kendine ait bir oda üzerine
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir oda düşlüyorum. Bir de yılda üç yüz bin liralık bir gelir. o zaman odanın pencerelerinin pembe panjurlu olmasına gerek olabilirdi. Virginia Woolf’un ta 1929’da yazdığı bu isimdeki( kendine ait bir oda) kitap işte bu hayali kuranlara göre tam da. Evlerimizin herkese yetecek kadar odasının olmaması gerçekten de üzücü. Gerçi bunu bir eksiklik olarak görmemişiz yıllarca. Mutfağı olmayan bir ev düşünebilir miyiz? Bir banyo mutlaka olmalı. Uyumak içinse rahat bir yatak şart. Birincil ihtiyaçlarımızın hepsi karşılanıyor çok şükür. Yemek, temizlenmek, uyumak...
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini bakalım. Beş kademelik bir merdiven bu. İlk dördünü şöyle böyle tamamlıyoruz. Fizyolojik gereksinimlerimiz birincisi, güvenlik gereksinimlerimiz ikincisi, ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimimiz üçüncüsü, saygınlık gereksinimimiz dördüncüsü. Bir ailesi, işi gücü olan bir insan dört merdiveni rahatlıkla aşabiliyor.
Beşincisi ’kendini gerçekleştirme gereksinimi’ yani, erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü ...Bu özellikleri kazanmak için insanın dört merdiveni aşması şart tabii ki. Eğer sıcak bir aile ortamından mahrumsak, üçüncü merdivende takılı kaldık demektir; bir işimiz yoksa, topluma faydalı bir meslek edinememişsek dördüncü basamakta çakılıkalırız. Gelişmemiş toplumlarda, sanırım üç ve dört sorunlu basamaklar. Daha kötüsü ilk üç basamaklarda sorun yaşamatır ki en üzücüsü de budur.
Sanıyorum ki beşinci basamakta olabilmenin yolu kendine ait bir oda ile yıllık tatmin edici bir gelirden geçiyor. Wirginia Woolf o tarihte bu kitabı kadınların henüz belli haklara sahip olamadığı bir dönemde, kadınlara hitaben yazmıştı. Oysa şimdi bu ihtiyaç herkes için geçerli. Günün kirini atıp arınacağımız bir odamız olsa, kendi zevkimize göre döşediğimiz bir oda. Orada kendi dünyamızla başbaşa kalsak bir süre. Çoğu uzmanın hani şu dediği gibi; içimizde saklı duran bir yeteniğimiz var ya, işte onu ortaya çıkaracağımız bir oda. Orhan Veli’nin dediği;’bırakmıyor geçim derdi’ dizesi boşuna kazınmadı zihnimize. Sevgili şair, yamalı pantolonla dergi çıkarmaya uğraşırken göçtü gitti. Tam verimli bir dergi çıkaramadan...
Wirginia Woolf, döneminin en başarılı şairlerinin en iyi eğitim alıp da maddi sorun yaşamayan kişiler olduğunu da ekliyor kitabına. Demek ki şu dört basamağı bi geçsek yaratıcılağa mediven dayamış olacağız. Etrafımızda sanatla uğraşan bi dolu insan olsa ne güzel olurdu değil mi? Ayşe müzisyen, Kerem ressam, Aynur şair, Filiz romancı....rüya gibi.
Kendini gerçekleştirmenin basamakları hakkıyla tırmanmak olduğunu düşünenlere pembe panjurlu olmasa da sessiz sakin bir oda dilerim.
YORUMLAR
O dört basamağı kolaylıkla geçmiş bir sürü asalak var. üetmeyi bırakın, her daim daha fazlasını isteyen etrafına bir gıdım faydası olmayan bir sürü tatminsiz insanla dolu yeryüzü.
Bir çok yetenekli insan ise yokluktan, varlık yaratmış, ihtiyaçtan ne icatlara imzalar atılmış. Yeter ki ne istediğini bilsin kişi ve kendine güvensin. Her ortamda yetiştirebilir kendini.
Kutlarım güne gelen yazınızı.
Sevgiler,
lisbeth
teşekkürler, sevgiler...
Ne garip, yazınızı gördüğümde bir akıl oyununa düştüğümü ya da bir dejavu vakasıyla karşı karşıya olduğumu düşündüm. Okuduğumda ise, kalemler arasındaki farkların ne denli derin olabileceğini düşünürken buldum kendimi.
Fakir olup "kendine ait bir odası olmayan" yetenekli insanlar, yeteneklerini gösteremiyorlar mı acaba? Belki, bir zamanlar, Wirginia Woolf zamanında böyleydi, ama artık, durum hepten değişti gibi sanki.
Bırakın en iyi kitabı 1 liraya indirmeyi, bedava indirmek dahi mümkün artık. Bir gece de okumaya ömrün yetmeyeceği seçme eserlerin sahibi olabiliyor artık insanlar. İnternet ve bir bilgisayara bakıyor her şey. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi, en azından edebiyat için geçerliliğini yitirdi sanki. Boş zaman da bulunuyor artık. Yeter ki yetenek ve azim olsun.
Aynı isimde bir yazı daha var sitede. O da günün seçkisi olmuştu. Aynur Engindeniz'in. Okumuşsunuzdur belki, okumadınız sa tavsiye ederim. Kalem farkı dedim ya, sırf onun için. Benim de bir hikayem var, başka bir hikayeyle aynı ismi taşıyordu. Rastlayıp okumuştum, garip bir duyguydu.
Tebrikler.
Sağlıcakla kalın,
lisbeth
elbette şimdi birçok imkan ayağımıza geldi. yine de kendine ait bir oda vaz geçilmez bir gereksinim bence. bölünmeden var olabilmek bir süre en azından. yaratıcılığı, dolayısıyla sanatı ortaya çıkarmanın tek yolu. yazarlar kitaplarını yazmaya doğayla başbaşa, sakin yerlere girmeyi severler. bu sebepten ...
tekrar teşekkürler, saygıyla...
Bir varmış Bir yokmuş !
İnsan ya da insanlar , yalnız kaldıklarında en çok düşündükleri şey ya da şeyler ulaşmak istedikleri veya ulaşılması zor ya da olması mümkün veya mümkün olmayan seyler, hayaller ve her sey.dir.
Küçük günahları küçük insanların istediğini var sayalım. Büyük bir günah için büyük olmaya gerek yok, aksine büyük hayallerle onu yan yana koyabiliriz. İmkansızlık insana aklının imkan sunduğu ölçüde hayal kurmasını sağlar. Aklın ve hayalin yanına veciz bir iki kelime koyarak başlarız güzeli, iyiyi, hoşu, hoşluğu ve içimizde gömülü olan Tanrı'nın şeklini onun yardımı ile çizmeye...
Sanat ... ! Dünyanın ortak aklı değil; dünyanın ortak duygusudur. Duyguların yolculuğu sırasında bize .....
İyi__________
Güzel____________
Hoş______________________
Mükemmel______________________
Ve
Özgürlük__________________________________
Bir haz yaşatan sanat, hayallerin gerçekleşmesi adına insana daima büyük bir özgürlük alanı açar. İşte bu alan da merdivenlerin basamak basamak mükemmele ulaşmasına olanak sağlar.
Burada kadın nerede ? Kadını bu duygulardan yoksun bırakan özgürlük kadına bir varmış bir yokmuş cümlesini hikayesinin hayallerinin önüne koymasına neden… Hadi bakalım ! Bundan sonra ‘’Kendine ait bir oda’’ içinde kendine ait bir dünya kuracak bütün kadınlara başarılar !
Saygılar…
lisbeth
güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.