- 986 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ ATA BAK - RODİN NİÇİN DELİRDİ? -3-
Şuküfe Mütesettir az önce ‘’Ula ham bu poh yiyen’’ dediği Rodin’e bu sefer alıcı gözlerle bakmaya başladı.
Burada derhal bir açıklama yapmam lazım Bizim ülkede millet bazı tabirleri kullanır ama bunun manasını bilmez. Mesela ‘’Alıcı gözle bakmak’’ Nedir? İşte bunu hep satın alma ile ilgili bir şey sanır. Değil efendim değilll. ‘’Alıcı’’ Bir kuştur. Özellikle de atmaca,doğan ve şahin gibi kuşlara denir. Bu kuşlar avda kullanılır ve bir başka kuşun bunların elinden kurtulması mümkün değildir. Özellikle de kekliklerin... İşte Şukufe Mütesettir böyle alıcı bir atmaca gibi yatakta adeta bir kınalı keklik misali uzanmakta olan Rodin’e bakmaktaydı.
Rodin, Şuküfe Mütesettir’in bakışlarından fena halde tedirgin olmuştu ama bir taraftan da sünnetli organında hafiften bir kımıldama başlamıştı. Ne oluyordu böyle? Bu taze fasulye turşusu kılıklı karıya aşık mı oluyordu? Birden dudaklarından Yunus’un bir şiirinden iki mısra döküldü: ‘’ Hak Çalabım hak Çalabım/ Sencileyin yok Çalabım’’ Bunu dedi ve daha sonra ‘’ İşte bu, Oh my God’dan daha iyi oldu’’ diye söylendi.
Şükufe Mütesettir de şaşkınlık içindeydi çünkü daha geçen yıl ( Daha doğrusu o ‘’Daha geçen yıl’’ sanıyordu oysa neredeyse iki asır önce ) Dolmabahçe Sarayının ünlü mimarı Sarkis Balyan kendisini istemişti de bu Şeyh Şücaettin Efendi, ‘’Mü’mine bir hatunun gayri müslim bir kefere ile dest-i izdivacı şer’an caiz değildir.’’ diyerek bu evliliğe karşı çıkmıştı. Aslında Şükufe Mütesettir’in gözü Sarkis Balyan’da değil de kardeşi Nikoğos Balyan’da olduğu için ses çıkarmamıştı bu fetvaya. Yoksa Şeyh Şüca denilen ve o yaşlarda henüz medersede basit bir danişment ( Bir nevi doçent) olan bu veledi oylum oylum oyardı.
Rodin sünnetli organına takmıştı kafayı. Niçin kımıldayıp duruyordu böyle? Sonunda anladı. Kesilirken ve ondan sonra neredeyse her dakika ‘’ahh’’ dedikçe ağzına tıkılan Tukhısh Delight denen bir nevi tatlının marifetiydi bu. Henüz daha icad edilmemiş olan Viagranın etkisini yapmıştı Türk lokumu.
Kısacası aşk bacayı sarmıştı. Haa burada da hemen bir açıklama yapalım. Yahu aşk denen şeyin baca ile ne ilgisi var? Aşk niçin bacayı sarsın değil mi? Bu lafın aslı da ‘’Aşk Buca’yı sarmıştı ‘’ dır. Vakti zamanında en güzel aşklar Doğuş Çay ile değil, İzmir İlimizin şirin ilçesi Buca’da başlardı da ondan öyle denirdi. Ama zamanla Buca, oldu baca. Hoş olayı bacakla karıştırıp ‘’ En güzel aşklar bacakta başlar ‘’ diyenler de vardır ya aldırmayın. Onlar genelde Tecavüzcü Coşkun ya da Nuri Alço tipli insanlardır.
