- 704 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YİNEMİ SAVAŞ?USANDIM ARKADAŞ
YİNEMİ SAVAŞ? USANDIM ARKADAŞ..
Zaman 1988 Körfez savaşı yılları, mekân Güneydoğuanadolu ; Gaziantep’i her dönem de kültür ve ticaret merkezi yapan ’İpek Yolu’ nun ordu caddesindeyim. Bu sabah da yine Milli eğitim Müdürlüğü’ndeki görevime yürüyerek gidiyorum. Tarihi binalar ve bakırcılar çarşısı ,hanlar ve bedesten, bu şehirde ki mistik havayı korumaya devam ediyor. Ordu Caddesi’nde yürürken, insan kendini Osmanlı dönemin de ipek elbiseler içinde arzı endam eden bir hatun edasında hissediyor . Hatta; ‘Dülük Baba’’ denilen eski antik şehir ormanından esen, şimal rüzgarlarında saçlarınız şiirsel uçuşuyor. Fıstık bahçelerinin o kızılımsı, yeşil renkteki tadını çitler gibi oluyorsunuz!
Adıyaman’dan buraya tayin olduğum da’’ Sen Güneydoğu ‘nun başkentine gidiyorsun ,tarihi Ayıntab’ ımız küçük istanbuldur’’demişlerdi haklılarmış. Yarım saatlik yürüyüşümün sonunda ‘ kavaklık -cennet aile çay bahçesi’ ne yaklaştım elbette kahvaltımı bu cennetten bahçede yapıyor olmak büyük şans! süt ve yanında katmer…
Hayallerimden ve hissettiklerimden iki paragraf demeti sunduktan sonra,gerçeğe dönecek olursam. Kurumumuzda servisler yöneticileri taşıyor,bu yüzden yürümem gerekiyor, böyle erken saatte işime giderken, taciz edilmek korkusunu yaşarken,simitçinin o rüzgarda takır, takır kurumuş simidini almak da cabası, bir ara daktilo edilecek dosyalardan başımı kaldırabilirsem, tavşan kanı çayımla yiyeceğim inşallah.
Şefimiz hoş sohbet hatunlardan sabah- sabah ,bana takılmaktan geri durmuyor arkadaşım bu pazar pikniğe gidiyoruz mangal yapacağız gelirsen! ’’Biz eşşek gibi çalışır at gibi yeriz yoğrum(Yavrum) ‘’ diyerek sohbeti yörelerine özgü, veciz sözüyle tamamlıyor.
- Arkadaşlar ; Şato’ya Sibel CAN geleciimiş,keşke gidip yakından görseydik, Hem şarkı söylüyor hem dans ediyormuş, biletler şimdiden kapışılmış bre anam hebarımız olmuykiii. –
- Kızlar bu hafta sonu Kilise gidelim antika gibi kaçak yatak takımları getirmişler, rahibe işi salon takımları , birer takım el işlemeli Kilis atlas yorganı alalım, sende al Hülya hanım kızların var çeyizlerine kaldırırsın, başka yerlerde olsa bir maaşınla alamazsın.
-Kaçakmı? Markasımı?( bayan memurların hepsi gülüşüyorlar)
_ ‘’heee markası -markası ne yapacaan arkadaşım üzümü ye bağını sorma.Garip işte ne bilsin eksietek)
O’ anda gurbette gariban memur , hem de Gaziantep’li bayan arkadaşlarımın deyimiyle; eksik etek( kadın)olduğum gerçeğimi tekrar anımsadım. Devlet babamız ,Daktilograf ünvanımızı kaldırmış yan ödentimizi kesip bizi düz büro memuru yapmış .Kırpılmış memur maaşımı dört çocuğumun hangi ihtiyacına yetirip birde kızlarıma çeyiz hazırlayacağım valla arkadaşlar sözleriniz bana şaka gibi geldi,acı gülüşlerimle teşekkürler,gelemem ancak size bir şiir hediye edebilirim.
KİLİS
Ay doğar gecesine ,Aydınlanır Akşamlar
Kızlar Afrin Çayında,Sinnep de Yakamozlar
Halaylarda Zılgıtlar,
Sevdalar sevgi çağlar
Kilis de Üzüm Bağlar,Zahder Kokulu Dağlar
Dillerde Sevorum Yar
Günü yaşamak güzel değilmi? oysa ki biz yaşanacakları hep yarınlara ötelemiştik, geleceğimiz güçlü , aydın ve mutlu yaşasın diye, ne zorlukları sıkıntıları göğüslemiştik.
-’’ Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.’’ Kızılderili Atasözü
-‘’Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar.’’ M.Kemal ATATÜRK.
Bu cümleler;
daima nefsime sınır çizdiren, hafızamdan silinmeyen ve başucumda yer alan yeğane kitaplardı.
Bayan arkadaşlarımın sohbetlerinden ayrılıp , erkek arkadaşların kendi aralarında konuştuklarına kulak misafiri olmak, bir bakıma,benim yaşayamadıklarıma, hayıflanmamı engellemişti.
_Evimizin odalarından birini sığınma odası yapmalıymışız, penceresi az olan, caddeye bakmayan odamıza, aylık yiyecek, içecek, ilaç stok etmeli, pencereleri alçıyla sıvamalıymışız.
-Neden?
-Saddam Hüseyin;kimyasal silah kullanacakmış füzeyi fırlattımıydı taaa İstanbulu vurabiliyormuş.
-Yapma yaaaa! Yinemi savaş usandım arkadaş!
