- 1574 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ÖNEMİ
ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ÖNEMİ
Fatma Gül GEZER
CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ
1). ÂŞIKLIK GELENEĞİ NEDİR ve KÜLTÜRÜMÜZDE NEDEN ÖNEMLİDİR?
Âşıklık geleneği, kültür varlığımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Âşıklık çağlar süren deneyimlerden geçerek biçimlenmiş, kendine özgü icra töresi, geleneğe dayalı yapısı, âşık olmak, âşıklığı sürdürmek için uyulması gereken kuralları olan bir gelenektir. Âşık edebiyatı, ozan - baksı geleneğinin Anadolu’da yaşama biçiminin değişimiyle ortadan kalkması üzerine oluşmuştur. Âşıklık geleneğinde sazlı (telden), sazsız (dilden), doğaçlama yoluyla, kalemle (yazarak) veya birkaç özelliği birden taşıyan geleneğe bağlı olarak şiir söyleyenlere "âşık", bu söyleme biçimine "âşıklık - âşıklama", âşıkları yönlendiren kurallar bütününe de "âşıklık geleneği" adı verilir.
Âşıklık geleneklerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
A).MAHLAS ALMA
Mahlas, şairlerin yazdıkları şiirlerde asıl adlarının yerine kullandıkları takma ada denir. Halk edebiyatında mahlas geleneğe bağlı uygulanan bir kuraldır. Âşıkların çoğunun asıl ismi unutulmuş, mahlasları isim olarak kullanılır olmuştur. Dadaloğlu’nun asıl adı Veli, Sümmani’nin Hüseyin, Gevheri’nin Mehmet vb.’dir. Aşık geleneğe uygun olarak kullanacağı mahlası şu yollarla alır:
a)Mahlasını Kendi Seçerek Alma:
-Adını,soyadını mahlas olarak kullanır.
-Yaşayışına ve sanatına uygun olarak kendi seçtiği herhangi bir ismi mahlas olarak kullanır.
b)Bir Usta Âşıktan İmam, Pir Ya Da Mürşitten Alma:
- Usta aşık çırağı sınava tabi tutar.
- Usta aşık çırağının durumuna göre bir mahlası uygun görür.
- Şeyh ve pirin manevi tesiriyle mahlas alır.
c) Rüyasında bade içerken alma.
B).RÜYA SONRASI ÂŞIK OLMA (BADE İÇME)
Rüya motifi Türk Halk Edebiyatında sıkça karşımıza çıkan bir motiftir.Genellikle halk hikayelerinde yer alan bu motif bazı aşıkların hayat hikayeleri içinde de görülmektedir. Aşıklar aşıklığa başlamayı ya da yetişip usta aşık olmayı geleneksel bir unsur olarak gördükleri iki önemli yol, usta yanında yetişme ya da rüyada bade içerek badeli aşık olmaya bağlarlar.
Bade, şerbet, su gibi içilecek bir mai olabileceği gibi elma, nar, ekmek, üzüm gibi herhangi bir yiyecek de olabilir. Âşık edebiyatında bade içme rüya motifi bir gelenek icabıdır. İnanışa göre aşık olmak için ya usta yanında yetişmek ya da mutlaka "pir" elinden bade içmek gerekir.
Bade aşığa;
- Bir pir tarafından,
- Üçler tarafından,
- Beşler tarafından,
- Yediler tarafından,
- Kırklar tarafından verilir.
C).USTA – ÇIRAK
Âşık edebiyatında yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerin en önemlilerinden biri de usta çırak geleneğidir. Âşıklar genellikle bir usta aşığın yanında onun çırağı olarak yetenekler ölçüsünde olgunlaşırlar. Gelenek gereği icracılık ve aşığın şairlikteki ustalığı için üstat da denilen bir aşığın yanında ders almaları gerekmektedir. Genç aşığın ustasının yanında çok büyük bir sabır göstermesi gerekmektedir. Sabrın sonunda çırak ustasının hayır duasını alarak tek başına halk önüne çıkma iznine kavuşur.
D).ATIŞMA – KARŞILAŞMA
Atışma, aşıkların dinleyenler karşısında, deyişme sırasında birbirini iğneleyici fakat mizah çerçevesi içinde söyleşmeleridir. Karşılama, aşıkların rakibine üstün gelmek için soru cevaplı tarzı seçmesi yada onu mat etmenin yollarını aramasıdır. Aşıkların doğaçlama, karşılıklı olarak belirli bir kural çerçevesinde söyleşmelerine "atışma" denir. Atışma, en az iki aşığın dinleyici huzurunda karşı karşıya gelerek birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar çerçevesinde denenmeleri esasına dayanır.
