GİDİŞİNE
Puslu bir istanbul sabahında; bir elimde kurumuş simit,diğerinde
Soğumaya yüz tutmuş çayimla oturup sessizliğin sesini dinliyordum.
Önümde didişen teyze ile amca suratıma hafif bir tebessüm dokundurdu.
Yıllanmış kalplerdeki bu kızgınlığın saman alevi gibi olduğu ta uzaktan anlaşılı-
yordu. Keşke;dedim içimden .yüreğim sevmelere ne kadar hasretmiş meğer.
Kalktım, üzerime dökülen susamları ve kırıntıları çırpıyordum ki; o çıktı karşıma.
Soğuk havada bindiği bisiklete takıldı gözüm. Anlık körlük tü yaşadığım. Sanki
O ve ben vardık koca şehirde. Ayaklandığım yerimde kalakaldım. Nasılda mıknatıs
gibi birbirimize çekmişti kader. Hemen yanı başımdaki kayalıklara oturdu. Eline aldığı çakmakla sanki sigarayı değil de beni yakıyordu. Yanakları kerme tutmuş küçük bir çocuğun yanına geldiğini fark etti. Cebinden üç beş kuruş ne varsa verdi
Minik avuçlara. Kalbimin tekledigini hissediyordum. Ansızın esti ve gittim yanına.
-merhaba, adım hasret. Rica etsem bir sigara da ben yakabilir miyim?
Dedim. Çattı kaşlarını , eliyle birşeyler söylemeye çalışıyordu. Kulağında kulaklık
Olduğunu düşündüm önce, sonrasında fark ettim sessizliğini.
Konuşamıyordu. Ne duyuyor neden ses veriyordu. Elleri dili, suratı kimliği olmuş
tu sanki. Şaşkın şaşkın bakakaldım.
( Eğer güzel olmuş, devamı bizde merak uyandırdı diyorsanız motivasyon amacıyla yorumlarınızı bekliyorum. Hayal dünyam böyle milyonlarca kahramanlar dolu. Sevgiler. .. )