. mektup
Sen gideli sıradan günler gelip geçip gidiyor. Senin yokluğunda günler aynı gün, karanlık içinde şafağı hiç gelmeyen bir ömür oldu ömrüm. Ne zaman aklıma düşsen hüzünlü bir sevda düşüncesiyle günümü elemler içinde bitiriyorum. Hayat artık eski bildik tanıdık hayat değil. Yavan öylesine günler var artık. Bu yavan hayatta dahi evime işime şehrime dünyaya sığmaz oldum. Evladını yitirmiş bir annenin gözlerine dönüyor zaman zavallı gözlerim. Neredeyse gözlerim kurumaz oldu sanki. Şimdi bir saadet içinde değil, bir felaket içinde, yaslı bir hayata devam ediyorum. Her şeyin bir bedeli yok mu bu dünyada. Elbette ayrılığında bir bedeli var. Bu kadar ağır ve zor olduğunu kim bilebilirdi ki? Ne huzur bulunacak bir yer kalmış, ne de huzur saçan bir dost yok etrafımda. Bir dost olmalı, çekip içimdeki bu acı zehri çekip çıkartmalı.
Her geçen gün aşka muhtaç yoksul birisiyim artık. Bir an mutlu, çok an mutsuz ve bedbaht. Bir gün acının mutluluğu olur mu bilmem. Şu an hayat acı, hep acı. Acının mutluluğu olmuyor. Ne zaman aynada yüzüme bir parça baksam, hüzünlü acıklı yüzümü uzun uzadıya seyrediyorum. İçime kapalı kalan dertlerim yüzüme nakış nakış işlenmiş. Bunca zaman uzun süren, derin izler bırakan bu acılar zincirinden kurtulmam lazım. Aşk ölürse dertlerim biter mi bilmem. İçimde aşkı öldürmenin düşünceleri dolanır durur. Bir sözle ölüp gitmeli, unutulmalı o güzel duygu. Unutmalıyım güzel dediğim o büyülü rüyayı.
Ömrüm yavaş yavaş eskimeye yüz tuttu artık. Ben de her insan gibi ölmek için doğdum. Gitmek için geldim bu dünyaya. Öyle yada böyle. Geçip gideceğim bir gün. Dile söylemesi kolay geliyor. Bir insan ömrü bu. Bir ömrün en büyük güzelliği aşk değil miydi? Aşkın en büyük armağanı huzur olmalıydı. Oysa aşkın en büyük armağanı unutulmaz acılardan ve elemlerden başka bir şey olmadı.
Uykuyu, dinlenmeyi, gülmeyi, sevinmeyi unuttum çoktan, sevdiğim. Yastığa ne zaman başımı koysam, ağır bir yas başlıyor hülyalarımda. Şimdi neredesin ne haldesin? Birkaç parçadan oluşan aciz bu sorular zinciri beni heder ediyor. Bilmem ki ben ne zaman felaha ererim. Korkunç sorular beynime vurulan ağır bir yumruk darbesi gibi canımı en derinden acıtıyor. Ya öldüysen? Aman Allah’ım korkunçtan da korkunç acıdan da büyük bir acı bu. En azından hayalin var. Belki uzaktan da olsa bir gün yüzünü görebilirim. Olur ki hayat bu, beklenmeyen acılar getirdiği gibi, bir gün seni karşıma çıkarır. O gül yüzünü görme hevesi varken, ya ölmüşsen. İşte o zaman hepten yapayalnız kalırım bu kainatta. Bir kez daha olsun sesini duymak umuduyla avunurken, hepten kaybetmek seni. Acının en beteri olur. Bu umutsuz kara düşünce beynimi adeta gizli bir bakteri gibi kemiriyor. Keşke hep umutlu düşüncelerim olsaydı. Tenimin alev alev yandığı yaz aylarında, buz gibi donup kaldım. Oysa sevdiğim sen, serin berrak bir su gibiydin. Yüzümü gönlümü ferahlatırdın. Ya şimdi. Ateşlere atıp gittiğin günden beri huzur nedir bulamadım. Ah uyku ah neredesin. Ömrümde hiç seni bu kadar çok istememiştim gecelerin en sadık dostu uykuyu. Öyle hasretim ki sana uyku. Sarsan beni kollarına, serin ve sessizce uyuya kalsam. Sabah güneşle uyandığımda sıcacık tebessümler yüzümde açsa. Varlıkları selamlasam. Kucak kucak sevgiler bıraksam, sevgiye muhtaç olan her varlığa. Mutsuz varlıkları mutlu etmenin düşüncesiyle yaşasam.
Allah haramda hayır yaratmamıştır elbette. Acaba büyük bir haramımı arıyorum ben. Haram demiştik hani aşka. Biz artık birbirimize haramız demiştik. Ah ki ne ah, bilmeden büyük konuşmuşuz. Aşk haram mıdır ki?
Öylesine değil, en derininden dolup dolup boşalıyor gözlerim. Yandıkça yanıyor yüreğim. İçimden akan alevler gözlerimden dökülür gider. Bazen tatlı bazen dayanılması yiğitlik isteyen bir acı sarıyor tenimi. Tenimin hangi kuytu köşesinde, neresinde yaşar bu acı ki bilmem. Keşke aşka bende birçok insan gibi koskoca bir hiç diyebilseydim. Koca bir yalansın sen ey aşk. Koca yalan. Her yalan bir hüsranla bir yıkımla biter ya, sende yalansın, bitmeye son olmaya mahkumsun ey aşk diyebilseydim. Beklide bu kadar elemler vermezdi aşk. Sevdayı öğreniyorum artık. Acını en derinden en samimi şekilde yaşayarak idrak ediyorum artık. Neyin acısın neyin özlemlerini çekiyorum ah bir bilsen. Bir bilsen ne halde olduğumu. Umutsuz insana ışık dahi karanlık oluyor. Umudu olmayan bir insanın daha neyi kalmıştır ki dünyada. Kuru bir candan tenden başka. Her yanım karanlık, karanlıktan daha koyu bir karanlıktayım artık.
Etrafımdaki o sıcacık dostlar ne zaman göç etmişler hatırlamıyorum dahi. Bende dostluk kalmadı ki, dostlarda dostluk kalsın. İnsanın yüreğinde sıcacık bir sevgi yoksa, etrafında dostta yoktur insanın. Mutsuz eden insanlardan her varlık kaçar elbette. Kim ne yapsın benim gibi huzursuz bir varlığı. Ve anladım ki en büyük sermaye, sevgiymiş sevdiğim. İnsan önce sevgiyi bulup onunla dost olmalıymış. Saf katışıksız tertemiz bir sevgi. Gelenin ağladığı, gidene ağlandığı bu dünyada dostsuz bir başıma kaldım. Ne ağlayacağım kimse var nede ağlayacak kimsem. Öylesine, bir başına öylesine yaşıyorum. Bana miras bıraktığın acı sözlerin ve içime ekilen bu nefret kin tohumlarından sonra, hayatında bir anlamı kalmadı. Kurutmak lazım bu nefret tohumlarını. Sanki tüm insanlık suçlu gözümde. İnsanları kıracak sözleri ağzımda barındırmamalıyım. Kurtulmalıyım bu sefil lekeli hayattan. İnsan gibi insan olmalıyım. Ama nasıl bilemiyorum. Bilinmezliklerin içinde eriyorum. Düşüncelerimi kap kara düşüncelerimi boğmalıyım. Işıksız evlere döndü beynim. Umudu olmayan, simsiyah fikirli bu nefretle dolu insan ben miyim ey vefasızım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.