E).LEB - DEĞMEZ (DUDAK DEĞMEZ)
Âşıkların ustalıklarını sergilemek için bir nevi söz hüneri olarak başvurdukları bir biçimdir. İçinde (B,P,M,V,F) dudak ve diş-dudak sesleri bulunmadan söylenilen şiir demektir. Aşıkların dudakları arasına iğne koyarak yarıştıkları bir atışma biçimidir.
F).ASKI (MUAMMA)
Muamma, halk şiirinde bir kimsenin ya da varlığın adını gizleyen şiir demektir. Aşık edebiyatında muammanın özel bir önemi vardır. Aşıklarca muamma düzenlemek ya da bir muammayı çözmek bilgi ve zeka ister.
G).DEDİM - DEDİ TARZI SÖYLEYİŞ
Halk şiirinde yaygın olarak kullanılan bir biçim olup koşma ve semailerdeki aşık ve sevgilinin (dedim-dedi ifadesine bağlı) karşılıklı söyleşmeleridir.
8).TARİH BİLDİRME
Âşık, kıtlık, yangın, sel felaketleri, salgın hastalık, önemli savaşlar vb. toplumu yakından ilgilendiren sosyal hayatla ilgili olaylarla kendi doğum tarihini şiirlerinde tarihi birer belge olmasını istemiş ve genellikle ilk ya da son dörtlükte bazen de ara yerde tarih belirtmiştir.
H).NAZİRE SÖYLEME
Nazire, bir şairin şiirini diğer bir şair tarafından aynı uyak ve ölçüde benzer bir biçimde yazma demektir.
I).SAZ ÇALMA
Saz, aşık için ilhamı kamçılayan bir alet olup aşıklık geleneğinin en önemli unsurlarından biridir. olmak üzere.
Kültürel miras, sürdürülebilir kalkınma ve barışın garantisidir. Âşıklık geleneği kültürel
değerlerimizi gün yüzüne çıkarmak, geçmişi gelecek kuşaklara taşımak ve onların geçmişi tanımaları ve de dünya üzerindeki barışın sağlanması açısından ise önemlidir.
2). ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN SÜRDÜRÜLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER?
Bu konu üç cepheli olarak kendini göstermektedir. Bunlar;
A. Âşıkların yapması gerekenler,
B. Kurum ve kuruluşların yapası gerekenler,
C. Devletin yapması gerekenlerdir.
A). ÂŞIKLARIN YAPMASI GEREKENLER
1.Yaşayan âşıklar, hikâyeci âşıkların veya hikâye anlatıcılarının nesilden nesle anlatarak günümüze kadar yaşattıkları eserleri öğrenerek, bunları icra etmelidirler. Halk, böylelikle bir yandan bu eserleri tanımasına imkân bulacak bir yandan da yeni yetişen nesil kendi kültürüne, dünyasına ait adını duyduğu bu eserleri tanıyıp sevecektir. Böylelikle âşıklığa yönelme yolunda, geçmişte olduğu gibi halk hikâyelerinin etkileyici rolü yine ortaya çıkacaktır.
2.Bilindiği gibi önceki yüzyıllarda bir âşık, kendi yerini tutması, izinden gitmesi, eserlerini ve adını yaşatması için istidatlı bir genci yanına çırak alır, ona âşıklığın vecibelerini öğreterek, onun da âşık olmasını sağlardı. Çırak, yıllar boyu ustasına hizmet eder ve bu arada âşıklığın vecibelerini öğrenir; zamanı geldiğinde ustasının izniyle söylemeye başlardı.Öyle ki, şiirlerinde, ustasının tekniği, kültürü ve söz dağarcığı açıkça kendini hissettirirdi. Bu yüzdendir ki, söylediğimiz hususlar, kendisinin yetiştirdiği çırağına sirayet ettiği gibi, onun çıraklarında da görülebilmekteydi. Edebiyatımızda, Erzurumlu Emrah, Ruhsatî, Dertli, Sümmanî, Derviş Muhammed, Huzurî ve Şenlik Kolları gibi âşık kollarının ortaya çıkması da bu yüzden olmuştur. Çırak yetiştirme geleneği, günümüzde, istisnalar bulunsa da- geçmişe nazaran gücünden çok şey yitirmiştir. Bu bakımdan geleneğin devamı hususunda, çırak yetiştirme geleneğini, ihmal edilmemesi gereken davranışların başında görülmektedir.
