- 947 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurbağalar şehri
Kurbağalar Şehri
(Kurbağa Miçu’nun başına gelenler)
I. Kratos Ülkesi,kurbağalar şehri
Krotos ülkesinin,küçük bir yurdu,iki dağın birleştiği,nehirlerin ve şelalelerin gölgesinde,kurbağa bataklığı adlanan bir diyarda kurulmuş bir şehir,yani kurbağalar şehrine hoş geldiniz.
Bu şehrin sakinleri,yüz yıllardır dış dünyadan uzakta,sessiz sakin yaşantılarını sürdürmekteler,korkuları yüzünden,karanlık ormandan,periler şehrine gidemiyorlar,sağır kurbağa kral Oli’nin emri altında hizmetlerini sürdürüyorlar.Bu küçük şehirde,her türlü iş mevcut.Şehrin merkezinde büyükçe bir pazar,hastane,bankalar,kumarhaneler,kahvehaneler ve aklınıza her ne geliyorsa bu şehirde mevcut.Kurbağa düğünleri için yapılan bir çok restoran bile var.Bu şehirde inanç özgürlüğü bütün kurbağalara sağlanmış durumda,Müslüman kurbağaların dini rehberi Hacı Kurbağa Alej,Hristiyanların ki ise kurbağa rahip Oig.Devrimci sol görüşlü kurbağalar da yok değil.Kral Oli’ye karşı olan bu gruplar genelde,kahvehanelere toplanırlar,kurbağa çayı içerek,devlet işlerini müzakere ederler.Muhalif siyasetçi kurbağaları işte bu kahvehanelerde yetiştirirler.Kahvehane kurbağa siyasetçileri,kurbağa halkını kıt bilgileri ile provoke etmeye çalışırlar.Politika dan anlamayan bu kurbağalar,halkın arasındayız diyerek kendilerine pay biçmeye çalışırlar.Bu şehirde yaşlı yazar ve şair kurbağaların toplandığı,medeniyet evleri de mevcut.Bu yaşlı kurbağalar kendilerini ispat edememiş ve genç kurbağalara da kendilerini kabullendirememişler. Yaşlı kurbağalar genellikle,yas merasimlerine veya efendilerinin doğum günü münasebeti ile bir araya gelirler.Şehrin medya platformu da var.Yirmi dört saat yayın yapan,Kurbağa TV,radiyo kurbağa ve bunlarda çalışan muhabir kurbağalar.Gazetecileri de unutmamak gerek.En meşhur gazetecileri ise Kurbağa Ozin.Alçak boylu,hafif şişman,ince bıyıklı olan Kurbağa Ozin,saraya çalışmakta ve de yalakalık konusunda pek maharetli.Zekasında olan boşluğu,yağcılık ile kapatmakta.
II. Kurbağa Miçu ve ailesi
Ve gelelim bizim hikayenin kahramanı küçük Kurbağa Miçu’ya.Miçu on beş yaşında kurbağa okuluna gidiyor,bir kaç sene sonra okuldan mezun olacak.Miçu çok meraklı bir kurbağa,özelikle de yasaklara.Yasaklar onu baya bıktırmış,o artık gizemini merak ettiği,karanlık ormandan geçip periler şehrine gitmek istiyor,batının güzelliklerini görmek,keşif etmek istiyor.Miçu her gün sinek ve böcek yemekten bıkmış,farklı lezzetleri de tatmak istiyor.Miçu kurbağaların her yere yanlarında götürdüğü,tek tip müzik aletinden de bıkmış,kurbağalar şehrinden iyice sıkılmış.
