- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gemileri Yakmak
Sevgili dostlar; bu yazımızda sizlerle “Gemileri Yakmak, başka bir deyimle başarı için risk almak” konusunu paylaşalım istedim.
Riskin çok farklı tanımları olmakla birlikte “İtalyancası “risco” Almancası “Risiko”, İngilizcesi “risk” olan bu kavram, dilimiz de önceleri riziko olarak kullanılmış, daha sonra risk olarak yerleşmiştir. Zarar veya kayıp durumuna yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığı anlamına gelir. Tehlike ile eş anlamlı ve ileride ortaya çıkması beklenen ama meydana gelip gelmeyeceği kesin olarak bilinmeyen olaylar için kullanılır. Risk, gelecek ile ilgili bir kavramdır, çünkü gelecek belirsizlik ifade eder. Bir takım insanlar daha çok risk alabilirken, diğerleri neden daha az alabiliyor?
Risk alabilmek özgüven, cesaret, yetenek, bilgi, geçmiş hayatın etkileri, genel yaşam paradigması, sosyal yaşam formatları gibi kişiden kişiye değişkenlik gösteren parametrelere bağlı olduğundan risk alabilme derecesi kişilere göre değişkenlik göstermektedir.
Bu, doğuştan gelen bir özellik mi, yoksa sonradan edinilen bir durum mu?
İnsanlar doğdukları andan itibaren hayat deneyimlerinden çıkarımları ile bazı öğrenmeler ve duygular oluştururlar. Gelecekte olabileceklerle ilgili olumsuz düşünceler çoğaldıkça korku artar risk alabilme gücü azalır. Genelde yanlış abartılı ve gereksiz olumsuz düşünceler korkularımız artırarak risk alabilme yeteneğimizi törpüler. Yani insanların belirsizliklere ilişkin duruşları, risk alabilme güçleri doğduktan sonra öğrenilerek oluşmaktadır. Bu konuda anne baba tutumları da kişinin gelecekteki risk yönetimini etkilemektedir.
Başarılı olmak için risk almak gerektiği pek çok uzman tarafından bilinen bir gerçek, sizce hayatın her alanında risk alabilme davranışı öğrenilebilir mi?
Hayatta bir şeyi gerçekleştirmek davranışlarla, hareketle mümkündür. Harekette olmak kişinin karşısına engel çıkarır. Her engel bir risktir, ya aşarsınız ya da aşamazsınız. Riskiniz zaman, enerji, maddi kayıp ya da olumlu duygu yitimidir. Bilinmeyen insanı korkutur, gelecek bilinmeyen sadece tahmin edilebilen bir boyuttur.
Risk alamama davranışı öğrenilebildiğine göre risk alabilme davranışı da öğrenilebilir. Önemli olan korku duygusunu doğru yönetebilmek ve durumu iyi analiz ederek önlem ve doğru riskler alabilmektir. Adım adım kişilere neler önerirsiniz, duygusal anlamda çok sağlamcı olmaktan kurtulup risk almaya yönelmeleri için neler yapmalılar?
-Durumu iyi analiz etmeli,
-Kendinizi ve varlıklarınızı iyi tanımalı,
-Yine de tedbirli olup önlem almalı,
-Alternatif planlar yapılmalı, (Sürekli bir B planı olmalı)
-Deneyimli kişilerden görüş alınmalı,
-Her zaman olası zararın sizi yeniden denemekten alıkoyacak boyutta olmamasına dikkat etmeli
-Korku duyguları iyi tahlil edip, elinizde somut deliller yoksa olumsuz senaryolar yazmaktan kaçınılmalı
-Doğru risk almaktan kaçınmamalı, bir zararı göze almadan bir şey kazanılmaz,
-Hayatta tam olarak hiçbir şeyin garantisi yoktur.
Gemileri Yaktıran Endülüs Fâtihi Târık Bin Ziyâd
Târık bin Ziyâd, Emevîler zamanında, Afrika’nın fethi için vazifelendirilmiş Mûsa bin Nusayr’ın azâdlı kölesidir.