3.Kültürümüzde saz, âşıklarla özdeşleşmiş bir çalgıdır. Öyle ki, âşıklardan söz edildiğinde ilk akla gelen husus sazdır. Bir başka deyişle saz, âşık kimliğini belirleyici bir özelliğe sahiptir. Gerçi edebiyatımızda saz çalmayan ve şiirlerini irticalen söyleyen pek çok âşık vardır, ancak bu, genel kanaati değiştirmez.Âşıklar, sanatlarını sergilerlerken izleyiciler üzerinde sazla etki bırakırlar, söyledikleri şiirlere sazla kalıcılık sağlarlar. Hatta bu sayede repertuara türkü kazandırma gibi önemli bir vazifeyi de yerine getirmiş olurlar. Şu halde âşıklara düşen iş, mümkün olduğunca şiirlerini sazla icra etmeleri ve kendilerine has tavırları yansıtan orijinal eserler vücuda getirmeleridir.
4.Başta geleneğin yaşatıldığı Kars, Erzurum, Artvin, Malatya, Kahramanmaraş, Sivas, Kayseri, Tokat, Adana, Yozgat, Çorum ve Amasya olmak üzere âşıkların il bazında bir an önce kurumlaşmaları gerekir. Böylelikle kuracakları derneklerde şu şekilde faydalar elde edeceklerdir:
a. Kendi aralarında düzenleyecekleri programlarla güçlerini artırma imkânı bulacaklardır.
b. Bu programları izleyen genç nesil üzerinde olumlu etki bırakacaklardır.
c. Düğünlere, şenliklere ve çeşitli mahalli televizyonlara katılımda organize kolaylığı sağlayacaklardır.
d. Diğer illerdeki derneklerle işbirliği yaparak o yöredeki gelişmelerden haberdar olacak, dönüşümlü olarak farklı âşıkların kendi illerinde program yapmalarına zemin hazırlama imkânı bulacaklardır.
5. Tam anlamıyla kendilerini ispatlamamış kişileri âşık olarak lanse etmemek ve programlara katılmalarını uygun zamana bırakmak gerekir. Kendilerini âşık olarak niteleyen insanların geleneğe ait birtakım gerekleri yerine getirdikten ve belli bir süreçten geçtikten sonra toplum karşısına çıkmalıdır.
6. Âşıklar kendilerine ait olmayan şiirleri sahiplenme yoluna gitmemelidir. Yüzlerce örneğini gördüğümüz ve âşıklara yakıştıramadığımız bu tür yaklaşımlar,
a. Toplumun âşıklar hakkında kanaatlerinin olumsuz yönde değişmesine sebebiyet verir.
b. Âşığın gerçek gücünün belirlenmesinde olumsuz rol oynar.
c. İleriki zamanlarda, araştırmacıların işlerinin zorlaşmasına yol açar.
7. Âşıklar, bu alanın uzman ve bilim adamlarıyla yakın ilişki içerisinde olmalıdırlar.
8.Şiirlerini, toplumun duyarlılığına bağlı kalarak ve gelenek çizgisinin dışına çıkmadan orijinal buluş ve söyleyişlerle zenginleştirmelidirler.
9.Âşıklar, günlük hayatında, şiirlerinde ortaya koydukları ideal hayat ve ideal insan imajına ters düşecek tarzda olmamalıdırlar. Bir başka deyişle söyledikleri gibi yaşamalıdırlar.
B). KURUM VE KURULUŞLARIN YAPASI GEREKENLER
1.Yörede geleneğin yaşaması ve özendirici olması için mahalli televizyonlar, periyodik olarak âşıklarla ilgili canlı programları yapmalı ve maddi yönden âşıkları desteklemelidirler. Âşıklar, bu programlarda mümkün olduğunca gelenekteki çizginin dışına çıkmamalıdır.
2.Bilhassa mahalli televizyonlar, birbirleriyle bağlantı kurarak, âşıkların yaptıkları programları değişim yoluna gitmeli yahut farklı yöredeki âşıkları davet ederek izleyicilerinin diğer bölge âşıklarının tanınmasına imkân sağlamalıdır.
