- 1023 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
AH ŞU KADINLAR
Ne desem ne etsem bilmiyorum.
Nasıl başlasam onu hiç bilmiyorum.
Bildiğim tek şey “ah şu kadınlar”.
Gel de başla bakalım başlayabilirsen...
Kadın milletini anlatmak öyle kolay mı?
Kadın milletini anlatabilmek hele hele biz erkeklerin yapabileceği bir iş mi?
Ne yapalım bir kez de ben deneyeyim kadınları/mızı anlatmaya.
Elbette ki kendi kadınlarımızı, yani halis muhlis Türk kadınlarını anlatacağım.
Affedersiniz anlatmaya çalışacağım.
Yarım aşırı devirdim! Hala şu kadınları anlayamadım. Ama anladığım ve gördüğüm bir şey var ki Türkiye’de yaşayan erkeklerin, ben diyeyim yüzde doksanı, siz deyin yüzde doksan beşi…
Bu kadar olur mu birader diyeceksiniz, haklısınız. Aynen o kadar.
Belki de erkeklerin hepsi diyeceğim ya yüzde beş yanılma payı bırakayım. Hiç olmazsa kim o yüzde beş dediklerinde, hemencecik “sensin abi” deyivereyim.
Diyeceksiniz ki nerden vardın bu kanıya. Nasıl ulaştın bu sonuca ve bu rakama.
Valla ben onu bunu bilmem. Bilimsel araştırmaların da nasıl yapıldığına aklım da ermez ki erse ne olur?
Sanki soru sordukları adamın gerçeği söylediklerini nereden biliyoruz?
Adamın karısından korkup yalan söylemediği ne malum?
Ya da metresinden çekinip kıvırdığı… Ya da sevgilisine şirin gözükmek için farklı cevap verdiği…
Neyse, konu bilimsel araştırmaların gerçekliği ya da analizi değil. Benim de ilgi alanım ve yazmak istediğim bu değil zaten. Anlatmak istediğim olay Türk erkeklerinin “zavallılığı”.
Durun durun hemen sinirlenmeyin ve hemen üstünüze de alınmayın lütfen.
Siz zaten yüzde doksan beşin değil, yüzde beş -rakamla 5- in içindesiniz.
Onun için alınganlık yapmanıza gerek yok. Ben de geride kalan yüzde doksan beşi anlatmaya çalışacağım.
O kadar memleket gezdim, o kadar insan gördüm ve bir o kadarıyla konuştum, izledim.
Bu kadar mı birbirinin kopyası olur arkadaş, bu kadar mı birbirine benzer insan davranışı?
Şaşırmamak elde değil.
Gerçi işin içine kadın girince hareketler –mecburen- aynı mecraya akıyor ya…
Neyse ben yavaş yavaş konuya gireyim iyice dallanıp budaklanmadan.
İyi ki kadınlar bu aklıyla erkek değil yoksa halimiz iyice haraptı. Gerçi şimdi de harap değil mi zaten dediğinizi duyar gibi oluyorum ya ancak işin iyi tarafından da bakmak gerek galiba.
Yaşlı genç, zengin fakir fark etmiyor inanın.
Okumuş okumamış…
Hiç fark etmiyor. Benim yaşadıklarım, gördüklerim bunlar.
Ben gördüğüme ve yaşadıklarıma inanırım arkadaş. Siz ne yaparsınız bilemem, zaten beni de ilgilendirmez.
Ben anlatayım siz kararınızı verin, ya da boş verin…
Kocaman şehirlerden birinde, en işlek semtinde, diyebilirim ki şehrin belki göbeğinde…
Her gün on binlerce insanın geçtiği bir yerde. Yöresel ürünler pazarındayız.
Ağırlıklı olarak Karadeniz ve Doğu Anadolu yöresi ürünleri var.
Köy peynirinden Erzincan tulum peynirine, Trabzon tereyağından manda yoğurduna, baldan zeytine kadar ne ararsan var.
Sabahın yedisinde tezgahı açıyoruz, gecenin on ikisine, birine kadar satış yapıyoruz.
