- 477 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Formlar
Formlar
“Biçim ve şekil” genelde görünümle ilişkilendirilir! 3. Boyut için form, şeklen ifade edilir! “Boyut” konusundaki yazılarımda bahsettiğim; her şeyin, hiçlikten tercih edilerek 1. Boyuta, tasarlanarak 2. Ruhsal boyuta, maddi alanda algılanarak da 3. Boyuta çıkması konusu önemli!
2. Boyutta ruhsal tasarı alanı ya da levha-düzlemde “Data” konumunda olan bir etki, 3. Boyutta algılandığında bir forma bürünür! Ruh, bedene bürünür! “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” Tüm ruhsal alandaki levhadaki data formundaki veriler, 3. Boyutta algılanırken 3. Boyutun formuna bürünürler!
Öyle ki 3. Boyuta çıkarılmadan 2. Boyutta, levhada, algısı bile bilinen 3. Boyutun formuyla olur! Rüyalardaki 2. Boyuta dair algılamada şuur, dataya bilinen veya hayal edilen bir şekil vererek onu algılamaya çalışır! Mesela “Korku” algılamasında, önceden korku olarak zihne yerleşmiş bir canavar hayalde yaratılır! Sevinç ve neşe formları da 3. Boyuta dair şekillerle algılanır! Güzel ve neşeli ortamlar hayale gelir! Deneylerde, uyurken yüzlerine pamuk sürülen deneklerin çoğunun, rüyalarında bu etkiyi şekillendirdiği tespit edilmiş! Rüyalarında yüzlerinin derisinin soyulduğunu hissedenler çoğunlukta olmuş.
2. Boyuttaki etki aslında bireyin kendi zihnindeki karşılığa bağlanıyor! Rüyasında veya uyanık halde yalnız ve zayıf his anında gelen “Korku” hissini 2. Boyutta algılayan zihin, 3. Boyuttan bir görüntü veya dokunma hissi oluşturuyor! Bu his ve görüntüyü de arşivinden alıyor! Küçükken dinlediği “Gulyabani” hikayelerindeki korkunç yaratıkları, aldığı etkiye göre hayalinden çıkarıyor! Buna dair bazı hisleri de (boğulma hissi, ezilme hissi) yine arşivden alıyor! Rüya halinde olan için “Bağıramamak” da doğal! Uyku halinde bedenin iradi motor hareketleri, kısmen askıda çünkü! Burada anlatmak istediğim şu; insan zihni nasıl kodlanır ise ya da nasıl hastalıklı veya sağlıklı etkiler ekilirse, o biçilecek! Bu ekim, inançlarla ya da ideolojilerle olabileceği gibi doğal yollarla etkileşimle de olur! Yani zihne (2. Boyut) ne ekilir ise o 3. Boyutta biçilir! Zihnin alt yapısını şekillendiren inançlar ve alışkanlıklar, nesillere direk aktarılır! Hasat hep aynı formda olur!
Av, üst formun alt forma hakimiyetini gösterir; kavga, aynı form içinde söz konusu! Benzer olanlar, aynı formda olanlar, kavga eder! Üst formda olanlar alt formda olanları ya avlar ya köle olarak kullanır ya da da ürün olarak yetiştirir! Bir üst formun yaptığı ziraat, tarlada ürün yetiştirmek veya çiftlikte hayvan yetiştirmeye benzer! Ürün cinsi çok farklı olabilir! Bazı et, süt gibi olabilir! Bazı da mesela akvaryumda balık gibi ya da süs hayvanları gibi bazen kedi-köpek gibi farklı amaçlarla olabilir! Yetiştiricinin amacını yetiştirilen bilmez! Çiftçinin nihai amacını ürün bilmez, bilmesi de gerekmez! Ürünün şuurlu olması gerekmez hatta istenmez! Şuurlu olan ürünler sorun çıkarır! Bu nedenle ürün alan yetiştiriciler, ürünlerde şuur gelişmesini de önlemek isterler. Av-avcı ve çiftçi-ürün ilişkisinden geniş bir anlam çıkarılabilir.
Her şeyin birbiriyle bağlı olduğu bir evrende, av ve avcının da birbirine “Avlayan” ve “Avlanan” olarak bağlı olduğu görülür. Şuur önem kazanıyor yani şuuru gelişmiş olan, şuuru az gelişmiş olanı ya avlıyor ya da kendi maksadı doğrultusunda kullanıyor yani bir nevi “Dünya Tarlasında”, “Ziraat” yapıyor! Ürün ve çiftçi konumları, şuurla belirleniyor! Evrendeki mutlak adalet ise buna dair işliyor! Şuur alışverişlerinde aşırı gidenler için avlanırken av olmak söz konusu! Bu durumda şuuru en verimli şekilde ve evrensel adalete uygun geliştiren, kainatta kendi açısından "Efendi" konumuna geliyor! Evrensel adaletin işleyişine de muhalefet etmemiş oluyor! Şuurunun gelişimi kendi formunun da üst aşamaya çıkmasına yarıyor! Yani "Zulüm" etmeden gelişiyor! Zulüm neden oluyor? Şuurun alt formlara hakim olmasından aşırılık kaynaklanıyor bu da “Zulüm” olarak yansıyor! Dengelemek “Adalet” oluyor! Adalet konusunu makro-mikro alanlarda da açmak mümkün elbet! Kuantum alandaki ince denge ile karadeliklerin evreni yutmasına mani olan denge, “Mutlak adalet” konusuna giriyor!
Son tahlilde; bu konulardan uzak kalmak veya ilgilenmek kişisel bir tercihtir! Bu konularda fazlaca bilgili olmak da uygulama olmaksızın zaten sadece malumat olur! Dünya dışı varlıklar, uzaylılar ve bildik anlamda madde olmayan “Data” formlar konusundaki spekülasyonları anlamak için bu konu önemli! Her bilinmeyen uzaylı olmadığı gibi her uzaylı da bilinmez değil! Bu konularla alaka konusunda bir fıkra aklıma geldi! Çoban dağda koyunlarını otlatırken bir ressam gelir ve tuvalini kurup koyunları çizmeye başlar! Çoban, ressamın koyunlara bakıp bakıp bir şeyler yapmasına mana veremez; koyunları açısından endişelenir! Gidip ressama sorar; “Ne yapıyorsun?”, ressam; “Koyunların resmini çiziyorum.” der! Çoban cevabı tam anlamaz ama sorar; “Davara zararı var mı, bu yaptığının?”, ressam; “Koyunlara bir zararı olmaz!” dediğinde çoban; “Davara zararı yoksa yapabilirsin!” der! Yani tam anlaşılmayan bir şeyin, en azından zararı olup olmamasına bakılabilir!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.