- 1147 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ALİ ATA BAK - RODİN NİÇİN DELİRDİ? -2-
Şeyh Şücaettin Efendi İstanbul’da rakı, balık, kebap hayalleri kuran Rodin’e usul usul yaklaştı. Rodin, normal yollardan öteki aleme gittiği için Babalığı Dadaş Nursultan Nazarbeg’in ve Analığı Sedye Hanımın ( Aslında Sadiye idi ama Erzurum şivesinde Sedye olarak telaffuz ediliyordu. ) senelerce ‘’ Anan Cemile’nin kanını yerde korsan sana içirdiğimiz ve sonrasında içine su katarak millete kakaladığımız inek sütleri haram olsun’’ dolduruşlarına karşılık maalesef anasının öcünü alamamıştı Rodin kefereseinden
Feci bir nara patlattı Şeyh Şücaettin Efendi.
-Aha da kellene sıçtım gavurun dölü.
Rodin daha ‘’ Oh my God. Neler oluyor?’’ diyemeden ensesine bindi ve belindeki tabancayı çıkarıp onun ağzına soktu namluyu.
Tabii ki bütün bunlar bir Şeyhe yakışacak davranışlar değildi. Ama düşünün artık babalığı Dadaş Nursultan Nazarbeg ile analığı Sedye’nin onu ne kadar doldurduğunu.
Efendim sonra, Şeyh Şücaeettin Efendi alışkanlıkla bağırdı.
-Hemen kelime-i şahadet getir kafir.
Rodin bir kaç kez Cemile Hatundan duyduğu için biliyordu kelime-i şahadeti. Titreyerek ‘’Eşhedüen la ilahe İllallah ve eşhedüenne Muhammeden abduhu ve resuluhu’’ dedi.
Şeyh Şücaettin Efendi tabancanın horozunu kaldırıp tam tetiğe dokunacaktı ki -Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın- Hocası Gavs-ı Âzâm Şeyh Takiyüddin Efendi birden bire gözlerinin önünde zuhur ederek esefle başını salladı.
-Şücaettin. Ne halt ettin? Biz sana böyle mi öğrettik? Görmüyor musun adam Müslüman oldu.
Şeyh Şücaettin edeple ellerini önünde bağladı ve boynunu bükerek edeple cevap verdi.
-Ya hocam bırak Allah’ını seversen. İb…nin g.tü üç buçuk atıyor. O yüzden takiyye yapıyor. Müslüman filan olduğu yok. Müsaade et de geberteyim gavatı.
Efendim bu ‘’Gavat ‘’ kelimesini de babalığı Dadaş Nursultan Nazarbeg’den kapmıştı. Memlekette ne kadar saygın insan varsa onlara gavat derdi de o saygın beyefendiler ‘’Allah razı olsun hocam. İltifatlarınıza nail olmak büyük bir şeref’’ diye cevap verirlerdi. Gerçi Rodin’den nefret ediyordu ama neticede o da dünya çapında üne sahip bir gavattı. Yani ününe ve şanına binaen ona gavat demişti sevdiğinden değil.
Takiyüddin Efendi. ‘’ İnsanların içinde ne olduğunu yalnızca Allah bilir. O bakımdan Rodin’e dokunamazsın. Biliyorsun ki Müslümanın kanı Müslümana haramdır. Ulan hem biz sana demedik mi ‘’Babaya el kalkmaz, velev ki kafir bile olsa’’
Şeyh Şücaettin yine edeple cevap verdi:
-Hay sokayım böyle babaya. ( Bunu da babalığı öğretmişti. )
Takiyüddin Efendi artık kaşlarını çattı.
- Lan bana bak Şüca, bir çarparım bir de yer çarpar. Bırak artık adamı. Görmüyor musun altına işedi garip. Müslümana bu kadar eziyet edilmez.
Şücaettin Efendi tabancayı isteksizce tekrar beline soktu.
-Emredersin Şeyhim.
Takiyüddin Efendi gözden kaybolduğu anda Başhekim Celal Bey, Şeyh Şücaettin Efendinin sadece ‘’ Emredersin Şeyhim’’ cümlesindeki ‘’ Şeyhim’’ kelimesini duyabilmiş ille velakin onu da ‘’Şeyim’’ olarak anlamıştı. Merakla sordu?
-Şeyinize bir şey mi oldu Şeyh Efendi?
‘’Şeyinize’’ Kelimesi Şeyh Şücaettin Efendinin kafasında bir şimşek çakmasına neden oldu. Gözleri parladı. Aklına dahiyane bir fikir gelmişti. Evet annesinin kanı yerde kalmayacak, bu Rodin keferesinin kanı akacaktı. Hem de bu sefer Şeyh Takiyüddin Efendi bile olaya müdahale edemeyecekti.
