- 2701 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ISPARTA'NIN YALVAÇ YÖRESİ EN AZ 15 BİN YILLIK TÜRK YURDU ÇIKTI
ISPARTA – YALVAÇ İLÇESİ VE YÖRESİNDEKİ ONBEŞBİN YIL ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE ERKEN DÖNEM TÜRK TOPLULUKLARINA AİT RESİM, DAMGA, YAZI, KABARTMA VE HEYKEL BULGULARI
Türk tarihini magazinleştiren film ve diziler, Türklerin menşeini hayalî batı tezlerine bağlayanlar yüzünden geçmiş dönemlerimizle ilgili yığınla bilgi kirliliği var.
İçlerinde muhakkak dezenformasyon da vardır. Türklük; şahsî ve hissî yorumlarla değil, ilmî gerçeklerle yücelmelidir. Böylesine ciddi bir konuda çarpıtma ve yakıştırmalarla kamuoyunu yanıltmak orta ve uzun vadede ters sonuçlar verir.
Isparta Yalvaç İlçemizde yaptığımız araştırma ve incelemelerin sonucunda, Hisarardı yolu üzerindeki ASMALI KAYA, Gemen tepe üstündeki MANAR KUTSAL ALANI (Yanlış isimlendirmeyle Men Mabedi), kadim ANT-OK-YA ( yanlış isimlendirmeyle Antiyohia ) harabelerinden getirilerek ilçe merkezindeki Devlethan Camii ve bazı evlerde kullanılan blok taşlar, Yarıkkaya Köyümüzdeki ASAR TEPE, Aşağı Tırtar Köyümüzün hudutlarındaki KAYA MEZARLARI üzerinde tespit ettiğimiz bulgular bizi, Ön Türk atalarımızın takribi onikibin yıldan bu yana yüksek kayalıklar üzerine kazıdıkları düşünce yazıları, simge değeri yüksek çeşitli şekil ve damgalar ile son halini Orhun kitabelerinde gördüğümüz RUNİK TÜRK HARFLERİ’nden yazılara götürdü.
Bu her yöne serpilmiş kaya resimleri, tamgalar ve aralarındaki yazıtlar, Anadolu’nun tapusunun bize ait olduğunu gösterir; Ön-Atalarımızın imzalarıdır. Ön Türkçe konuşan toplulukların M.Ö.13 binde Doğu Anadolu’ya yerleşip, Güney Anadolu’da Göbekli Tepe’ye, Ankara Güdül’de Asmalı Yatak kayalıklarına, Antalya’da Beldibi mağarasına kadar yayıldıkları düşünülürse, Yalvaç ve yöresinde olmalarına şaşmamak gerekir.…
En eski çağlarda Türklerin kendilerine On ve Ok dediklerini, On Uyul (On Uruk Federasyonu ) şeklinde devlet kurduklarını görüyoruz. Bu Devleti BİR OY BİL, onu AT OY BİL, onu da TÜRÜK BİL (TÜRK KAĞANLIĞI) takip etmiştir. Bu devletlerin halkı milletleşme sürecinde en ilk devletimizin ismini üst kimlik olarak benimsemiş ve kendilerine ONOK- KHUNUKH-HUNUK demişlerdir. Çinliler Hiongnu, Avrupa arileri HUN adıyla anmışlardır.
Bu güne kadar onbeşbin yıllık tarihi bir süreçten bahsediyoruz. Zamanla TÜRK üst kimliği benimsenmiştir.
İlk federasyonu oluşturan ön Türkçe dilli on oymak :
1- BİR-OK (BÖRÜ-OK): Biroybil devletinin hakim uruğu, Balkanlar ve Anadolu uzantısı BİRİK-FİRiG.
2- UBANAR-BANAR (BANLAR) : İran , Anadolu uzantısı MANAR, ANAR, VANAR / ANLAR,MANLAR, MANNALAR, Amerika uzantısı ANKALAR/İNKALAR, MA(NG)ULAR/MAYALAR, Mançurya’ya, Manş Denizine ve Hazar Denizindeki Mankışlak yarımadasına adını veren uruk, günümüz Anadolu’sunda MANAVLAR, Turokla kaynaşanları TÜRK-MANLAR.
3- ATOK ( Atoybil devletinin hakim uruğu) : Yemen uzantısı AD kavmi, Anadolu uzantısı HATTİLER/HİTİTLER, Avrupa uzantısı GALATLAR, Oğuz eli uzantısı KADI/KAYI Boyu.