Sedye Hatun ‘’ Gelinlik ve damatlık benden ‘’ deyince Nur Sultan Nazarbeg de gaza geldi ‘’ Ola tahılar da benden ‘’ deyiverdi. Şeyh Şücaettin boş durur mu? ‘’ Nikah akdi ile Şopar Serhat düğün ekibi ve Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu Mevlidhan grubunu ayarlamak da benden’’ dedi. Düğün davetiyelerini de minyatür, hat, ebru ve tezhip sanatında zirvelere ulaşmış olan Molla Yekta Efendi’nin sırtına yükleyecekti.
Uzatmayalım efendim zira Yekta Attila kardeş hâla ‘’Olay ne zaman Ali’ye bağlanacak? Diye merak etmekte.
Bir ay kadarlık bir lohusalık döneminden sonra Rodin tamamen iyileşti. Lohusalık da nereden çıktı yahu. Adam doğurmamıştı, sünnet olmuştu di mi? Neyse efendim anlayacağınız bir aylık bir tamir tadilattan sonra…Hay Allah’ım yine karıştırdım. Bir ay sonra…Offf ya direkt nikah akdine geçeyim en iyisi.
Şeyh Şücaettin Efendi, Şuküfe Mütesettir’in torunu olduğu için nikah kıyma işi ona düşmüyordu. ( Valla ben de anlamadım niye düşmüyor ama oraya takılmayalım ) O sebeple dergahtan İmam Hacı Sami Efendi’ye rica etti bu nikahı kıyması için. Hoş tamamen sağır olan İmam Sami Efendi’ye olayın kasaptan alınacak bir kilo kıyma değil nikah kıyma olduğunu izah edene kadar canı çıkmıştı ama neticede Hacı Sami Efendi olayın cana kıyma ya da satır kıyması olmadığını anlamıştı.
Şücaettin Efendi dergahtan, birinin adı Recep, diğeri Şaban olan iki ihvan ( yani kardeş, dost ) daha ayarladı nikah şahidi olsunlar diye. Adı Bayram olanlara da ‘’Siz gelmeyin’’ dedi. Çünkü iki Bayram arasında olmayan nikah dergahtaki adı bayram olan yedi kişi arasında hiç olmazdı.
Nihayet düğün günü geldi çattı.
Sedye Hanım, kaynanası için şahane transparan bir gelinlik, damat için de müthiş bir smokin dikmişti. Yani anlayacağınız Şükufe Mütesettir acayip bir tesettür gelinliği içinde, damat Rodin ise TBMM başkanı gibiydi.
Hacı Sami Efendi gelin ve damada el işaretiyle karşısında diz çökmelerini işaret etti. Oldum olası meme denilen vücut azasına karşı takıntılı olan Hacı Sami Efendi, gözleri Şükufe Mütesettir’in memelerinde olaraktan ( O buruşuk yoğurt keselerinden ne anlardı bilinmez. Orası sır. ) eliyle Recep ve Şaban’a da oturmalarını işaret ettikten sonra Rodin’e sordu:
-İsmin nedir Efendi?
Rodin usulca.
-Rodin, Efendi hazretleri.
Hacı Sami Efendi, önündeki kağıda yazdı ismi: ‘’Alaaddin’’
Devam etti.
-Pederinizin ismi nedir?
Rodin Cevap verdi:
- Claud.
Hacı Sami içinden ‘’ Ne acayip isimleri var bu gavur milletinin’’ diyerek yazdı ‘’ Peder ismi: Kilot’’
Sonra Şükufe Hanıma döndü yine. Gözler memelerde tabii ki.
-Sizim ism-i şerifiniz neydi benim şeker kızım?
Anlayacağınız sadece kulaklar sağır değil, gözler de kördü.
Şuküfe Mütesettir on sekizlik taze gibi kırıtarak cevap verdi:
-Şuküfe, Efendi hazretleri.
Efendi hazretleri ‘’ Şu Küfe ‘’ diye yazarken içinden ‘’ Maşallah, maşallah ne küfe ama’’ diye geçiriyordu. Oysa bahsettiği küfe yumurta kadardı ve bir hayli buruşuktu.
-Ananınnn..Pardon. Of yaa pardon da nereden çıktı. Ben Müslüman adamım. Yani kızım peder-i âlinizin ism-i şerifi nedir.
Şuküfe Hatun cevap verdi
-Babamın ismi Dânâ Efendidir.
Hacı Sami Efendi yazdı : Peder adı: Dana ( Alın size inceltme işaretlerini kaldırmayı. İnceltme işaretlerini kaldırınca ‘’Dânâ’’ nasıl ‘’Dana’’ oldu gördünüz mü? )
Hacı Sami Efendi daha sonra Şeyh Şücaettin Efendiye döndü.
-Şeyhim. Mihr-i müeccel tespit edildi mi?
Şeyh Şücaettin Efendi elini Sami Efendi’nin ensesine dokundurup.
-Hacı , kafana göre yaz bir şeyler işte. Uğraştırma milleti.
Şeyh Şücaettin daha ‘’ Ohaaa mına godumun gavatı. ‘’ Bile diyemeden Hacı Sami Efendi kağıda yazdı: ‘’ Mihr-i Müeccel: Yüz bin Reşat altını ‘’
Sonra nikah akdine geçti.
-Sen, Kilot Efendi’den olma Alaaddin Efendi…Dana kızı Şu Küfe hanımı karın olarak aldın kabul ettin mi?
Rodin
-What? ( Ulan gıcık oldum ha. Adam Fransız, hala İngilizce ‘’Ne’’ diyor.) Almak? Anlamadı ben.
Hacı Sami efendi ‘’What’ı ‘’At’’ anlamıştı. Öfkeyle gürledi
-At almıyorsun ulan. Cillop gibi karı alıyorsun. Evet ya da hayır diyeceksin.
Rodin korkarak.
-Evet
Hacı Sami bir daha sordu.
-Şükufe Hanımı aldın kabul ettin mi?
Rodin:
-Evet dedik ya yahu.
Hacı Sami Efendi bir kez daha sordu.
-Aldın kabul etin mi?
Rodin parladı.
- Lan gavat. Evet dedik ya. Sağır mısın? ( Gavatı o da öğrenmişti artık )
Hacı Sami sağır olmasına sağırdı ama olayın onun sağırlığı ile alakası yoktu tabii ki. Dini nikahta üç defa sorulması gerekiyordu.
Sonra ‘’Şükufe Mütesettir’e döndü.’’ Desem de siz bakmayın bu dediğime. Gözler hep Şükufe Mütesettir’in memelerinde zaten. Yani bir başka tarafa döndüğü filan yok.
-Sen Şu Küfe Hanım. Kilot oğlu Alaaddin Beyi zevcin olarak aldın kabul ettin mi?
Şükufe Hatun üçünü birden aradan çıkardı.
-Evet…Evettt…Evetttt.
Şahitlere döndü:
-Sen Recep ve sen Şaban bu nikaha şahit misiniz?
Recep ve Şaban içlerinden ‘’ Şeyh Şücaeettin sınıfta bırakmakla tehdit etmeseydi nahh şahit olurduk böyle bir rezalete.’’ Deseler de dışlarından ‘’Eveeettt’’ diye bağırdılar gür bir sesle.
Hacı Sami devam etti.
‘’ Kilot Efendi oğlu Alaaddin ve Dana Kızı Şu Küfe…Sizi yüz bin Reşat altını mihr-i müeccel ile karı koca ilan ediyorum. Yanılıp da burada herkesin içinde gelini öpersen aha bu oturduğum posttan kalkmayayım ki ikinizi de gebertirim’’
Sonrasını söylemeye gerek yok. Önce Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu ve Mevlidhan ekibi sahne aldı ‘’ Allah adın zikr edelim evvela’’ diye başlayan mevlid ve ‘’ Şol cennetin ırmakları’’ ile başlayıp ‘’Sordum Sarı Çiçeğe’’ ile devam eden ve ‘’ N’oldu bu gönlüm’’ ilahisi ile hitama eren pek çok ilahi, kaside ve gazel dinlediler düğüne gelenler. Hele de Kamil Oğuz gözlerini yumup, elini kulağına atarak ‘’Bülbül ‘’ kasidesini okurken ve arada kafasını sağa sola sallayarak ‘’ Ya Allah Hu Allah ‘’ diye salınırken milletin göz yaşları sel oldu aktı.
Rodin, Yeni adıyla Alaaddin Efendi bu olanlara anlam veremiyordu. Önce Şukufe’nin ellerini yakmışlardı kına denen bir şeylerle. Sonra da ağlasın diye canına okumuşlardı ‘’Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’’ Diyerek. Gerçi Şuküfe kartalozu bırakın ağlamayı teessüre bile kapılmamıştı ama ne oluyordu bu millete? Dertleri neydi? Nitekim şimdi de Kamil Oğuz analarını ağlatıyordu ‘’ Hu Allah, Ya Allah, Aşkın bize ver Allah’’ diyerek. Gerçekten de bu milletin derdi neydi?
Sonrası Alaaddin Efendi için daha da mantıksızdı. Öğlenden beri ağlayan bu insanlar Kamil Oğuz ve Mevlidhan grubunun -cukkalarını alıp- gitmesinden sonra sahneye gelen Şopar Serhat ve ekibinin kıvrak şarkılarıyla bu sefer göbek atmaya başlamışlardı. Şopar Serhat ‘’ Kuru fasülye yedi buçuk lira’’ dediğinde millet uçmuştu adeta. Oysa on dört liradan aşağı doğru düzgün kuru fasülye olmadığı gibi velev ki yedi buçuk lira olsa bile bunda böyle bayılıncaya kadar neşelenip göbek atacak ne vardı? Özellikle de Şopar Serhat ‘’ Oy dingala dingala, kömür de koydum mangala, Ayşe de Fatma dostun var, çalkala yavrum çalkala ‘’ dediğinde Hacı Sami Efendi bile meydana çıkmış çalkalamaya başlamıştı da Şücaettin Efendi ‘’ Hacı hooop’’ diye durdurmuştu onu. Hacı Sami Efendiye ne oluyordu? Şopar Serhat Ayşe ve Fatma’ya çalkala dediği halde adı ne Ayşe ne de Fatma olan bir sürü insan niçin çalkalıyordu? Mangala konan iki parça kömür ile bu neşe ve sevincin bağlantısı neydi? Hem onca ağlama sızlamanın ardından nasıl oluyor da bu denli neşelenebiliyordu bu Türk Milleti? Yok yok, bu Türk Milleti gerçekten de çok anlaşılmaz bir milletti.
Yok daha neler? Yahu dürtüp durmayın ‘’ Hocam gerdeği de anlat’’ diye. Siteden mi kovduracaksınız beni? Ayıp denen bir şey var.
Yine de şu kadarını anlatabilirim:
Önce Şuküfe Hanımı gerdek odasına soktular. Gerdek odasına sokulan her gelinin malum olduğu üzere bir ‘’Yenge’’ tabir edilen öğreticisi olur. Yani gelin kıza nasıl ş’aapılacağı hakkında fikir verir ve özellikle de ‘’ Korkma kızım. Göründüğü ya da hayal ettiğin kadar korkunç bir şey değildir.’’ Derler ve bilhassa ‘’ Kasma kendini, rahat ol. Her genç kızın başına gelir’’ diye öğüt ve nasihatta bulunurlardı.
Şuküfe Hanımın yengesi mahallede ‘’Oynak Melahat ‘’ tabir edilen oldukça tecrübeli, görmüş geçirilmiş bir hatundu. O anlatacaktı Şuküfe hatuna gerdek gecesi ne yapması gerektiğini. Lakin daha ağzını açmadan Şuküfe Hatun ‘’ Sana gerek yok Melahatcıım. Ben her şeyi biliyorum’’ diye sepetlemişti onu.
Damat tarafında ise sağdıç bu işleri organize ederdi. Alaaddin Efendinin ( Artık Rodin yok Alaaddin Efendi var ) sağdıcı ise mahallenin Kabadayılarından Deli Bedros nam bir tulumbacıydı.( Tulumba tatlısı satıcısı değil efendim. İtfaiyeci yani) Deli Bedros anlatacaktı cim’a olayının inceliklerini. Ancak mahallenin daha da eski kabadayısı Bahriyeli Yedi bela Tacettin bu işe fena bozulmuş, ‘’ Lan burada biz varken Deli Bedros nasıl sağdıç olur?’’ Diye ortalığı ayağa kaldırmıştı. İşte bu sebeple Deli Bedros, Alaaddin Efendiye gerdekte nasıl ş’aapılacağını anlatıp da akabinde millet onun sırtını yumruklayıp gerdek odasına sokarken Yedi bela Tacettin araya kaynak yapıp Alaaddin Efendiye öyle bir parmak attı ki zavallı gerdek odasına düştüğü anda yarı mefta vaziyetteydi.
Sonrasında Yedi bela Tacettin ile Deli Bedros’un bu olayı birlikte tezgahladıkları ortaya çıktı. Maksatları Alaaddin Efendiye parmak atmakmış. Yani sağdıç Yedi bela Tacettin de olsa durum değişmeyecek, bu sefer parmağı Deli Bedros atacakmış.
Sonrasında gerdekte neler oldu? Orası sır. Yok vallahi anlatamam. ‘’ Neler olmadı ki’’ deyim, siz kendinize göre bir kurgu yapın artık. Her şeyi de benden beklemeyin. Ancak yine de hikayemizin bir diğer kahramanı olan Ali’nin iş bu gerdek olayından sonra yola çıktığını söyleyebilirim.
Tabii ki devam edecek. ( Yekta usta kusura bakma. Bu sefer de Ali’ye ulaşamadık.)
RESİMLER:
1- İmam Sami Efendi
2- Mevlidhan Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu Hazretleri ( K.S)
3- Ünlü Kabadayı Tulumbacı Deli Bedros
4- Daha da ünlü kabadayı Bahriyeli Yedi bela Tacettin
5- Minyatür, hat, tezhip ve ebru sanatı ustası Molla Yekta Efendi.
6- Büyük Müzisyen Şopar Serhat
7-Şuküfe Hatun ve Alaaddin ( Rodin) Efendi.
YORUMLAR
Siyasi konulardan çok alakadar olduğumu söyleyemem !
Okuduğum ve anladığım kadarı ile sizi bir hayli kızdırmışlar ve siz kızınca da neler olduğunu az çok bilmeyenimiz yok:)))
ben duysal kalem' olarak yazacağım hiç bir siyasi söylem sizi ve yazınızı mutlu etmeye ve yetenek ve başarılarınızı anlatmama yetmeyecektir ..
Çok keyifli ve bilgilendirici ve öğretici olduğunuzdan hem fikrim.
En içten tebrik ve sevgilerimi sunarım. Sayın Biberoğlulları .. .
sami biberoğulları
Canlarıma asla kızmam. Lakin yine de şeytanın kuyruğuna basmamak gerekir))))))))))
İçten yorumunuz için bir kez daha teşekkür ediyorum.
Selam ve sevgilerimle.
