DONSUZLAR
Yosun, kavak yapraklarının, çer çöpün yüzdüğü serin havuza daldı iki çocuk da donsuz olarak. Ahmet, ‘’Dondum donsuz olarak!’’ diye bağırdı. Mehmet, ‘’Donsuz olduğumuzu bağırarak söyleme aşağıdaki tarlada kızlar var eşşek’’ diye söylendi. Öğle güneşi epey alçalmıştı artık. Rüzgâr esmeye başladı kavakların arasından. Ahmet, hışırtılardan ürkerek kurbağa gibi yüzmeyi bıraktı. ‘’Birisi mi geliyor? Koyunlar mı kalkıyor yattıkları yerden?’’ Mehmet bir kahkaha atarak, ‘’Kimsenin geldiği yok, koyunlar da horul horul yatıyor!’’ Keyifle havuzdan çıktılar, birbirlerinin çüküne baktılar. Ahmet keyfi yeni yerine gelmiş gibi, ‘’Benim çüküm seninkinden büyük! Hadi güneşe uzanalım!’’ dedi. Güneşin altında kavrulan killi toprağın üstüne uzandılar. Birbirlerine toprak serpmeye başladılar. Bu sırada bir karga gelip karşıdaki kavağın üstüne konup bağırmaya başladı.
Mehmet, kendi çüküne bakarak, ‘’Benimki daha büyük,’’ dedi kavgalı bir ses tonu ile. Ahmet’e toprak serpmeye devam etti.
‘’Karga bağırıyor hayra alamet değil. Birisi mi geliyor yoksa?’’ dedi korku ile Ahmet.
Yaramaz bir çocuk gibi toprağın içinde yuvarlanan Mehmet ansızın sabit durarak yola doğru baktı,‘’ Aha! Valla, Serap geliyor!’’ diye bağırdı sessizce. Ve hemen çükünün üstünü toprakla kapatmaya başladı. Ahmet de telaşla aynı şeyi yaptı. 14 yaşındaki Serap diplerine geldiğinden ikisi de diz kapakları ile göbek arasını toprakla kapatmış, güneşte uyuyormuş numarasına yatmışlardı. Mehmet 12, Ahmet 13 yaşındaydı. Genç kızlığa adım atmış bir kızdan utanacak yaşlardı yani.
‘’Siz ikiniz burada ne yapıyorsunuz? Kalkın koyunlarınız kalmış tepeye tırmanıyor!’’ dedi kendine fazlası ile güvenen ergen kızlar gibi Serap. Sinsi sinsi güldü.
‘’Koyunlarımız tıpkı bizim gibi yatıyor! Yalancı! Sen çeşmeden suyunu doldur tarlana dön!’’ dedi Ahmet sinirli sinirli. Yerinde kıpırdamamaya dikkat ediyordu. Mehmet’ten ise ses çıkmamıştı. Karga bağırmaya devam ediyordu.
Serap, aklından bir cinlik geçiriyormuş gibi kargaya bakarak, kahkaha attı. ‘’Siz ikiniz donsuzsunuz. Siz kalkmadan ben bir yere gitmeyeceğim! Çüklerinizi kesmek lazım!’’ Beş yüz metre ileride buğday biçen Serap’ın annesinin sesi karga sesine karıştı: ‘’Kız Serap çabuk suyu doldur, gel. Orada ne bok yiyorsun?’’
‘’Donsuz değiliz, donsuz Serap! Hadi annen çağırıyor, suyu doldur git,’’ dedi Mehmet derin bir uykudan yeni uyanmış gibi. Uyku numarası, çüklerinin üstünü kapatan toprak işe yaramamış, Serap her şeyi çakmıştı işte.
‘’Bana ne, bana ne! Siz ayağa kalkmadan ben gitmeyeceğim!’’ dedi Serap. Annesini umursamıyormuş gibi çocuklara doğru çakıl fırlattı yolun üstünden.
Bu sırada derin uykulardan az önce uyanan koyun sürüsü dağa vurmuş, telaşla ilerliyordu. Her zamanki gibi koyun sürüsünü Tilki adındaki sıska koyun rehberlik ediyordu. Beş dakika içinde tepenin diğer tarafına gitmeleri imkânsız değildi. Ahmet, tepenin ardında bir kurdun olduğunu, az sonra koyunları birer birer yere yatıracağını düşündü. Üstündeki toprağı atıp koyun sürüsüne doğru koşarsa Serap küçük kabul ettiği çükünü görecek, rezil olacaktı. Eğer kalkmazsa beş on tane koyunu kurda kaptırdığı için babası kıçına ince bir sopa ile kızarana kadar vuracaktı.
Hangisi daha kötü idi? Küçük bir çükün 14 yaşındaki uyuz bir kız tarafından görülmesi mi yoksa akşam yiyeceği sopa mı? ‘’Orospu Serap git başımızdan!’’ diye hiddetle bağırdı Ahmet. Ağlamak üzere idi. Tarladan bağıran Serap’ın annesi de felaket şekilde kızmıştı Serap’a. ‘’Kız Serap sen buraya gelirsin! Ben sana ne yapacağımı biliyorum. Orada eşeklerin bokunu mu yiyorsun kız?!’’
Ahmet akşam yiyebileceği dayağa rağmen yerinden kalkmamakta kararlıydı. Ansızı Mehmet üstündeki toprağı atarak donsuz olarak koyunlara doğru koşmaya başladı. Yolda giderken, ‘’Senin ağzına sıçam Serap!’’ diye bağırıyordu aralıksız olarak.
‘’Ben senin ağzına sıçam sıçan yavrusu!’’ diye keyifle cevap verdi, ‘’işte donsuz olarak suya girdiğinizi gördüm, babama söyleyeceğim, sizi dövsün!’’
Ahmet ise yerinden kalkmamış ağlayarak üstüne daha çok toprak serpmeye başlamıştı. İçinden ise kızların orospu olduğunu geçiriyordu. Büyüyüp memeleri çıkan her kız Serap gibi orospu ve çekilmez oluyordu herhalde. Ona göre kızların hepsi orospu idi. Bir yıl sonra Ayşe ile tanışana kadar tüm kızlar orospu olarak kaldı. O tarihten yirmili yaşlara kadar kızlar melek oldu Ahmet için. Yirmi yaşlardan sonra tüm kızlar olmasa bile çoğu kız yine orospu oldu gözünde…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.