13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2270
Okunma
Duygu Hırsızlarına…
Yalan:
Kime sorsanız bu gün yalandan nefret ederim der. Doğrudur da. Kişiliğimize zarar verecek yalanlardan insan olan nefret eder. Ufak tefek durumu kurtarmak için söylenen yalanlar hariç. Mesela küçük bir çocuğunuz var ve bademcik sorunu yaşıyor, dondurmayı çok seviyor. Anne olarak çocuğu ikna etmemiz gerekir. Dondurmacıda dondurma kalmamış deriz. Ne kadar ikna edebildiysek artık deneriz. Bunları masum yalanlar olarak adlandırırız. Her insan bu masum yalanları hayatı boyunca çok kez kullanmıştır. Kullanmadım diyen yalan söyler. Ama ben asla yalan söylemem diyenlerde çıkacaktır içimizde.
Hata:
Hatasız kul olmaz demiş Orhan Gencebay. Doğru söylemiş. Hata biz insanlar için. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız hatalarımız çoktur. Bilmeyerek yapılan hatalar da karşı taraf farkına varır ve uyarır hata yapan kişi bundan ders çıkarır bir daha yapmaz.
Bilerek yapılan hatalar kendi başına sorun zaten. İster konuş, izah et, anlatmaya çalış anlamazlar. Alışmışlardır. İkna edemezsin. Savunma mekanizmaları bir acayip çalışır.
Bir sürü yalan uydururlar. Bu yalanları söylerken önce kendileri inanırlar ve seninde inanmanı isterler.
Hırsız:
Hırsız dendi mi akla evimize girip, eşyalarımızı karıştırıp, parada değer olanları toplayan kişiler gelir aklımıza. Bir süre evimizde tedirgin dolaşır ve huzursuz oluruz.
Bir daha hırsız girmesin diye tedbirler almaya çalışırız.
Hırsızlık sadece eşya, mücevher ya da para çalmak mıdır sizce?
Ya duygu hırsızlarına ne demeli?
Kalbinizi çalanlar ayrı tabi. Aşk yönünden hani! Kadın olsun erkek olsun cinsiyet ayrımı yapmadan bu işi meslek edinenler var ne yazık ki. O kişilerde kısa sürede belli eder kendini.
Konumuz duygu hırsızı derken onlar değil. Kendimizce yazıp karaladığımız, iç dünyamızı döktüğümüz, çevremizdeki olayları anlatabilme kabiliyeti olanlarımızın duygularından bahsediyorum.
Bu duygularımızı utanmadan çalanlar var. Bazen hiç tanımadığımız kişide olabiliyorlar, bir bakıyorsunuz yüz yüze görüştüğünüz arkadaşınızda çıkabiliyor. Hiç tanımadığınız kişilerle mücadele etmek kolay, hukuk yoluna başvurursunuz bir şekilde hakkınızı ararsınız. Ya tanıdık olanlar?
Onlarla durum daha kötü! Önce uyarmaya çalışırsınız. Dinlemez. Sonra zaman içinde ispatıyla çıkarsınız karşısına o kadar yüzsüzdür ki benim duygularım der göz göre göre. Lakin görünen köy kılavuz istemez.
İnsanlık bende kalsın dersiniz son kez ikaz edersiniz. Kabullenmiş görünüp sizi kandırmaya çalışır. Birkaç damlada gözyaşı döker. İnsani yönünüz ağır basar sizde bir daha olmasın der konuyu kapatırsınız.
Daha üstünden altı saat geçmeden sosyal medyada acıtasyon yorumlarla dostluktan, dostun attığı tekmeden bahsederek kendini aklamaya çalışarak yandaş toplamaya başladığına şahit olursunuz.
İşte o an bıçak kemiğe dayanmıştır. Dur demenin zamanıdır. Artık konuşmaya gerek duymaz hayatınızdan tamamen çıkarır sosyal medyada engellersiniz.
Hata yapar, duyguları çalar, üstüne yalan söyler. Bu bir kısır döngüdür. Devam eder gider. Siz o kişiyi rencide etmeyeyim, doğru yolu göstereyim, bir insan daha kazanalım mücadelesi verirken bir süre sonra bir bakmışsınız farkında olmadan bu girdaba sizde kapılmışsındır.
Bu tür emeğe saygısı olmayan kişilikler lütfen bizden uzak olsunlar.
Atasözlerimiz o kadar doğru ki.
Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur.
Huylu huyundan vazgeçmez.
Alışmış kudurmuştan beterdir.
Minareyi çalan kılıfı hazırlar.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Şu an aklıma gelen atasözleri bunlar. Unuttuklarım varsa sizlerin eklemesini rica ediyorum. Saygılarımla…
05.01.2016_____________Seher_Yeli Seher Zerrin Ceviz Aktaş
Not: Şiir veya yazı paylaşırken kime ait olduğunu lütfen altına yazalım. Eğer bir yazı, şiirde bilinen cümleler kullanılıyorsa ‘’ tırnak içine almalıyız. Bu davranış emeğe ve kendimize olan saygının işaretidir.