- 622 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TUZLUK
’’Biraz tuz verebilir misin amca? ’’ dedi.
Siyah kirli saçları, zeytin tanesi gözlerini kapatıyordu. Hafif rüzgardan savrulan saçları ara sıra uçuşuyor, her uçuşmada pırıl pırıl parıldayan o minik gözlerin tedirgin bakışlarıyla göz göze geliyordum.
Öyle sevecen bir hali vardı ki. Onu rahatsız etmeden bir kere daha baktım. Benimle göz göze gelmekten çekinen ürkek bakışlara.
’’ O tuzluk değil, karabiber.’’ dedi hanım.
Kız yanımda sakin sakin bekliyordu. Elindeki karpuzdan ince bir dilim kesen hanım.
’’ Al kızım birazda karpuz ’’ dedi.
-’’Ama kardeşimde var’’ dedi.
Hanım kan kırmızı karpuzdan bir dilim daha keserken, bende bulduğum tuzluktan bir miktar tuzu, önümüzdeki gazetenin köşesinden yırttığım ufak parçaya döktüm. Sıkıca sarıp.
’’Al kızım tuz ’’ dedim.
Yanımızdaki piknik masasının yanına kadar çekmiştim arabamızı, sadece bize bakan sağ ön kapı hafif aralıktı.
Kızın sırtı hafif arabaya dayalı duruyordu, yanına kendisinden biraz daha uzun bir çocuk geldi.
Hanımın ’’Adın ne kızım senin?’’ sorusu havada kaldı.
’’ Karpuz kalsın teyze. ben gideyim ’’
’’ Kızım alsaydın, falan ısrarlarını duymadan ’’
Elinde tuz paketi, koşarak yanımızdan uzaklaştı.
1991 yazı, bayram için yollardayız. Kayseri’den sabah çıkmıştık. Ankara’yı geçtik, çocuklar uyuduğu için pek mola vermedik. Uzun bir yolculuk olduğu için ara sıra benzin veya tuvalet molası veriyorduk. Eskişehir’i geçince yeşillik bir yerde, bir ağaç gölgesinde mola verip, biraz uzanıp dinlendim.
İnegöl’ü geçip Bursa ovasına inmeden sağdaki mola yerinde hep mola verirdik. Aşağıdaki baraj gölünün çok güzel manzarası vardı. Vakitte erken olduğu için burada karpuz peynir yemek güzel olur dedik. Susurluk’a da iki saat kalmıştı. Hava kararmadan orada olurduk.
Eh karpuzumuzu kesmiş peynir ekmek karnımız doymuştu. Sigaramızı da içip yola çıkabilirdik. Çocuklar çevrede dolaşıyordu.
Hanim çantasından sigara almak için arabaya gitti.
’’ Çantam nerde? önde yok ’’ dedi.
’’ Bagaja bak’’ dedim.
’’ Bagaj da da yok. Allah Allah nerde olacak. İyi bak.
’’Burada da yok ’’
Yerimden fırladım, arabanın içi, bagaj.. yok, yok...
Hanımın el çantası yoktu. Valizlerin arasında falanda yok... yok...
Akşam olmak üzereydi.. Son mola verdiğimiz yer geldi aklımıza acele toparlanıp. Eskişehir yoluna geri döndük...Mola verdiğimiz yeri bulduk.. baktık yok.
Çanta gitmişti. Eskişehir Merkez komutanlığına gittik, durumu anlattık. artık geç olduğu için, o gece çoluk çocuk Eskişehir ordu evinde kaldık.
Çantanın son mola verdiğimiz yerde çalınma şüphesi geçte olsa aklımıza geldi..Kestel’e gelip jandarmaya şikayet başvurusu yaptık, onlarla konuşunca olay aydınlandı. Mola yerinde Bursalı hırsız şebekesi var dediler. Çocuklara çaldırıyorlar. Tuz isteyen çocuklar çalmıştır.
Çocukların, hanımın askeri kimlikleri, sağlık cüzdanları, diğer belgeler, bir miktar para ve küçük altın, küpe. epey başımız ağrıyacaktı anlaşılan.
Resmi işlemleri bitirdik, çanta bulunursa sizi ararız dediler.
Yolculuk durumlarında ben kendi cüzdan ve evraklarımı gömlek cebime koyardım. Parayı da bölerdik her ihtimale karşı. Benim kaybım yoktu ama hanımın bir sürü birikimi gitmişti.
Bayramın ilk günü moralimiz bozuk bir şekilde geldik Susurluk’a. Nasıl bayram yaptığımızı ne biz, ne de annemler anladı. 2. gün Bandırmaya gittik.
Ayni gün akşam üstü Hava lojmanlarında bacanaklardaydık. Ev telefonları çaldı. Bursa Kestel’den orman memuru arıyordu.
’’ Bulduğumuz bir çantadan bu telefonu bulduk, onun için aradım dedi. Çanta bizde, içinde para yok, evraklar, kimlikler var’’ dedi. ’’Gelip alabilirsiniz’’
Ertesi gün Bursa Kestel’e gidip orman memurunu buldum. Orman bölge şefliğinin kamelyasında oturuyordu. İçeri gidip hanımın çantasını getirdi.
Akşam üstü burada oturuyorduk. Karşı durakta belediye otobüsü durdu iki çocuk indi. ellerinde çanta çekiştiriyordu. Sonra çöp bidonun yanına attılar. sonradan dikkatimi çekti, gidip bakayım dedim çocuklar kaçtı. Çantayı açınca içindeki evrakları gördüm. Çalındığını anladım. Not defterindeki telefonları aradım. Bandırma cevap verdi.
Evet bizim çantaydı. En çok sevindiğimiz şeyse, kimliklerimizin çantada oluşuydu. Para ve altınlar gitmişti ama olsun dedik, bir sürü işlemle uğraşmayacaktık.
Tekrar Kestel jandarmaya gittim. Herhangi bir gelişme, bulunan bir şey yok. dediler.
Bursalı iki çingene çetesinin işi bu. O çocukları buluyoruz, yakalıyoruz ama savcılık bırakıyor.
Yıllar geldi geçti.. Jandarmadan hiçbir zaman haber gelmedi.
YORUMLAR
Merhaba Abdullah Bey, 'iyilikten maraz dogar' sözu sizin tuz için söylenmiş gibi oldu değil mi.
Anılar ne kadar geçmişte kalırsa kalsın bazilari tazeleğini hep koruyor.
Gecmis olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden çünku ben de böyle bir cetenin kurbani olmustum ama neyseki polis benim parami da cantami da bulup bana teslim etmisti.
Selamlar.
abdullah inaler
İyi dilek ve temenileriniz için teşekkürler.Yaşam dilimi içinde başımıza neler gelmiyor ki.Bu da acısıyla tatlısıyla bizim başımıza geldi..
Geçen ayda eşyalı kiraya verdiğim. evi soyup götürmüş kıracı..Yine acımış gir kışı geçir demiştim.. İçinde eski eşyalarımın olduğu eski bir evdi.neyse bu kez polis buldu..Sadece eski antika koltuklarımı istedim..geldi.diğerlerini onlarda bıraktım..belki ihtiyaçları vardır diye..
Selam ve sevgi dilekleriyle..iyi günler..