- 1277 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KEÇİ DİLİNDE MEDENİYET
***ARŞİVİMDEN YANSIMALAR***-11
03.04.2013
Hikmet Aksu.
Avrupalı:
“Bizim keçilerin bile kulağını tuttuğunuz zaman “medeniyet” diye bağırıyor.” diyor.
Bizimki:
“Sahi mi? Göstersene…” Deyince çağırmış elindeki şekeri uzatarak keçiyi yanına Avrupalı. Keçi yanlarına varınca Tutmuş kulağından, ses yok, biraz daha sıkmış, kırpmış gözlerinini, büzmüş dudaklarını keçi ama sesi yine çıkmamış. Bizim ki, “E, hani?” dercesine bakmış Avrupalının yüzüne. Bukez daha setçe ve bükerek sıkılınca kulağı canı yanmış ve tiz bir sesle: “Meee…” demiş keçi.
Bizimki:
“Me dedi, gerisi?”
Avrupalı:
“Me’sini duydun, Me’si me de niyeti’ni kulağı kopsa söylemez.
Bilgi çağının süper ikilisi, Avrupa medeniyeti, keçi inadı..
Reformla inancınızı, rönesansla insanlığınızı deformasyona uğratıp, bozdunuz. Tüm bozulmalar sonunda kapıldığınız değerler, para, para, para tutkusunda birleşti. Ve o para için dünyanın sizin ötenizde kalanını aranızda kurduğunuz sistemiyle paylaşıp insanlarını köle ettiniz. İnsan hakkı, inanç özgürlüğü demeden inançlarını da inancınızla değiştirdiniz.
Ve şimdi artık dünyanın bilinen karası üzerinde elinizin değmediği barutunuzun kokmadığı tek parça kalmadığından bu kez sömürünün şeklini değiştiniz; İnsan Hakları savunuculuğu maskesi arkasında. Girmek istediğiniz ülke için bahaneniz –insan hakları ihlali- ve şahitleriniz hazır; Aynı güğümden BOZA içen tüm Avrupa ve dünyanın ileri gelenleri; şıracılarınız… Köle ettiğiniz insanları bırakmış ve hala sömürge zihniyetiyle yönetirken, insan hakları martavalıyla ülkelerin içini karıştırıyor insanları kırdırıyorsunuz. Önce, o size başkaldıran, asırlık kölelerin insan hakkını teslim edin, sonra başkalarından hesap sorun ekselansları.
Oluşturduğunuz, adını kendiniz koyduğunuz(!) sistemle, çoğunlukla, insanınızın burnunu kanatmadan, yok etmek istediklerinizi kendilerine kırdırarak kendi insanınızın insan haklarını(!) koruyor ülkeler fethediyor, zaferler kazanıyorsunuz.
Ama bir gerçek var bunca kötülük içinde güzel olan; o köle edip ayaklarınızı yıkatarak medeniyetten, eğitim ve teknolojiden uzak tuttuklarınız doğal kaldılar. Siz hırslarınızın peşinde insanlıktan uzaklaşırken onlar insan olarak varlıklarını korudular. Anlayamadığınız bir şey var; onlar zaten insan, aranması korunması gerekiyorsa insanlıktan kopanların yitirdikleri insani değerlerinin giderilmesi çabası içinde olunmalıdır.
Afrika ülkelerinden bir prens, Avrupa’da eğitimini tamamlar, sadık bir Hristiyan olarak. Avrupa, kültürü, yaşamı ve İncil’iyle o denli etkilemiş ki prensi ülkesine geldikten sonra misyonerler rahatça yürütmüşler eylemlerini, bir yandan durmadan kiliseler inşa ederek. O devlet başkanı olunca ülkede baştan başka Hristiyan olmuş. Kısa sürede halkın yerli inancını silip döndürmüşler tümünü kiliseye. Tabi ortada dönen dolarlar cabası… Bir süre sonra Hristiyanlaştırdıkları yerli halk İncille yatıp kalkarken, kilisede günahlarından arınma uğraşı verirken, Avrupalıların, bunlardan uzaklaştıklarını başka şeylerle uğraştıklarını görmüşler.
Olaylar karşısında, sıkı sıkıya İncil’ine sahip bildiği Avrupalının ülkeyi, ülkenin zenginlik kaynaklarını (özellikle zengin elmas) ele geçirince İncil’i, İsa’yı, kiliseyi unutuşlarının ardından şaşkına dönmüş ve şu sözlerle özetlemiş olayın özünü, Avrupa’da yetişmiş, ülkesinde Devlet Başkanı olan Prens:
“ Bu olaylar olana dek toprak bizim, incilin ise Avrupalının olduğunu sanırdım. Oysa şimdi anladım ki, aslında İncil bizim, topraklarımız onlarınmış.”
Böylece oynanan oyunun <İncil size, toprak-ülke bize> olduğu anlaşılmış.
Bu masalda burada bitmemiiişşşş…
Gökten üç elma düşmüş; biri Avrupaya, diğeri Avrupaya, öteki Avrupayaaa…
Yok yok. Bize yok. Hepsi onlaraaa…
Hadi çocuklar uykuyaaaa…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.