- 1941 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE Mİ SAÇININ SUYU HÜRMETİNE Mİ? -2-
Peygamberimizin sakal-ı şerifi ve saç-ı şerifi ile ilgili bir yazıda Mahmut Şevket Paşa’nın resminin( Resim 6 ) ne işi var? Yok öyle…Yazıyı tamamen okursanız anlayacaksınız )))
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet, geldik saç-ı şerif suyu konusuna. Gelmesine geldik ama hemen belirteyim daha asıl konu olan bu meseleye gelmeden sakal-ı şerif ve kadem-i saadet konusunda yazdıklarıma bile özelden eleştiriler geldi. Yok yok merak etmeyin. Eleştiriler de soru mahiyetinde. Öyle öfkelenen ‘’Ulan ‘’ ile başlayan cümleler kuran yok. Şimdi o eleştiri ya da sorulara geçmeden önce hemen bir hususu belirtelim. Dikkat edecek olursanız ben de soruyor, sorguluyorum. Yani kesin bir yargıdan ziyade aklen ve ilmen bir cevap arıyorum.
Neyse su meselesi ile devam edelim.
Su ve kutsaliyet dendiği zaman aklımıza ilk olarak Zemzem kuyusu ve tabii ki Zemzem suyu gelir.
Ülkemizde Zemzem suyunun tadına bakmamış tek bir vatandaş olabileceğini düşünmüyorum. Hacı bir yakını mutlaka getirmiş, vatandaş da küçücük ( Terzi yüksüğü kadar ) bir kadeh ya da özel fincan ( Ki o fincanlar da kutsaldır(!) onlarla sadece zemzem içilir. Hatta zemzemle birlikte yenen hurma da kutsaldır(!) ) içinde sunulan bu suyu ayağa kalkıp yüzünü Kıbleye dönerek -hatta elinin biriyle suyu içtiği için diğerini göbek üzerinde bağlayarak- içer. Yani Zemzem suyu da kutsal bir sudur ve ona hürmet gösterilmelidir.
İslamın İ harfinin noktasına bile karşı olan bazı vatandaşlar işte bu Zemzem suyuna da karşılardır ve onlara soracak olursanız Zemzem suyu denen bu su bakteri yuvasıdır. Avrupa laboratuarlarında yapılan incelemelerde insan sağlığı açısından son derece tehlikeli bulunmuştur bu su. Gelin görün ki aynı Zemzem suyu ile ilgili bazı kayıtlar ise bu suyun Dünya Sağlık Örgütü WHO tarafından dünyadaki tek mikropsuz su olarak tescillendiğini, bu suyun idrar yoluyla değil ter yoluyla vücuttan atıldığını, bir metre çapında bir kuyudan ve milyonlarca kişi tarafından alındığı halde suyunun eksilmediğini söylüyor.( Şu videoya bakabilirsiniz: www.youtube.com/watch?v=LnQC2y6r31A )
Tabii ki bunlar da iddia. Ancak daha da ilginç olan bir şey var. Zemzem’e itirazı olan ve ‘’ Bu saçmalıklar ancak bizde olur. Bilim ve teknolojide ilerlemiş Avrupa’da böyle kutsal su filan yoktur.’’ Diyenler pek çok kilise ve katedral içinde yer alan ayazmaları unuturlar. Hatta şifa niyetine ayazma suyu içenler bile( Ben de içtim. Yanlış anlaşılmasın.) zemzeme ‘’ Açıkta bir kuyu alt tarafı; mutlaka suyu mikropludur ‘’ derken ayazmaların sularının mikroplu olabileceği akıllarının ucundan geçmediği gibi medeni Avrupa’nın da kendine göre kutsal suları olduğunu göz ardı ederler. Hatta belki de her dinin böyle kutsal suları vardır. Mesela yanlış bilmiyorsam Ganj Nehri, Brahmanlar için -içinde arındıkları- kutsal bir sudur.
Gelelim saç-ı şerif suyuna.
Efendim saç-ı şerif daha önce de söylediğim gibi Peygamberimizin saçı.( Daha doğrusu öyle olduğu iddia ediliyor ) Peki nerede bu saç-ı şerif?