3.Gazeteler, kültür ve sanat sayfalarında bir köşesini, sürekli âşıklara ve onların şiirlerine ayırmalıdır. Köşede yer alan şiirler, başta yüzyılımızın âşıklarına ait olmak üzere, hemen her yüzyıldan âşığa ait olabilir. Şiirler, farklı şekilde ve konularda olmalıdır. Böylelikle, şiiri yayımlanan âşıkları teşvik etmiş olmakla beraber, yaşayan diğer âşıkların özendirilmesi sağlanmış olacaktır.
4.Gazeteler, âşıkların daha güzel şiirler ortaya koymaları ve bu vadide varlıklarını sürdürmeleri için, senenin muhtelif zamanlarında, muhtelif konularda yarışmalar düzenlemelidir.
5.Dernekler, yıllık faaliyetleri çerçevesinde âşıkları bir araya gelebileceği programlar düzenlemeli ve bu hususta valilik ve kaymakamlıklarla ilişki içinde olmalıdırlar.
C). DEVLETİN YAPMASI GEREKENLER:
1. Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü konu ile ilgili olarak sürekli İl Kültür Müdürlükleri işbirliği içinde olarak şu hususların gerçekleşmesine imkân sağlayacaktır.
a. Yöredeki, âşıkların ve bunların şiirlerinin tespit edilmesi yoluna gidilecektir.
b. Toplanan bilgilerin ve şiirlerin HAGEM’deki Âşık Edebiyatı servisine arşivlenmesiyle, gerek araştırmacılara, gerekse bu konuda haber almak isteyenlere oldukça önemli bir bilgi hazinesi sunma imkânı sağlanacaktır.
c. Yeni yetişen âşıkla yahut ölen âşıkla ilgili bilgilerin elde edilmesiyle, hatta âşıkların doğum ve ölüm tarihlerini gösterir kronolojik bir listenin düzenlenmesiyle araştırmacılara büyük kolaylık sağlanmış olacaktır.
d. İnternet’te, âşıkların biyografilerinin ve önemli şiirlerinin yer aldığı bir WEB sayfası oluşturulmalıdır. Böylelikle ilgili kişilere en kısa sürede âşıklar hakkında sağlıklı bilgilerin verilmesi sağlanacaktır.
e. Valilik ve belediyelerle temasa geçilerek, yöresinde ölen âşıkların okul, cadde veya sokaklara adlarının verilmesi yoluna gidilecek, onların adlarının ölümsüzleşmesi sağlanacaktır. Diğer taraftan bu yaklaşım, o civarda yetişecek âşıklar için özendirici bir durum ortaya çıkaracaktır.
2. Başka şahısların, asıl sahibi olan âşıktan izin almadan hatta kendi adına sahiplenilerek kasetlere parça okumalarının önüne geçilmesinde etkin rol oynanmalıdır. Bunun için, telif hakları kanunun en kısa sürede işletilmesi ve böylelikle gerek söz gerekse makam olarak kültürümüze katkıda bulunan bu kişilerin mağduriyetlerinin engellenmesi sağlanmalıdır.
3. Âşıklara HAGEM tarafından verilecek bir belge ile, gidecekleri yerler için devletin ulaşım araçlarında indirimli seyahat yapma imkânı sağlanmalıdır. Valiliklerle veya belediyelerle temasa geçilerek, imkânlar ölçüsünde yöredeki yardıma muhtaç olan âşıklar, maddi ve manevi yönden desteklemelidir. “Halkın gözü, kulağı, dili” dediğimiz âşıklara sağlıklarında değer vermek gerekir. Bundan nasibini almış âşık sayısı o kadar azdır ki! Bugüne kadar yaptığımız şey, bu yüce insanlara, öldükten sonra sahip çıkmaktan başka bir şey değildir. Yaşayan nice âşığımızı incelemek için -söz yerindeyse- onların ölmelerini bekliyoruz. Bu halk sanatçılarının çoğunun bizlerden beklediği tek şey, para-pul değil, hayatta iken kendilerine değer verildiğini görmek. Bizlere düşen görev, bugüne kadar yapa geldiğimiz hataları yapmayıp yaşayan ve kendilerini ispatlamış olan sanatçılara, sağlıklarında beklenen ilgiyi ve değer göstermek olmalıdır.