‘’ Benim şeyime bir şey olmadı ama bu Rodin’in şeyine bir şey olacak ‘’ diyerek bastı kahkahayı.
Rodin de Celal Bey de bir şey anlamamışlardı. Şeyh Şücaeettin Efendi ‘’ Gelin benimle’’ dedikten sonra üzerinde ‘’ Tımarhane Taksi ‘’ yazan taksi durağına sürükledi onları ve her ikisini de taksiye atarak Bakırköy Kartaltepe Mahallesi Avniye Sokakta bulunan ve kapısında ‘’ Fenni Sünnetçi Sunullah’’ yazan bir eve, yani sizlerin Sami Biberoğulları diye tanıdığınız bir vatandaşı bundan seneler sonra 1970 yılında yani o şahıs on altı yaşındayken sünnet eden ve dahi Sami Biberoğulları’nın ( Ki o zamanlar Sami Buber’di adı soyadı) Sunullah Amca dediği sünnetçiye getirdi.
Sunullah Amca o vakitler henüz mesleğe yeni başlamıştı. O bakımdan zaman zaman fazla kesim ya da yan kesim hataları yapsa da Allahtan Sami Biberoğulları’nı keserken baya ustalaşmıştı da elinden bir kaza çıkmamıştı. ( Bu olayı merak eden dostlar ‘’HAM MEYVEYİ KOPARDILAR DALINDAN ‘’ Başlıklı yazıyı da ayrıca okuyabilirler. Yazının linki: edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=94263)
Celal Bey anladı lakin Rodin hala olaya Fransızdı.
Sunullah Amca gelenleri tepeden tırnağa süzdükten sonra sordu:
-Sünnet mi var? Yavrucak nerede?
Şeyh Şücaettin Efendi ‘’ Evet sünnet var ama yavrucak yok. Ahan da bu kazığı sünnet edeceksin’’ diye cevap verdi.
Sunullah Amca için pek fark etmiyordu. Onun işi kesmek, kesmek, kesmekti.
‘’ Pekala içeri girin’’ bakalım diyerek onları Engizisyon işkencelerinin yapıldığı odalara benzer bir odaya aldı.
Rodin, yıllarca Cemile Hatundan duyduğu sünnet olayı ile karşı karşıya olduğunu anladı ama hâla kendisine ne yapılacağı hakkında bir fikri yoktu.
Sunullah Amca olaya biraz espri katmak için Rodin’in kulağına eğildi.
- Ey Şeyh Sücaettin Efendinin enis’i,
Çıkar ortaya da görelim penisi.
Efendim, ‘’Enis’’ dost demektir. ‘’Penis’’in ne olduğunu izaha gerek yok sanırım.
Rodin, olayın sadece penis boyutunu anlamıştı. ‘’ Boyutu ‘’ derken burada en ve boydan bahsetmediğimi anlamıştır okuyucu mutlaka.
İşte o anda Başhekim Celal Bey kendisinin oraya niçin getirildiğini anladı. Evet Rodin’in kirvesi olacaktı. Yani onu sünnete hazırlayacaktı. Hemen bir çift dalma hamlesiyle önce Rodin’in pantolonunu sıyırdı, akabinde kucağına alıp Sunullah Amcaya doğru uzattı.
Sunullah Amca baktı ve
-Yahu bamya kadar bir şey bu. Bunun neresini keseceğim?
Şeyh Şücaettin Efendi:
-Hacım zaten mesele kan akıtmak biliyorsun. Bi tarafından al bir şeyler işte.
Rodin daha aman yaman diyemeden Sunullah Amca ‘’Ya Allah, bismillah, Allahu ekber’’ diyerek işi halletti iki dakikada.
Celal Bey ‘’ Aman da maşallah tosunuma. Bak erkek oldun şimdi’’ dedi.
Rodin ‘’ Daha önce neydim ki?’’ diye merak etse de bu Türklerin işerine oldum olası aklı ermiyordu. Mesela ona göre bir insan çok sevdiği evladına niçin ‘’Eşek sıpası’’ derdi ki? Ya da kendi takımından bir oyuncu gol attığı zaman ‘’ Ne çaktı ama şerefsiz…’’ Mesela bir partiden bir başka partiye geçen için ‘’Satılmış ‘’ diyerek hakaret eden Türkler evlatlarına niçin ‘’Satılmış’’ diye isim koyarlardı ki? Şimdi de pipisi kesildi diye niçin ‘’ Erkek oldun’’ deniyordu? Bunları hiç anlamıyordu Rodin. Yani neticede erkeklik organında bir eksilme olmuştu. O halde normalde ‘’Erkek oldun’’ yerine ‘’ Gitti senin erkekliğin bir kısmı’’ denmesi gerekmez miydi? Evet..Gerçekten çok garip ve anlaşılmazdı bu Türkler.