Saç-ı şerif , Birleşik Arap Emirliklerinin Abu Dabi şehrinde bulunuyormuş. Bu saçlar dünyada 90 milyon taraftarı olan Ensari cemaatinin lideri Şeyh Dr. Ahmed el Hazrecinin evinde özel bir bölümde saklanıyormuş. Her senenin Ramazan ayının 23. Günü de bu saçlar dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen din adamlarının da katıldığı bir törenle yıkanıyormuş. Bu törene Türkiyeden ise Cübbeli Ahmet Hoca gidiyormuş.
O saçlar Peygamberimize mi ait? Def-i haceti bile misk gibi kokan bir peygamberin saçları niçin yıkanıyor? Madem yıkanıyor neden senede sadece bir kez? Saç-ı şerifi yıkanıyor da mesela Ordu’da olan ve en az saç-ı şerif uzunluğunda olan sakal-ı şerifi(Resim4), diğer sakalı-ı şerifleri niçin yıkanmıyor ? Bu sorulara takılmadan devam edelim.
Peygamberimize ait olduğu iddia edilen bu saçlar ( Saçlar diyorum çünkü üç ayrı renkte üç saç demeti var ) yıkanırken kullanılan su toplanıyor ve o törene katılan ülke temsilcilerine veriliyor. Bu sudan herhalde o törene katılan her ülke temsilcisine ancak minik bir pet şişe kadar düşüyordur. Saç-ı şerif suyu denen bu su daha sonra içine normal çeşme suyu katılarak çoğaltılıyor ve aslında saç-ı şerif suyunun suyu oluyor. Çok ilginç olan bir husus da şu: Saç-ı şerif yıkandıktan sonra ‘’ Aman tek bir teli bile kalmasın’’ diye sıkı bir büyüteç altında yıkama yeri kontrolü yapılıyormuş. Yani Muhammed el Hazreci de bir tek telin bile bir kafir tarafından ele geçirilmesi halinde DNA kopyalaması yapılabileceğinden korkuyor (!) İlle velakin pek çok camide rahatlıkla çalınabilecek sakal-ı şerif dolayısıyla kimsecikler herhangi bir korku yaşamıyor nedense.
Neyse..Saç-ı şerif suyununun suyu daha sonra mini pet şişelere konarak şifa niyetine vatandaşın hizmetine sunuluyor. Mesela 15 Mart 2014 Cumartesi günü Yogat’ın Yerköy ilçesinde olduğu gibi.
Peki o saç-ı şerif Peygamberimizin(S.A.S) saçı olmuş olsa bile, o saçların yıkandığı su insanlar için şifa olur mu?
İlim bu soruya ‘’Evet olur ‘’ cevabı veremez. Yani olay tamamıyla bilimin dışında.
Peki bu durumda ‘’ Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ( Zümer Suresi 9. Ayet ) Diyen Yüce Yaratan(C.C) ve ‘’İlim öğrenmek, namaz, oruç, hac ve Allah yolundaki cihaddan daha kıymetlidir.’’ [Deylemi] ‘’İlim neredeyse din oradadır, din neredeyse ilim oradadır’’diyen Yüce Peygambere ters değil midir bilimsel hiçbir açıklamasının yapılamayacağı böyle bir durum?
İşte bu soru da maalesef bir başka soruyu doğurur: Dünyada şahit olduğumuz her şeyi bilim ile açıklamak mümkün mü? Mesela bizzat Uğur Dündar’ın üzerinde denenen olay: Hayat’da ‘’Yılancı Hacı Macit denilen bir adam Uğur Dündarın eline bir akrep koyuyor…Sonrasını bu videodan izleyebilirsiniz (www.izlesene.com/video/gokhan-ozturk-un-videolariugur-dundar-ve-yilanci-haci-macit/3621053 )
Eğer seyrettiyseniz göreceksiniz ki bilimin izah edemediği durumlar da var.
Madem ki bilimin izah edemediği durumlar da var o halde saç-ı şerif suyu ya da suyunun da suyu insanlara şifa verir mi?
Bu açıdan bakarsak ‘’evet verebilir deriz’
O zaman da siz değerli okyucular bana sorarsınız. ‘’ Hocam o halde karnının ağrısı ne?’’
Karnımın ağrısı şu:
Durun rahmetli babamdan bir hatırayla izah edeyim bunu.
Babamın bir dostu İstanbul’a gelir memleketten ( Kars- Kağızman’dan) Gelir gelmez de o vakitler Galata Köprüsünü bile insanlara satan (!) dolandırıcıların eline düşer ve paralarını çarptırır. Çarptırmasına çarptırır ama çok öfleneir ve ‘’ Ulan İstanbul, sen bana kazık attın, ben de sana atacağım’’ der. Gider bir hayli fazla mini kesekağıdı satın alır. Bunların içine bildiğin toprağı doldurur ve büyük camilerden birinin önünde ‘’ Ey Müslümanlar size Kutsal Kabe’nin toprağından getirdim. Gönlünüzden ne koparsa’’ diyerek satmaya başlar. On beş yirmi dakika sonra çaldırdığı paranın on katı avuçlarındadır.
İşte bizim kutsal saç-ı şerif suyu olayında da geldiğimiz nokta bu. Şimdi ben bir su istasyonu kursam sonra da bildiğin çeşme suyunu ( Ki zaten aslında çeşme suyu o saç-ı şerif suyu denen su. Çünkü tonlarca litre çeşme suyuna bir pet şişe ancak katılıyor.) ‘’ Saç-ı Şerif Suyu ‘’ diye satsam elimi kolumu bağlayan mı var? Evet aslında bu devletin kanunları elimi kolumu bağlamalı ama bağlamıyor. Cübbeli Ahmet Hoca - Eğer resim ve haber doğru ise- Saç- Şerif Suyu dolum tesisi kurmuş ve yakında bu su - şifa olması nedeniyle- sanırım hem eczanelerde, hem marketlerde, hem de su istasyonlarında satışa sunulacak.( Belki de sunuluyor bile)
Cübbeli Ahmet Hoca saç-ı şerifi ve saç-ı şerif suyunu bu kadar hararetle anlattığına göre tahminim yukarıdaki resim ve haber gerçek.
Durun ama daha bitmedi.
Saç-ı şerif suyunun, hatta suyunun suyunun suyunun önemini ve kutsallığını daha da arttırmak için ileri sürülen başka iddialar daha da ilginç.
‘’Peygamberimizin def-i haceti misk kokuyor’’ iddiası…Peygamberimiz(S.A.S) Diyor ki(!) ‘’ Biz peygamberler cemaatinden ne çıkarsa toprak onu yutar’’ ( Olay videonun linki bu : /fazlamesai.fm/videos/490176047801130/)
‘’Peygamberimiz (S.A.S) İdarını bir kaba yapıyor ve yatağının altına koyuyordu. Cariyesi onu gördü ve içti. Peygamberimiz (S.A.S) onu gördü ‘’ Ne yaptın sen? ‘’ diye sordu. Cariye ‘’ İçtim’’ deyince ona ‘’Cehennemden daha sağlam bir kaleye girdin artık seni cehennem yakmaz’’ dedi(!)
Şimdi bunu neyle nasıl izah edersiniz? ‘’ Temizlik imandandır’’ Diyen bir peygamber idrarını bir kaba koyup yatağının altında muhafaza ediyor sabaha kadar (!)
Devamında kanını içen kişiye de ‘’ Sen benim kan kardeşim oldun artık cehennem sana haram’’ diyor o yüce Peygamber(!) ‘’ Müslümanın kanı Müslümana haramdır.’’ Diyen Peygamber…Kan içmeyi ( Vampirliği ) En büyük günahlardan olarak izah eden bir dini esas getirmiş olan Paygamber…
Şimdi soru sırası bende. Eğer peygamberimizin sakal-ı şerifine, kadem-i saadetine, hırka-i şerifine gösterilen hürmet, saçının suyundan şifa beklentisi, haydi onları geçtim idrarının içilmesi, kanının yalanması tüm bunlar aşırılık değilse aşırılık nedir ki Peygamberimiz (S.A.S) "Hıristiyanların, peygamberleri İsa’yı övmede aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırı gitmeyin" demiştir.
Bana bir arkadaş ‘’ Hocam sahabe peygamberimize o derece bağlı ve hürmetkar idi ki ona hep ‘’Anam babam sana feda ya Resulallah’’ derlerdi. Dolayısıyla da bu yapılanlar ona hürmet ve sevginin bir göstergesi olamaz mı’’ diye soru yöneltti. O arkadaşa cevaben ‘’ Sahabelerin gösterdiği sevgi ile bunu karıştırmayalım. Bu bir başka şeye kapı aralamak için uydurulan hikayelerdir’’ diye cevap verdim.
