- 414 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bombaların gölgesinde kör dövüşü!
Kendimi bildim bileli ülkemizde iç çekişmelerin gölgesinde yaşadım. Çekişmenin tarafları ise daima siyasiler oldu.
Dolayısıyla yaşamak zorunda kaldığımız bütün melanetlerin sorumluları da siyasilerdir. Hiç birini ayırt etmiyorum. Hepsinin yaşanan olumsuzluklarda az ya da çok payı var.
Günümüze bakıyorum; Yine aynı çirkinlikler yaşanmakta!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllara bakınız!
O yıllarda Osmanlıdan kalan dış borçları üstlenmemize rağmen ülkemizde müthiş bir dinamizmin olduğu açıkça görülmektedir. Kısa sürede akıllara durgunluk verecek atılımlar gerçekleştirilmiş, şu anda iktisadi ve sosyal konularda neye ihtiyaç duyuyorsak temeli o dönemde atılmıştır.
Türk Milleti; Dışa bağımlılığın bedelini koskoca bir imparatorluğun çökmesi ve akabinde milli mücadele sırasında kanı, canı ile fazlasıyla ödemiştir. Şimdi ise benzer bedeli sulh zamanında ödemektedir. Her gün onlarca insanımız hayatını kaybetmekte. Gün geçmiyor ki şehit haberleri duyulmasın. Ya da, gözünü kırpmadan sivilleri hedef alan bombalama olayları yaşanmasın.
Sıkılan her kurşun yüreğimize saplanıyor, atılan her bomba yüreğimizde infilak ediyor.
Bu sefer de İstanbul Güngören’de içimiz parçalandı.
Siyasiler yine bildik açıklamalarını yaptılar;
“Failleri er ya da geç yakalanacak ve cezalarını çekecekler”
Oysa failler yakalanmıyor, ceza filan da çekmiyorlar!
Hoş yakalansalar ne olur ki!
Şu ana kadar yakalananlar hangi yaramızı sardı ki bundan sonrakiler sarsın!
Kaldı ki, nitelikli yönetimlerle bu tür olaylar yaşanmadan sonlandırılabilir ve faillerin yakalanması için de timsah gözyaşları içinde herhangi bir açıklamaya da ihtiyaç duyulmayabilir.
Ülkeyi yönetmeye talip olan siyasilerin ortak özelliklerine baktığımda ne yazık ki gördüğüm şudur;
Ortak hedefleri daima bir şeyleri değiştirmek oluyor. Onlara göre değiştirilmesi gereken şeylerin başında anayasa ve rejim gelmekte!
Bu durum takıntı haline dönüşmüş!
Sanki her şeyi halletmişler sıra anayasa ve rejimde gibi bir hava içindeler.
Oysa, ülkeye hükümet etmek üzere seçilmiş insanların üstüne vazife olan tek şey, sadece ve sadece insanların refah düzeylerini ve mutluluklarını artırmanın yollarını bulmak olmalıdır. Rejim bunları yapmaya engel değildir. İnsanlar onlardan etnik kökenlerine göre muamele edilmesini ya da dinlerini hangi düzeyde yaşamaları gerektiği konusunda yol gösterici olmalarını beklemiyor. Bilinmelidir ki bu beklenti sadece siyasiler tarafından yaratılmakta ve sanki halkın beklentisiymiş gibi sunulmaktadır.
Halkın ekonomik çöküntü içinde ve açlık sınırında yaşarken duymak istediği tek şey; Kürt, Türk, Laz, Çerkez tartışmaları ya da din, iman, Kuran’dır.
Halk kurumlar arası çekişmeleri de görmek istemiyor. Seçilecek Cumhurbaşkanının dindar mı değil mi konusunu da merak etmiyor. Bütün bu konuların meraklıları ve tarafları kendi aralarında dıştan güdümlü siyasilerdir.
“Zararın neresinden dönülürse kardır” Atasözünden yola çıkarak siyasilerin kendilerine çeki düzen vermeleri son derece önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi her türlü gelişmeye, ilerlemeye ve çağdaş toplum olmaya yönelik en uygun zemini sunmaktadır.
Yeter ki hizmet aşkı ile yanıp tutuşan vasıflı yöneticiler iş başında olsun!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.