Şeyh Şücaettin ‘’ Anacığım, gördüğün gibi kanın yerde kalmadı ‘’ dedi, başının yukarı kaldırarak. Ama Rodin bu kadar ucuz kurtulmamalıydı.
Daha sonrasında Şeyh Şücaettin Efendi Rodin’i kendi evlerine getirdi. Babalığı Dadaş Nur Sultan Nazarbeg ile Analığı Sedye Hatun, Cemile Hatunun intikamı alındığı için çok sevinçliydi. Lakin babaannesi Mütesettirzadelerin kızı Şûküfe Hatun başlamıştı dırdıra ‘’ Ola ham bu poh yiyeni niye buraya getirdin?’’ diye
Sedye Hatun pis pis sırıttı ‘’ Anlarsan ana anlarsan ‘’
Sonra oğulluğu Şeyh Şücaettin Efendinin kulağına eğildi. ‘’ Oğul, artık benim bu gaynanadan gurtulma vahtım geldi. Beni anlirsen?’’
Şeyh Şücaettin Efendi meseleyi anında çaktı. O da senelerdir analığının başının etini yiyen bu yaşlı cadaloza gıcıktı zaten.
- Anladım ana. Sen merak etme. Hele Rodin baba bir iyileşsin kolay o iş.
Nur Sultan Nazarbeg bir şeylerin döndüğünün farkındaydı ama olayı net çözememişti.
-Ola n’oolir?
‘’ Yok bir şey baba.’’ Diye cevapladı onu Şücaettin Efendi. Ve devam etti ‘’ Anamla hayırlı bir iş konuşuyorduk.’’
Şimdi diyeceksiniz ki Şeyh Şücaettin niçin analığı ve babalığı gibi Erzurum şivesiyle konuşmuyor? Yahu adam o kadar mektep medrese görmüş. Normal değil mi?
Nur Sultan Nazarbeg’in gözleri parladı.
-Ola kız mı buldun kendine gavat. Evlenirseen?
Oğulluğu kız buldu sanmıştı.
Şeyh Şücaettin edeple cevap verdi:
-Olur mu hiç baba. Önümüzde büyüğümüz varken.
Dadaş Nur Sultan Nazarbeg kıllandı.
-Ola önünde kim var ki büyük?
Şeyh Şücaettin Efendi patlattı cevabı.
- Nenem var ya baba.
Aslında süzme sağır olan Şükûfe Mütesettir’in kulakları birden bire duymaya başladı.
-Ola biri neneme gısmet buldum mu dedi?
Nur Sultan Nazarbeg atıldı.
-Yav ana bizim Şücaettin şaka edir. Sen kiiim evlenmah kim?
Şukûfe Mütesettir parladı.
-Ola gavat. Sen gosgoca bir şeyhten daha mi iyi bilirsen?
Evet yani. Neticede oğulluğu da olsa Şücaettin koskoca bir şeyhti. Ondan daha iyi bilecek hali yoktu Nur Sultan’ın. Saygı ile anasını cevapladı.
-He, senin de canına minnet kefter. ( Kefter Erzurumcada moruk anlamına gelir ) Sanki gökten goca yağir. Hanı kim seni istir ki evlenecahsan?
İşin doğrusu bunu Şûküfe Hatun da merak ediyordu. Nitekim sordu.
-Ola Şücaettin. Hakket beni kim istir ki?
Şücaettin Efendi, kesilmiş olan en nazik organına değmesin diye uzun entarisinin ucunu tutarak sırt üstü yatan Rodin’i gösterdi.
-Aha işte orada yatıyor.
Rodin dehşetle sordu.
-Kim yatıyor? Ne yatıyor? Niçin yatıyor? Oh My God…Pardon Ben Müslüman olduğuma göre Aman Allah’ım. Ne oluyor?
Hakkaten de, ne oluyordu?
Yarına inşallah.
-----------------------------------------------------------------------------------
Bu arada, bir bölümde biter sandığım bu öyküde daha Ali’ye bile gelemedik iyi mi? )))))))))))))))
YORUMLAR
Sami hocam neler olacak? Rodin, yattığı yatağın da ne gibi bir sürpriz ile karşılaşacak? Tabi ki, Şüküfe için de öyle! Çok merek ediyorum neler olacağını Gerçi haklı olarak diyeceksiniz insanın başına ne gelirse diye ama lütfen bizlerin dudağını uçuklatacak bir sürpriz olmasın.)))
Tebessüm ettiren kaleminize ve emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle