Ölüler Diyarı 7. Bölüm
Konuşulmamış ve gizli kalmış her şey vakti geldiğinde gün yüzüne çıkacaktır. Yirmi katlı bir binanın terasında kendimi aşağı bakarken bulmak gibi anladığım şeyler. Başlangıç da bitiş de bir adım kadar yakın. Kim der ki ben hatırlanacağım. Bir Da Vinci değilim. Ya da onun bir tablosu. Ne yani bir tablo kadar değerim yok mu. Bendeki mucizeyi göremiyor musunuz?
***
Dead Kitten mezarlığına geri döndüklerinde Sam soluk soluğaydı. Biz ve Demol hemen içeri girip mezarlığın orta taraflarına doğru ilerlediler. Sam eğilip dizlerini tuttu. Biraz soluklandıktan sonra, “Heeyyy! Beni bekleyin!” Biz arkasını dönerek, “Acele et Sam!”
Mezarlığın mistik havası Sam’i tedirgin ediyordu. Sağına soluna bakınarak hızlı ama tedbirli adımlarla Biz ve Demol’u takip etti. Sonunda onları bir yere bakarken gördü. Yanlarına yaklaşıp yerdeki çukura baktı. Çukur henüz açılmış gibi içerisine kenarlarından topraklar düşüyordu. Oldukça derindi. Ay ışığı ağaçların dallarından sıyrılıp çukuru çok az aydınlatıyordu. Sam Biz’e bakıp, “Bay O buradan mı dirilecek?” dedi. Biz çukurun etrafında bir tur uçarak başını Sam’in kulağına dayadı.
+Sam aslında meseleye dönecek olursak bu çukura girmesi gereken kişi sensin.
Sam yutkundu. “Nasıl yani. Ne demek istiyorsun. Beni mi öldüreceksin. Lanet olsun Biz.”
+ Demol görüyor musun? Sana bahsettiğim şey buydu. Tanrım… İşimiz çok zor. Bir gerizekalı ile birlikte Dünya’yı kurtarmaya çalışıyoruz.
Sam gözlerini dikti. “Ne dedin sen!?”
Biz öksürerek toparladı. “Lafın gelişi işte. Bir deyim gibi. Dil bilgin de mi yok Sam. Çok zor bir adamsın.”
-Her ne ise. Buraya ben neden giriyorum. Demol girsin.
+Sam çocuklaşmayı kes dostum. Çukura girip söylenilmesi gereken şeyleri bir insanın söylemesi gerekiyor. Diğer tarafta olsaydık ben girerdim. Ama burası Dünya ve sen de bir insansın. Aptal bi insansın ama şuan oraya takılmıyorum.
-Bana çocuk diyene bak.
+Ben sana çocuklaşma dedim. Çocuk demedim.
-Ama çocuk aklına sahip olduğumu ima ettin.
+Ne diyorsun sen be. Lanet paranoyak.
Demol burnundan soluyarak kalın sesiyle araya girdi. “Yeter!” Eliyle çukuru işaret ederek Sam’e baktı. “Gir şuraya yoksa seni ikiye bölüp yarını buraya diğer yarını da başka bir yere gömerim.”
Sam tekme atılmış köpek yavrusu gibi başını öne eğip çukura doğru yöneldi. Biz’e bakıp, “Beni hiç korumuyorsun Biz. Bu canavar ilk fırsatta beni yiyecek.” Biz gülümsedi, “Demol insan yemez. Ama sen bir istisna olabilirsin.” Demol burnundan soluyarak, “Hadi! Gir artık.”
Sam çukurun kenarına oturarak yavaşça kendini aşağı itti. Biz kağıttaki yazıları birkaç kelime söyleyerek Sam’in okuyabileceği şekle dönüştürdü. Yazılar küçük kurtcuklar gibi hareket ederek günümüz alfabesine döndü. Çukurun içine girdiğinde Biz elindeki kağıdı Sam’e uzattı. "Şimdi eline bir avuç toprak al ve içindekileri oku." Sam kağıda baktı. Anlamını bilmediği farklı bir dilde yazılmış altı kelime vardı. “Bin kali mea. Stador ori seklagum.”
Sam kelimeleri okudu. Biz yüksek bir sesle “iki kere daha oku!”
Sam Biz’in dediğini yaptı. Okuması bittikten sonra gözleri kararır gibi oldu. Nefesi boğazında düğümlenmişti. Solumaya çalışsa da başaramadı. Gözlerini kapatıp sakin olmaya çalıştı. Dizleri üstüne yere çöküp avuçlarını toprağa koydu. Deprem olur gibi yer sallanıyordu. Çukurun üzerinden etraftaki topraklar çukurun içine dökülüyordu. Zar zor “Biz!” diye bağırabildi. Ölüm korkusu bütün bedenini kaplamıştı. Ayağa kalkmaya çalıştı. Başaramadı. Nefesi normale döndü. Gökyüzüne başını kaldırdığında bir ışık sütun gibi çukurun içine doğru geliyordu. Bir hamlede kendini çukurun kenarına fırlattı. Sırtını toprağa dayadı. Lisa’nın dedikleri aklına geldi. “Sırtını toprağa verdiğinde ihanete uğramazsın.”
Gökten gelen ışık çukurun içini dolduruyordu. Gözlerini kamaştıran ışığa karşı elini yüzüne kapadı. Sarsıntı durdu. Işıklar söndü. Sam elini yavaşça gözlerinden çekerken karşısında gördüğü şey….
“Bay O! Bu sensin. Daha etkileyici bir giriş olamazdı!”
Bay O’nun omzundan ellerine kadar inen koyu sarı renkte zırhı vardı. Miğferi zırhından biraz daha koyu renkteydi ve sadece gözleri görünüyordu. Miğferinin bir parçası ağız kısmını kapatıyordu. Boyu Demolden bile uzundu. Kemerinden aşağı sarkan kılıcı ortanca bir ağaç gövdesi kadar kalındı. Dizlerinde bağlı duran siyah ve yeşil iki deri vardı. Ayaklarında miğferinin renginde metalimsi ayakkabılar vardı.
Bay O zırhla kaplı elini Sam’in omzuna koyarak, “Seni görmek güzel evlat!” Tek adımda çukurdan çıktı. Biz ve Demol hemen Bay O nun yanına gelerek ellerini alınlarına dokundurup ardından omuzlarına koyarak saygı ifade eden bir selamlama hareketi yaptılar. Bay O elini kendi omzuna koyarak karşılık verdi. O sırada çukurun içinden ses duydular.
“Heey! Çıkarın beni buradan.”
Bay O gülümser bir şekilde Biz ve Demol’e bakarak; “Delirmediğinize sevindim.”
(Devam edecek….)
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.