Allah, Beni Annemden Çok Sever ve Cennetle Mükafatlandırır
Her şeyden korkarım bazen. Aslında son dönemde korkmaya başladım. Uyuyup uyanmamaktan, bir kadınla yattıktan sonra karşımdaki insanın varlığından korkarım, hastalıktan, yolda yürürken kafama saksı düşmesinden korkarım. Allah’tan korkarım. Cehennemden ve cennettin güzelliklerinin sevginin önüne geçmesinden korkarım. Kendimden, günahlardan korkarım. Şeytan’ın şerrinden de korkarım. Ruhani varlıklardan korkarım. İnsanlara muhtaç olmaktan çok korkarım. Yağmurdan, yıldırımdan, denizden, kuyulardan, yüksek yerlerden…
Gürültüsüz bir gecenin sonunda dışarı çıkınca sokaklarda gezen köpeklerden değil de kedilerden korktuğumu itiraf etmeliyim. Kediler sırlı varlıklardır korkmak gerek.
Bir şekilde kırılmış olan vitrin camının yerinden düşmemiş parçasının bir yerime saplandığını, kanın aktığını hayal ederim. Başka şeyler düşünmeye çalışırım o an. Ayakkabılarım fazla tozlanmış gibi. Elimdeki çanta epey ağır, gereksiz nesneleri boşaltmak gerek.
Gece başımı yastığıma koyarım, kalbimin sesini duyunca ürkerim. Başka şeyler düşünmeye çalışırım. Yarın güzel bir gün başlayacaktır. Veya bundan on yıl önceki bir arkadaşı filan. Hayat o kadar iyi değildir gene de iyidir işte.
Her şey şimdiki zamanda geçiyor artık.
Başım hafiften ağrıyor, ölüyorum. Başka bir boyuta geçmişimdir bile. Allah yakın bir yerde görevlilere emir vermekte. Pişmanlık artık fayda vermemektedir. İşte o an hiç ölmeyeceğimi düşlüyorum. Oysa zamanla bir sorunu olmayan Allah için tüm zamanlar yektir. Ölmüşüm. Ahmaklığın lüzumu yok! Sorgu da çoktan bitmiş. Cehennem tasvirleri gerçeğe dönüşmüş. Esirgeyici ve bağışlayıcı olan Allah beni annemden çok sevmekte. O sebepten belki cehenneme atmaz beni…
Hoş bir caddede yürüyorum. Annemi, ailemi kaybetmemeliyim. Yukarıdaki pencereden bir cam parçası kafama düşmek üzere. Yola doğru kaçmak gerek. Belki de deprem olacak. Bilimsel bir açıklaması olan bilimdışı bir etkenin sonucu yer sarsılıyor.
Seksi bir bayan tam dibimden durmakta. Bir kadın rahatken erkek rahat olmamalı. İyice cama yapışıyorum kadından uzaklaşmak için. Çantası bile koluma değmemeli. Arkadaşlarım kadınlardan son dönemde bu kadar korktuğumu bilmemeli. Utançtan yerin dibine girerim, tespih sallayarak manita ayarlayan arkadaşımın yanında. Bir varlık olarak kadını tanımlamak o kadar zorken benim için nasıl rahat davranırım. Ama sosyal bir ortamda aşırı sosyal biri gibi hoş kokulu genç kızların elini sıkar, öpüşerek sohbet ederim. Orhan Pamuk’un son romanı çok iyiydi! Evet, beğenmiştim… Yine de bir çelişkinin olmadığına karar veririm.
Aklıma tapmaktan çok korkmaktayım. Hayatta en hakiki mürşidi ilimi ortaya çıkaran akıl değildir. Türkiye halkının büyüğü olan Mustafa Kemal hatalı konuşmuştur. Buna aklımla değil de gönlümle karar veriyorum. Üstün bir gücün olduğunu inkara götüren akıl pek akıllıca değil benim için artık. Allah sadece güçsüzlerin Tanrısı değildir. Güçlülerin de tanrısı olmalı. Öyle olmadığı müddetçe dünya yok olmaya mahkûm. Belki bir nükleer savaş yakındır. Korkarım savaşlardan.
Askerlerden ve anarşistlerden korkarım. Asker olarak doğmamışımdır. Bir otobüs durağı insanlarla beraber havaya uçuyor. Kan ve et parçaları cam parçaları ile beraber yola fırlıyor. Her şeyi vatan için yapan bir asker hainleri kurşuna diziyor, cesetleri tekmeliyor. Sen de bir hainsin! Kız arkadaşımı elimden almış, yolda yürürken yan bakmıştın bana.
Kızıl ve yeşil bayraklardan korkarım. Her yer kırmızı ve sarı rengine bulanmış. Devrim yapılmıştır. Çekiç ve orak sesleri caddelerde yankılanmakta. Ya da bir caminin avlusundan caddeye doğru yeşil renkli bayraklar akıyor. Sakallı adamlar kadınları kadın oldukları için cezalandırıyor. Örtünmedikleri için değil… Erkeğin bir nefsi, kadının yedi nefsi vardır; boş bırakmamak lazım bu yaratıkları. Öte taraftan cennet anaların ayağının altında filandır.
Bir lokantada yemek yedikten sonra üstüme bir şeylerin bulaşma ihtimalinden korkar, dikkatlice üstümü incelerim. Bayanların yolda beni yukarıdan aşağıya süzmelerinden korkarım. Acaba bir yerimde tuhaf bir şey mi var? Kaçmalıyım bu dünyadan.
İyi dondurduğundan emin olmadığım bir buzdolabından çıkarılan etle hazırlanan yemeği yemekten korkarım. Belki de dolabın derecesi eksi 18 derecenin altında değildir! Kokmuş etler insanı zehirler. Tavuk etini hiç tüketmemeliyim.
Hastalanıp ölmemekten çok korkarım. Kimsenin eline düşmeden kısa zamanda öte tarafa gitmeliyim. Birinin üstümde hakkının kalmasından korkarım. Kimsenin benden alacağı olmamalı hiçbir zaman. Tek istisna kız kardeşimdir. Benim onun üstünde, onun benim üstümde hakkı kalabilir önemli değildir. Onun dışındaki tüm insanlar yabancıdır bana. Annem dâhil değildir bu kurala.
Şansız biri olarak dünyaya gelmeme rağmen bir yönüyle şanslı olduğuma inanır, özürlü olmaktan korkarım. Bunun için Yaratıcıya şükür ederim delice. O insanı sever, insan O’nun yoluna mahkûm! En ateist anımda bile yanımdadır.