4. Aynı şekilde bu belge ile, devletin sosyal tesislerinde indirimli fiyatla konaklama imkânı sağlamalıdır.
5.Seri olarak, âşıkların hayatlarının ve şiirlerinin yer aldığı kitapların basılması gerçekleştirilmelidir. Bunun için genel müdürlük bünyesinde bir kurul oluşturulmalı ve bu kurulun bütün birimlerden bağımsız olarak çalışması için, gerekli şartlar yerine getirilmelidir. Kitap basımının yanında, bağımsız olarak yahut bir dernek tarafından bastırılmış biyografik kitapların -200’den az olmamak kaydıyla- satın alınarak bunların il ve ilçelerdeki kütüphanelere ulaştırılması yoluna gidilmesi gerekir.
6. Ufuklarının açılması için, senenin muhtelif günlerinde periyodik olarak kendilerini ispatlamış âşıkların devlet imkânlarıyla başka ülkelere gitmeleri sağlanmalıdır. Bu ülkeler, Avrupa’da Türklerin yoğunlukta bulunduğu yerler olabileceği gibi, Asya’daki diğer Türk Cumhuriyetleri de olabilir.
7.Okul kitaplarındaki âşık edebiyatına ayrılan kısmın hacmi artırılmalıdır. Bu bölümlerde, farklı âşıkların, muhtelif şekil ve konulardaki şiirlerine yer vermek gerekir. Hatta, âşık edebiyatı dersi işlenirken, mümkünse, yöredeki âşıkların derse getirilmesi için kolaylıkların sağlanması yoluna gidilmelidir. Diğer taraftan, üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde, yetişmekte olan eğitimcinin kafasında farklı bir dünya oluşmasında etkili olmak için tatbiki olarak âşık edebiyatı dersinin yapılması da yerinde bir davranış olur.
8.Valilikler ve kaymakamlıklar, çeşitli vesilelerle, senenin muhtelif zamanlarında âşıklar şöleni yapmalı veya bu hususta faaliyet gösteren derneklere yardımcı olmalı, böylelikle halkın âşıklara ilgi duymasına zemin hazırlamalıdır.
SONUÇ:
Âşıklık geleneği, kültür varlığımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bizler bu geleneğin sürdürülmesi adına üzerimize düşenleri yapmalıyız. Çünkü kültürel miras, sürdürülebilir kalkınma ve barışın garantisidir.
Kültürümüzün önemli bir bölümünü oluşturan aşıklık geleneğimize sahip çıkarak; hem dünya üzerindeki diğer Türk devletleri ile ilişkilerimizi güçlendiririz hem de milli varlığımızı temsil etmek adına dünya devletleri arasında yerimizi alırız.
Aşıklık geleneğimize sahip çıkarak sürdürülebilir kalkınmamızı da sağlarız, kültürel değerlerimizi gün yüzüne de çıkarırız kültürel değerlerimizin yaşatılması üzerine yeni nesillere de aktarırız. Böylece dünya üzerindeki toplumsal barışa da katkı sağlamış oluruz.
KAYNAKÇA
1) www.turkuler.com/yazi/asiklik.asp(Erişim tarihi 21.12.2015)
2) www.turkedebiyati.org/asiklik-gelegi.html(Erişim tarihi 21.12.2015)
3)turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/erman_artun_turk_dunyasi_asiklik_gelenegi_gelecege_tasinmasi.pdf(Erişim tarihi 21.12.2015)
YORUMLAR
Türk kültürünün temelini oluştur. Anadolu halkının halk müziğine, Türk edebiyatına hani derler ya müzik ruhun gıdasıdır. Aşıklık da türk halkının bir çeşit ağzı, kulağı, dili, söyleyemediklerini söyleme ağlarken, gülerken dile gelen kelimelerin ağızdan dökülmesidir. Edebiyatçı olur da her kelimeyi anlarsan bir deyim vardır ya sarhoş eder diye aynı onun gibi bir şey olur. Halk müziğinin kalbi ve Türk halkının bir çeşit nefesidir. o anda ağızdan dökülen seslerdir teşekkürler bunları duymak güzel deyiş sözlerinden bir, iki atışma örneği olursa iyi olurmuy du? ilgiyle okudum. bir çeşit özet gibiydi. Tekrar Teşekkürler.
Yararlanarak okudum, YAZI ALTINDA KAYNAKÇA gösterdiğiniz bir yazıda tekraren alıntı olduğunu belirtmenize gerek yoktu. Alıntı, kaynakça göstermezseniz suç olur... Paylaşmanız vesilesiyle yazınızı okumak imkanım olduğu için mutluyum...Güzel paylaşımınıza,edebiyata verdiğiniz emeğe ve yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler... Tebriklerimle... Saygıyla...