4- TUROK ( TÜRÜK-TÜRK) : Anadolu uzantısı TUROBALILAR/TURUVALILAR, TURUŞKALAR, ULUOBALILAR/LULUBULAR/LUVİLER/ALEVLİLER, İtalya uzantısı ETRÜKSLER, Kuzey, Karadeniz uzantısı KIPÇAKLAR, Kuzey Afrika-Kartaca uzantısı TUREKLER. Bir zamanlar Ortalık Asya’da TÜRK KAĞANLIĞI’na (yanlış isimlendirmeyle Göktürkler), Mısır’da EDDEVLETÜT TÜRKİYE’ye, günümüzde Türkiye’ye adını veren uruk.
5-ÖKİMER (KİMMERLER).
6- ASAR-ASKAR (ASLAR-ASKALAR, Asya kıtasına adını veren uruk. Kafkaslar, İran ve Anadolu uzantısı ASKA-İSKİT, AZER- HAZAR, ZAZALAR, Ortalık Asya’da Kazaklar, Sibirya uzantısı SAKALAR/YAKUTLAR, Amerika uzantısı AZTEKLER),
7- KENGER/KÜNAYLILAR (KANGILILAR/ARABALILAR): Mezopotomya uzantısı SUBARULAR, SÜMERLER, İran’da MATALAR/METLER.
8- OKUŞ/UŞLAR ( OKAŞ, İran ve doğu Anadolu’da KAŞLAR, KAŞGAYLAR, İç ve Batı Anadolu’da KAŞ YÖRÜĞÜ),
9- OKOZ/OZLAR (Ortalık Asya, İran ve Anadolu’da OĞUZLAR,OZBEKLER, KIRKUZLAR, Balkanlar’da UZLAR),
10- OKOR/ORLAR :Ortalık Asya’da UYGURLAR, İran ve Hindistan’da GURLAR/GURANİLER, Doğu Anadolu URARTULAR, GORANİLER, KURMANÇULAR, Arabistan uzantısı KUREYŞİLER, SUREYŞİLER, Ural uzantısı Kazan ve Kırım Türklerinin kök ataları UTURGURLAR, Balkan halklarının kök ataları KUTURGURLAR, Orta Avrupa’da ONOKORLAR/HUNGOR/HUNGAR/MACARLAR, Kuzey Avrupa uzantısı FİNOGURLAR, Anadolu ve Kafkaslarda ORUM/URUMLAR, Uzak Asya’da KORELİLER ve JAPONLAR.
Burada şunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkler Anadolu’ya 1071’den çok çok önce gelmişler ve etnografik kültür unsurlarını buralarda yaşatmışlardır. Bulduğumuz kaya resim ve yazıları bunun en bariz tarihi kaynakları olarak karşımıza çıkıyor.
Bu resimlerin, damgaların bize gösterdiği bir başka husus da şudur; Nasıl ki biyolojik hayatımızda GENLER varsa sosyal hayatımızda da DNA’lar var. Biz buna uygun bir tabirle sosyal genetik diyebiliriz.. Çünkü Sibirya’dan Balkan’lara, Ortadoğu’ya ve hatta Amerika’ya kadar olan Türk kültür coğrafyasına baktığımızda birbirinden haberdar olmayan, birbirini görmeyen, birbirinin coğrafyasını tanımayan insanların çok farklı bölgelerde aynı üslubu ortaya koymaları, aynı damgaları kullanmaları son derece mânidardır.
Anadolu tarihini yeniden yazmanın gerekliliğini ortaya koyacak yeni arkeolojik keşiflere artık Yalvaç ve yöresi de katıldı. Araştırma alanlarında hem bizlerin neolitik dönem öncesinden bildiğimiz avcı-toplayıcı dönem insanlarını yansıtan kaya resimleriyle tamgalar hem de runik Göktürk harfleriyle yazılmış yazıtlar bulunmakta. Onbeşbin yıllık kayıp mirasımız Sibirya’dan Anadolu’ya uzanan yaylalardaki kayalara nakşedilmiş. Kaya resimleri (petroglifler), en az 15 bin yıl öncesine dayanıyor. Bilim adamları, petrogliften alfabeye geçebilmek için en az 8-10 bin yıllık bir sürecin gerekli olduğunu belirtiyorlar. Bu bilimsel veriye dayanarak, yalnız Türklerin değil, insanlığın en azından 15 bin yıllık kayıp mirası söz konusudur.
