Sana Bahsetmeliydim
Dudaklarına ruj sürüp üstüne koku sıkan kızlardan önceleri, gençliğimin ilk dönemlerinde çekinirdim. Onları bilge ve kültür abidesi sanırdım. Sen de bana göre kültür abidesi filandın ilk etapta. Sonraları anladım ki dudakları boyalı seksi kızların büyük çoğunluğu aptaldır. Sen de gözümde aptaldın! Başörtülü, seksi ve kokusuz kızlar bilgeydi artık gözümde. Son dönemlerde onların da çoğunluğu siyah, kocaman gözlükleriyle aptal ve monoton oldu. Seksi kızlardan utanıp sıkılma hali bende kaybolunca anladım ki eskisi gibi değilim.
Sana büyük harflerle birilerine bir şeyler yazmanın ne kadar ayıp bir şey olduğundan da bahsetmeliydim. Daha çok dikkat çekmenin yolunun büyük ve görünür olmaktan geçmediğini söylememiştim. Önemli olan oran orantıydı ve sende bu yoktu. Düşününce belli bir noktadan sonra bir nokta veya soru işareti veya ünlem işareti koymak gerekiyordu her şeye.
En büyük atamızın Atatürk veya Fatih Sultan Mehmet olmadığını söylememiştim. En büyük atamız büyük büyük dedemizdi. Veya çok çok büyük olmayan büyük büyük büyük dedemizdi.
Allah ve psikiyatristlerle arası iyi olan insanların büyük düşünür ve erdemli insanlar olduklarından da bahsetmemiştim sana. Belli bir noktadan sonra şiir yazmak bile insanın mecnun görünmesine sebep olur. Kafa karışabilir. O sebepten şiir yazarken bile dikkatli olmalısın. Bu çerçevede 1+1=1 eder. Anlayacağın tek doğru diye bir şey yoktur. Bu sebepten yazdıklarıma gülüp geçebilirsin.
Ben İstanbul’un sokaklarında mecnunlar gibi sürterken sen o zamanın Skypey’i olan MSN Manajer’dan çok sevdiğin sevgilinle hafta içi görüşür, hafta sonu çıkardın! Telefonda ücretsiz seks yapmak o zamanlar meşhur değildi, ücretli seks modaydı. Sana bundan bahsettiğimi hatırlamıyorum. Bir şekilde hayatın devam ettiğini söylemeliyim.
‘’Bu günlerde insan olmak çok zor!’’ ve ‘’Bu günlerde herkes ölüyor!’’ repliklerini duyduğumda gülümsediğimi sana hatırlatmalıyım. Senin için ölecek değildim. Sorun insan veya bir şey olmak değildir belki de… Önemli olan bir şey olmamaktır. Sanırım ayrıcalık bu günlerde.
Elif Şafak adındaki edebiyatçının bir eserinde okumuştum. ‘Erkek yapan, kadın yapılandır.’ Şu an merak ediyorum… Sen de böyle mi düşünüyorsun? Yoksa kadınlar mı erkeği yapandır? Bunun cevabını gözlerinin içine bakarak almak isterdim.
Önceleri yanaklarındaki tüyleri aldırmazdın biliyorsun! Yüzüne baktığımda bu görüntü oldukça hoşuma gider, doğallığınla seni öpmek isterdim. Bir gün ansızın yanaklarındaki tüyleri aldırdın, kibar hareketlerle yüzüne fondöten sürdün. Bir açığın ortaya çıkması sonucu gizlenmesi gereken benekler vardı artık. Eskisi kadar da seksi ve sempatik değildin gözümde.
Şu an ülkemizin Cumhurbaşkanı, o zamanın Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisine oy vermenin sebebi adamın fazla karizmatik ve seksi olmasıydı. Bunu ne zaman bana söylediğini veya hissettirdiğini belki hatırlamıyorsun ama ben hatırlıyorum. Recep Tayyip Erdoğan zamanın futbol takımında oynarken gol yiyince küfür ettiği yönündeki söylentilerden sana bahsetmemiştim. Evet, dindar insanlar da küfür edebilir. Bundan dolayı seksi lideri eleştirmediğimi söylemeliyim. Fakat erdemli olmak başka şeydir!
Dindarlardan bahsetmişken devam edeyim. Dindar veya muhafazakâr kızların modern modasına uyup örtünmek istediğini, bu yönde bir özenti içinde olduğunu biliyorum. Ama bunu yapamıyorsun! Çünkü o zaman Allah’ın bir emri olarak kabul ettiğin örtünmeyi, başka sebeplerden yerine getirdiğini düşünecek ve kendini suçlayacaksın! Hem sade giyimli bir açık başlı kızın birçok örtülü kızdan daha az dikkat çektiğini düşünüyor, başının açık olmasının bu sebepten daha hafif bir günaha dönüştüğünü kabul ediyorsun artık.
