- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YARINLARA
Sanki önümüzde onlarca yol ve biz bu onlarca yoldan birini seçmek ya da kaybolmak zorundayız öyle mi ? İnsanın kendi kendini yitirmesi normaldir de, bunu alışkanlık haline getirdiği zaman kendi bile bulamaz kendini ve artık hiç kimse bulamaz onu. Belki yaşadıklarımız, acılarımız , kederlerimiz, biz olamadığımız yanlarımızdır bizi kaybolmaya iten. Ve her itilişimizde gözbebeklerimizde bitimsiz bir kasılma, ruhumuzda geri dönüşsüz bir yırtılma hissi kaplar tüm bedenimizi. Kargaşa ,kaos, düzen ,düzensizlik , kimlik, kimliksizlik bu deniz de nefes alır ve biz işte orda nefessizizdir.
Oysa önümüzde duran sade bir yaşamdır aslında. Ve biz bu yaşamın içinde kendimizi ne kadar var ettiğimiz yani topluma , topluluğa ne kadar faydalılığımızdır önemli olan.
Yaşama çok çeşitli anlamlar yüklemek bizim tamamen soyutlama yetimizle ilgili bir durumdur Soyutlama salt soyut durumunda iken sorun yoktur da , üstüne bir soyutlama daha yaparsak o anda kaybetmeye başlıyoruz kendimizi. Ve işte tam burada başlıyor bizim “BEN” arayışımız ben’in içinde.Oysa “ben “ karanlık nesnelerin okyanusunda yüzer.Gölge dünya içimizde bizi hapsetmeye başlar o vakit.Ve “ben “ lüksü dilimizde kancalı, sancılı bir oltadır artık.
Oysa somutta insan kaybolmaz hiçbir vakit .Yaşam akar her daim ve insan da , yaşamın içinde kendi doğasıyla akar. Kimi vakit hırçın bir ırmak, taşkın bir sel, kimi vakit düz bir ova , sarp yamaçlar olsa akar akar akar…
İşte akan bu yaşamda, bizim somuta yalın ve duru bakışımızdır bizi biz yapan ,yapacak olan.Belki yarından bu güne bakacağız diye saplandık kaldık bu günün içine ve çıkmazlara karıldık . O yüzden yaşamımıza, biraz kendi dışımıza çıkıp bakabilirsek ama yargılamadan, darbe vurucu hamleler yapmadan, olduğu gibi bakarsak , bakabilirsek yaşamla barışabiliriz. Daha doğru bir ifade ile kendimizle barışabiliriz. Ve artık hiçbir gölge kapatamaz gözlerimizin önünü o vakit. Ve hiçbir kurşun vuramaz umutlarımızı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.