Günlerin bir günü,Miçu’nun babası kurbağa Nurah ve kız kardeşi Zera yaprak toplamak için,karanlık ormanın yanında ki kayalıklara giderler.Bunu duyan Miçu ise peşlerinden gider.Akşama kadar babası ve kız kardeşini arar ama bulamaz.Aklı o kadar karışır ki,güneşin batımını bile fark edemez.Karanlığa kalır hemde karanlık ormanın hemen yanında.Çocukluğundan beri ona anlatılan korku dolu hikayelerin kahramanı olan,karanlık orman artık onuda sonu olacağını düşünmeye başlar.Annesi ve babası onu hep tembihlerdi,o ormandan,karanlık ormandan uzak dur Miçu,! derlerdi. Miçu çılgın bir çocuktu,en büyük hayali bu korkuları ile yüzleşmekti,fırsat ayağına kadar gelmişti,Miçu o ormana girecekti.Bütün cesaretini toplayıp karanlık ormana doğru yola koyuldu.
III. karanlık ormana giriş
İlk düşünceleri,oramın içi o kadar da karanlık değildi,ay ışığı bile yoluna yansıyordu,aydınlatıyordu. Miçu her halda daha sonra tehlikeler ile yüzleşeceğim diye içinden geçiriyordu.Kulağına gelen sadece kuş sesleri ve ara sıra kurt uluması duyuyordu. Miçu çok yoruldu,bir ağaç oyuğu buldu ve oracıkta uykuya daldı.O kadar çok yorulmuştu ki,güneş doğana kadar uyudu ve aniden başlyan sağanak yağmurun sesine uyandı.Uyandığında sabah olmuştu,yağmurun şiddeti ile bütün börtü böcek toprağın üzerine çıkmıştı.Yağmurun dinmesini bekledi,yağmur bitti ve yağmur sonrası toprağın o muhteşem kokusunu koklayarak yoluna devam etti.Hikayelerde anlatılan o korkunç karanlık orman o kadar korkunç değildi hala. Miçu,yine de gizemli yaratıkların her an önüne çıka bileceğini düşünüyordu.Lakin Miçu yine yanıldı,çünkü karanlık orman besbelli aydınlıktı,artık ormanı bitirmiş,Periler şehrinin topraklarına gelmişti.Yıllarca ona anlatılan korkunç hikayeler asılsız çıkmıştı,kurbağa halkının korkak olduğunu anlamıştı,cesaret edemedikleri için,küçücük yerde tıkanıp kalmışlardı. Miçu hem mutlu hem de buruktu,çünkü o bütün sevdiklerinin bunu görmesini istiyordu.Ama artık o Periler şehrini keşif etmek için can atıyordu.
IV. Miçu Periler şehir bölgesinde
Miçu,Peri nehrinin üzerinden sarmaşıklar ile sarılmış,tutulmuş tahta bir köprüden geçti,sanki başka bir dünyaya adım atmıştı.Yolun her iki tarafı ağaçlıtı,kısa ama feyz verici bir yoldu.Etraf çeşit çeşit çiçek desenli,perde gibiydi ama gerçekti.Miçu ise rüya da gibiydi,sanki.Çok hahif bir rüzgar eşliğinde,kelebeklerin dansını izliyordu.Biraz daha yürüyünce yalnız omadığını anladı,Periler şehrine gire bilmek için başka ülkelerden gelen mülteci kurbağalar,çadır kurmuştu bile çamurlu gölcük kenarlarına.O kurbağaların başlarında beyaz bir sarık ve siyah bir ipe dolanmış şekilde ve ten renkleri Miçu’ya nisbeten esmer idi.Onlar Pelah ülkesinin kurbağaları idi.Kral Dase’nin zulmünden kaçmışlardı.Tabi Miçu bunları bilmiyordu.Ona anlatılan Dünyanın sadece kurbağalar şehrinden ve Periler şehrinden ibaret olması idi.Her an yeni bir şeyler öğreniyordu.Nihayet Periler şehrinin giriş kapısına geldi,yüksek duvarlar Miçu’nun başını döndürüyordu ve de kocaman kapılar.Miçu kapının önünde duran Peri muhafızlara doğru yaklaştı.
V.Miçu Periler şehrine giriş
Miçu,Peri muhafızlara sadece şehirlerini görmek için geldiğini söyledi ve ona anlatılan o korkunç hikayelerden bahsetti.Periler şehrinin o kadarda korkunç olmadığını,kendi halkına da anlatmak istediğini söyledi.