Bu damgaları bilinen tarihî devirlerde mimarî eserlerde görebiliyorduk; ama bizi esas
heyecanlandıran, ilk göçler esnasında Türklerin gittikleri yerlerdeki kayaların üzerine kendi hatıralarını bırakmış olmalarıdır.
Bunlar nedir? Bunlar, dünya hayatının her yönünü anlatan sembolik kaya resim ve tamgalarıdır. Doğum, evlenme, üreme, ölüm, özellikle inançla ilgili resimler ve şekiller çizilmiştir. Böylece biz Türk tarihini kaya resimleri, tamgaları ve yazıları sayesinde öğrenme imkânına kavuşmuş olduk.
Buradan yola çıkarak şöyle bir savı geliştirmek mümkündür: Türk’ler nerede çok yoğunlukta yaşadılarsa, orada çok fazla kaya resmi bıraktılar. Abakan, Altaylar, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan’ın bir kısmı, Urallar, Balkanlar, Azerbaycan, Anadolu ve Mezapotamya olmak üzere pek çok mekânda bunun örneklerini görüyoruz. Bunlar yoğun bir şekilde kaya resim, tamga ve yazılarının meydana getirildiği alanlardır.
Anadolu’nun büyük kesiminde bulunan Türk’lere ait kaya resimleri, M.Ö.onbeşbinlerden itibaren Anadolu’nun nasıl Türkleştiğini ispat etmektedir.
Yalvaç Asmalı Kaya alanında ilk gördüğüm şey uzaktan UÇ ve IYI damgalarıydı, yakın incelemede yüzlercesi geldi. Kesin kanaatim,, burada yer alan resim, tamga ve yazılarla Sibirya’dan başlayıp Türkistan’a oradan Kafkasya’ya kadar uzanan geniş alandaki bir geleneğin yansıtılmış olmasıdır.
Dolayısıyla Yazılı Kayalar, Yüksek dağ ve tepelerdeki Kutsal alanlar ve bir Türk mezarı olarak bilinen kurganların Anadolu’daki varlıkları ve zamanlamaları, Türklerin Anadolu coğrafyasındaki kök kültürünü ve kadim tarihini ortaya koyacak en önemli belgelerdir.
Bu bakımdan Türk tarihçilerinin alışa geldikleri ölçünün dışına çıkarak, Anadolu tarihini yeniden farklı bir biçimde ele almaları ve Türk tarihinin 1071’de başladığı tezinden sıyrılıp, ezber bozarak yeni araştırmalara imza atmaları gerekmektedir.
Ne var ki, zengin Anadolu tarihini yeniden yazabilmenin o kadar kolay bir iş olmadığı da bilinmelidir. Bunun için değişik disiplinlerden bilim adamlarının bir araya gelerek ekip çalışması yapmaları en doğru yoldur..
Bu tarihin araştırılmasında en ilgi çekici konulardan bir tanesi de tamgalardır. Çünkü tamgalar Türk tarihinin âdeta yazılı kaynakları olup, kayalarda, kilimlerde, halılarda yer almakta ve toplumun her birinin hangi yörelerde, hangi coğrafyalarda yaşadıklarını ve kültürlerinin devamını gösteren en önemli unsurlardan biri olarak görülmektedir.
Bunlara katkı sunacak olan bulgularımız şu an bulunduğumuz yörede yani Isparta-Yalvaç’ın Hisarardı yolu üzerindeki ASMALI KAYA, Gemen tepesindeki KUTSAL ADAK ALANI, YARIKKAYA’daki ASAR TEPE ve Aşağı Tırtar’daki KAYA MEZARLARI üzerindeki resim, tamga ve yazılardır.
Bulgularımız, alışageldiğimiz batılıların tezlerine uygun tarih araştırıcılığından ayrılarak Anadolu tarihini yeni bir gözle değerlendirmemiz ve yeniden yazmamızın gerektiğini ortaya koymaktadır. M.Ö . 12.000’lere tarihlenen düşünce resimleri, M.Ö. 5.000 ve 10.000 li yıllara tarihlenen tamgalar ile M.Ö. 5.000- M.S. 300 aralığına işaret eden runik ön Türk yazıları bu tarihi süreçlerde yaşamış insanların yaşayış biçimlerini, inançlarını ve kendileriyle ilgili bir takım gerçekleri gözler önüne sermektedir.
