AŞK VE HÜSRAN
" AŞK VE HÜSRAN " HİKAYEMİZ
Dersimiz vardı ama kendimi hasta gibi hissettiğim için derse gitmekte baya tereddüt ettim. Eğitimin o cezbeden yönü beni yine hipnoz ederek iknaa ya sebep olmuştu. Konferans salonun da saatin gelmesini beklerken bir kişi takıldı gözüme. Kafayı kaldırıp göz göze geldiğimizde sudan çıkmış balık gibi şaşkın ve dizlerim titrer bir halde buldum kendimi. Hani karanlık bir yerde saatlerce kalırsınız da ışığı görünce gözleriniz kamaşır ya işte beni de o masum ve güzel bakışların nuru etkilemiş, bedbin dünyamı aydınlatmıştı.
Gözleri ilkbaharın rengârenk parlaklığını içinde barındıran yeşille süslenmiş doğa gibiydi. Baktıkça bütün stresini alıp, sakinleştiren akvaryum balıkları gibiydi. Kirpiklerindeki kıvrımlar Karadeniz’in sıra dağları gibi birbiriyle ahenk içindeydi. Duruşundaki asalet heybetli ve özgüvenli kişiye emsaldi.
Terapi de hipnoz edilmiş hasta gibiydim. Vücudumda bir kaç dakika kan dolaşımı durmuştu. Fiziksel devrelerim bir uyumsuzluk içine girmişti. Kalp ile beyin arasında ritim bozulmuş, iletişim kopmuştu. Suyun altında bir kaç dakika beklersiniz de yüzeye çıkınca akciğerler sıkışıp nefes alışverişiniz değişir de bunalırsınız ya işte tam o esnada İstanbul sokaklarında buldum kendimi.
Sevinmek ile üzülmek arasında mekik dokuyan bir ruh halim vardı. Günü gelmiş yumurtadan çıkmaya çalışan civciv gibi heyecanlı ve ürkektim. Deniz ile gökyüzünün mavi rengi içimi ferahlatan ilaçtı sanki. Bulutlar kanatlanmış bilinmezliğe gider gibi asi. Ağaçların oksijeni ciğerlerime deva, sıkıntılarıma yoldaş, gönül dünyama ilham kaynağıydı.
Daha huyunu suyunu bilmediğiniz, oturup ta bir çay içmeye bile zaman bulamadığınız kişi için nedir bu duygu yoğunluğu? İçinizde hayalini kurarak bir kişi büyütürsünüz ya, her şeyi istediğiniz gibi dizayn edilmiş bir şah eser. Gözünüzde canlanır bütün profili. Öyle saf, öyle temiz duygularla seversiniz ki hayalinizdeki kişiyi, sanki bir ömür onunla yaşlanmışçasına, kendinizden daha çok tanıyormuşçasına bir sevgi bu. Gününü, saatini bekler sessizce. Dünya kadar insan geçse bu gönül kervanından yeri doldurulamaz o gelmedikçe. İşte tam o talihli karşınıza çıktığında gönül ne ferman dinler, ne de söz. Gözler kör, kulaklar sağır, diller lal olur. Gönül dünyasına öyle bir fırtına gelir ki bütün mevsimler değişir. Gece ile gündüzün yer değiştirmesi gibi birbirinden farklı iki hayat. Yüreğinizde çölleşen duygular yeşermeye başlar. Yosun tutmuş hayaller hayat bulur kollarında.
Seni alır çıkarır dipsiz kuyulardan aydınlığa. Gönlünde sevgi tomurcukları filizlenir. Yokuşlar düzleşir…
En kötüsü de ne bilir misin?
Bu kadar efsunlanmış bir güzelliği bir daha görememek korkusu. Bir daha karşına çıkar mı endişesi. Hayat sürprizlerle dolu diyerek kendini avutma psikolojisi. Giderken elveda bile diyememenin üzüntüsü. Kal, gitme diye ısrar edememek. Adını bile telaffuz edemeyişin ıstırabı. Gidenler gitti kalanlar bizimdir hüsranının ifşası. Dillerin ay tutulması gibi çaresizliğe bürünmesi.
Saatlerce ders dinleyip te hiç bir şey hatırlamamaktır aşk dedikleri.
Eğitim bittikten sonra kendime gelince eve gittim. Ne yapsam aklımdan çıkmıyor. Nereye baksam onun hayali canlanıyor gözümde. Bir an kendimi şizofren gibi hissettim.
Duygular rayından çıkmış tren gibi kontrolsüzdü. Mantık devreden çıkmıştı. Kısacık bir zaman da karşına çıkan biri için özlem duymak ne garip değil mi. Hiç bilmezler ki sadece bu an için bir ömür feda edilir. Âşık olmayana aşkı anlatmak, dipsiz kuyularda çıkış aramak gibidir. Ne söylesen boş ve imkânsız gelir. Bu öyle bir dert ki başka bir ilacı da alternatifi de yoktur.
Uzun bir zaman geçtikten sonra yine ortak bir eğitim programında karşılaşmıştık. Hani içten dualar edersin de kabul olunca sevinçten havalara uçarsın ya işte tamda o haldeyim. Heyecanım yatışsın, ateş gibi yanan yüzümün sıcaklığı serinlesin diye bir şişe su almaya gittim.
Geri döndüğümde yanında bir kişi vardı. Herhalde arkadaşıdır diyerek kendimi teselli ettim. O anda hayatım Eğitim ne zaman başlayacak cümlesini duyunca bir an gözlerim karardı kendimi yerde buldum. Neyi umduk neyi gördük.
Eh be güzelim...
İnsan bu kendi dünyasında hayaller kurar, beklentiler oluşur ya işte bunun insan üzerinde bıraktığı hayal kırıklığı da o kadar tesirli olur.
“ Dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerek. ”
SELÇUK SALMAN
31.12.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.