Evet sahabe ‘’ Anam babam sana feda ya Resulallah’’ demişlerdir. Doğru. Peki siz de evladınıza, çok çok sevdiğiniz birine ‘’ Sana kurban olurum’’ demiyor musunuz? Peki kaç kişi kurban bayramında kasabın elini tutup ‘’ Bu bayram beni kes evladımın kurbanı olarak’’ dedi? Ya da şifadır diye evladının sidiğini içti?
Peki bütün bu aşırılıklar, hatta bana göre sapıklıklar niçin yapılıyor?
Gayet açık:
Özellikle doğu ve Güneydoğu Anadoluya gidin göreceksiniz. Neredeyse her adım başında bir şeyh, evliya, gavs, seyyid, kutup ile karşılacaksınız. Bunların hepsinin istisnasız özellikleri Peygamber soyundan geliyor olmalarıdır (!) Eh madem ki peygamber soyundandırlar o halde onların idrarı da içilir rahatlıkla. Haydi idrarını içmeyin ama hani saygı ve sevgide kusur da edilmez en azından.(!)
İşte ondan sonra başlar ‘’ Benim şıhımın dergahındaki çeşmeden bir tas su içeni cehennem narı yakmaz’’ olayı. Hayatında hiç bir işe el atmamış, hiç bir şey üretmemiş olan şıhın binlerce dönüm tarlasında ‘’ Babamızın tarlası biçilecek, haydi tırpan başına ‘’ dendiğinde koca koca mühendislerin, hakim ve avukatların, öğretmenlerin, hatta doktorların koşması olayı…Bir başkasının ağzından çıkan kaşıkla yağsız bulgur pilavına dalarken ‘’ Yiyin..bu pilav her derde devadır, dostun ( Dost demiyorlar tabii ki) ağzından çıkmış olan kaşık derde dermandır.’’ Olayı. ’’ Bir mümin öteki dünyaya gittiğinde Ben .... tarikatındanım’’ dese onu direkt Cennete alırlar’’ olayı. Cennete Saadat-ı Kiramın himmetiyle gitme olayı.( Cennet bu kadar ucuz yani.) ’’ Şeyhimizi görüyorsun değil mi. Bak uzanmış vaziyette. Şimdi o böyle uzanmışken buraya peygamberimiz gelse bile şeyhimiz ayağa kalmaz’’ olayı. Allahın huzurunda ( Yani namazdayken ) ’’Seydaaa’’ diye bağırmak olayı. Ve tabii ki ’’ Şeyhi uçurma’’ olayı. ( Yaşadığım olaylardan kesitler bunlar.) Ve hepsinden önemlisi ‘’ O kollarınızdaki ziynetler sizi cennete götürmeyecek, o ceplerinizdeki paralar size cennetin kapılarını açmayacak’’ dendiğinde insanların ziynet ve paralarını -hayır hasenat işlerinde kullanılmak üzere (!)- orada bırakmaları.
Fakat bir de ne var biliyor musunuz?
Bir başkası çıkıyor. Senelerce insanlara ‘’Sizi Allah ile aldatıyorlar’’ diyor. ‘’Adam haklı konuşuyor’’ diyor, onun söylediklerine kulak kabartıyorsunuz. Evet, adam yerden göğe kadar haklı. İlle velakin aynı adam yıllar ve yıllar sonra ‘’ Putinden mümin kokuları geliyor.’’ Diyor. ‘’ İnsanlığın kurtuluşu deizmde, ateizmdedir.’’ diyor.( Kimden bahsettiğimi anlamayan yok sanırım ama yine de anlamayan varsa sorsun söyleyeyim.)
Kısaca İslam dini oldukça zor bir sınav veriyor. Hele hele de İşid, El Kaide, Taliban, Selefiler, Boko Haram vs. adlarla anılan Allah’ın laneti üzerlerine olasıcalar yüzünden…
Hz. Ebubekir, Hz. Ayşe, Hz. Ömer, Hz. Osman’ın adını tuvaletlere yazıp gece gündüz onlara söven sapıklar yüzünden…( Resim 5 te İran’da bir tuvalet..Yerde Ebubekir. Ayşe, Ömer, Osman, Hafsa ve Muaviye isimleri yazılı. En son kelime ise ‘’Lanet’’ İran lisanı ile yazıldığı için diğer kelimeleri okuyamadım.)