Ben Elazığ’ın sokaklarında sürterken, sen İstiklal Caddesi’nde gezip bilinçleniyordun. Çok sevdiğin Karadenizli kız arkadaşınla Galata Köprüsünde fotoğraf çektiriyor, bunları sosyal medyada paylaşıyordun. Bazen Albert Camus’tan özlü sözler de paylaşıyordun. Albert Camus’un hemen üstündeki paylaşımda da bir Peygamber hadisi dururdu. Şatafatlı bir doğa fotoğrafının üstüne yazılmış olan hadisin anlamını zerre kadar düşünmediğinin tek ben farkındaydım. Bunu kinimle beraber yüzüne kusmak isterdim. ‘Yabancı’yı okumamış bir bayanın Albert Camus’tan sözler paylaşması da oldukça komik bence.
Belki zor hatırlarsın… Bir gün bir yerde, dondurma yerken Anadolu’nun has kızları gibi utandığını yüzünü başka tarafa çevirdiğini hatırlıyorum. Bu hareketin çok hoşuma gitmişti o zamanlar. Parkta dondurma yalayıp kahkaha atamayan bir kızın bir bu kadar değişim gösterip özgürleşmesini hevesle açıklayamayız bence. Sana verilen özgürlüğün içinde boğulduğunu hayal ediyorum şu an.
Sen bir keresinde bana çok kızmış beni alaya almıştın! Ama ben sana hiçbir zaman kızmamıştım! Ben her halt hakkında yorum yapan kültür ve küfür abidesi bir görgüsüzdüm. Çok önceleri çıktığım kızı filan da bu görgüsüzlüğümle kandırmış, sonrasında salıvermiştim sana göre. Çıktığı kıza hiçbir durumda sinirlenmeyen erkek tehlikeli erkekti! Bu da senin bilgeliğindi. Ben de hiçbir durumda anlık olarak sana kızmıyor, bilgeliğimle sinsi planlar yapıyor, seni yerin dibine batırıyordum. Evet, sana göre böyleydim. Alçakça yapımdan nefret ediyordun! Bu konuda seninle konuşmak isterdim bir kez daha.
Seninle tanıştığımda emekli öğretmenler gibi giyiniyordum. Bir tek V yaka süveterim yoktu üstümde. Gülünecek bir haldeydim. Böyle bir tiplemenin özgün filmler izlemesi, nadir çalınan müzikler dinlemesi, ağır ötesi kitaplar okuması absürt bir durum ortaya çıkarıyordu sana göre. Evet, bunları da sana hatırlatmak isterdim. Sonraları bilmem ne marka elbiseler (sözde kapitalizm karşıtı idim) giymeye başladım! Metro duraklarındaki elbise reklamlarından etkilendiğimi, hevesle elbiseler satın aldığımı da söylemiştin. Ama sen hep özgündün sana göre. Köyden yarın gelmemiştin!
Köyden dün gelmiştin bana göre… Ama köylüler kadar bile kafan çalışmıyordu. Altı üstü birkaç popüler yazar okuyordun!
‘’Senden sonra sana benzettiğimi sevdim!’’ lafı kocaman bir yalandı. Hakikat öyle değildi. Senden önce sevdiğimi sana benzettim, seni sevdim. Senden sonrakini sana benzetmeden sevmeye çalıştım. Arada sen boşa çıktın. Ortada bir yerlerdeydin. Bu da hiç iyi bir şey değildir bilirsin!
Artık ülkemizde teknoloji gelişiyordu. Nedendir bilinmez sadece askeri alanda gelişen bu teknolojiyi cahil sürüler dillerine pelesenk etmişti. Köylerinde tavukların neden hala bok çukurlarını kazıdığı hakkında bir fikirleri yoktu ama. İki kez restorasyona uğramış olan duble yolun neden hala delik olduğunu da bilmiyorlardı. Delik asfalta dolan suyu geçen araçlar üstümüze sıçratmıştı… Belki hatırlamıyorsundur. Bizler daha çok büyüyen Türkiye’yi, yerlere saçılıp can çekişen yatırımları biliyoruz.
YORUMLAR
Muhatabının bu yazıyı okuma ihtimali var mıdır? Yoksa muhataplar çok mu? Bahsetmek için geç değildir zira yazının muhatapları elbette erkekler de olabilir. Yeter ki üstüne alınsınlar.
Sağlıcakla,