Korku ve şaşkınlıkla açılan gözlerimi Kemal bey karşılıyor; ’’Korkmayın Hülya hanım burası şehit Kâmil’ lerin,Şahin beylerin memleketi bizim çocuklarımız bile düşmana kafa tutar.
Mesai çıkışı beş kilo alçı aldım, dairemizin tüm pencerelerini sıvadım, öyle ya bir oda yetmezdi,tuvalete gitmeyecekmiyiz? ya mutfak,peki İçeriye sızmayan kimyasal ,dışarı çıktığımız da bize etki etmeyecekmiymiş? Savaş zamanların da eski insanlar dedelerimiz, ninelerimiz ne yapıyorlarmış? ölmenin dışında!
Hiçmi bileniniz yok gurbet de dertleşecek dost arıyor insan, ne yapacağız diye sormak istiyor.
Onlar da askerimiz ,polisimiz şehid olurken biz ne yapacağımızımı düşüneceğiz diyorlar.Haklısınız ,ancak ben sağ kalamazsam yani millet olarak güçlü ve bilinçli olamazsak, Askerimizi,polisimizi nasıl destekleyip düşüneceğiz.Bu Milleti bir düşünen olmalı,aydınlatan savaşta nasıl yaşaması gerektiğini anlatan,öğreten olmalı dedim kendimce.
Hatta okullarda ders olarak okutulmalı bizim zamanımızda (Hayat Bilgisi) kitabı vardı, hayatla ilgisi olmayan.
Acaba şimdiler de hayata dair yenidenmi yazılsaydı.İç konuşmalarımı bitirdiğimde yine gurbette olduğumu hatırladım ruhumu o acımasız yalnızlık sarıverdi.
Yarınki umutlarımı karşıma oturtup vedalaştım, borçlarımı yazdım, eğer birileri benden sonra yaşıyorsa, bilsin istedim.
Bakarmısın? bıraktığım mirasa borç listesi.Zamanın sonuna geldiğinizi düşünmek tuhaf bir duygu,iki rekat namaz kılıp kuran okudum,tövbe ettim tüm günahlarıma.
Oysa ki savaş çok daha günahkârdı ve ben sevaplarımla ona karşı koyamıyordum.
Körfez savaşı başladığında İstanbul’a taşınmış,Güneydoğu’ da savaşa yakın olmaktan kurtulmuş olmanın rahatlığını yaşıyordum ki;
Şimdiler de yine savaş ve biz, üstelikte uzaklık kavramı yok olmuş, savaş her yere ulaşabilen, sıçrayan ,etkileyen korkunç bir eylem olarak yaşamda yerini almış. Dün Saddam idi,bugün Esad ve diğerleri , bahaneler,sebepler,savaşanlar hep birileri var.
Yinemi Savaş? Usandım Arkadaş!
Arkadaşlarımdan ayrılalı hayli zaman oldu gazetedeki ilanı ( İL OLDUK EL OLDUK SAVAŞ SINIRI AŞTI,KİLİSE ULAŞTI ) görünce yine aklıma düştü o günler,Kilis’e gidip el işlemeli atlas yorgan almak istesem param var belki ancak şimdi de O’ Kilis yok. Ekonomisi ve huzuru yıkılarak hayalet şehre dönüşmüş Tarihi Türk beldesi , Kilis’imizin bu günkü hali bende derin üzüntüler yaratıp dilime şiirler düşürüyor.
KİLİS
Yaşamlar Paramparça Şarap Misali Kanlar
Ağlar Zeytin Karası Gönlümün Gözü Ağlar
Sınırlarda AğıtLar
Hasret Sarıyor Yollar
Kilis de Üzüm Bağlar,Zahder Kokulu Dağlar
Dillerde Sevorum Yar.
Geçmişte ;Fransız,İngiliz kuşatması sırasındaki Kilis ,Gaziantep dayanışması tarihimizin kahramanlık örneklerinden olup, Kilis ve Gaziantep’imize kayıtsız ve duyarsız kalmamız mümkün değil. Kime desem ki ne yapacağız? -eee yani sen de bu yeni bir şeymi? hep vardı diyorlar.
‘’körle yatan şaşı kalkar ‘’ icabı terörle yaşatılarak savaşa alıştırılmış bir toplum olarak savaş normalmiş gibi tepkilerdeyiz.Umuyorumki en kısa zamanda barışa ve aydınlığa giden yolda koşarak yarınlara,umutlarımıza ve huzurumuza kavuşuruz.
GAZİANTEP
Desen-desen kilimlerin
Pekmez süzen güzellerin
Dört mevsim açan gülllerin
Umudusun Gaziantep
Fıstık ağaçlı yolların
Meyveye durmuş dallların
Puşin, yemenin, şalvarın
Mozaiksin Gaziantep
Şehit Gazidir erlerin
Mertçe,yiğitçe dillerin
Türkiye’mde ki illerin
Gururusun Gaziantep
Övülür hep iş nakışın
Tarihte büyüktür yaşın
Mezarda dikili taşın
Onurusun Gaziantep
“GÖNÜL GÖZÜ” Hülya ASLAN
YORUMLAR
oldukça güzel ve usta kalem işi bir yazı.
tarihi vesika gibi etkili ve değerli bir makale ve oldukça güzel hoş bir şiir.
kaleminize yüreğinize sağlık
üzülerek belirteyim, ülkemiz artık bir orta doğu ülkesi ve terörle iç içe yaşamaya alışacağız.