Ve bilhassa sözde bize İslamı anlatıp, gerçekte İslama en büyük kötülüğü yapanlar yüzünden…
‘’Allah (C.C) tüm sapıklardan ve sapkınlıklardan Ümmet-i Muhammed’i muhafaza eylesin’’
Haydi araya bir de çeşni ilave edelim de oldukça ciddi olan bu konuya biraz tebessüm katalım.
Gerçek seçimler ile yeni tanışmaya başladığımız 1912’de bir “sakal-ı şerif kavgası” yaşamıştık. İttihadçılar seçim propagandalarında kullanmak maksadıyla Rumeli’ye bir sakal-ı şerif göndermiş, rakipleri olan İtilâfçılar “Bu sakal Hazreti Muhammed’in değil, Jöntürkler’in peygamberi olan Mahmud Şevket Paşa’nın sakalının kılıdır. İspatı da kolay, şayet hakikaten Peygamber Efendimiz’e ait ise, yanmaz. Ateşe atıp denemeye var mısınız” demiş ama sakalı yakmaya kimse cesaret edememişti.[ Kaynak: Murat Bardakçı---www.3b-liberal.com/index.php?sid=yazi&id=107937 ]
‘’Onlar ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.’’ ( Saff Suresi 8. Ayet )
Her şeye rağmen ümidi kaybetmemek lazım. Kur’anın nuru asla sönmeyecektir. Müslümana düşen ise uyanık olmaktır vesselam.
RESİMLER:
1- Pet şişeler içinde Zemzem suyu
2-Saç-ı Şerif yıkama töreninden bir kesit.
3- Cübbeli Ahmet Hoca tarafından kurulduğu iddia edilen Saç-ı Şerif Suyu tesisi.
5- Ordu Ordu Merkeze Bağlı Orhaniye Köyünde bulunan ve Peygamberimize ait olduğu iddia edilen sakal-ı Şerif.
6- 31 Mart ayaklanmasını bastıran ordunun ( Hareket Ordusu ) Kumandanı ve sonrasında sadrazam olan Mahmut Şevket Paşa.
YORUMLAR
Hocam bu din konusunda pek fazla bilgim yok ve önceki yorumda da dediğim gibi aklımla hareket ederim yok şu cemaatmiş yok bu cemaatmiş hiç işimde olmaz Kitabım ne derse ona uyarım uyabildiğim kadar fazla teferruatına girmeden yaşarım inancımı kaleminize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Ülkedeki pek çok Müslüman da aynen senin gibi yapar ( ben de dahil) Ama yine de toplumda böyle din parazitleri var maalesef ve onları görmezlikten gelemeyiz.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sami Hocam
Yazınızda sıraladığınız saçmalıklar maalesef her dinde olduğu gibi bizim dinimize de kısmen bulaştırılmıştır. Kısmen diyorum çünkü, kim ne derse desin İslam toplumlarında bu tür maskaralıklara aklıselim hiçbir Müslüman itibar etmez. İslam dışı diğer dini toplumlara da bu tür ilkel şeyler daha sık görülür ve daha yoğun şekliyle uygulanır.
Hocam. Dinler tarihine bakıldığında, farklı kültür, topluluk ve bireylerde din kavramının farklı biçimlere dönüştürüldüğünü, dinlerin müntesipleri tarafından her çağda, coğrafya ve kültür değerlerine göre yeniden tasarlandığı görülür. Ancak İslam dini bu konuda önemli ölçüde müstesnadır diyebiliriz. Bunun temel nedeni İslam dinin ruhban sınıfını da dahil putu ve putlaştırılmayı reddedip aklı ön plana çıkaran aydınlıkçı öğretilere sahip olmasıdır. Aslında sorun da burada patlak vermektedir. Kabalist öğretileri benimsemiş yapılar. Peygamber efendimiz (sav)den günümüze başta put ve büyü gibi metafizik olaylar üzerinden. İnsanlığın aklını kullanmasının önüne geçecek akıl dışı uygulamaları İslam dini ile özdeşleştirmek istenmiştir.
Nihayetinde oryantalist kedicikleri olan adnan oktar cukkalı ahmet takunyalı saffet, ali kalkacı vs vs gibi soytarılar bu yapıların ürünüdür.
Örneğin; Beğenmeye biliriz sosyal ve siyasi uygulamalarını saatlerce eleştire biliriz, hiçbir itirazım yok. Ama! S Arabistan da bu tür soytarılar bir gün bile varlıklarını sürdüremezler, anında kelleleri gider. Bu durum aşağı yukarı diğer Müslüman ülkeleri için de geçerlidir.