Sonra tezgahı toparlayıp kapatıp dinlenmeye gidiyoruz.
Gün içinde yüzlerce, binlerce insanla konuşuyoruz, bazen tartışıyoruz, ürünümüzü tanıtıp satışımızı yapıyoruz. Elbette ilginç insanlarla da karşılaşıyoruz tabi.
Hayatında bir kez olsun canlı inek görmediği halde, koca şehrin sokaklarından başka bir yeri bilmediği halde, kendini “peynir uzmanı” zannedeni mi ararsın…
Arıyı sadece resimlerde görüp “bal uzmanı” zannedeni mi… Ya da tereyağını reklamlarda görüp “tereyağı uzmanı” kesileni mi?
Bu kadar “uzman” ın olduğu başka bir memleket yoktur herhalde.
Neredeyse herkes uzman… Hem de her konuda uzman. Öyle bir konuda ya da iki konu da değil.
Dedim ya: peynir konusunda uzman, tereyağı konusunda uzman, bal konusunda uzman, zeytin ondan sorulur zaten, fasulyeyi ise hiç sorma…
Diğer alanlara girmeyeyim. Hayatında bir satır hukuk metni okumadığı halde hem savcı, hem hakim, hem de avukat olanları saymıyorum.
Ayağına bir kez top değmediği halde hem hakem hem futbolcu hem yorumcu olanları mı ararsınız, kendi ev bütçesini idare edemeyip borç batağına saplandığı halde, ekonomik konularda uzman olup Türkiye’yi üç günde düzlüğe çıkaranları mı?
Ya da başından beş evlilik geçen evlilik uzmanı mı?
Hangi birini sayayım. Hangi konuda uzman değil ki bizim insanımız?
Allah vergisi üstün yetenekleri sayesinde okumadan anlayan, görmeden anlatan, dinlemeden karar veren… Maşallah bu kadar olur.
Neyse konumuz bu da değil.
Konumuz kadınların erkekleri peşinden nasıl sürüklediği.
Ben kibarca sürüklemek diyorum, siz ne dersiniz bilmem. İster idare ediyor deyin, ister çekiştiriyor deyin, ister gezdiriyor deyin… Orası size kalmış.
Bu kadar mı olur arkadaş… Okumuşu yazmışı, cahili yazmamışı, yaşlısı genci, güzeli çirkini, köylüsü şehirlisi, doğulusu batılısı…
Vallahi fark etmiyor. Adam elini peynire uzatıyor. Kadın “o güzel değil”, adam zeytini tadacak oluyor, “evde iyisi var”, adam bal hakkında bir şey soracak, kadın “sen ne bilirsin balı” diyor.
Adam bir tutam peynir alacak oluyor, kadın evde var diyor. Çekiyor kolundan. Zavallı adam söylediğine pişman boynunu büküp, kolundan çekiştiren karısının peşinden gidiyor.
Bir başka erkek başka bir ürün tadacak oluyor, kadın tatmasına bile fırsat vermeden çekiyor kolundan.
Gel gelelim kadın almak istediğinin tamamını al(dır)ıyor. Çeşit çeşit, kilo kilo, kangal kangal, çuval çuval…
Parayı ödeyen kim? Elbette erkek…
Sıkıysa ödemesin. Var mı öyle yağma. Kadın isteyecek ve erkek almayacak. Mümkün mü?
Hemen suratlar asılır, her türlüsünden tavır yapılır, icabında küsülür.
Geçmişin derinliklerine anında inilerek, zaten ne istedim de aldın moduna hemen girilir. İtina ile adamın burnundan fitil fitil getirilir.
Zavallı adam ne yapsın? Karısının surat yapmasına mı, dırdırına mı, terslendiğine mi, yoksa hemencecik bir ömrün muhasebesine girildiğine mi, hangisine üzüleceğine fırsat bile bulamadan maaşından son kalanları cüzdanından çıkararak satıcıya boca eder.
