- 1143 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SOĞUK CEHENNEM - BÖLÜM 2
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kitap olmuştur, almak isteyen dostlarım linkten sipariş verebilirsiniz;
www.kitapyurdu.com/index.php?route=product/product&publisher_id=7693&product_id=389999
2 saatlik yolculuğun ardından ormana varılmıştı. Herkes yorulmuştu ama yapacak çok işleri vardı. Esma Teyze atını bir ağaca bağlarken:
-“Hade bakalım, herkes acele acele etsın edeceğıni da dönelım evumuze, akşam olacak.” Diye komut verdi. Herkes hayvanlarını bağlayıp işine koyulmak üzere olduğu yerden dağıldılar.
Kar ormana çok yağmıyordu, ağaçlar çok sıktı. O yüzden ormanın içinde aşırı kar yoktu. Fatma ile annesi bulabildikleri komar yapraklarını ve dikenli otları toplayıp dilmaca doldurdu. Fatma dalgın görünüyordu. Kar tanelerini yeryüzüne bir ikram gibi yeryüzüne sunan gökyüzüne baktı biraz. Yağan kara rağmen yeşil çam ağaçları adeta gözü kara bir asker gibi dimdik durup meydan okuyordu tabiatın karşı konulmaz kurallarına. Gürgen ağaçları çoktan dökmüş olduğu yapraklarını arar gibi sağa sola sallanıyordu. Birkaç ay öncesinde yemyeşil olan bu dallar şimdi sahra çölü gibi kupkuru görünüyordu. Öylesine ıssız öylesine terk edilmiş…
Yer yer görünen kuru ve ince çalılıkların üzerine yağmış kar tabakaları küçük bir çocuğun pastel boya ile beyaz kâğıda resmettiği kar manzarası gibi bir hava katıyordu tabiat anaya. Ağaç dalları küçük bir kız çocuğunun elektriklenmiş saçlarını andırıyordu. Öylesine bakımsız öylesine ölgün… Ama kar imdadına yetişerek beyaz bir eşarp gibi örtüyordu elektriklenmiş saç tellerini. Bu sefer de saç telleri beyaz çemberinden dışarıya fırlamış yaşlı bir buruşuk eğri burunlu bir yaşlı kadını andırıyordu orman. Dallarından kopup yerlere düşen kozalaklar da o yaşlı kadının gülen yüzüydü… Ağaçların tepesine sinmiş sis, beyaz sivri burunlu ayakkabılı bir alacaklı gibi ormanın başından bir türlü ayrılası gelmiyordu. Yer yer ormanın içine sızıyordu sis görüş alanını daraltmaya çalışıyordu. Ama ne var ki çok da başarılı sayılamazdı. Çünkü ağaçların yüzyıla meydan okumuş gövdeleri buna bir yere kadar müsaade ediyordu. Fatma bakışlarını yere indirdi ve gelen seslere kulak verdi. Uzaklardan kurt ulumaları duyuluyordu. Bu, Fatma’nın irkilmesine neden oldu:
-“Anne, bak kurtlar bağırıy ya saldırırsalar bize? Malum kalandarın ortasi, yiyecek bulamazler aç olurler bize saldırırler.” Dedi annesine. Annesi güldü etrafa bir göz gezdirdi ve belindeki tabancayı göstererek:
-“Ne korkaysın? yanımda tabancam var, katirda da tifek var. Gelırsa vururuk olari. Sade bizde da yok herkeste var. İstersan sen da al tifeğı gel yanumuzda dursun. Çabuk gel ha eğlenma bi yerde” Dedi. Fatma tatmin olmamıştı ürkek bakışlarla annesini süzdü. Başını önce yere eğdi bir müddet yeri seyrettikten sonra ulumaların geldiği yöne doğru çevirdi başını bir şey göremedi. Oflayıp dudaklarını büktü ağlamaklı sesle:
-“Ben yanlış zamanda doğmişim.” Diye fısıldadı. Annesi doğrulup:
-“Ne dedın?” diye sordu. Fatma aynı ses tonuyla:
-“Yok bişe anne, sen işuğe bak. Ben da alı geleyim hağu orağı da yariyayim bi hakka.” Dedi. Hafif öksürdü gırtlağını temizledi ve katırın yanına gitti. Annesi de arkasından bağırdı:
-“Eğe da getır kız habu orağın ağzi kesmiy biletelim oni. Baltayi da getır ha!” diye. Fatma:
-“Tamam!” diye bağırarak karşılık verdi annesine. Biraz ürkekçe biraz dalgınca önüne baka baka yürüdü. Esma teyzenin yeğeni Fatma’yı gördü yanına koştu:
-“Fatma, eğenız var mi? halamun orağı kesmiy biletı da haman verelim oni sağa.” Deyip hapşırdı. Fatma gözlerini dalgın dalgın Esma Teyze’nin yeğeninin gözlerine dikti başını evet şeklinde salladı. Elindeki bileme aletini Esma Teyze’nin yeğenine uzattı. Esma Teyzenin yeğeni –“Gel benlan da haman biletelim verelim buni sağa.” dedi. Fatma bir şey söylemeden peşine takıldı. Esma Teyzenin yanına vardıklarında Esma Teyze inleye inleye işini yapıyordu. Fatma merakla:
-“Esma tiyeze geçmiş olsun neyin var? Niye inliysın?” diye sordu. Esma Teyze ağlamaklı sesle:
-“Hiç sorma Kuçiğazim, dün gece habu belıme bi ağri girdi alıy canumi. Dohtora da gidemeyrım ne oldi bağa bilmiyrım.” Diye cevapladı Fatma’yı. Fatma da:
-“E durmaysın evde rahat ki, ormana kopaysin, ahıra kopaysin, yayliya kopaysin, aşağa kopaysin ogari kopaysin çikay canın. Sağluğuni da bozdun, kim bakacak seni yataklara duştun mi” dedi. Bu sözler Esma Teyzenin çok hoşuna gitmişti. Gülümsedi:
-“ne kadar da düşünceli bi kızsın.” Dedi. Fatma’nın utançtan hafif yüzü kızardı. Başını öne eğdi. Esma Teyze ve yeğeni birbirine bakarak güldüler. Sonra oraklarını biledikten sonra eğe Fatma’ya verdiler. Fatma koşarak oradan ayrıldı.
Rüzgâr biraz dinmiş gibiydi. Fatma’nın annesinin neşesi yerine gelmişti. Rahatlamıştı çünkü.
-“Fatma, rüzgar durdi, hava iyiye gidecek sanki biraz da çira edelım mi? Sora tikenduğu zaman gelmeğuk buriye.” Diye sordu. Fatma, elindeki bileme aletini annesine uzatıp:
-“Ver bağa odun orağini ben edeyim bakayim.” Dedi. Annesi verirken orağı:
-“Aman dikket eyle, bi yeruni kesma. Sora kim oğraşacak senilan” Diye tembihledi. Fatma bezgin bir halde:
-“Tamam anne ederım.” Deyip gözden kayboldu.
Hemen kalın bir çam ağacı buldu. Vurmaya koyuldu ama orağın gücü yetmiyordu.
-“Keşke ufak baltayi alsaydım” diye geçirdi içinden. Ağaca hızlıca vurmaya devam etti. Orağı kırmamaya özen gösteriyordu. Kalın ağacın gövdesinden çıkardığı irili ufaklı çıraları koklayıp yanındaki küçük poşete atıverdi. Çıralar çok güzel görünüyordu. “Aferım bağa, iyi iş çikardım ha. Soba çok güzel yanar bu çiralarlan.” Diye söylendi. Hafif terlemeye başladı. Ağacın gövdesine vurmaya devam etti. Bir şeyden rahatsız olduğunu sezdi. Birden durdu arkasında bir şeyin nefes aldığını duydu. Hafif titredi. Cesaretini toplayıp arkasını döndü ve bir kurtla göz göze geldi. Beti benzi attı o anda. Nefes bile almayı unuttu. Bacakları kendiliğinden şiddetli şiddetli titremeye başladı. Sanki başından aşağı kaynar sular dökülmüştü o an. Yutkunup:
-“Uy!” diyebildi sadece. Tüm vücudu aynı anda tir tir titremeye başladı. Korkudan bağıramıyordu. Etrafına bakacak cesareti bile kalmadı. Vahşi kurt, gözlerinin içine bakıp hızlı hızlı soluyordu. Hırlayıp dişlerini gösterdi. Aniden bir patlama duyuldu kurt yere yıkıldı. Köyün bir delikanlısı elinde çift namlulu siyah bir tüfekle koşa koşa geldi. Tüfeğinden dumanlar çıkıyordu. Belli ki Kurt’un kuyusunu o namlular kazmıştı. Fatma tam bayılacaktı ki delikanlı Fatma’nın belinden yakaladı:
-“sakin ol bacim. Geçti geçti, korkma!” diye fısıldadı telaşlı telaşlı. Fatma’nın şoku ikiye katlandı daha çok titremeye başladı. Delikanlıya sokuldu biraz. Etrafına bakındı korkak gözlerle. “Noluy burda?” diye sordu ince ve titrek sesiyle. Delikanlı gülümseyerek:
-“ Kurtlan göz göze geldın vurdum oni bacim. Korkma korkma, daha gelmezler. Bak, bende tifek var. Yanaşanı gene vururum.” Diye teselli edip tüfeğini omuzuna astı. Ama bu Fatma’nın teselli olmasına yetmemişti. Çok korkmuştu. İlk defa kurtla burun buruna gelmişti. Korkudan delikanlıya teşekkür etmeyi bile unutmuştu. Biraz sessizliğe gömüldüler. Delikanlı alnına düşmüş perçemlerinin arasından siyaha çalan kahverengi gözleriyle sessizce Fatma’yı izlemeye koyuldu. Omzuna asmış olduğu tüfeği hafif doğrulttu. Uzun ve ince yapısıyla Fatma’dan iki kat büyük görünüyordu.25-26 yaşlarında görünüyordu. Güler yüzlüydü ve sesi yumuşaktı.