Farklı bir tartışma konusu olsun diye söylemiyorum. Osmanlıda da bu böyleydi. İslam bilimsel anlamda ele alınır ve var olan tarikatlar İslam ahlakından ve KURAN-I KERİM den başka hiçbir şeyi ölçü almazlardı. Malum süreçte ilim anlamında çok derin eğitim almış İslam alimleri yani o üst yapılar darağacında sallandırılınca. Ortalıkta bu tür soytarılara kaldı. Son cümle bu tür yanlışların ve oluşumların suçlusu, İslam dini değildir.
Kısaca ‘’KURAN-I KERİMİ kendine rehber edinen hiç kimsenin bu tür soytarılar la işi olmaz.
Kaleminize emeğinize sağlık umarım bu yazınız olumlu tartışmalara vesile olur.
Saygı sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 1/6/2016 6:34:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bir atasözümüz vardır: '' İmam ne derse desin cemaat bildiğini okur'' diye. Senin de belirttiğin gibi ülke halkının çoğunluğu olan samimi Müslümanlar bu tür soytarılara pirim vermiyor ama yine de bunları tamamen yok sayamayız.
Esas olarak hep ''Evropa Evropa '' diye önümüze muasır (!) Evropayı çıkaranlar, bizde altı yaşındaki çocukların evlendirilmesini ( Ki yok böyle bir şey) dillerine dolayanlar Vatikan'ın en büyük sorununun hâla çocuk pornosu olduğunu bilmezler ya da bilir ama konuşmazlar.
Selam ve sevgilerimle.
Nejat Uygur bir oyununda kahvede birine anlatmaktadır... Önce piyasadan biraz çocuk lazımlığı toplar... Sonra bir kahveye oturur ve çok önemli bir işi başarmış gibi yüksek perdeden konuşmaya başlar... İstanbul kazan kendisi kepçe lazımlık aradığını, nihayet az ilerideki dolu kamyondan bir lazımlık alabildiğini filan söyler...
Bunu duyan kahve sakinleri hurraaaa! dışarı fırlarlar, bir tane lazımlık alabilmek için...
Sanatçının bu tiplemesi, keyifli, hin bir yüz ifadesi ile iyi para kazandığını açıklar...
Bu geldi aklıma, değerli hocam...
Cüppeli de kimbilir buradan esinlenmiştir...
Nereden baksan mizahi bir durum yani...
Bilgilendiğim kadar da güldüm...
Varolasın hocam...
Saygılarımla.
sami biberoğulları
Nejat Uygur'un bu oyununu bilmiyordum. Bu vesileyle hem onu anmış olduk hem de ben bir şey daha öğrenmiş oldum.
Düşündüm de öteki alemde sanırım en fazla cezayı Lidyalılar çekecek. Onlar parayı icad etmeselerdi bunca kötülük yaşanmazdı.
Selam ve sevgilerimle.
Merhaba Hocam, bu sorulara nasıl cevap verilir bilmem. Ne o kadar ilmim var ne de araştırmam. Ama Zemzem suyunun kutsallığına ve mikrop barındırmadığına inanıyorum.
Saç-ı Şerif suyu hakkında tek bir şey söyleyebilirim. Geçenlerde bir TV. programında Peygamber Efendimizin (S.A.S) yaşadığı evi temsili olarak gösteriyordu. Belki siz de görmüşsünüzdür, köşede bir yatak, birkaç kapkaçak, bir su kabı ve un öğütmeye yarayan taş vardı. Alet edevat bu kadarken, Saç-ı şerif suyu hangi kapta toplandı?
Bütün bunlar çıkarcı insanların başkalarının duygularıyla birlikte paralarını da sömürmekten başka nedir?
Başka sorum yok.
Soran, sorgulayan emekli bir yazıydı tebrik ederim.
sami biberoğulları
Zaten bir tek Allah'ın kulu da çıkıp ''Peygamberimiz bakın ne kadar mütevazi bir hayat yaşamış, biz de onun gibi yaşayalım '' dese dişimi kıracağım.
Keşke herkes onun eşyalerına hürmet edeceğine yaşantısına hürmet edip onun gibi yaşasa.
Selam ve sevgilerimle.