Musa bin Nusayr, kendisinde sağlam karakter, kahramanlık, azim ve irade, isabetli karar vermek, fasih konuşma, dinleyenlerde derin tesirler uyandıracak bir hitabet görünce, onu Endülüs’ü (İspanya’yı) fethe gönderdi.
Târık bin Ziyâd, emrindeki dört gemi ve yedi bin asker ile 711 (H. 92) yılında Endülüs’e hareket etti.
Yolculuk esnasında, geminin güvertesinde, kendini hafif bir uyku hali kapladı. Rüyasında, karşısında Peygamber efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem vardı. Resûlullâh ve Ashab-ı kiram hazerâtı kılıçlarını kuşanmış, yaylarını germiş, düşmana hücum etmek üzereler. Resulü Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem:
– Ey Târık! Yoluna devam et! Buyurdu.
Sonra önde Târık bin Ziyâd olmak üzere Endülüs’e girdiler. Târık bin Ziyâd uykudan uyandığında, sevincinden yerinde duramıyordu. Endülüs’ün fethinden artık emin idi.
Askerler, İspanya’nın güneyinde gemilerden inip karaya çıktılar.
Târık bin Ziyâd bütün gemileri yaktırdı, sonra da askerlerine şöyle hitap etti:
– Ey Mücahit kardeşlerim! Görüyorsunuz, arkamızda deniz, önümüzde düşman var. Artık geriye dönüşümüz kalmadı. Düşmana saldırıp bu toprakları almadan başka çaremiz yoktur.
Ey askerlerim! Bize ancak doğruluk ve sabır yaraşır. Kısa zamanda, düşmana saldırıp, hedefe varamaz isek, kendimizi telef etmiş ve karşı tarafa cesaret vermiş oluruz. Bunun için muhakkak düşmanı yere sermemiz lazımdır. Biliyorum ölümden korkmazsınız! Fakat ölmek çare değildir. Hedefimiz ölmek değil İslâm’ı yaymaktır.
Ey askerlerim! Benim durumum da sizinkinden farklı değildir. Bildirdiğim tehlikeler, aynen benim için de geçerlidir.
Kendimi tehlikeden bertaraf edip, sizleri ölüm ile karşı karşıya getirmiş değilim.
Sıkıntılara, tehlikelere katlanmadan, rahata kavuşulamaz. Sıkıntılara katlanın ki, sonunda tatlı meyveleri toplayalım. Halifemiz, sizin yiğitliğinizi, kahramanlığınızı bildiği için, bu işle vazifelendirdi.
Yapacağınız kahramanlık asırlarca anılacak bütün Müslümanlardan hayır dua alacaksınız. Savaşta sizin önünüzde olacağım, bütün gücümle düşmana saldıracağım. Düşman komutanını bizzat kendi elimle öldüreceğim, eğer hedefe varamadan şehit düşer isem, hemen içinizden birini komutan tayin edin, sakın savaştan dönmeyin.
Târık bin Ziyâd elçiler göndererek şu teklifte bulundu:
– Seni ve senin halkını İslâm’a davet ediyoruz. Müslüman olur iseniz kardeşimiz olursunuz, bağrımıza basarız. Kabul etmez iseniz, cizye ve haraç vererek canınızı kurtarırsınız. Bunu da red eder iseniz, aramızı kılıç düzeltecektir.
Kral askerlerinin çokluğuna güvenerek, bu teklifi kabul etmedi. Müthiş bir savaş başladı. Târık bin Ziyâd akıl almaz bir şekilde savaşıyordu. Çarpışa çarpışa kral Doderiche ulaştı. Seri bir kılıç darbesiyle onu yere serdi.
Krallarının öldüğünü gören düşman askerleri şaşkın şekilde sağa-sola kaçmaya başladılar. Mücahidler kısa bir zamanda, düşman askerlerinin çoğunu kılıçtan geçirdiler. Ve bir kısmını da esir aldılar. Müslümanlar böylece 275 sene hüküm sürecekleri, İspanya’ya (Endülüs’e) girmiş oldular. Burada Avrupalılara insanlığı, medeniyeti öğrettiler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.