- 723 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RÜYA
Sabah yataktan doğrulmakta bir hayli güçlük çekti. Basit gibi görünen bu hastalık onu yatalak etmişti neredeyse. Yarasına baktı, yine sargı bezlerinin dışına kan sızmıştı. Bu sızan kan vücudunda kötü kokular oluşturuyor, kendisini bile rahatsız ettiğine göre kim bilir başkalarının nasıl rahatsız ediyordu. Öğleden sonraları kahvehaneye de gitmez olmuştu bu kokular yüzünden. Hem dostları da arayıp sormuyorlardı artık gitmediği zamanlar. Zaten yaralarının bu derece azmasının nedeni kahvehaneydi. O öyle düşünüyordu doktorların adını bile bilmediği ve teşhis koyamadığı bu hastalık için. Oranın pis ve rutubetli havası yaralarının azmasına neden olmuştu. Nerede iyi bir doktor var deseler hemen bir ümit oraya gidiyor. “Bizim bir arkadaşta da aynı yaradan çıkmıştı: “O, şöyle yaptı iyileşti.” diyen arkadaşlarının tavsiyelerine kulak veriyordu. Denemediği ilaç, gitmediği doktor kalmamıştı. Bütün çarelerin tükendiği ve ümitlerin kesildiği yerde, bir dönüm noktasında aklına Rahman düşmüştü. Mademki bu hastalık ondandı öyleyse derman da ondaydı. “İstemeyi bilene Allah her istediğini verir.” demişti rahmetli babam diye düşündü. Nasıl ki bir amir memurundan rica ederek ister; memur amirinden arz ederek ister veya daha büyük bir amirden istirham ederek istenir. Allahtan da tazarru ile ıztırar lisanıyla istemek lazımdı. Aklına Hz. Musa’nın (A.s) bir kıssası gelmişti küçükken ninesinin anlattığı. Zaten dini bilgisi kulaktan duyma kıssalardan öteye gitmezdi. Bu hastalığa yakalanalı Allahın kendisiyle ilgilenmediğini düşünmeye başlamıştı ki, o kıssaları da unutmaya başlamıştı. Musa (AS) da kendisi gibi bir yara illetine düçar olmuştu da Allah’a yalvarmıştı şifa için. Allah (C.C) O’na Ey Musa falan yere git orada yol kenarında sarıçiçekler var, o çiçekleri topla güzelce döverek ez ve yaralarına sür demişti. Musa( AS) o sarıçiçekleri toplayıp havanda dövdükten sonra yaralarına sürmüş ve yaraları Allah’ın izniyle şifa bulmuştu. Aradan bir müddet geçtikten sonra tekrar aynı hastalığa düçar olan Musa( AS) yine gitmiş aynı çiçekleri toplamış havanda dövdükten sonra yaralarına sürmüştü; ancak bu sefer yaraları iyileşmemişti. Yarabbi, yaralarım iyileşmedi .” diye nida etmişti de Yüce Allah( CC), O’na: Ey Musa Sen arada beni unuttun, şifayı veren benim .” demişti. Bildiği bu kıssa ve içinde bulunduğu çaresizlik ona her şeye gücü yeten her şeyin dizginini elinde tutan birini, Allah’ı, hatırlatmıştı. Duaya başlamıştı yıllar sonra. Ne zaman ellerini açsa içinin bir tuhaflaştığını ve yüreğinin ılıklaştığını hissetmeye başladı. Yeniden çocukluğunun bayram sabahında duyduğu manevi huzuru duymaya başladı. Yine küçüklüğünden kalma bir bilgi kırıntısı geldi aklına: Küçük bir çocuktan sorulsa en güzel en tatlı halin nedir ?”diye: “ Validemin tatlı tokadından korkup onun şefkatli sinesine sığındığım halimdir.” diyecektir. Şimdi bu hastalık da onu Allah’ın şefkat sinesine çekiyordu. Yeniden bir huzura kavuşmuştu. Allah’a dua ettikçe hastalık onun gözünde basitleşmeye başlamıştı. Namaza başlamıştı emekli olduktan sonra. “Zararın neresinden dönersen kârdır. Bir şey bütün bütün elde edilmezse bütün bütün terk edilmez.”düşüncesiyle. Bir gün kahvehane çıkışı mahalleye yeni yapılan cami inşaatının yanından geçiyordu. Yine dalgındı ve sigarası yine ağzındaydı. Dalgınlığını bir köpeğin inlemeye benzer sesi bozdu. Sağa sola bir süre baktıktan sonra sesin inşaattan geldiğini anladı. Yine mahallenin çocukları köpeğe işkence ediyorlardır düşüncesiyle inşaata yöneldi. Mahalleye yapılan caminin inşaatına girdiğinde muhtemelen işçilerin yaktığı bir ateşten kalan közleri ve ateşin yanı başında yatmakta olan köpeği gördü. Köpeğin yanında bir miktar ot vardı ve köpek ayaklarını yalıyordu. Uzaktan köpeği bir süre seyretti. Köpek yanındaki otları çiğnemeye başlamıştı. “Sanırım köpeğin başı ağrıyor.”diye düşündü. Küçüklüğünde büyükbabası öyle söylemişti. “Başı ağrıyan köpekler ot çiğner .