Derin nefes alıp saçlarını geri itti ve sessizliği bozdu:
-“Bu arada, senın ismun ne?” diye sordu. Fatma: “Fatma benım ismum. Senın?” diye sordu. Delikanlı: “Murat.” Diye cevap verdi. Sonra: “Yalağuz gelmedın ya? Annen boban var mıydi? .” Dedi. Fatma evet şeklinde başını sallayıp: “Annem var.” Dedi. Delikanlı: “O zaman hayde yanina gidelım Fatma, merak etmesın seni.” Dedi ve yürümeye başladı. Fatma delikanlının arkasından korkak adımlarla ilerlemeye başladı. Birden teşekkür etmediği geldi aklına ve ona dönerek:
-“Teşekkür ederım, Murat abi. Hayatımı kurtardın. Allah senden razı olsun.” Dedi. Delikanlı gülümseyerek:
-“Lafi mi olur bacim?” Dedi. Çok geçmeden annesinin yanına vardılar. Fatma koşarak annesine sarıldı. Annesi neye uğradığını şaşırdı. Daha ne olduğunu sormaya kalmadan Fatma:
-“Anne, kurt gördüm! Hem da yanımda! Yiyeceğdi beni!” diye bağırdı. Annesi iki eliyle ağzını kapatıp gözlerini irileleştirerek ayağa kalktı ve Fatma’yı omuzlarından tutup:
-“Ne diysın?” diye sorabildi. Sonra delikanlı araya girdi:
-“Ben görür görmez ateş ettım vurdum oni. sora koşa koşa geldım yanina.” Diye açıklama yaptı. Fatma’nın anesi:
-“Allah razi olsun oğlum.” Dedi. Sonra Fatma’ya dönüp:
-“Bize bu korku yeter. Hayde biz gidelım eve. Kalk.” Deyip eşyalarını toparlamaya başladı. Delikanlı:
-“Bağa da artuk müsaade.” Dedi. Fatma:
-“Çok sağ ol abi. Allah ne muradın varsa versın.” Diye teşekkür etti. Annesi de teşekkürlerini aktarırken delikanlı gözden kayboldu. Annesi Fatma’ya kötü kötü bakıp:
-“Çok fena bahti sağa hayırdır?” diye sordu. Fatma sinirlendi:
-“Yok oyle bişe. Adamlan doğri dürust bile konuşmadım” diye karşılık verdi. Annesi:
-“Ey bakalım, yakında çikar kokusi.” Dedi. Fatma iyice sinirlendi ama bir şey demedi.
YORUMLAR
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Güzel bir anlatım tebrik ederim ve sürkleyici ...
başarılarınızın devamı dileğim..
sevgiler..
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Çok hoş bir öyküydü.
Serhatın dediği gibi bir aşkın doğmasına şahit olacağız herhalde.
Hele o şivenin kullanımı ne kadar güzel ve ustaca.
Tebrikler, teşekkürler.
Selamlarımla.
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Sevgili kardeşim beğeni ile okuduğum öykünüzde resmettiğiniz doğada ve olayların içerisinde hissettik kendimizi. Sürükleyici bir aşkın doğuşuna şahitlik edeceğiz herhalde ilerleyen bölümlerde.
İlgi ile takip edeceğim güzel öykünüzü.
Kaleminize emeğinize sağlık.
Saygı sevgilerimle.