Bu örnekleri çoğaltmak için yazar, çizer olmaya, ekonomi uzmanı olmaya da gerek yok.
Ben duyduğuma değil gördüğüme inanırım arkadaş.
Yukarıda yazdıklarımı hem gördüm hem yaşadım.
Sizi bilmem ama ben hanımla didişmeyi sevmem. Çünkü sonunda hep o haklı çıkar.
Ben yine yorulduğumla, boş yere çene patlattığımla kalırım.
İyisi mi baştan evet derim.
Hem sevgili karım hem de ben rahat ederim.
Size de, kendime de kolaylıklar ve sabırlar dilerim.
Günay ÖZDEMİR / merSİNop
ikibinonaltıya dörtkala
YORUMLAR
Günay hoş geldin.
Özledik seni hemde çok...
Muhabbet tadında bir yazıyla geldin. Ne güzel.
Yazını okuyunca Tacttinin "Acıhta bana ver"yazısını okumanı salık verecektim.
Ama gördüm onu da okumuşsun.Konular ne kadar benzer değil mi?
Yazılarımı da okumuş yorumlamışsın. Onlara da cevap yazacağım.Sağ ol.
Tekrar hoş geldin. Hasretle öperim gözlerinden...
Günay ÖZDEMİR
Siz de hoş geldiniz. Çok teşekkür ederim yorumunuz için. sizleri ve Edebiyat Defteri Ailesini çok özledim. Ancak çok fırsat bulduğum da söylenemez. Şartları zorluyorum yazabilmek için. Yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum. Bana yol gösteriyor her biri. İlham veriyor.
Yazmaya devam.
Sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyorum sevdiklerinizle birlikte.
Ellerinizden öperim.
Kadınlara haksızlık etmemiş misiniz Günay Bey, söyleminizin tam tersi kadinlar olduğu gibi erkekler de var değil mi.
İdarelidir bizim kadınimız idareli, erkekler idareden anlamazzz :-)
Ah bir başkan olsalar var ya ülke güllük gülüstanlık olur :-)
Selamlar.
Günay ÖZDEMİR
Günay ÖZDEMİR
Ah şu kadınlar
Esmerlerle açtım gönül gözümü
Yıldızlar altında kalmış gibiyim
Sarışınla tattım derdi, hüzünü
Küçük bir çocuğa kanmış gibiyim
Kumralı ayrı dert kalem kırdıran
girdinmi soluna hayat durduran
Yol yordam bilmeden kelle vurduran
Kahvesini içip yanmış gibiyim
Ah be kıvırcığım estikçe estin
Ben dolanırdımda kestikçe kestin
Yurdumu kuruttu zamansız jestin
Talana uğrayıp bitmiş gibiyim
Aşkın yazarıyla pazarlık ettim
renkli gözlerimi önüne ittim
kısacık saçları ömrüme kattım
sarıp sarmalanmış solmuş gibiyim
Ben pes ettim hocam :) mutlulukla mutsuzluk arasında araf da kalsam da böylesi daha güzel
Saygılar .
Günay ÖZDEMİR
Keyifle okuduğum bir yazıydı.Toplum olarak her konuda uzman olduğumuz ise tamamen bir gerçek,uzmandan geçilmiyor ortalık:) Ama kadınlar konusunda tamam mutlaka anlattığınız tarzda kadınlar ve eşleri var mutlaka çok miktarda ama bir de bunun tam tersi olan durumlar da var:) Yani istediğini yaptıran erkek.Tabii buna istisna diyoruz ve çoğunluğu hep kadınların haklı olduğu bir topluluk alıyor.Yazı güzeldi tebriklerimle ve sözlerimi bir cümleyle noktalamak istiyorum.Kadınlar daima haklıdır:))
Günay ÖZDEMİR
:)) kadından korkmayan. Erkek ' Allah'tan korkmaz diye boşa dememişler . ama en güzeli konuşarak bir birlerini önemseyerek hareket etmek olmlı.. sevgilerim ile..
beren yılmaz tarafından 12/28/2015 2:02:41 PM zamanında düzenlenmiştir.