- 882 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ELEK YILLAR…
Sevinemiyor insan belli bir yaştan sonra…
Doğum günleri, yeni yıl kutlamaları eskisi gibi hazlı mutlanışlarla kıpırdatmıyor yüreği. Yeni bir sayfa açıldı önümde sevinçleri sarmıyor yüreği artık… Yeni yeni planlar, projeler yapılamıyor, umutlanılamıyor, hayaller kurulamıyor, beklentilere girilemiyor…
Hazan… Hüzün…
Çok şükür bir yıl daha yaşayabildim mutlanışlarına, bana biçilen ömrün, bir yılı daha bitti hayıflanmaları karışıyor…
Buruk oluyor mutlanışlar, yavan kalıyor kutlamalar…
Yeni bir yıl ya da yaşa yürüyüşün; yeniliklerin, güzelliklerin, mutlu beklentilerin umunmalarına olduğu, amaçların, hayallerin belki bu yıl gerçekleşebileceği sanılamıyor. Ereklere bir adım daha yaklaşıldığı ümidi taşınamıyor…
Atılan her bir adımın, ölüme daha bir yaklaştırdığını hissediyor insan. Onca yıl beklenenlerin, umulanların, bu son birkaç yılda mı gerçekleşebileceği sorusu, geliyor ardından ve de büyük bir umutsuzluk sarıyor ruhu. Zaten sağlık dışında, beklenmiyor da artık hiçbir şey. Hem gerçekleşse de pek çoğu, tadına varmaya, dolu dolu yaşamaya, mutlanmaya zamanın kalmadığı sanısının hüznü, bozuveriyor büyüyü.
Gençliğinde, hele de çocukluğundakilerce sevinemiyor, mutlanamıyor, dolayısıyla da kutlayamıyor şöyle dolu dolu ve ağız tadıyla…
Umuntular yerlerini umutsuzluklara, gelecek düşleri, geçmişin acı tatlı izlerine, kendinle hesaplaşmalara, hayatla muhasebeleşmeye, pişmanlıklarla keşkelerin zehir zemberek tortusunda çırpınmalara bırakıyor. Çırpındıkça batmalara, battıkça dibin karanlığına hızla yol almalara, yol aldıkça daha bir boğulmalara, ardınca da umutsuzluklara terk ediyor mutluluğun umursuzluğu yanı sıra…
Yahudi züğürtleyince, birilerinden bir alacağım var mıydı diye eski defterleri karıştırırmış ya hani; o misal, eski yaşanmışlıkları gözden geçiriyor insan; bir güzellik, bir mutlanış var mıydı, bir yerlerde gözden kaçmış ya da unutulmuş dostlar, sevgiler, sevdalar var mıydı diye merakla ve umutlanarak arıyor geçmişin sayfalarında…
Bulamadıkça, rastlayamadıkça ya da bulduklarının sahteliğini veya bu gün yok olduklarını görüşle, daha bir yıkılıp daha bir epriyor mutsuzluğuna mutsuzluk katmerlenerek…
Yalnızlığım yeni değilmiş, hep yalnızmışım meğer ben, görememişim şimdiye dek, var sanmışım, varlar sanmışım onları meğer diyor…
Anlıyor ki zaman elekmiş ve hayatındakileri koymuş içine. Geçen zaman içerisinde yaşananlar sınavıymış hayatındakilerin…
O tıka basa dolu eleğin altına toz duman savrulanları, eleğin üzerinde, yok denecek kadar az kişinin kaldığını acıyla görüyor… Yüreği daha bir acıyor, her bir hücresinde ayrı bir acı, ayrı bir sızı hissediyor…
Hayretle fark ediyor saygısı, sevgisi, güveni ve inancıyla birlikte, umutlarını da yitirmişliğini…
Yıllar değilmiş meğer yakıp yıkan, yok eden, silip süpüren… Değişen zaman değilmiş… Geçen, geçip giderken, hayatındakileri birer ikişer silip süpürerek, peşine takıp götüren; eleğin savuruşu, silkeleyişiymiş…
Meğer ben umutla yaşadığım sürece yalnız değilmişim, umutla yaşadığım için yalnız değilim sanıyormuşum. Umutları yitirmişliğimmiş şimdi yalnızlığımın nedeni...
İşte şimdi yalnızım diyor!
Eleğin altındaki o devasa çokluğa bakıp gözyaşlarına engel olamazken, kimi için üzgün, kimine özlem dolu, kimilerine kırgın, incinmiş, kimi için de nefret dolu ve de içi buruk da olsa, üzerindeki birkaç güzide var oluşa şükrediyor. Daimi olmaları, hep eleğin üzerinde aynılıkla kalmaları, hiç değişmemeleri, dolayısıyla da eleğin altına düşmemeleri dualarını, şükürlerine sarmal ediyor…
Lakin kimi yok artık, başka bir dünyaya göçmüş. Kimi çok uzaklarda sizden, sadece hissedebiliyorsunuz, var olduklarını bilmekle de yetinmeye çalışıyor, varsın uzaklarda olsunlar, varsın ellerinin sıcaklığını duymayayım, varsın arayıp sormasınlar, hiç gelmesinler, hiç görmeyeyim yüzlerini, varsın uzak olsunlar, yeter ki sağ ve sağlıklı olsunlar diye dualarınıza şükürleri paydaş ederek yalnız ve soğuk yüreğinizi ısıtmaya çalışıyorsunuz…
Yalnızlık daha bir büyüyor, bel büküyor, epriterek daha bir çörekleniyor yüreğe…
p.r.alkan
YORUMLAR
Harika bir öz eleştiri yazısı olmuş.
Sanırım olgunlaştıkça, geriye ve geride bırakılanlara özlemler daha çok artıyor.
Hele günümüzde süratle tükettiğimiz değerlerin bir bir yok olduğunu görünce
karamsarlığa dalıveriyoruz kolayca.
Ama ümit hep olsun... Hani derler ya "Can çıkmadan, umut bitmez" Bence de bitmesin.
İşte o zaman bitiyor insan.
Sevgiler,