Peri muhafızlar Miçu’nun samimiyetine inandı,ama bir şartları vardı,ilk önce Miçu kralları ile görüşmeli idi.Miçu,muhafızlar eşliğinde,Periler şehrinin sokakarında kralın şatosuna doğru yola koyuldu.Miçu’nun daha önce hayalinde kurguladığı,resmettiği periler farklıydı,kanatları yoktu,uçamıyorlardı,normal iki ayakları üzerinde yürüyorlardı,sadece bayları biraz uzundu.
Şehir içerisinde en çok dikkatini çeken,etrafının tertemiz olması,tek bir çöp dahi olmaması,gürültünün olmaması.Polisin ve de askerin çok az olması.Düzeni Peri halkının kendisinin sağlamsı,Miçu’nun çok hoşuna gitmişti.
Pazarları derli toplu ve pazar içerisinde seviyesiz müziklerin çalınmaması,kulak tırmalayıcı gürültünün olmaması muhteşemdi.
Kafelerde dedikodu yerine,kitap müzakereleri yapılması,kitap okuyanların sayısının çok olması keza yine muhtşemdi.
Miçu hayran kalmıştı Periler şehrine.Biran içinden acaba Kurbağalar Şehrine geri dönmesem mi ? diye düşündü.Şehrin merkezine Sirap caddesine gelmişti,Periler buraya aşkın merkezi diyordu,kocaman yüksek bir demir kule etrafında,müzik eşliğinde dans edip eğlniyorlardı.Kulenin bir ismi bile vardı Lefye.
Kurbağa Miçu’ya hiç farklı gözle bakan olmadı,yadırgayan olmadı,Periler çok misafir severdi.Miçu bu bir rüya olmalı diye içinden geçiriyordu.
Muhafızlar Miçu’ya kralın şatosuna geldiklerini söyledi.Miçu bir kez daha şaşkındı,kocaman hayal ettiği şato,çok mütevazi bir evdi.Muhafızlar Kral Ouzan ve onun biricik eşi kraliçe Arunya’ya bir misafirleri olduğunu söyledi.Miçu’nun artık Periler şehrinin kralı ve kraliçesi ile tanışacaktı.
VI.Miçu’nun Kral ve kraliçe il tanışması.
Miçu içeri davet edildi,birazcık tedirgindi,ne ile karşılanacağını kestirmiyordu.Ancak sıcak bir karşılama ile,akşam yemeyi sofrasına oturdu.Kral ve kraliçe çok gençti,Miçu onlara dönerek,sizin yaşlı olduğunuzu düşünmüştüm,dedi.Kral Ouzan ise tebessüm ederek biz hiç yaşlanmayız,periler ölümsüz dedi.
Miçu kendi hikayesini anlatmaya başladı,halkının nasıl korkak olduğunu,bu yüzden Kurbağalar şehrini dışına çıkmadığını anlattı.Korkuları yüzünden hep kaybettiklerini,isyan edenleri nasıl hain ilan edildiklerini anlattı.Buraya gelirken,bu topraklarda başka kurbağaların olduğunu ilk defa gördüğünü ve onların karanlık orman diye nitelendirdiğimiz,bölgeye yakın yaşadıklarını bilmiyordum.Topu topu iki şehir var bu dünyada ve biz sadece kurbağalar şehrini biliyor ve orada yaşıyoruz.
Kraliçe Arunya,Miçu’nun lafını bölerek,sen neden bashediyorsun? ne iki şehri ?
Dünyamız kocam,bırak şehirleri bir sürü ülkeler var.Devlerin yaşadığı,kuş krallıkları ve daha bir sürü şey.Biz sadece Mu kıtasındayız,başka kıtalarda var insanların yaşadığı.
Miçu şoka uğramıştı,ne diyeceğini bilmiyordu,cehalet onu çok mahcup etmişti.
Dünyanın bir haritasını da alıp,kendi şehrine kurbağalar şehrine dönmeye karar verdi.Başta ailesi olmak ile berber,bütün kurbağalar cehalet uykusunda uyandırmaya ant içmişti.
Vagif Seyyah
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.