heyyyyyyyyyyt ne lan bu......kim kime sağdıçlık yapıyor kim kime parmak sallıyor....rodinmi?????? potinmi kim lan bu......susuyorsak konuşmayı bilmediğimizden değil.....vakurluk şiarımızdır....şüküfe kim benim olmadığım yerde mahalle çakma efeleremi kalacak...yeter ulan.....eline kalem alan rastgele yazımı yazacak.... ben adliyeleri bilmem suça ceza anındadır verdiğim kararın temyizi olmaz ulan....hiç birinizin ikinci bir hata yapma şansı olmaz bıçağı sallarsak piştolü ateşlersek kime denk gelirse ölmez ama sürünür...sıktığımız kurşun adresinedir....son ikazdır .......şimdi kalemler cebe.......internetleriniz kapalı.....taki benden izin alana kadar....bedriye serhata samiye şüküfeye bedriye kemnura yazı yazmaları için defter üyelerinin üçte ikisi kadar imza toplayıp olağan üstü toplantı talep edecekler hadi bakalım..... rast gele .......yukarıdaki yazı ayranımı kabartmıştır bilesiniz....
sami biberoğulları
Deli Bedros altta sırıtıp duruyor ama vaziyet fena halde kel.
Yani abi sen ne dersen o olur. Bir hatamız kusurumuz olduysa affola.
Ellerinden öperiz abi. Senin olduğun yerde Hacı Sami Efendinin, Mevlidhan Kamil'in, Şopar Serhat'ın lafı mı olur abi.
En büyük elbette ki Bahriyeli Yedi bela Tacettin abimizdir.
Affet bizi abi. Kıymaaaaaa
Selam ve sevgilerimle canım abim.
Serhat BİNGÖL
Abe benim şugar abim saygıda kusur olmazsa evde kimse yoktur galiba)))))))))))))))))))))))))
tacettin yıldırım
Sevgili, saygıdeğer hocam...
Allah sizi başımızdan eksik etmesin...
Bu ne güzellik!...
Ben de"... minyatür, hat, ebru ve tezhip sanatında zirvelere ulaşmış olan Molla Yekta Efendi..." oldum ya, daha da başka bir paye istemem gayrı...
Salvador Dali olsaydı kıskanırdı vallahi...
Bu kadar güzel bir kurguda, bu kadar güzel insanlar arasında bana da yer verdiğiniz için minnettarım, değerli hocam...
Sağolunuz, varolunuz...
Sevgi, saygı ve selamlarımla...
sami biberoğulları
Böyle bir tiplemeyi bu kadar büyük bir hoşgörü ve olgunlukla karşıladığın için asıl ben teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
Gülmek ve düşünmek isteyenler bu sayfaya.
buruşuk Rodin'e biçilen 150 bin altına hücumm.
Bir de yazı kendi halinde akarken, bir eğitmen inceliğiyle ders vermesi ayrı bir güzellik.
İnceltme harfleri kalkarsa ne olur gördük.
Yerine göre yapışan ve ayrılan eklerde de bu durum mevcut.
Tebrikler hocam, selamlar
sami biberoğulları
Daha önce de söylediğim gibi gözünden hiç bir şey kaçmıyor ki asıl amacım da bu zaten.
En absürt mizahta bile okuyana bir takım mesajlar vermeye çalışıyorum. Dânâ ve Dana olayını iyi yakalamışsın aynen bedri Abi gibi. Tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
Tebe ocam, u resmi nerden buldunuz be ya.!?’’
Abe yuksa, u başka serat mıdır? Ben kendi kedime mi gelin güvey olurum be ya!
Şimdi yapam size dokuz sekizlik bi’yorum da gübeciğiniz oynasın yerinden.
Em dersin benim yazılarıma şaka yaparlar, çok bozulurum. Em de viagralı yazılar yazarsın.Tebe bilmezimsin bu sayfalar da Bedri, Kemal, Yekta ve Tacettin isminde şuğar barolar var be ya abe onlar sana sataşmadan durmazlar. Em kendin çansını zorlarsın em de kızarsın.
İsterim bende düzgün yorum yapayım ama bakicez.
Debe kalemine yüreciğine sağlık
Saygılar ve en icden sevgiler be ya
Serhat BİNGÖL tarafından 1/11/2016 2:55:08 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Şivenin tam hakkını vermişsin Valla helal olsun
Ya ne yapayım. Siz de olmasanız kime takılacağım ben. İyi ki varsınız.
Selam ve sevgilerimle.