3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1622
Okunma
Arabadan çıkan Esmer Adam, tanışık olmadıkları, birbirlerini ilk defa gördükleri her hallerinden belli çifti seyretmeye başladı. Parlak siyah, oldukça sık perçemlerinin kapladığı yanakların öpülmeye davetkar diriliğiyle güzel, buğday tenli kadın, yüzüne takındığı ciddi ifade, el ve kollarının aşırı narin hatta seksi denebilecek hareketleriyle biraz yıpranmış görünüyordu. Bu yıpranmışlık yüzünden anlaşılsa da bedensel değil, ruhsaldı. Tüm bu düşünceler Esmer Adamın fikriydi.
Biliyorum, bir gece, daha hücreme girer girmez haklayacağım onu da. Sonraları fark etmiş,itiraf edemesem de biliyordum; o da benim kadar kuvvetli hatta daha da fazlası var, sinsi ve kurnazdı. Tek ihtiyacım olan şey, yine onun bana getireceği metal bir kaşıktı. Ne kurnazlığı ne de sinsiliği işe yarardı o zaman. Çünkü artık aşkımı onunla paylaşmak istemiyorum.
Ucunu sivrilttiğim kaşığı gırtlağına gömerken, uyumuyor, her şeyin farkındaydı aslında. Yemek burusunu geçen sivri kaşık, nefes borusuna dayandığında benim de nefesim kesildi. Uzaktan gelen müzik onun değil, benim müziğimdi; “Şu üç günlük ömrüne beni sığdıramadın” ağlıyordum ama o da ağlıyordu.
* Öykümde kullandığım fotoğraf/resim bana ait değil, internetten alıntıdır.