Bulgularımızı değerlendirecek konunun uzmanı bilim adamları bütün bunları göz önüne aldıklarında Anadolu tarihinde çok farklı bir sayfa açılacaktır ve bu sayfa, belki de dünya tarihinin yeniden yazılması için yeni bir başlangıç teşkil edecektir.
Bulgularımızın benzer örnekleri Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya eşdeğer alanlarda görülmektedir ve oradakilerle kıyaslanabilecek niteliktedir.
Kültür tek bir alanda gelişmez, topyekun gelişir. Kayalar üzerindeki resimler, yazılar, damgalar bize şunu öğretir: M.Ö 5000’de, 10.000’de, 15.000 de bunu yapan insanlarının, bir medeniyet kurgusu, evren anlayışı, dili, dini, ekonomisi ve hukuk sistemi vardır.
Tamgalar özel ve kamu mülkiyet hukukunun ilk işaretleri sayılır...
Damgaların felsefesine girildiğinde, bunlarla mülkiyet, hak, hukuk ve adalet kavramları başlar.
Maalesef Türk tarihinin refarans aldığı kaynak eserleri Türkler yazmamıştır. Tarih derslerinin Türkoloji bölümlerinde hep yabancı bilim adamlarının çalışmalarından bahsedilir. Bizzat saha çalışmalarıyla tarihi kendimiz yazmamız gerekmektedir.
Batı 1774’ten beri Türkleri kültür, uygarlık, tarih ve insanlık dışına itmek için geleneksel Türk karşıtı çabalarında adım adım ilerlemektedir. Asya’da, Türk tarihini M.Ö 220’de Hun İmparatorluğu ile başlatıp, Türklerin tarihte geç kaldıklarını kafalara yerleştirmek amaçlı bilinçli propagandalarını sürdürmektedirler. Yine Anadolu’yu, Sevr’e uygun olarak parçalayabilmek için atalarımızın Anadolu’ya ilk defa 1071’de başta Oğuzun Kınık Boyuna mensup Selçuklularla geldiklerini inatla ileri sürmektedirler. Ne yazık ki bu konuda büyük başarı sağlamışlardır.
Bu yapay Türk Tarihi, Batının kendi çıkarlarına uygun olarak yine kendileri tarafından kaleme alınmış ve bizim akademisyenlerimiz tarafından bilimsel şüpheyle incelenmeden kabul edilmiştir. Dünya tarihi de bu şekilde yazılmıştır. Bu tarihe ilk başkaldıran Atatürk’tür.
Ömrü boyunca 4000’den fazla kitabı incelemiş bir “kurmay subay” kafası ve “mobil zekâsı” ile durum tespiti yapmış; AVRASYA’da bir Anayurt olduğunu ortaya çıkarmış ve bunun tarihinin çok eskilere dayanıyor olması gerektiğine işaret edderek. Anadolu’nun en aşağı 5.000- 7.000 yıl öncesinden beri TÜRK YURDU olduğunu ileri sürmüştür...
Değeri yavaş yavaş ortaya çıkan ve gelecekte tüm dünyanın minnettar olacağı ön Türkler araştırmacısı Kâzım Mirşan da bu konuda hayatının büyük bir bölümünü adayarak çok önemli buluşlar yapmış, batı merkezli çıkarlara uygun hazırlanmış emperyalist tarihe baş kaldırmıştır.
Bu konuda değerli bir araştırmacı da arkadaşım rahmetli Servet Somuncuoğlu idi. Gerek ortalık Asya, gerekse Anadolu’da TRT’ye ön TÜRK kaya resim, tamga ve yazılarıyla ilgili belgesel filmler çekmişti. Özellikle Ankara Güdül kaya yazıtları onun gayretleriyle ortaya çıkmıştı. Ara sıra ikili sohbetimiz olmuştu. Son görüşmemizde, ” Turpun büyüğü heybede, Uluborlu’da birebir runik Türk harfli yazıtlar buldum ” diyordu. Gündeme getirmeye felek aman vermedi. Mekanı cennet olsun. İnşallah bu araştırmamızla ruhunu şad etmişizdir.
Yalvaç ve yöresinde bilimsel açıdan yeterli keşif sayılabilecek ön Türk bulgularımız:
1- Asmalı Kaya’nın Söömengi (ölümsüz askeri)-Seymeni/Zeybeği : Simgesel düşünce resmi. En az onbeşbin yıllık.
