- 441 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gönül
‘Kendimi bildim bileli bu evin tek çocuğuyum. Serbest büyüdüm. Her bir şey elimin altındaydı. Babam ve annem, babalarından kalma şirketi işletiyorlar. Gittikçe, zaman geçtikçe şirket akıl almaz derecede gelişiyor. Ben işte bu bolluğun içinde büyüdüm. Adım Dilruba, yaşım yirmi beş.’
Hatıra defterinde yazılı olan bu cümleleri nice hatırasıyla birlikte çöpe atmıştı. Varlıklı bir ailenin yaşantısını veya sevdiğim kızın nasıl yaşadığını öğrenmem için büyük bir fırsattı. Elime aldığımda kirlenmişti. Kabanımın içine sakladım, evime doğru giderken yağmur hafiften ıslatmaya başlamıştı. Kalbimde bulunan bu sevdayı küle döndürmek için yıllardır uğraşıyorum ama zerresine dokunamadım. Eve geldim. Annem yemek yaptığını söyledi, aç olmadığımı söyleyip odama geçtim. Rahatsız edilmekten hoşlanmadığımı bilen annem bir daha yanıma gelmedi. Babam henüz evde değildi. Defteri koyduğum yerden çıkarıp pis olan yerlerini temizledim. Kapağını heyecanla açıyor ve ilk satırları şaşkınlıkla okuyorum.
“Kendimi bildim bileli…” diye başlıyor yazmaya. Anladım ki varlıklı yaşamak mutlu etmemiş Dilruba’yı. Adını yazmış cümlenin sonuna. Mutlu oluyorum. Ne zamandır sevdiğim kızın adı bu. Gönlümü alan kız, adının manası bu; ‘Gönül Alan.’
Defterin otuz üçüncü sayfasındayım. Şöyle yazılı:
“Bugünlerde dikkatimi çeken bir kişi var. Her sabah yürümek için gittiğim yolun kenarındaki çayhanede, ben yaşında, yüzünü tam göremediğim bir erkek var. Sanırım beni takip ediyor. Bunu fark ettikten sonra bende onu takip etmeye başladım. Gittiğim yere geliyordu. Takip edilmekten korkmuyorum, neden takip edildiğimi merak ediyorum. Canımın sıkıntısı gitmiş aksiyona dönüşmüştü. Gerilim filmlerinde olduğu gibi, sanki gizemli bir kişiyim ve arkamda bir ajan var.
Beraberce şirkete gidiyoruz. Birkaç kat çıktıktan sonra dışarıya bakıyorum. Yakınlarda bir lokanta var orada yemek yiyor. Beni de davet etse keşke, içimin sıkıntısını daha da geçirirdi ama bu aksiyon, gerilim, içimin merak tutkusu beni mutlu ediyor, ara sıra da olsa yüzümü güldürüyordu. Babam bu değişikliği fark etmişti. Sebebini sordu ama bir şey söylemedim. Bir gün güzel bir sürpriz yapacağım hem babama hem bu gizemli ajanıma ”
Bu satırları okurken aklıma bir sürü soru geliyor.
Defterin çöpe atılması acaba bir oyun muydu?
Kız beni takip edip evime kadar gelmiş olmasın!
Yoksa geldi mi?
Aklımdaki sorulara dalmışken zilin sesi ile irkiliyorum. Annem kapıyı açmak için mutfaktan çıkıyor. Terliğinden gelen ses heyecanımı körüklüyor. Acaba kim?
Kapının yanına vardığında ‘Kim o?’ diyor. Dışarıdan sanırım ses gelmedi ve tekrar ‘Kim o?’ dedi. Cevap gelmeyince annem kapıyı yavaşça açıp aralıyor. Olanları film izler gibi odamın kapısında izliyordum. Annem heyecanıma kapımı aralayıp son veriyor. ‘Baban geldi oğlum. Rahatsızlanmış, sesi zor çıkıyor. İstersen gel, hoş geldin de, sevindir adamı.’ Annemin yüzüne geleceğimi söyler gibi baktım. Annem gitti.
Bir hafta kadar geçti. Takip ediyorum, takip edildiğimden de haberim var. Hem takip edip hem takip edilmek değişik bir duygu! Yürüdüğüm yolun sonuna geldiğimde küçük bir büfeye uğruyorum. Bir müddet bekledikten sonra arkamı dönüp kızı sobeliyorum. ‘Dilruba’ diyorum. ‘Gönlümü aldın, hayli zamandır gönlümdesin, seni uzun zamandır seviyorum.’ Dilim kendimden bağımsız konuşmasını sürdürmeye devam ederken kendi kendime düşünüyorum. Bu cümleleri söyleyen ben olamam, o günlüğü okumamalıydım. Dilimi tuttuğumda karşımda tebessüm eden kıza şaşkınca bakıyordum. Şimdi kulaklarımı sonuna kadar açıp kızın konuşmasını bekliyorum. Sessizce arkasını dönüp gidiyor. Arkasından bakakalıyorum.
Biraz zaman sonra yürümeye başlıyorum. Sanki kan beynime yürüyor ve ben kendime şimdi geliyorum. Kafamın içinde sesler yankılanıyor. Tanımadığım, aşina olmadığım bir ses. İsmimi soruyor. Kim olduğumu öğrenmeye çalışıyor. Hepsine cevap vermişim. Adımı söylemişim, bütün sorularına cevap vermişim. En son ‘Yarın şirketin önündeki lokantada buluşalım’ demiş.
Şaşkınlığımı üzerimden attığımda evdeydim. Odamın kapısına annem vuruyordu. Sanırım yemek vakti. Günlüğün son sayfasını okuyorum. İki satır bir cümle yazıyor.
“Defterime burada virgül koyuyorum.
Biliyorum ki sen alacaksın ve bana tekrar getireceksin.”
Yemeğimi çabucak yedikten hemen sonra annemin yanaklarından babamın ellerinden öpüp kalkıyorum. Nereye gittiğimi soruyorlar sadece birazdan geleceğimi söylüyorum. Defteri alıp Dilruba’ya doğru gidiyorum. İçimden bir ses beni beklediğini söylüyor. Köşe başından döndüğümde karşımda iki adam duruyor. Sanırım bunlar koruma, iri yapılı her ikisi de. Orada duruyoruz. Arkalarında bana göz kırpan, gönlümü alan kız. Defteri uzatıyorum. Dilruba gitmelerini söylüyor. Uzaklaşıyorlar. Neden geldiğimi soruyor, bir daha gelmememi söylüyor. Defteri alıp yarın görüşürüz deyip arkasına bakmadan koşarak gidiyor.
Yarın olmuyor benim için. Çünkü yarın olmaya daha bir sürü zaman var.
Son
Baş: 28.11.2015
Bit: 05.01.2016
Hayrani Can
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.