“demişti. Tam inşaattan ayrılacaktı ki köpeğin çiğnediği otları kusar gibi yaptığını ve ayaklarının üstüne bıraktığını ve ayaklarına sürmeye başladığını hayretler içinde gördü. Bu olay ona birkaç gün önce gördüğü rüyayı hatırlatmıştı. Köpeği ürkütmeden biraz daha yaklaşıp otlara dikkatle baktı ve cami inşaatının önündeki otlardan olduğunu gördü. Köpeğin bu tavrı ve gördüğü rüya ona ilham kaynağı olmuştu. Cami inşaatından hızlıca çıktı ve inşaatın önündeki otlardan toplayarak evine doğru yürümeye başladı. Namaza başlayıp acz lisanıyla Allah’ın kapısını çalmasıyla Allah’a bir adım yaklaşmış ve istemeye yüzü olmuştu. Gece el ayak çekilince namaza durur içini çeke çeke ağlardı dua ederken. Ayaklarındaki yaralar için ısrarla dua eder şifa isterdi Allah’tan. Israrla şifa istiyordu çünkü peygamber(AS) duada ısrarcı olun.”diyordu. Israr ediyordu çünkü çalacak başka kapısı yoktu. Israr ediyordu çünkü beşerden ümit kesikti. Balığın karnındaki Yunus(A.S)çaresizliğiyle, vücudu yara bere içinde kalıp ibadet edemez duruma gelince: Ya Rabbi zarar bana dokundu. Lisanen zikrime, kalben ubudiyetime halel geliyor .” diyen Eyyub(A.S) lisanıyla dua ediyordu. Ayaklarındaki yaralardan tahiyyata oturamayacak duruma geldiği günlerin birinde bir gece rüyasında bir ot gösterilmişti; ama otun ne olduğu ve nerede olduğu kesin olarak belirtilmemişti. Bugün o gündü. Rüyasının tabiri çıkıyordu. Birkaç gün önce takvim yaprağında okuduğu yazı gelmişti aklına : “Vermek istemese istemek vermezdi.”Mademki Allah (C.C) bize istemeyi verdi öyleyse istediğimizi de verecektir, diye düşündü. “Allah’ım, ne Musa(A.S) kadar sana yakınım ne Eyyub (AS)kadar yaralıyım ne de Yunus (AS)kadar günahsızım. Senin dergâhın ümitsizlik dergâhı değil senden başka çalacak kapı yok. Şifa senden Allah’ım” diyerek evinin yolunu tuttu. Evine vardığında hanımı merak dolu gözlerle baktı elindeki otlara; ama hiçbir şey sormadı. Hanım, bana havanı getir ve biraz da zeytinyağı… Sanırım rüyamda gördüğüm otları buldum, dedi. Topladığı otları küçük küçük doğradı cebinden çıkardığı bıçakla ve sonra havanda ezdikten sonra zeytinyağı ile karıştırıp ayaklarındaki yaralara sürmeye başlamıştı. Ayaklarına otları sürdükçe yüzündeki acı ifadesi belirmeye başlamıştı. Dayanılmaz bir acı veriyordu sürdüğü karışım. Hanımı öfkeli gözlerle baktı ve bey, Allah aşkına ne yapıyorsun, bu otlar nerden çıktı? Rüya ile amel edilir mi? Tövbe! Tövbe! Diyerek mutfağa gitti. Yaralarına karışımı sürdükten sonra sargıları tekrar sardı. Az önceki dayanılmaz acı biraz hafifler gibi olmuştu sanki. Bir süre bu karışımı kullanmaya karar verdi. Yaklaşık bir ay kadar bu karışım uyguladı ve yaralarında önce tatlı bir kaşıntı ve sonra hızlı bir iyileşme gördü. Bir ay sonrası için doktorundan aldığı randevuya gittiğinde ayaklarındaki yaralar tamamıyla iyileşmişti. Doktor iyileşmiş ayaklarına bakarken hayretini gizleyemedi. Amca nasıl oldu bu derken gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. “Sizin yapamadığınızı bir köpek yaptı.”dedi önce ve ardından ekledi “Duanın gücü diyelim, buna başka bir ad koyamıyorum.”dedi ve hikâyesini anlattı. Dua eden adam anlar ki, biri var onun kalbinden geçen en gizli arzuları bilir her şeye eli yetişir. Her şeyin dizgini O’nun elinde, her şeyin anahtarı O’nun yanındadır. Allah isterse bütün sebepleri musahhar eder. İnanmak belki zor ama işte benim hikâyem bu dedi kapıdan çıkarken, işte benim hikâyem bu!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.