2- Asmalı Kayada başta UÇ-IYI tamgaları olmak üzere diğer erken dönem Türk tamgaları. 6-7-8-9-10 bin yıllık.
3- Asmalı Kaya’da erken dönem runik Türk yazıları. 2-3-4-5-6-7 bin yıllık.
4- Kadim Ant-ok-ya’dan ( Ant Birliği Ülkesi) çıkma IYI damgalı blok taş. 3 ya da 4 bin yıllık.
5- Yarıkkaya Asar tepe’de erken dönem runik Türk yazı ve tamgaları. En az 6 bin yıllık.
6- Gemen tepe Manar Kutsal Alanı’nda (Man Tapınağı) Hilaller (ilk insan er kişi Ayata/ Adem ata genel geçer kamil insan damgası), saplı hilaller ( Er damgası).
7- Manar kutsal alanında 8 yıl önce S.D.Ü. kazılarında bulunan erken tunç çağına tarihlenen “uluyan Bozkurt heykelciği ve üzerinde Öntürk yazısı bulunan Teber.
Erken Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2500). Erken Tunç I, II, III olarak incelenen bu evrenin ilk döneminde daha çok, Kalkolitik dönemin tarıma dayalı köy kültürü sürdürülmektedir. Bronz alet kullanımı çok yaygın değildir. Mezopotamya, Anadolu ve Mısır’da M.Ö. 4. binin sonlarından itibaren yazı kullanılmaya başlanmıştır. Çömlekçi çarkı da henüz kullanıma girmemiş olmasına rağmen daha gelişmiş koyu renkli ve iyi açkılı seramikler yapılmıştır. Yapılar yine taş temeller üzerine kerpiçten megaron planlı olarak inşa edilmiş olup, bazı yerleşim alanlarının etrafı bir surla çevrilmeye başlanmıştır. Ölüler artık yerleşim alanı dışına, ölü armağanlarıyla birlikte ve bacaklar karına çekik (hoker) durumda gömülmektedir (Extramural).
Çağın inanışlarındaki bir başka özellik de daha çok Batı Anadolu’da rastlanan keman biçimli mermerden soyut idollerdir. Bu dönemin en önemli teknolojik buluşu kağnı biçimindeki dört tekerlekli arabadır. Bu evrede Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan en önemli yerleşim yerleri Turoba/turuva, Demircihöyük, Semahöyük, Beycesultan, Tarsus, Alişar, Alacahöyük, Karaoğlan, İkiztepe, Kültepe, Norşuntepe ve son bulgular ışığında Yalvaç’taki Manar Ant-ok-ya’sı olarak sayılabilir.
8- Manar Kutsal alanından çıkarılmış ata ruhlarını toptan simgeleyen Manes / Er-Manas kabartma resimleri. 3-4-5-6 bin yıllık.
9-Aşağı Tırtar civarındaki yüksek kaya mezarları ve üzerlerindeki yazılar ( temsili birebir kabartması Yalvaç Anlatan Meydanı’nda) . 3 bin yıllık.
10- Antokya’dan çıkarılıp Devlethan Camii’nde kullanılan blok taşlar üzerindeki Oğuz Uruğu sembolü ve Ogan Tengri sembolü. (3500 yıllık)
Bu araştırmada her türlü yardım ve fikirleriyle büyük katkı sağlayan S.D.Ü. den hemşehrimiz kardeşim Emin ALPERTÜRK Beyefendi ile Emekli İş adamı hemşehrimiz Hasan ÇİFTÇİ ve fotoğraf, video çekimlerini gerçekleştiren Bilişimci M.Ali ARAÇ kardeşimize şükranlarımla.
BÜYÜK TÜRK MİLLETİNE ARMAĞAN OLSUN.
Yusuf Bilge BÜYÜKBOYACI
26 Temmuz 2015
YORUMLAR
Eyvallah üstadım... Bu yazıya, Batı merkezli Türkoloji babında uzun bir katkı yazmak dilerim.
Isparta Yalvaç'ta inşallah bu eserleri yerinde görürüz, bir ayağımız orada bir müddet,
Kısmet olursa 21 Haziran'da Abdal Musa Dergahı'na davetliyiz, Eğridir ve Uluğbey'deki canlara selam olsun...
Çok saygılar...
Göktürkmen tarafından 1/11/2016 6:38:55 PM zamanında düzenlenmiştir.